Profesör Nejat Veziroğlu’nu tanımayan yoktur...
Veziroğlu; fosil yakıtların tükendiği, çevrenin alarm verdiği gezegenimizde geleceğe doğru çıkmak zorunda olduğumuz yolculuğun rehberi... Birleşmiş Milletler Endüstriyel Kalkınma Örgütü’ne (UNIDO, United Nations Industrial Development Organization) bağlı Uluslararası Hidrojen Enerjisi Merkezi’nin (ICHET) kurucusu olan Prof. Dr. Veziroğlu, bu merkezin çalışmalarını yürütmek için bir süredir Türkiye’de... Merkez, geçen yıl yapılan Uluslararası Hidrojen Kongresi başta olmak üzere bir çok etkinliği sürdürmekte. Profesör Veziroğlu ile ICHET’in, Zeytinburnu’ndaki geçici tesislerinde yaptığımız söyleşiyi ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.
Su ve Çevre Teknolojileri: Hocam, bize hidrojen enerjisi serüveninizi özetler misiniz? Yurt dışındaki çalışmalarınızdan başlayarak, UNIDO-ICHET’e gelinceye değinÉ
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 1.5 yıl okudum; 1941’den 1943’e kadar. 1943’te İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’ye gittim. Londra’da Imperial College’ta okudum ve Makine Bölümü’nden 1946’da A.C.G.I ve B.S.C. derecelerini aldım. 1947’de Imperial College’tan master muadili olan D.I.C. diplomasını, ve 1951’de Londra Üniversitesi’nden ısı transferi üzerine doktora derecesi aldım. Askerliğimi yapıp, devlet ve özel sektörde çalıştıktan sonra,
1962 yılında Miami Üniversitesi’ne
öğretim üyesi olarak girdim.
İlk araştırma projem Mars’a gidecek roketin nükleer-hidrojen motorundaki titreşimlerin sebebini bulmak ve gidermekti. O zaman Amerikan Uzay İdaresi, Mars’a seyahat planları yapmaya başlamıştı. Oraya gidecek roketin nükleer enerji ile işlemesi lazım. Çünkü roket dört ayda Mars’a gidecek, astronotlar dört ay Mars’ta çalışacak, ve bu zaman içinde Mars yine Dünya’ya yaklaşıyor. Yörüngeler öyle ki, birbirlerine yakınken dört ayda gidilebiliyor, yörüngeler uzakken belki 8-10 ayda gidilebilecek. Seyahatin başlaması ile bitmesi bir yıl sürüyor ve bu kadar uzun zaman için nükleer enerji şart.
Tepkiyi sağlamak için sıvı hidrojen, nükleer reaktörün ısısından yararlanarak kaynıyor, süper buhar oluyor ve tepki yaratmak için büyük bir hızla roketin egzozundan atılıyor. İşte hidrojenin bu kaynaması sırasında titreşimler oluşuyor. Biz beş sene süren araştırmalar yaptık ve sebebini bulduk. Bunu gidermek için ne yapmak gerektiğini de bulduk. Aynı zamanda hidrojenin uzun seyahatler için iyi bir yakıt olduğunu öğrendim.
1967’den sonra, ‘şehirlerde hava kirliliğini gidermek için nasıl bir yakıt kullanabiliriz?’ sorusu üzerinde beş yıl araştırma yaptık.
Hava kirliliği bir çok hastalığa neden oluyor. Los Angeles, Chicago, New York, Londra, İstanbul ve Tokyo gibi büyük şehirlerde insanlara çok zararlar veriyor.
Benzin yerine alternatif yakıtları araştırdık; etil alkol, metil alkol, amonyak, hidrojen ve gördük ki en temiz yakıt, çevreye hiç zarar vermeyen yakıt: Hidrojen. Bu araştırma da beş sene sürdü. 1967’den 1972’ye kadar.
1973’de enerji krizi başladı. Yani Ortadoğu memleketleri diğer memleketlere, bilhassa endüstriyel memleketlere petrol ihracatını durdurdular. Petrol istasyonlarında büyük kuyruklar oluştu ve fabrikalar çalışmalar, şehirlerde trafik durdu. Mesela, ben Tokyo’ya gitmiştim o zaman. Daha evvel de Tokyo’da bulunmuştum ve trafiğin meydana getirdiği hava kirliliğinden dolayı Tokyo şehrinden Fujiyama Dağı gözükmüyordu. Halbuki, bu petrol krizi sırasında petrol yok otomobillerin % 90’ı çalışmıyor. Hava temiz, tertemiz. Tokyo’nun ortasından Fujiyama Dağı’nı görebiliyorsunuz.
1973’te enerji krizi başlayınca ben de Miami Üniversitesi’nde
Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’nü kurdum.
Yeni enerji kaynakları arayacağız. Çünkü, petrol tükenecek kömür tükenecek, doğal gaz tükenecek. Enstitünün adının başına Temiz Enerji koydum çünkü fosil yakıtların çevreye verdiği zararları, şehirlere, insana verdiği zararları biliyorum. Temiz Enerji kaynakları bulmamız gerekti. Güneş, rüzgar, su, nükleer enerji, jeotermal enerji, hiç biri petrol gibi doğal gaz gibi kullanışlı değil. Hiçbirini otomobile koyup, otomobili süremezsin. Hiçbirisini uçağa koyup, uçağı uçuramazsın. Düşündüm; eğer biz bu yeni enerji kaynaklarından hidrojen üretirsek problemi çözeriz. Çünkü, hidrojenin en temiz, en randımanlı yakıt olduğunu, seyahatler için en iyi araç yakıtı olduğunu biliyordum. ‘Biz hidrojen üreteceğiz’ dedim ve bunun adını ‘Hidrojen Ekonomisi’ koydum. Çünkü, enerji ekonominin lokomotifidir. Fabrikaları işletmek için araç gereçleri işletmek için enerji lazım.
Washington’a, A.B.D AR-GE vakfına gittim. Bir konferans organize edip, Hidrojen Ekonomisi fikrini yaymak istiyorum, fikri ortaya atınca, bakalım reaksiyon ne olacak dedim? 70.000 USD verdiler. Bir sene sonra,
18 Mart 1974’te Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji Konferansı’nı açtık.
İngilizcesi; ‘The Hydrogen Economy Miami Energy Conference’ kısa adı da THEME Konferansı. Orada konferans açılışında, bu fikri ortaya attım. Çay molası verdik, indim kürsüden,
muhtelif memleketlerden on kişi yanıma geldi; dediler ki: ‘Dr. Veziroğlu, biz de aynı fikirdeyiz, bir dernek kuralım’.
O gece konferansın olduğu Miami Beach’teki Playboy Plaza Hotel’de toplandık. On kişi bir de ben on bir kişi.
O gece, 18 Mart 1974 gecesi, toplanan 11 kişiden bazıları diyor ki, bir dernek kuralım ama birkaç sene bekleyelim, belki fosil yakıtların tükenmelerinin ve çevreye verdikleri zararların çözümü için daha iyi bir fikir ortaya atılır. Venezuela’dan Dr. Anibal Martinez diyor ki, ‘derhal kuralım derneği’. Şimdi, Anibal Martinez bir petrol mühendisi ve OPEC’in kurucularından. Biliyorsunuz,
Venezuela OPEC’in kurucu memleketlerinden birisi ve OPEC kurulurken Venezuela’yı Dr. Anibal Martinez temsil etmiş.
Petrolcü, petrol mühendisi,
OPEC’in kurucusu,
şimdi diyor ki:
‘Bu derneği derhal kuralım!’. Biz, yani diğer on kişi, şüphelenmeye başladık;
dedik ki ‘Acaba bu adam beşinci kol mu?’Halbuki adam hakikati biliyormuş. Petrolün ne kadar kötü olduğunu biliyor, ısrar ediyor. Onun fikri galip geldi,
Bir dergi çıkarmaya başladık. İlk önce, yılda 4 tane bastık, üç yıl sonra 6, ondan üç yıl sonra 12, iki yıldır da 15 sayı çıkarıyoruz. Çünkü hidrojene ilgi arttı.
Fikri yaymak için iki yılda bir kongreler yapmaya başladık,
Dünya Hidrojen Enerjisi Kongreleri...
Üniversitelerde, firmalarda AR-GE çalışmaları başladı. Otomobil, otobüs şirketleri, elektrik santralı üreten şirketler hidrojen enerjisi AR-GE çalışmalarına başladılar.
Fakat petrol şirketleri hep bu işin aleyhinde. Milletlerarası Hidrojen Enerjisi Derneği’ni kurduktan sonra petrol şirketleri bize karşı çıktı. Hidrojenden korkmaya başladılar. Bize, bu on bir kişiye ‘hidrojen romantikleri’ adını taktılar. ‘Bunlar rüya görüyor, olacak iş değil’ dediler vehidrojeni kötülemek için Shell, British Petrol, Exxon, Mobil gibi bütün büyük petrol şirketlerinin aralarında bulunduğu büyük bir konsorsiyum kurdular. Maksatları; petrolün, doğal gazın, kömürün iyi olduğunu, temiz olduğunu ispat etmekti. Bu konsorsiyum yedi sene evveline, yani 1998’e kadar çalışıyordu.Onlara göre, mesela, şehirlerdeki hava kirlenmesi egzozdan çıkan gazlardan dolayı değildir. Uzaklarda infilak eden yanardağların havaya saldığı zehirli gazlar ve tozlar şehirlere düşüyormuş atmosferden, oymuş sebep! Raporlarından bu çıktı. Ondan sonra, ‘Dünya ısısının artması,iklim değişikliklerinin sebebi karbondioksit değildir’ dediler. ‘Tarlalarda geviş getiren ineklerdir!’ diye raporlar çıktı üniversite profesörlerinin imzalarıyla. Şimdi ben düşünüyorum, petrol şirketlerini nasıl kendi tarafımıza çekeriz diye. 1998’de Buenos Aires’te 12. Dünya Hidrojen Enerjisi Kongresi olacaktı. 1997’de büyük petrol şirketlerine ve bu konsorsiyum üyelerine birer mektup yazdım. ‘1998’de Buenos Aires’te 12. Dünya Hidrojen Enerjisi Kongresi’ni yapacağız. Bir oturumu petrole ayırıyoruz. Lütfen gelin, bize petrol tükendiğinde ne satacağınızı söyleyin.’ Buna çok kızdılar, hiçbirisi cevap vermedi. Fakat Shell şirketi 15 mühendis gönderdi kongreye. Kongreden iki ay sonra, Ağustos 1998’de Shell konsorsiyumdan ayrıldı. Shell’de üç bölüm vardır; petrol arama, petrol çıkarma, petrol taşıma. Şimdi dördüncü olarak hidrojen bölümü de var. Shell’den sonra British Petrol de ayrıldı ve bütün konsorsiyum dağıldı. Şimdi bütün petrol şirketleri, bizim Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı dahil, hidrojen şirketi olmak peşinde, yani petrol tükenince hidrojen satmaya hazırlanıyorlar. Bir çoğu hidrojen dolum istasyonu kurdu ve şimdi 150’den fazla dolum istasyonu var dünyada. Hep petrol şirketleri kuruyor ve hidrojen dolum istasyonlarıyla hidrojen satmaya hazırlanıyorlar.
Su ve Çevre Teknolojileri: Hocam, Türkiye’deki Hidrojen Teknolojileri Araştırma Merkezi nasıl kuruldu? Türkiye’de, yine basından izlediğimiz kadarıyla, resmi makamlarla temaslarınız var.
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Şimdi bu merkezin kuruluşuna gelelim. Birleşmiş Milletler beni hidrojen enerjisi üzerine danışman olarak tuttu. Zaman zaman benden rapor istediler. 1988’de yani 17 sene evvel verdiğim bir raporda, dedim ki,
‘Hidrojen enerjisine geçilmesi kaçınılmazdır ve burada önemli rol oynayacak, dünyada liderlik yapacak bir Birleşmiş Milletler Merkezi kurulmasını öneririm’
Bunu beğendiler, benden bir rapor daha istediler. ‘Peki nerede kuralım bu merkezi?’ diye sordular. Ben yeni bir rapor daha verdim, iki memleket önerdim. ‘Birisi’ dedim, ‘Üç kıtanın birleştiği yerde. Bu memleketin kalkınmakta olan bir memleket, endüstriyel memleketlerle kalkınmakta olan memleketler arasında bir noktada olması iyi olur’. ‘Böyle bir memleket üç kıtanın birleştiği yerde bulunan Türkiye’dir.’ ‘Bir de’ dedim, ‘ Kuzey Amerika ile Güney Amerika arasında Meksika’dır.’ İki seçenek verdim onlara. Onlar bana geri döndüler. Dediler ki, ‘Biz Türkiye’yi beğendik.’ Ben bana sormalarını bekliyorum, ‘Türkiye’nin neresinde yapalım?’ diye. MTA’nın Datça’da güzel bir güneş enerjisi laboratuvarı var. Orasını düşünüyordum ben, fakat bana sormadılar. Viyana’daki
UNIDO teşkilatı, kendi aralarında tetkik ediyorlar ve diyorlar ki
‘Bu merkez Birleşmiş Milletler Merkezi olacak, kongreler yapılacak. Ondan sonra bilim adamları gelecek, dünyanın her tarafından insanlar gelip çalışacak. Onun için hava ulaşımı kolay olan bir şehir olması lazım. O da İstanbul.’
Bana telefon ettiler, dediler ki, ‘Biz İstanbul’u seçtik’.
1992’de Ankara’ya gittik. Demirel Başbakan, Erdal İnönü bilimsel işlerden sorumlu Başbakan yardımcısıydı. Erdal İnönü ile görüştük, derhal işin ehemmiyetini anladı. UNIDO ile Türk hükümeti arasında böyle bir merkezin İstanbul’da kurulması için ön anlaşma yapıldı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda onay çıkması lazım merkezin kurulması için.
Dünyayı dolaştık,
Amerika, Japonya, Çin, Hindistan, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Mısır, Kuveyt... Gitmediğimiz memleketlerle İstanbul’da bir toplantı yaptık. Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Brezilya, Arjantin vs. ve
hepsinden Merkez’in İstanbul’da kurulması için
olumlu oy vereceklerine dair söz aldık.
1996’da bu karar UNIDO genel kuruluna gitti ve oy birliği ile UNIDO genel kurulu, yani bütün memleketler, bu merkezin Türkiye’de kurulmasını onayladı. Ondan sonra hükümetimiz, bunun müzakerelerinin devamını Enerji Bakanlığı’na verdi. Enerji bakanlığı ile UNIDO arasında müzakereler başladı.
Birçok hükümet değişti.
Ben de yardım ettim bu konularda,
Mesut Yılmaz hükümeti onayladı, Ecevit hükümeti onayladı, Milli Güvenlik Kurulu’na gönderildi. Beni davet ettiler, orada anlattım, Milli Güvenlik Kurulu onayladı. İmzalamak, şimdiki hükümetimizin sayın Enerji Bakanı Dr. Hilmi Güler’e nasip oldu. O da bunları tetkik etmiş olarak, bunun Türkiye’ye çok faydası olacağının bilinci içerisinde
Viyana’da Ekim 2003’te anlaşmaları imzaladı.
Anlaşmalardan evvel, ‘Bu anlaşmaları imzalayacağım fakat gelip başında durup kuracaksın merkezi’ dediler. Ben de ‘peki’ dedim. Öyle olunca,
Miami Üniversitesi’nden izin aldım.
Mayıs 2004’ten itibaren merkezi kurmak için çalışmaya başladık.
Şimdi geçici tesislerdeyiz, daimi yer arıyoruz.
Bir üniversite kampüsünde olacak merkez.
İdari binalar, laboratuvarlar, konferans merkezi, kütüphane, misafirhane, sosyal tesisler...
Sarıyer’de denize nazır güzel bir yer bulduk. Onun da sözünü aldık, şimdi resmi yazı için uğraşıyoruz. Resmi yazı geldikten sonra, projeler hazırlanacak ondan sonra ihaleye çıkılacak, tahmin ediyorum 3-4 sene içinde daimi yerimize geçeceğiz. Fakat şimdi bu daimi yer hazırlıkları yapılırken, AR-GE çalışması gerektirmeyen işlere başladık. Bunlar nelerdir? Dünyanın her tarafında pilot bölgeler kuruyoruz, pilot projelere başladık. Çin’de su enerjisinden istifade ederek hidrojen üretip bir kasabanın enerjisini sağlayacağız. Hindistan’da üç tekerlekli arabalar hidrojen ile çalışacak. Güney Kore’de otobüs ve otomobil filoları hidrojen ile çalışacak. Azerbaycan’da bir projeye başladık. Libya’da güneşten hidrojen üretilecek. Portekiz adalarında jeotermal enerjiden hidrojen üretilecek. Fas’ta rüzgardan hidrojen üretilecek ve Avrupa Birliği’ne verilecek. Ondan sonra,Türkiye’de iki projeye başladık. İstanbul’da hidrojen ile otobüs işleyecek, Bozcaada tamamen hidrojene çevrilecek, hidrojen rüzgardan üretilecek.
Türkiye’de Türk kaynaklarıyla hidrojen üretme projelerine başladık. Rüzgardan hidrojen üreteceğiz, gece kullanılmayan elektrikten hidrojen üreteceğiz ve bunları doğal gaz boru hatlarına enjekte edeceğiz, doğal gaz-hidrojen karışımı kullanılacak ve hidrojen oranı giderek artacak. 50-60 yıldaşimdiki doğal gaz boru hattı hidrojen boru hattı olacak ve Türkiye hidrojene geçmiş olacak. Dediğim gibi, Türkiye, bütün yakıtını kendisi hidrojen olarak üretecek. Güneş, rüzgar, su enerjisinden, jeotermal enerjiden hatta nükleer enerjiden üretilecek hidrojenin fazlasını Avrupa’ya satabileceğiz. Avrupa’da güneş yok, yer yok. Avrupa hidrojeni Ortadoğu’dan, Kuzey Afrika’dan alacak. Suudi Arabistan, Mısır, Libya, Avrupa’ya hidrojen satmak için hazırlıklara başladı. Fakat biz daha yakınız Avrupa’ya. Bir de Türkiye’de tüm yenilenebilir enerji kaynakları var. Onun için biz daha avantajlıyız. Su ve Çevre Teknolojileri: Hidrojen kullanımına geçildiğinde teknoloji tümüyle yenilenecek. Örneğin, güç santrallerinde doğal gaz yerine hidrojen kullanılması, baştan aşağı yanma odasının değiştirilmesini gerektirmeyecek mi? Taşıtlarda verimi nasıl etkileyecek, hidrojen kullanımı?
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Evet. İleride yakıt pilleri kullanılacak çünkü yakıt pillerinin çok sayıda avantajı var. İçten yanmalı motorlardan iki üç misli daha randımanlılar. Bütün otomobil şirketleri, otobüs şirketleri yakıt pilli otomobiller, otobüsler yapıyorlar çünkü çok randımanlı, hem de temiz. Fakat, yakıt pilleri pahalı, onun için başlangıçta içten yanmalı motorlar kullanılacak. Çünkü içten yanmalı motorlar daha ucuz. Sonra yavaş yavaş onların yerini yakıt pilleri alacak.
Su ve Çevre Teknolojileri: Peki, bu geçiş aşamasında konstrüksiyonu değiştirmek konusunda bir çaba var mı Türkiye’de?
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Şimdi biz UNIDO-ICHET olarak, Türkiye’nin yol haritasını hazırlıyoruz hidrojene geçmek için. Bunu hidrojen konusunda çalışan bilim insanlarıyla, sanayicilerle, mühendislerle tartışacağız, Türkiye için bir yol haritası ortaya çıkaracağız ve bunu planlamaya sunacağız. Yani istiyoruz ki, Türkiye de Avrupa Birliği ile beraber aynı zamanda hidrojene geçsin. Tabii Türkiye’nin yol haritası Avrupa’nınkinden, Ameri ka’nınkinden başka olacaktır. Onların kendi endüstrilerine, kendi enerji kaynaklarına bağlı olarak yol haritaları var. Onların çoğunda hidrojen dışardan gelecek. Bizim yol haritamızda, biz hem hidrojeni kendimiz üreteceğiz hem ihraç edeceğiz. Fakat, kendi yapabileceğimiz mevcut teknolojilere bina edeceğiz hidrojen sistemine geçişi. Sanayicilere onun için soruyoruz: ‘Ne yapabilirsiniz, ne yapıyorsunuz?’ Mesela Vestel çalışıyor bu konuda, İzmit’te Elimsan şirketi çalışıyor.Bunlar hidrojen ile ilgili çalışmalar yapıyorlar, yakıt pilleri ile ilgili. Vestel gelecek sene ticari olarak yakıt pillerini piyasaya süreceğini ilan etti kongre sırasında.
Biliyorsunuz, çalışmalarımızdan birisi IHEC 2005 Kongresi. Orada sergi vardı. Güney Kore otomobil getirdi. Güney Kore parlementosu beni davet etti, parlementoda hidrojeni anlatacağım milletvekillerine. Bu şekilde ilgiyi artıracağız hidrojen enerjisine dünya çapında ve ülkemizde. Daha sonra hükümetler ve sanayi çevrelerinin katılımıyla yakıt sistemimiz de değişime uğrayacak.
Su ve Çevre Teknolojileri: Hidrojen enerji sisteminde ‘Bor’un önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Şimdi, biliyorsunuz, dünyanın en büyük rezervi Türkiye’de bor madeninin. Bir çok kullanım yerleri olan bir maden. Cam sanayisinde, seramik sanayisinde, kurşun geçirmez zırh yapmakta, madenleri sertleştirmekte kullanılıyor. Enerjideki en mühim yeri de nükleer enerji. Nükleer enerjide nükleer reaktörlerin kontrolü bor ile yapılır. Her reaktörün üstünde 20, 30, 40, 50 tane bor silindirik çubuğu vardır. Hepsinin altında bir levha vardır, altları da boştur. Silindirik bir delik vardır reaktörde. Reaktörün sıcaklığı yükselmeye başlayınca, yani erime ihtimali doğunca, bu levhalar çekilir, bor çubukları düşer ve bor nötronu emer. Nasıl sünger suyu emiyorsa, bor da nötronları, nükleer enerjiyi meydana getiren parçacıkları emer ve nükleer reaktörün çalışmasını durdurur.
Bor, nötronu emdiği gibi hidrojeni de emiyor. Dünyada en çok hidrojen emebilen maden olan borun, şimdi otomobillerde, otobüslerde hidrojen deposu olarak kullanılması öngörülüyor. Araçlardaki hidrojen depolarının hacmi petrolünkine nispetle üç defa daha büyük ve üç defa daha ağır. Fakat hidrojen borda depolanırsa o zaman petrol ağırlığına iniyor, hacim de küçülüyor. Mesela, sodyum borhidrür kullanılıyor. Suyla karışınca hidrojen çıkıyor ve sodyum borhidroksit oluyor. O sodyum borhidroksitin tekrar sodyum borhidrüre çevirmek lazım ki, o kimyevi maddeyi tekrar ve tekrar kullanalım. Bu pahalı bir işlem. Şimdi dünyanın her tarafında laboratuvarlarda ucuz bir yöntem bulmak için çalışmalar var. Şimdiye kadar piyasaya çıkan otobüs, otomobillerin hemen hemen hepsinde hidrojen, basınçlı kaplarda depolanıyor. BMW otomobillerinde sıvı hidrojen kullanıyor. Yani henüz borda depolanmış hidrojen kullanılmıyor, çünkü henüz ekonomik değil.
Su ve Çevre Teknolojileri: Ama eğer borun ekonomik olmasını sağlayacak bir teknoloji bulunursa, Türkiye’nin bor rezervlerinin tüm dünyanın % 72’si oranında olması bir avantajdır.
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Tabii. Dediğim gibi dünyanın her tarafında çalışmalar var. Başarılı olursa, o zaman depolamakta kullanılacak. Mesela cep telefonları ve diz üstü bilgisayarlar için hidrojen borda depolanabilir, orada fiyat o kadar mühim değil, çünkü çok az hidrojen kullanılacak. Sodyum borhidrür orada hidrojen depolanmasında ticari olarak kullanılabilir. Sodyum bor hidrüre çevirmek pahalı olsa bile piyasa bunu kaldırır. Ama otomobillerde ve taşıtlarda henüz karlı değil.
Su ve Çevre Teknolojileri: Bor dışında hidrojen enerjisini depolamak için alternatifler nelerdir?
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Hidrojen gazometre benzeri basınçlı kaplarda depolanacak. Eskiden İstanbul’da havagazı vardı, kömürden gaz çıkardı, havagazı. Havagazının yarısı hidrojendir, diğer yarısı yanıcı karbonmonoksit. Karışım boru hatlarından şehre dağılırdı, gazometrelerde depolanırdı. Yemek pişirmek, ısınmak için bu gaz kullanılırdı. Yani dediğiniz gibi, mesela bir elektrik santralinde gece kullanılmayan elektrik, hidrojen olarak depolanır. Gündüz talep çok iken, elektrikle beraber gazometrelerde depolanan hidrojen kullanılacak. Türkiye gibi bir memleket için hidrojen depolamada farklı alternatifler de var. Mesela hidrojen yeraltında boşalmış maden yataklarında depolanabilir. Kömürü almışız, demiri almışız, madenin içini boşaltmışız. İngiltere’de hidrojen demir madeninde depolanıyor. Amerika’da tuz kayalarında; bazen doğal mağaralar var, orada depolanıyor. Doğal mağara olmayan yerde suni, sentetik mağara yapılıyor. Nasıl? İki tane delik açılıyor tuz kayasına, aşağıda dinamit ile patlatılıyor tuzlar, ondan sonra bir delikten tatlı su veriliyor, diğer borudan tuzlu su çıkıyor ve tuzlar eritiliyor. Su tuzları eritiyor, yer altında mağara açıyor ve o mağaralarda hidrojen depolanıyor. Avrupa’da, doğal gazı da böyle depolamaya başladılar. Şimdi Türkiye, Rusya ile anlaşma yaptı, Tuz Gölü altında bu şekilde doğal gaz depolamak için mağaralar yapılacak. Şimdi bütün dünyada her memleketin jeolojisi tetkik ediliyor, ‘Nerelerde hidrojen yahut doğal gaz depolanabilir?’ diye. Bir memleket için doğal gazı gazometrelerde depolamak pahalı, çünkü binlerce gazometre yapacaksın. Hem çok yer alacak hem de çok malzeme kullanılacak. Onun için yer altındaki boşluklarda depolamak ekonomik oluyor, kayıp ise çok az, bir senede %1 oluyor.
Su ve Çevre Teknolojileri: Bu depolamanın çevreye etkisi var mı? Yani suni olarak yer küreye müdahalede mi bulunuyorsunuz?
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Boşluklar kullanılacak mümkün mertebede, boş maden yatakları kullanılacak. Yahut, bu şekilde mağaralar yapacağız suni olarak. Ama şimdi hidrojen zehirli bir gaz değil, bu odada hidrojen olsa nefes alsak öldürmez. Hidrojen kullanılınca meydana gelen su, yahut su buharı zehirli değil, hidrojenin solunması da kimseyi öldürmez.
Su ve Çevre Teknolojileri: Bunun doğal dengeyi bozacağı söyleniyor...
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Daima mukayese yapmak lazım. Hidrojen ile kıyaslanacak bir şey yok. Onu söyleyenin elektriğini kes, otomobilinin yakıtını al. ‘Yok ben yakıtımı isterim’ der, ‘elektriğimi isterim’ der. Peki, ‘doğal gaz ile mi yapacaksın, hidrojen ile mi yapacaksın, kömür ile mi yapacaksın? Karar ver!’ Seçmesi lazım. Biliyorsunuz, bilimde kıyaslarız. Hepsiyle yemek pişirebiliriz ama hangisi daha temiz, daha ucuz?.
Su ve Çevre Teknolojileri: Peki bu aşamada sizin öneriniz nedir, hocam? Fosil yakıtlar zaten bitecek, onlar bitinceye kadar hidrojeni onları kullanarak mı üretmek, yoksa bitinceye kadar onları yine geleneksel yöntemlerle mi kullanmak?
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Bakın, tabiat yıllardır yaptığımız yıkımı durdurmak için bize mesajlar gönderiyor. Katrina’yı gönderdi, Rita’yı gönderdi. Bundan evvelki en büyük kasırga Andrew kasırgası idi. 1992’de 30 milyar dolar zarar verdi. Şimdi, Katrina ile Rita Amerika’ya belki 200 milyar dolar zarar verdi, ötekinin 7-8 misli. Ayrıca Pasifik’te olan kasırgalar var, Çin’de, Japonya’da, Hindistan’da, Filipinler’de. New Scientist’e bakıyordum. Enteresan bir haber var. Katrina mühim değil diyor. Katrina mühim. Katrina kasırgası neymiş biliyor musunuz? Şimdiye kadar kasırgalar Atlantik’in kuzeyinde oluyordu hep. Kasırgaların coğrafyası ısıya bağlı olduğu ve Kuzey Atlantik’te ısı, özellikle de deniz ısısı daha çok olduğu için kasırgalar buralarda görülüyordu. Şimdi Güney Atlantik de ısınmaya başlamış ve ilk defa Güney Atlantik’te kasırga olmuş. Katrina’dan sonra petrol varili fiyatı 70 dolara çıktı. Gelecek sene 100 dolar mı olur, 200 dolar mı? Allah bilir. Bunlar hep mesaj bize, bir an evvel hidrojene geçmeliyiz. Hem çevreyi korumak bakımından, hem de ekonomi bakımından daha iyi. Zaten aslında petrolü, doğal gazı yakıp çevreyi kirletmemek lazım. Petrol ve doğal gazdan yapılan ilaçlar var. Suni elyaf var, suni kumaş var, plastik maddeler var. Kimya sanayinde kullanmak lazım petrolü, doğal gazı hammadde olarak. Yakarak ziyan ediyoruz, hem de çevreyi kirletiyoruz, yani, bir an evvel hidrojen enerjisine geçmek şart. Artık bunu bütün dünya iyice tetkik etti. Yani karar verdiler ki, en iyi sistem hidrojen enerjisi sistemidir. Buna mesela Amerika’nın petrolcü başkanı Bush bile karar verdi. ‘Hidrojenden, hürriyet yakıtıdır, her memleketi petrole bağımlılıktan kurtaracaktır’ diye bahsetti. Tabii Japonya daha 1974’te karar verdi hidrojene geçmeye. Ben bu fikri ortaya atınca Japonya’dan beni derhal davet ettiler. Tokyo’ya gittim orada birkaç konuşma yaptım. 1975, Japonlar hidrojene geçmek için Sun Shine projesini başlattı. Avrupa 2002’de hidrojene geçmeye karar erdi. Avrupa Komisyonu Başkanı Prodi, 2002’de yapmış olduğu bir konuşmada, hidrojene geçmeye karar verdiklerini anlattı. Basın toplantısı yaptı Brüksel’de Eylül 2002’de. Prodi orada dursaydı, Amerika’da bir hareket olmayacaktı. Romano Prodi iki cümle daha söyledi basın toplantısında. Dedi ki: ‘Ben, Avrupa’nın Amerika’dan ve Japonya’dan evvel hidrojene geçmesini istiyorum. Zira bu, Avrupa’ya büyük teknolojik ve ekonomik avantajlar sağlayacaktır.’ Ertesi gün, bu beyanat, büyük başlıklar halinde New York Times’ta, Wall Street Journal’da çıktı, tabii Bush’un masasına gitti. Bush’a daha evvel hidrojen hakkında raporlar gidiyordu, okumuyordu. Şimdi bu gazeteler yazınca, danışmanlarını çağırdı. ‘Nedir bu, Avrupa bize neden rest çekiyor ?’ diye sordu ve Amerika da hidrojene geçmeye karar verdi..
rnek kuruldu,
beni başkan seçtiler; hala başkanım.
*İSTANBUL ICHET- DÜNYA HİDROJEN TEKNOLOJİ MRK.BŞK.
*USA IAHE BŞK. - ULUSLARARASI HİDROJEN ENERJİ KONSEY BŞK. *USA MIAMI UNİ. -TEMİZ ENERJİ ENSTİTÜ MRK BŞK. ABD Miami Üniversitesi´nde çalışmaya
Eylül 1962'de başladığımda yeraldığım
ilk proje
***Mars´a gidecek aracın
***hidrojen-atom reaktörlü motoruyla ilgiliydi
Ardından dünyanın büyük şehirlerindeki hava kirliliğini ortadan kaldıracak yakıtlarla ilgilendim.
Araçlarda benzin ve dizel yerine kullanılabilecek
etil alkol, metil alkol, amonyak ve
***hidrojeni inceledim.
***On yıl sonunda hidrojenin
***en hafif,
***en verimli,
***en temiz ve yenilenebilir
yakıt olduğ
unu görmüştüm.
1973'de enerji krizi başlayınca
çevreye z
arar vermeyen
alternatif enerji kaynaklarını araştırmak için
***Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü´***nü kurdum
***. Güneş, rüzgar, su, gel-git, dalga ve
jeotermal gibi alternatif enerji kaynaklarının hiçbiri
* petrol ve doğalgaz gibi kullanışlı değildi,
---bir araca koyup araç yürütülemezdi;
---ayrıca çoğu kesintiliydi,
--- yani depolanmayı gerektiriyordu.
+++ Bu kusurları ortadan kaldırmak için,
bunları kullanarak
+++bir yakıt üretmek gerektiği kanaatine vardım.
****Zâten en iyi yakıtın
****hidrojen ***
olduğunu biliyordum.
Miami'de düzenlediğim (Mart 1974) bir Konferans'da
+++Hidrojen Enerji Sistemi ve
+++Hidrojen Ekonomisi kavramlarını ortaya attım.
İlk çeyrek asırda (1974-2000) birçok üniversite ve laboratuvarda yapılan çalışmalarla temelleri atılan bu sisteme 2000'lerin başında geçiş başladı. Hidrojenli otobüs ve otomobiller, elektrik üreten hidrojenli yakıt pilleri ve hidrojen hidritli elektrik pilleri piyasaya çıktı. Hidrojen dolum istasyonları kuruldu, kuruluyor. Çalışmalarımız, özendirici tedbir alınırsa, hidrojen enerjisine geçişin 2074'den önce tamamlanacağını gösteriyor.
Hidrojen enerjisiyle ilgili yayın ve konferanslarımın geniş yankı uyandırması üzerine
BM-Sınaî Kalkınma Teşkilâtı
(UNIDO) 1980'lerin başında bana
danışmanlık teklif etti.
1989'da BM'nin bu konuda bir Ar-Ge ve Uygulama Merkezi kurması gerektiğini belirttim.
Bunun üzerine, Merkez'in nerede kurulabileceği üzerine bir rapor istediler.
1991'de, Merkez'in endüstriyel ülkelerle kalkınmakta olan ülkeler arasında bir yerde,
üç kıtanın birleştiği yer olan
Türkiye´de kurulmasını önerdim.
Bu da olumlu karşılanınca,
UNIDO ilgilileriyle *üye memleketlerde
Merkez için
***+++Lobi faaliyetleri yaptık.
1996'da UNIDO Genel Kurulu,
Merkez'in
İstanbul´da kurulmasını oybirliğiyle onayladı.
UNIDO ile Türkiye arasında hazırlanan iki anlaşma
>>>21 Ekim 2003'de, Enerji Bakanı,
Dr. M. Hilmi Güler ile
UNIDO yetkilileri tarafından
Viyana´da imzalandı. Buna göre
Merkez 5 yıl içinde ( 2008)kurulmuş olacak.
İstanbul’da hidrojenli otobüsler işleyecek
Hidrojen, oksijenle bileşerek
suyu oluşturan,
atom numarası 1,
rengi, kokusu ve tadı olmayan,
kısa adı H olan bir gaz...
Prof. Dr. Nejat Veziroğlu,
24 Ocak 1924 Üsküdar doğumlu
Dünya Hidrojen Enerjisi Konseyi Başkanı...
Dünyaca ünlü bilim adamı
Prof. Dr. Nejat Veziroğlu’nu can kulağıyla dinleyin.
Üsküdarlı Veziroğlu, 80’in üstünde;
babası Afyon Dinar’dan,
annesi Trakya’dan.
Rahmetli Adnan Menderes döneminin
ünlü müteahhidi Kadri Veziroğlu’nun küçük kardeşi.
İlk ve ortaokulu İzmir Karşıyaka’da,
liseyi Pertevniyal’de bitirdikten sonra
1,5 yıl İTÜ İnşaat’ta okumuş.
Sonra Londra Imperial College Makine,
lisans, mastır ve doktora...
‘Nükleer reaktörlerde temasta olan satıhlarındaki ısı naklinin hesabı’
adlı doktora tezinde sunduğu formüllerle
nükleer dünyada çığır açma...
Sonra tropikal Miami,
hidrojen, milliyetçilik, Turancılık, Fethullah Hoca ve daha neler neler...
Burası İSKİ’nin
Altunizade’de
Koşuyolu üzerindeki
Üsküdar Şube Müdürlüğü binası.
Asansörden 2. katta inip
merdivenle bir üst kata çıkacağız.
İçeri girer girmez
karşınıza türbanlı 2 sekreter kız ve
bir başı açık memurla
hocanın yanından hiç ayırmadığı
manevi kızı Ayfer Kale çıkacak.
Tüm binanın tuvaletleri
alafrangadan bozma alaturka.
Birleşmiş Milletler Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi’ne hoşgeldiniz.
Hidrojen normal basınçta,
normal ısıda
gaz halinde bulunan sentetik bir yakıt...
- Atmosfer içinde milyarda bir ölçekte var ama,
kainatın yüzde 90’ı hidrojen.
Bütün yıldızlar, Güneş, Jüpiter başta olmak üzere
gezegenlerin tamamına yakını hidrojen.
Kainat kurulduğu zaman
ilk meydana gelen element
hidrojen oluyor.
Kainatı kaplayan hidrojen,
Einstein’ın meşhur
Bing-Bang’iyle etrafa yayılıp yıldızlar meydana geliyor.
Yıldızların çapı,
muayyen bir büyüklüğü bulduğu zaman
içlerinde füzyon dediğimiz kaynaşım reaksiyonu oluyor.
Hidrojen atomları kaynaşıp
helyum,
helyum da hidrojenle kaynaşıp
trityum oluyor.
Bildiğimiz bütün elementler
güneşin içinde fabrika gibi üretilip yüksek hızla fırlatılıyor.
Bunlar uzayda birbirine yaklaştıkça,
yerçekiminden dolayı bir araya toplanınca
gezegenler meydana geliyor.
Mesela bizim dünyamız
güneşin küllerinden meydana gelmiştir.
Uzayda
boşluk denen yerde
santimetre küp başına 1 hidrojen molekülü var.
Hidrojenin sihirli rakamı var: 74
Hidrojen gazını
ilk olarak
1674’de bir İngiliz alimi buluyor ama, ne olduğunu bilemiyor.
- 1774’te meşhur Fransız kimyager Lavosière
hidrojenin ayrı ve en hafif bir eleman olduğunu,
yanınca su buharı meydana getirdiğini deneyle gösteriyor.
Ona ‘Su doğuran’ manasına gelen
hidrojen adını veriyor.
Yine bunda bir asır sonra,
1874’te ünlü bilimkurgu yazarı
Jules Verne ‘Issız Ada’ adlı eserinde
hidrojenden söz ediyor.
Bir grup Amerikalı,
balonla Avrupa’ya giderken
fırtınaya yakalanıp Pasifik’te ıssız bir adaya iniyorlar.
Bir gece ateş başında otururlarken içlerinden biri,
‘Kömür bitince taş devrine mi döneceğiz?’ diyor.
Düşünün o zamanlar
petrolün, doğalgazın adı bile yok,
sadece kömür var.
Bir mühendis cevap veriyor;
‘Kömür bitince hidrojen kullanacağız,
kömürden daha kuvvetli bir enerji kaynağı olacak’ diyor.
Ondan bir asır sonra,
1974’te ben Miami Enerji Konferansı’nda çıkıp
ilk kez hidrojen enerjisi fikrini ortaya atıyorum.
O güne kadar bu konuda yazanlar var ama,
hidrojenin
petrolün yerine geçecek
bir enerji olacağını
dünyada ilk söyleyen benim.
Gördüğünüz gibi
her buluşun gelişmesi bir asır sürmüş,
74 sanki hidrojenin sihirli rakamı.
Hidrojen, petrolün yerini almak üzere
Miami,
bizim sosyetiklerimizin de gözbebeğidir elbette.
Rivayet olunur ki,
bilimle başı hoş olmayan
pek çok Türk zenginin
okyanusa nazır villaları, şatoları vardır orada.
- Miami Üniversitesi’nde
1962’de çalışmaya başladığımda
yer aldığım ilk proje
Mars’a gidecek ilk aracın
hidrojen-atom reaktörlü motorlarıyla ilgiliydi.
1973’teki enerji krizinde
çevreye zarar vermeyen
alternatif enerji kaynaklarını araştırmak için
Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’nü kurdum.
Miami’de
1974’de düzenlediğim konferansla
dünyada ilk kez
Hidrojen Ekonomisi-Hidrojen Enerji Sistemi fikrini ortaya attım.
Önceleri bana
‘Hidrojen Romantiği’ dediler,
ama kısa süre çoğu yanımda yer aldılar.
Hidrojenli yakıt pillerinden
termik santrallere göre
2 kat yüksek randımanlı
elektrik üretmek mümkündü.
Bunu gören elektrik jeneratörü firmaları,
hidrojene ilgi göstermeye başladı.
Hidrojen çok temiz bir yakıttı,
hiç çevreyi kirletmiyordu,
derken otomobil firmaları da konuya el attı.
Sadece petrol şirketleri karşı çıktı,
beni boğmak için
geniş bir konsorsiyum kurdular.
Hatta ‘İklim değişikliğinin sebebi petrol değildir,
geviş getiren ineklerdir’
diye raporlar çıkarttılar.
Buenos Aires’te 1998’de yaptığımız
12. Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansı’na
dünyadaki
bütün dev petrol şirketlerinin
başkanlarını davet ettim.
Sadece Shell konferansa 15 mühendis gönderdi,
onun dışındakilerin hiçbiri
cevap bile vermedi.
Yener Bey,
petrol şirketlerinin kendi tahminlerine göre
2015 yılı civarında
petrol ve doğalgaz üretimi düşüşe geçecek.
Petrolün yerini alacak hidrojen de
yine onların istasyonlarında satılacak.
Yıllık bütçemiz 100 milyon dolardan fazla
Veziroğlu
dünyada hidrojen enerjisinin fikir babası olur da,
Birleşmiş Milletler onu kendine danışman yapmaz mı?
- BM’e verdiğim raporlarda
Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi
kurulmasını önerdim.
Uygun bulundu,
UNIDO
(Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü)
benim talebime uyarak
bu merkezin Türkiye’de açılmasına karar verdi.
BM yetkilileriyle birlikte
1992’de Süleyman Demirel ve Erdal İnönü’yle ön anlaşmaları yaptık.
1996’da UNIDO Genel Kurulu
oybirliğiyle çalışmalarımızı onaylayıp
İstanbul’u tescil etti.
Yılmaz, Ecevit hükümetleri anlaşmayı onayladı.
Üniversite kampusu gibi
geniş tesislerimiz olacak,
Sarıyer’de güzel bir arsa bulduk,
Bakan Pepe vermeyi vaat etti.
Sanıyorum
4 sene içinde tesislerimiz biter;
yıllık bütçemiz
100 milyon doların üstünde olacak
ve bu para dışardan gelecek.
İstanbul’un havasında yüzde 18 oksijen var
Şu ömrünüzü adadığınız
hidrojen kaç paralık bir şey,
nerede satılır?
- Şu anda hidrojen,
petrol ve doğal gazdan 3 misli pahalı.
Sıvı hidrojen ise petrolün 3 misli fiyatta.
Halen dünyada
70’den fazla hidrojen dolum istasyonu var,
otomobiller için.
İnşallah
2 sene içinde
İstanbul’da hidrojenle çalışan otobüs işleteceğiz.
Bu arada birkaç dolum istasyonu da kurulacak.
İçten yanmalı otomobillerin
randımanı
yüzde 15-20’dir,
hidrojenlilerde ise
enerjinin yarısı,
yani benzinli motordan
3 kat daha verimli.
Şu anda Rusya,
Amerika ve Japonya’da
nükleer santrallerden
hidrojen üretmek için yoğun çalışmalar yapılıyor.
Pekin’de yapılacak 2008 Olimpiyatı’nda Çin,
sporcuları hidrojenle çalışan otobüslerle taşıyacak.
Halen kiraya verilen
Toyota ve Honda’nın hidrojenli otomobilleri,
2008 den itibaren satışa çıkacak.
Yener Bey,
dünyanın ileri memleketlerinde
artık kömür ve linyit santralleri kurulmuyor.
Avustralya,
40 sene ucuz kömür verecek diye,
İskenderun’da kömürle işleyen santral kurduk.
Al krediyi,
gir borca,
40 sene boyunca
kömür almaya mecbur kal.
Petrolün, kömürün, doğalgazın
çevreye verdiği zarar
yılda 5 trilyon dolar.
Atmosferde
yaşam için gerekli oksijenin
yüzde 21 olması lazım ama,
İstanbul’un havasında
ancak yüzde 18 var.
Çünkü otobüsler,
otomobiller,
kamyonlar
oksijeni çekip yakıyor.
Onun için
baş ağrısından migrene kadar
her türlü hastalık oluyor.
Hidrojen enerjisi sisteminde bunlar yok,
şehirdeki hava kır gibi tertemiz,
hava kirliği sıfır.
Çünkü,
hidrojeni üretirken
onun kullanacağı oksijeni de üretiyoruz.
Hidrojen sudan çıkan bu oksijeni kullanacak,
havadaki oksijeni almayacak.
Hidrojenli araçlarda kullanılan
yakıt pillerinde
hiç hareket eder kısım olmadığı için
gürültü kirliliği olmayacak.
Turan’a inanan milliyetçiyim
Hocanın ağzınızda milliyetçilik ve benzeri kelimeler sıkça dolaşıyor.
- Aktif siyasetle ilgim yok
Yener Bey,
her Türk gibi ben de
kendi çapımda milliyetperverim.
Açık söyleyeyim,
ben Türk dünyasının birleşmesini çok isterim,
Turan bir ütopya değil.
Avrupa Birliği’nden çok
Türk Birliği’nin kurulmasını çok isterim.
Niye Türkler bir idare altında toplanmasın,
çok güzel, çok başarılı olur.
İnsan öncelikle
kendi memleketinin,
kendi soyundan,
dininden olanların kalkınmasını ister.
Ben
1962’den beri ABD’de bulunuyorum,
Türk milliyetçisiyim,
orada çok sevilip sayılırım.
Bazı Türkler var,
unutmuştur Türk olduğunu,
evinde bile Türkçe konuşmaz.
Türk olduğunu,
Müslüman olduğunu saklayanlar var,
onlara
Amerikalılar hiç kıymet vermez.
tı.!!! OLMADI -OLAMADI-.
İŞTE NEDEN NASIL OLMADI NIN CEVABINI ,
HERŞEYDEN HABERSİZ BIRAKILAN
VEFAKAR ,CEFAKAR TEMİZ YÜREKLİ ANADOLU İNSANIMIZIN
Hydrogen energy in action. H e-. O. H+. Bipolar plate. Electrode. Gas diffusion layer. Membrane. 2. H2. Air (O )2. INTERNATIONAL CENTRE. FOR HYDROGEN ...
Hidrojen Enstitüsü - Proje Mühendisi, mühendis, asistan, sekrete
Project Engineer (ref ISP0707-1)
Engineers/scientists are sought to realise hydrogen energy projects in developing countries. The positions will provide support for the design, specification, procurement, installation and operation of hydrogen energy technologies for stationary or transport applications. The successful candidates will hold good degrees (preferably at M.S. or doctoral level) in engineering or science with specialisation in energy and have at least two years experience in hydrogen as an energy carrier. Past involvement in the specification, procurement, installation and operation of hydrogen technologies in laboratory, pilot or industrial scale for process or energy applications would be an advantage.
Engineer (ref ARD0707-1)
This position would suit M.S. or Ph.D. level engineers/scientists with previous experience in industrial or academic applications of renewable, hydrogen or fuel cell technologies. The successful candidates must be able to work independently on hydrogen and fuel cell related projects; help, write and prepare proposals, reports, papers and presentations; and initiate training courses, workshops and meetings for the dissemination of information on hydrogen and fuel cell technologies in Turkey and Developing Countries.
Graduate Assistants (ref GA1007-1)
UNIDO-ICHET is accepting applications from B.S. and M.S. level engineers for part-time employement (3 days a week). Profiles wanted: electrical, electronics and mechanical engineering. Major activities involve helping management with projects and working on the implementation of a fuel-cell lab. Knowledge of practical English is necessary.
Communication Assistant (ref CA0308-1)
UNIDO-ICHET is looking for a graduate student in communication. His/her task will be to assist the Centre's Information Officer. The ideal candidate should be a native speaker of the Turkish language with a clear and elegant style and a good sense of contact. S/he should be familiar with desktop publishing, photography and copywriting. Perfect English required.
Eğitim ve iş hayatımın bir kısmını Türkiye´de, bir kısmını da yurtdışında geçirmiş olmam bana
problemlere kuşbakışı ve çok yönlü bakmayı öğretti. Dolayısıyla,
Türkiye´nin kalkınmasına yardımcı, dış ellerdeki Türklerin haklarının korunmasında
faydalı olacağını gördüğüm konularda
zaman zaman devlet adamlarına, parti başkanlarına mektup ve raporlar gönderdim.
Bu kitabın birinci kısmında
bu mektup ve raporların çoğu, aldığım bazı cevaplar ve bazı anılarım yeralmaktadır.
Rapor ve mektuplardaki önerilerin bir kısmı hâlâ geçerlidir.
İnşaallah bunları gerçekleştirmek bir an evvel mümkün olur.
***
Miami Üniversitesi´nde çalışmaya Eylül 1962'de başladığımda yeraldığım
ilk proje Mars´a gidecek aracın hidrojen-atom reaktörlü motoruyla ilgiliydi
.
Ardından dünyanın büyük şehirlerindeki hava kirliliğini ortadan kaldıracak yakıtlarla ilgilendim. Araçlarda benzin ve dizel yerine kullanılabilecek etil alkol, metil alkol, amonyak ve hidrojeni inceledim. On yıl sonunda hidrojenin en hafif, en verimli, en temiz ve yenilenebilir yakıt olduğunu görmüştüm.
1973'de enerji krizi başlayınca çevreye zarar vermeyen alternatif enerji kaynaklarını araştırmak için Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü´nü kurdum. Güneş, rüzgar, su, gel-git, dalga ve jeotermal gibi alternatif enerji kaynaklarının hiçbiri petrol ve doğalgaz gibi kullanışlı değildi, bir araca koyup araç yürütülemezdi; ayrıca çoğu kesintiliydi, yani depolanmayı gerektiriyordu. Bu kusurları ortadan kaldırmak için, bunları kullanarak bir yakıt üretmek gerektiği kanaatine vardım. Zâten en iyi yakıtın hidrojen olduğunu biliyordum.
Miami'de düzenlediğim (Mart 1974) bir Konferans'da Hidrojen Enerji Sistemi ve Hidrojen Ekonomisi kavramlarını ortaya attım.
İlk çeyrek asırda (1974-2000) birçok üniversite ve laboratuvarda yapılan çalışmalarla temelleri atılan bu sisteme 2000'lerin başında geçiş başladı. Hidrojenli otobüs ve otomobiller, elektrik üreten hidrojenli yakıt pilleri ve hidrojen hidritli elektrik pilleri piyasaya çıktı. Hidrojen dolum istasyonları kuruldu, kuruluyor. Çalışmalarımız, özendirici tedbir alınırsa, hidrojen enerjisine geçişin 2074'den önce tamamlanacağını gösteriyor.
Hidrojen enerjisiyle ilgili yayın ve konferanslarımın geniş yankı uyandırması üzerine
BM-Sınaî Kalkınma Teşkilâtı (UNIDO) 1980'lerin başında bana danışmanlık teklif etti. 1989'da BM'nin bu konuda bir Ar-Ge ve Uygulama Merkezi kurması gerektiğini belirttim. Bunun üzerine, Merkez'in nerede kurulabileceği üzerine bir rapor istediler.
1991'de, Merkez'in endüstriyel ülkelerle kalkınmakta olan ülkeler arasında bir yerde,
üç kıtanın birleştiği yer olan
Türkiye´de kurulmasını önerdim. Bu da olumlu karşılanınca, UNIDO ilgilileriyle üye memleketlerde Merkez için lobi faaliyetleri yaptık. 1996'da UNIDO Genel Kurulu, Merkez'in İstanbul´da kurulmasını oybirliğiyle onayladı. UNIDO ile Türkiye arasında hazırlanan iki anlaşma 21 Ekim 2003'de, Bakan Dr. M. Hilmi Güler ile UNIDO yetkilileri tarafından Viyana´da imzalandı. Buna göre, Merkez 5 yıl içinde kurulmuş olacak.
Kitabın ikinci bölümü, Hidrojen Ekonomisi kavramını ortaya atmam ve daha sonraki çalışmalarımla ilgili konuşma, tebliğ ve raporlarımın bazılarını, basında çıkan haber, yazı ve mülâkatların bir kısmını kapsamaktadır.
18 WORLD HYDROGEN ENERGY CONFERENCE
OPENING ADDRESS:
CONVERSION TO HYDROGEN ECONOMY
17 May 2010
T. Nejat Veziroglu*
President, International Association for Hydrogen Energy
5794 SW 40 St. #303, Miami, Fl 33155, USA
Distinguished Guests, Colleagues and Friends, Ladies and Gentlemen: It is an honor and a privilege to be speaking at the opening of the 18th World Hydrogen Energy Conference. I would first like to thank the organizers, starting with Detlef Stolten, Frank-Michael Baumann, the organizing committee, subcommittees, chairs, members and staff for putting together another successful WHEC Conference, here in Essen, North Rhine-Westphalia, Germany, the designated European City of Culture for the year 2010.
This is a great event. This is a great event for Hydrogen Energy. Behind every great event there is a visionary, who conceives the event, who makes the necessary representations to pertinent authorities, and through perseverance and hard work obtains their concurrence and support. In the case of the 18 WHEC conference, there was such a person. Some six years ago, he first prepared an attractive proposal and convinced the IAHE Board of Directors that it would be a great idea to have the 18 WHEC Conference in the industrial heartland of Germany, with many hydrogen producing plants and the world’s biggest hydrogen pipeline system. He arranged meetings between experts in Hydrogen Energy, and the State and Federal Authorities. He talked to authorities and persuaded them at every level.
After the preparations started for 18 WHEC, he wrote two booklets on Hydrogen Energy, on its benefits and on its inevitability. Thousands of these booklets have been distributed to energy scientists and decision makers throughout the world, together with information on 18 WHEC, urging them to participate at this conference. At this time, at the realization of his dream, at the opening of the 18 WHEC Conference, I applaud the vision and perseverance of this great Hydrogen Energy pioneer, whom I call a dear friend, Dr. Carl-Jochen Winter.
___________________________________________
When it comes to implementing Hydrogen Economy, we always face “Chicken or egg, which comes first?” situation. Last year, there has been important developments in Germany and in Japan to resolve this seemingly conflicting situation for the introduction of hydrogen fuelled transportation. In September 2009, backed by the German Government, seven major industrial companies in Germany, three oil and gas companies, two energy companies, an industrial gas provider, a carmaker plus the German National Hydrogen and Fuel Cell Organization NOW have signed a Memorandum of Understanding, named “H2 Mobility”, for setting up a national hydrogen infrastructure. Automaker Daimler and the hydrogen producer Linde are the lead companies of this initiative. Under the H2 Mobility MoU, by the year 2015, hydrogen producers will establish hydrogen fuelling stations all over Germany with sufficient density, so that a hydrogen fuelled car owner will not have to drive too far to find a hydrogen filling station.
This MoU has been followed by a Letter of Understanding signed by key executives of the leading auto manufacturers – Daimler, Ford, General Motors, Honda, Hyundai/Kia, Renault/Nissan and Toyota – pledging individually to implement production and commercialization strategies for launching fuel cell vehicles into the market place beginning 2015. In this year, they expect to market significant numbers of fuel cell vehicles, totaling a few hundred thousands worldwide!
Also last year, in Japan, some 13 energy companies and hydrogen producers – including Nippon Oil, Tokyo Gas, Idemitsu Kosan, Showa Shell, Osaka Gas, Toho Gas and Air Liquide Japan – have established an entity called “Hydrogen Supply Technologies Association”. Their aim is to establish hydrogen production, distribution and fuelling infrastructure throughout Japan by the year 2015, so that at the same time hydrogen fuel cell cars could be marketed in the country. Almost all of the Japanese vehicle manufacturers have developed hydrogen fuelled cars and buses, and have been field testing them for the last several years. They are planning to start commercial sales of their vehicles by the year 2015, as well.
So starting with the year 2015, Germany and Japan, two important industrial countries, will have the hydrogen infrastructure for production, distribution and delivery of hydrogen, and simultaneously car manufactures will start marketing hydrogen fuel cell cars in large numbers.
At a recent hydrogen energy meeting in U.S.A., a resolution has been signed calling on the hydrogen producers and the fuel cell car manufacturers in U.S.A. to jointly develop a program – like the German H2 Mobility Program – for the United States, so that starting with the most promising states (Hawaii, California, Texas, Florida, Pennsylvania, New York, Massachusetts, etc.), hydrogen production and delivery infrastructure should be readied beginning the year 2015, and at the same time hydrogen fuel cell cars should be marketed starting with the states having their delivery systems in place, and covering all the United States in some three decades.
The Hydrogen and Fuel Cell Letter April 2010 issue reports that authorities in the European Union are looking at the possibility of having a hydrogen production and distribution system covering the whole European Union, similar to that of the German Initiative.
H2 Mobility project of Germany and the Hydrogen Supply project of Japan both started last year, no doubt, will have effect on clean, efficient and sustainable energy planning of all the countries in the world, as they have caused the new initiatives to start in the European Union and the United States.
Also, I would like to point out that hydrogen fuel cell vehicles will be more efficient than gasoline fueled vehicles. Experiments show that hybrid hydrogen fuel cell vehicles will be about 80% more efficient than the hybrid gasoline cars. This great efficiency advantage, in addition to their great environmental advantage will be important characteristics of hydrogen fuel cell vehicles, giving them the edge over those running on petroleum. These are all good news. Once people see the advantages of hydrogen fuelled vehicles, once they see that they have no emissions, they have no pollutants, they are quiet and they are efficient, people will never again buy gasoline cars, but hydrogen cars. I can imagine that in two to three decades after 2015, most of the world will have hydrogen fuelled transportation. We shall not only have hydrogen fuelled cars, but also hydrogen fuelled buses, hydrogen fuelled trucks and hydrogen fuelled trains!
Another transportation industry which would benefit greatly by converting to hydrogen is the aerospace industry. Airplanes produce a lot of CO2 and a lot of pollutants. They put most of this in the high atmosphere, where it is more potent as a greenhouse gas. Therefore, the United Nations and many countries including the European Union are looking into possibilities of restricting the use of jet fuel by aviation industry. In response to this, airline companies have started experimenting with biofuels to replace the jet fuel. Clearly, biofuels are not the answer. Although, CO2 is supposed to be recycled, they still produce a lot of pollution, CO, NOx, hydrocarbons, carcinogens, and particulates. Plants from which biofuels are produced extract CO2 at the ground level, and biofuels used by aircrafts will put the CO2 in the high atmosphere, where it causes more harm as a greenhouse gas.
Consequently, the correct solution to the woes of the aerospace industry is to use liquid hydrogen as a fuel. Already a lot of experience exists in using and handling liquid hydrogen by aerospace companies and organizations. I strongly recommend that similar to the H2 Mobility initiative, similar to the Hydrogen Supply initiative, liquid hydrogen producers, jet engine manufacturers and airplane manufacturers should come together and plan for simultaneously having liquid hydrogen supply systems in airports, while having available airplanes to fly on liquid hydrogen. In addition to having great environmental benefits in converting airline industry to hydrogen, there will also be economic benefits. Hydrogen is three times lighter than jet fuel for the same amount of energy. As a result, at the takeoff of a long distance flight the weight of the fuel will not be about 60% of the total weight of the aircraft plus passengers and cargo, the weight of hydrogen fuel will be only 20% of the fully loaded airplane. This means that for the same amount of energy, hydrogen fueled airliners could double the number of passengers and/or cargo, as compared with jet fuel aircraft.
Hydrogen will also help with the early introduction of supersonic and hypersonic transportation. Engines of such airplanes prefer fuels with high flame velocity, and hydrogen has the highest flame speed of any fuel, including the fossil fuels. Also, liquid hydrogen could be used to cool the outer surfaces of the airplanes, in order to reduce the frictional heating, which is necessary for supersonic and hypersonic flights.
One advantage airline industry will have over the surface transportation industry in introducing hydrogen is that in the former case the number of filling stations required will be much less. Initially, liquid hydrogen filling stations could be placed in the world’s major airports starting in about 10 to 15 years, and then spread to the other airports. I expect that if the involved industries start planning now, we could see the first hydrogen fuelled subsonic transport operating in about 10 years’ time and the supersonic transport in about 15 years’ time.
I would like to point out that presently the cheapest hydrogen is produced by fossil fuels, specifically by coal and natural gas. Since hydrogen fuel has much higher utilization efficiency, one can get more energy – and much cleaner energy – by converting natural gas to hydrogen, than using it directly as a fuel for transportation or electricity generation. By the same token, efficiency-wise and environment-wise, it is much better to produce hydrogen from coal at the pit head and inject the resulting CO2 and pollutants underground to the spaces vacated by coal, than transporting coal by trains and/or by ships to power plants and producing electricity. In this way, we can have more useful energy and we can have much more cleaner energy. We would also save in transportation costs, since transporting hydrogen by pipelines is much cheaper than transporting coal (which is mostly ashes) by trains and/or ships. We know that North Rhine Westphalia has large coal deposits, and also it has an extensive hydrogen pipeline system. This state could pave the way to inexpensive clean energy by using their vast deposits of coal to produce clean and efficient hydrogen fuel, and help Germany and the European Union in converting to the hydrogen energy system.
There are also large coal deposits in other countries, in China, Australia, Russia, Europe and the United States. We all know that nobody wants to build a coal burning power plant because of the environmental restrictions and environmental damage. These countries could produce clean and efficient hydrogen where coal is mined, and use the hydrogen to replace the fossil fuels in their countries, and also export some of the excess hydrogen to other countries. This will speed up the conversion to Hydrogen Economy in an economical and environmentally friendly way.
Of course, eventually, as the natural gas resources and coal deposits are depleted, and also wherever and whenever it makes economical sense, we shall produce hydrogen using renewable energy sources. Since most renewable energies are intermittent and/or available away from the consumption centers, in order to eliminate the temporal and spatial mismatch between the energy source and the consumer, we shall produce hydrogen. Hydrogen makes the renewable energy sources storable and transportable, and presents them to the consumer as the cleanest and most efficient energy carrier.
Hydrogen will also help with the world economy, and help overcome the recession. It will eliminate the spending for remedying the environmental damage and the health expenditures caused by fossil fuels, which this year alone will amount to 6.3 billion U.S. Dollars, about 11% of the gross world product. In addition, Hydrogen Economy – as each and every country will be able to produce their own energy carrier – will eliminate the petroleum wars and reduce the military expenditures. It also will protect Earth’s ecology, protect biodiversity, stop the loss of species, provide humankind with clean and abundant energy forever, and will turn the Planet Earth into a Paradise.
Ladies and gentlemen, you are all going to contribute to this worthwhile and noble goal. Full Speed Ahead for Hydrogen Civilization!
18 DÜNYA HİDROJEN ENERJİSİ KONFERANSI
ADRES AÇILIŞ:
DÖNÜŞÜM HİDROJEN EKONOMİYE
17 Mayıs 2010
T. Nejat Veziroğlu *
Cumhurbaşkanı, Hidrojen Enerjisi Uluslararası Birliği
5794 SW 40 St # 303, Miami, 33155 Fl, ABD
Değerli Konuklar, Meslektaşlarım ve Arkadaşlar, Bayanlar ve Baylar: Bu bir onur ve 18. Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansı açılışında konuşan olmak bir ayrıcalıktır. Ben ilk Detlef Stolten, Frank-Michael Baumann, organizasyon komitesi ile başlayan, organizatörler teşekkür etmek istiyorum, alt komite, sandalye, üyeleri ve Essen burada başarılı bir WHEC Konferansı, Kuzey Ren-Vestfalya, Almanya, araya koymak için personel 2010 yılı için Avrupa Kültür City belirlenir.
Bu büyük bir olaydır. Bu Hidrojen Enerjisi için büyük bir olaydır. azim ve çok çalışmak, her büyük olayın ardında, kim ilgili makamlara gerekli beyanda olayı kavrar vizyoner olduğunu ve aracılığıyla elbirliği ve destek alır. 18 WHEC konferansın durumda, böyle bir kişi yoktu. Yaklaşık altı yıl önce, o ilk cazip bir teklif hazırladığı ve IAHE Kurul bitkiler üreten birçok hidrojen ve dünyanın en büyük hidrojen boru hattı sistemi ile Almanya'nın endüstriyel can damarı olan 18 WHEC Konferansı olması harika bir fikir olacağını Yönetim ikna . O Eyalet ve Federal Yetkililer ve Hidrojen Enerjisi uzmanlar arasında toplantılar düzenlenmektedir. O makamlara konuştum ve her düzeyde onları ikna etti.
hazırlıkları 18 WHEC için başladıktan sonra, o kendi yararları ve kaçınılmazlığı üzerinde, Hidrojen Enerjisi iki kitapçık yazdı. Bu kitapçıklar Binlerce bu konferansa katılmak için onları çağıran, 18 WHEC hakkında bilgi ile birlikte, dünya genelinde enerji bilim adamları ve karar vericiler için dağıtılmıştır. Şu anda, 18 WHEC Konferansı'nın açılışında yaptığı rüyasının gerçekleşmesi, ben vizyon ve ben bir sevgili dostum Dr Carl-Jochen Kış dediğimiz bu büyük Hidrojen Enerjisi öncü olan azim alkışlıyoruz.
___________________________________________
*
o Hidrojen ekonomisi uygulanması söz konusu olduğunda, her zaman "Tavuk veya yumurta, önce gelir?" durumla karşı karşıyayız. Geçen yıl, hidrojen tanıtımı için bu görünüşte çelişkili durumu çözmek için Almanya ve Japonya'da önemli gelişmeler meydana gelmiştir yakıtlı ulaşım. Alman Hükümeti tarafından desteklenen Eylül 2009, Almanya, yedi büyük sanayi şirketleri, üç petrol ve gaz şirketleri, iki enerji şirketleri, endüstriyel gaz sağlayıcı, Alman Milli Hidrojen ve Yakıt Pili Organizasyon artı bir otomobil üreticisi NOW bir Mutabakat Zaptı imzaladı , adında "H2 Hareketlilik", ulusal bir hidrojen altyapısı kurmak için. Automaker Daimler ve hidrojen üreticisi Linde bu girişimin neden şirketleridir. H2 Mobility MoU kapsamında, 2015 yılına kadar, hidrojen üreticileri bir hidrojen otomobil sahibi bir hidrojen dolum istasyonu bulmak için çok uzağa götürmek zorunda olmayacak yakıtlı, böylece yeterli yoğunlukta Almanya'nın her yerinde istasyonları yakıt hidrojen kuracak.
Daimler, Ford, General Motors, Honda, Hyundai / Kia, Renault / Nissan ve Toyota - - Yakıt başlatılması için üretim ve ticari stratejilerini uygulamak için ayrı ayrı vaadinde Bu Mutabakat Zaptı önde gelen otomobil üreticilerinden anahtar yöneticileri tarafından imzalanan Mutabakat Mektubu tarafından takip edilmiş pazar yerine hücreli araçların 2015 başında. Bu yıl, bir kaç yüz binlerce dünya çapında olmak üzere toplam yakıt hücreli araçların önemli sayıda piyasa bekliyoruz!
Ayrıca geçen yıl Japonya'da, yaklaşık 13 enerji şirketleri ve hidrojen üreticileri - Nippon Oil, Tokyo Gaz, Idemitsu Kosan, Showa Shell, Osaka Gaz, Toho Gaz ve Hava Liquide Japonya dahil olmak üzere - "Hidrojen Kaynağı Teknolojileri Derneği" adında bir varlık kurduk. Amaçlarının aynı zamanda hidrojen yakıt hücreli otomobil de ülkede pazarlanan olabilir, böylece 2015 yılına kadar Japonya'da hidrojen üretimi, dağıtımı ve yakıt altyapı oluşturmaktır. Hemen hemen tüm Japon araç üreticileri ve hidrojen yakıtlı otomobil ve otobüsler gelişen son birkaç yıldır onları test alanı olmuştur. Onlar da, 2015 yılına kadar kendi araçları ticari satış başlamayı planlıyoruz.
Öyleyse, üretim, dağıtım ve hidrojen teslimi için hidrojen altyapısı olacak 2015 yılında, Almanya ve Japonya, iki önemli sanayileşmiş ülkeler ile başlayan aynı anda araba çok sayıda pazarlama hidrojen yakıt hücreli araçların başlayacak üretmektedir.
Alman H2 Hareketlilik Programı - gibi - ABD'de yeni bir hidrojen enerji toplantısında bir karar ortaklaşa bir program geliştirmek için ABD'de hidrojen ve yakıt hücreli otomobil üreticilerine çağrıda imzalanmıştır Amerika Birleşik Devletleri için, ile başlayan böylece en çok gelecek vaat eden devletler (Hawaii, California, Texas, Florida, Pennsylvania, New York, Massachusetts, vb), hidrojen üretim ve dağıtım altyapısı ve 2015 yılı başında hazırlandılar olmalı aynı zamanda hidrojen yakıt hücreli arabalar ile başlayan pazarlanan olmalıdır devletler, yerde onların taşıyıcı sistemler olan ve yaklaşık üç yıl içinde tüm Amerika Birleşik Devletleri kapsayan.
Hidrojen ve Yakıt Hücresi Mektubu Nisan 2010 sayısında raporları Avrupa Birliği makamları bütün Avrupa Birliği kapsayan bir hidrojen üretim ve dağıtım sistemi, Alman Girişimi benzer olma olasılığı bakıyorsun ki.
onlar yeni girişimlerin başlatılması neden olduğu gibi Almanya H2 Hareketlilik proje ve Japonya'nın ikisinin Hidrojen Tedarik Projesi, dünyadaki tüm ülkelerin, verimli, temiz ve sürdürülebilir enerji planlaması üzerinde etkisi olacaktır, geçen yıl şüphesiz başladı Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri.
Ayrıca, hidrojen yakıt hücreli araçların daha fazla benzin yakıtlı araçların daha verimli olacağına işaret etmek istiyorum. Deneyler melez hidrojen yakıt hücreli araçların yaklaşık% 80 daha fazla hibrid benzinli arabalar daha verimli olacağını gösteriyor. Bu büyük verimlilik avantajı, onların büyük çevre avantajı ek olarak özellikle kendilerine petrol üzerinde çalışan bu üzerinde üstünlük sağlıyor, hidrojen yakıt hücreli araçların önemli özellikleri olacak. Bunların hepsi iyi bir haber vardır. insanlar hidrojen yakıtlı araçların avantajları olduğunu görünce, bir kez, onlar hiçbir kirleticiler var, onlar hiçbir emisyon görüyoruz onlar sessiz ve onlar verimli, daha daha, ama hidrojen araba benzinli otomobil satın asla. Ben 2015 2:58 yılda sonra, dünyanın en hidrojen yakıtlı ulaşım sahip olacağını hayal edebiliyorum. Biz sadece hidrojen yakıtlı otomobil olmayacaktır da hidrojen yakıtlı otobüsler, hidrojen yakıtlı kamyon ve hidrojen yakıtlı trenler!
hidrojene dönüştürerek son derece yararlı olacaktır diğer taşımacılık sektöründe uzay endüstrisidir. Uçaklar CO2 ve bir sürü kirleticilerin çok üretmek. Onlar daha bir sera gazı olarak güçlü olduğu yüksek atmosfer, bu en koymak. Bu nedenle, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği de dahil olmak üzere birçok ülkede havacılık sanayi tarafından jet yakıtının kullanımına sınırlama olanakları içine arıyoruz. Buna karşılık olarak, havayolu şirketlerinin jet yakıtı yerine biyoyakıt deneme başladı. Açıkça, biyoyakıt cevap değildir. CO2 geri dönüşümlü olması gerekiyordu, rağmen, hala, CO, NOx, hidrokarbonlar, kanserojen kirliliğinin çok üretmek ve partikül. hangi biyoyakıt zemin seviyesinde CO2 özü üretilen Tesisleri ve bir sera gazı olarak daha fazla zarar yüksek atmosferde CO2 koyacağız uçak tarafından kullanılan biyoyakıt.
Sonuç olarak, havacılık ve uzay sanayisinin sorunlarının doğru çözüm yakıt olarak sıvı hidrojen kullanmaktır. Zaten çok deneyime kullanarak ve havacılık şirketleri ve kuruluşları tarafından sıvı hidrojen kullanımı var. üzerinde uçmak için mevcut uçaklara sahip olurken ben şiddetle H2 Mobility girişimi, Hidrojen Tedarik girişimine benzer ki benzer tavsiye, sıvı hidrojen üreticileri, jet motoru üreticileri ve uçak üreticileri, aynı anda havaalanlarında sıvı hidrojen tedarik sistemine sahip bir arada ve plan gelmelidir sıvı hidrojen. hidrojen havayolu sektöründe dönüştürerek büyük çevresel faydalar sahip olmanın yanı sıra, ekonomik faydalar olacaktır. Hidrojen üç kez jet yakıtı fazla enerji aynı miktarda hafiftir. Sonuç olarak, uzun mesafe uçuş kalkış uçak artı yolcu ve kargo toplam ağırlığı yaklaşık% 60 olmayacaktır yakıt ağırlığı, hidrojen yakıt ağırlığı tam dolu uçağın sadece% 20 olacak . Bu enerjinin aynı miktarda, hidrojen Uçakları olarak jet yakıtı uçak göre yolcu ve / veya kargo sayısı ikiye katlanabilir yakıt anlamına gelir.
Hidrojen de süpersonik ve hipersonik ulaşım erken giriş ile yardımcı olacaktır. Bu uçakların motorları yüksek alev hızı ile yakıt tercih ve hidrojen fosil yakıtlar dahil olmak üzere herhangi bir yakıt yüksek alev hızı vardır. Ayrıca, sıvı hidrojen sipariş süpersonik ve hipersonik uçak bileti için gerekli olan sürtünme ısıtma, azaltmak için uçakların dış yüzeylerinde, soğutmak için kullanılabilir.
Bir avantaj havayolu sektöründe hidrojen tanıtımında yüzey taşımacılık sektöründe üzerinde olacak eski halinde dolum istasyonlarının sayısı daha az olacaktır gerekli olmasıdır. Başlangıçta, sıvı hidrojen dolum istasyonu ve yaklaşık 10 ila 15 yıl içinde başlayan dünyanın en büyük havaalanı yer olabilir o zaman diğer havaalanlarına yayıldı. Ben dahil sanayi şimdi planlama başlarsa, biz ilk hidrojen yaklaşık 10 yıl içinde subsonik taşımacılık yapan zaman ve yaklaşık 15 yıl içinde süpersonik taşımacılık 'zaman yakıtlı görebiliyordu bekliyoruz.
Ben şu anda en ucuz hidrojen kömür ve doğal gaz özellikle fosil yakıtlar tarafından üretilen olduğuna işaret etmek istiyorum. ve daha temiz enerji - - hidrojen yakıt çok daha yüksek kullanım verimliliği yana, bir daha fazla enerji elde edebilirsiniz taşıma veya elektrik üretimi için yakıt olarak doğrudan kullanmak yerine, hidrojen doğal gaz dönüştürerek. token, verimlilik-bilge ve çevre bilge aynı, o çukurun başında kömürden hidrojen üretmek ve enjekte çok daha iyi anlaşılmakta ve / trenler ile kömür taşımacılığı dışında, CO2 ve kirleticiler kömür boşalttığı alanlarda yeraltı sonuçlanan veya enerji santralleri ve üreten elektrik gemiler. Bu şekilde, daha yararlı enerji var ve biz de çok daha temiz enerji olabilir. çok kömür taşımanın daha (çoğunlukla kül olan) trenler ve / veya gemiler tarafından ucuza Ayrıca boru hatları ile hidrojen taşınması bu yana, ulaşım maliyeti tasarruf olacaktı. Biz, Kuzey Ren Vestfalya büyük kömür yatakları vardır biliyorum da geniş bir hidrojen boru hattı sistemine sahiptir. Bu durumda, temiz ve verimli hidrojen yakıt üretmek için kömür onların geniş mevduat kullanarak ucuz, temiz enerji için önünü açabilir ve hidrojen enerji sistemine dönüştürülmesi Almanya ve Avrupa Birliği yardım eder.
Çin, Avustralya, Rusya, Avrupa ve ABD'deki diğer ülkelerde büyük kömür yatakları vardır. Hepimiz kimsenin çevresel kısıtlamalar ve çevre zarar nedeniyle bir kömür yakan elektrik santrali inşa etmek istiyor biliyorum. Bu ülkelerin, kömür mayınlı temiz ve verimli hidrojen üretmek olabilir ve kendi ülkelerindeki fosil yakıtlar yerine, aynı zamanda diğer ülkelere aşırı hidrojen bazı ihracat hidrojen kullanın. Bu bir ekonomik ve çevre dostu bir şekilde Hidrojen ekonomisi için dönüşüm hızlandırır.
Tabii ki, sonuçta, doğal gaz kaynakları ve kömür yatakları olarak ve aynı zamanda her yerde ve tükenmiş bu ekonomik anlamda çektiğinde, yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak hidrojen üretmek zorundadır. en yenilenebilir enerjiler tüketim merkezlerine uzak ve / veya aralıklı mevcut olduğundan, sırayla enerji kaynağı ve tüketici arasındaki zamansal ve mekansal uyumsuzluğu ortadan kaldırmak için, biz hidrojen üretmek zorundadır. Hidrojen, yenilenebilir enerji kaynaklarının depolanabilir ve taşınabilir hale getirir ve en verimli ve temiz enerji taşıyıcısı olarak tüketiciye sunuyor.
Hidrojen de, dünya ekonomisine yardımcı olacak ve durgunluğun üstesinden yardımcı olur. Bu çevresel zararlar ve bu yıl sadece 6,3 milyar ABD Doları, gayri safi dünya ürünün yaklaşık% 11 tutarında olacak fosil yakıtlardan kaynaklanan sağlık harcamaları, giderilmesi için harcama ortadan kaldırır. Ayrıca, Hidrojen Ekonomisi - her ülke kendi enerji taşıyıcısı üretmek mümkün olacak gibi - petrol savaşları ortadan kaldıracak ve askeri harcamaları azaltmak. Ayrıca, türlerin kaybını durdurmak sonsuza kadar temiz ve bol enerji ile insanlık sağlamak, ve bir cennet haline Planet Earth dönecek, biyolojik çeşitliliğin korunması, dünyanın ekoloji koruyacaktır.
Bayanlar ve baylar, bütün bu değerli ve asil hedefe katkıda bulunmak için gidiyoruz. Önde Hidrojen Medeniyeti için tam hızlı!
2004-2008 ÇALIŞMALARIMIZDAN
Sn.Prof.Dr.T.Nejat VEZİROĞLU Hocamızın,
Şahsıma verdiği
*Hidrojen Enerji Gönüllüsü* Belgesi
Sn.Prof.Dr.T.Nejat VEZİROĞLU nun
Çalışmalarımıa takdir yazısı
*Dünya Barışı İçin Türkiye*
*Dünya Barışı İçin Hidrojen * Kitabı
STV *Pazarın Konukları *
Proğramına Çıkmalarını sağladığım
Hocamız ve Sn.HüseyinGÜLERCE
Beraber Proğram sonrası-
Yönetmen-H.GÜLERCE-Prof.VEZİROĞLU-A.BARIN
Tüm Dünyadan 1500 Bilimadamının katıldığı
2007 Uluslararası Hidrojen Enerji Sempozyumu
Lütfi Kırdar Mrk.
Prof.Dr. T.Nejat VEZİROĞLU nun
Sn.Başbakana
Hidrojen Enerjisinin ve
İstanbulda Kuracakları
************************************************************
*B.M.Hidrojen Enwerji Merkezinin *
***Türkiye İçin
Ekonomik Bağımsızlık ***
***********************************************************
demek olan
Bizde hiç yazışma adabı yok. Benim gördüğüm her yerde,
İngiltere, Amerika'da bulundum, BM'de çalıştım
***böylesini görmedim.***
O. Çağlar AY
02 Nisan 2009 Perşembe 22:34
AKP Milletvekili ve
Enerji Komisyonu Başkanı
Soner Aksoy:
Nejat Veziroğlu gelmişti, adamı kovduk, Enerji Bakanı sözlerini tutmadı.
- yüzde 50 oranında doğalgaza bağımlılığın çok mahzurlu olduğunu anlatıyor:
“Kömür yataklarını elektrik üretmek üzere veriyormuş gibi gözüküyoruz;
ama vermiyoruz.
Su kaynaklarımız var; veriyormuşuz gibi görünüyoruz,
vermiyoruz.
Rüzgâra da istenilen seviyede destek olamıyoruz.
Güneşin esamisi okunmuyor.
'Hidrojenci Hoca' Veziroğlu'nun sesi Urfa'dan duyuldu
Hidrojen enerjisinde dünya çapında otorite kabul edilen 20 uluslararası ödüle sahip olan
Prof. Veziroğlu'nun,
Türkiye'yi hidrojen enerjisinde dünyanın merkezi haline getirmeyi amaçlayan projesine,
"Enerji Bakanlığı bürokratlarının çıkardığı engeller"e yönelik sert açıklamaları Milliyet'te yayımlanmıştı. Veziroğlu'nun sesini Enerji Bakanlığı duymadı ama açıklamalarına Urfa'dan destek geldi. Urfa - Gaziantep yolunda kontrol mühendislik işinde çalışan beş mühendis, Milliyet'teki haberi üzerine Cumhurbaşkanı Sezer'e mektup gönderdi. Bakanlık bürokratlarının engellerini dile getiren mühendisler, Veziroğlu'na destek verilmesini istediler. Cumhurbaşkanı'nın mektup üzerine açıklama istediği Enerji Bakanlığı ise 'topu yine taca attı.' Ortak mektuplarında, 'enerji bürokratlarının rüzgâr enerjisine de karşı olduklarını, bürokratlardan destek beklemenin bu işi unutmak anlamına geldiğini' belirten beş mühendis, Prof. Veziroğlu'nun, ABD'de çalıştığı üniversiteyi ve BM nezdindeki işlerini bırakarak Türkiye'ye geldiğini, Türkiye'nin hidrojen enerjisinde dünyanın merkezi olması için BM'den destek sağladığını ve projesini kabul ettirdiğine dikkat çekiyor. Mühendisler mektupta şöyle diyorlar: "Hocamızın BM'ye karşı mahcubiyetini gidermek ve severek geldiği Türkiye'den küskün göndermemek için (...) destek bekliyoruz. Bu proje Türkiye'nin borçsuz yaşama projesidir."Mektubun altındaki beş imza şöyle: Yusuf Yaman, Asaf Pişkin, Cahit Doğan, Eyüp Zor ve Satılmış Sipahi. Tarih, 13 Temmuz 2006. Birleşmiş Milletler'e (BM) bağlı Dünya Hidrojen Enerjisi Konseyi'nin Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu'nun, Enerji Bakanlığı bürokratları ile ilgili eleştirileri ve şikâyetleri Urfa'da yankılandı. Bakanlığın niye topu taca attığına gelince... Beş mühendis aynı mektubu Başbakan Erdoğan, Meclis Enerji Komisyonu ve Enerji Bakanı Hilmi Güler'e de gönderdi. Başbakanlık ve bakanlıktan mühendislere yanıt verilmedi. Ancak Cumhurbaşkanı Sezer, mektubu değerlendirdi ve Enerji Bakanlığı'na göndererek yanıt verilmesini istedi.Veziroğlu'nun 'desteklenmek yerine kösteklendiği' gerekçesi ile çok sert eleştiriler yönelttiği bakanlık, yanıtı vermek yerine, 'yanıt verilsin' diye mektubu Veziroğlu'na havale etti. Yani Sezer'in, Veziroğlu olayı ile ilgili olarak yanıt istediği bakanlık, yanıtı da Veziroğlu'nun kendisinden istedi. Bakanlığın garip tutumu Veziroğlu, bu isteği, "Sn. Cumhurbaşkanımıza gönderilen yazıya atıfta bulunarak ekindeki yazıyı cevaplandırmamızı istiyorsunuz. Yazıyı okursanız, göreceksiniz ki gerekli işlemin Sn. Bakanımız tarafından yapılması istenmektedir" notu ile geri çevirdi.Cumhurbaşkanı dışında, mühendislerin mektubu ile ilgilenen ikinci mercii Meclis Enerji Komisyonu oldu. Ancak, bu ilgi bir başka gariplik yaşanmasına sahne oldu. Komisyon yetkilileri, mektup sahibi mühendislerden Yusuf Yaman'ı arayarak Prof. Veziroğlu'nun telefonunu istedi. Oysaki Veziroğlu, Enerji Bakanlığı bünyesinde kurulan ve hidrojen araştırmaları yapan UNIDO - ICHET'in başkanlığını yürütüyor.
Merkezi İstanbul'da olan teşkilatın numarası veya irtibat adresi
komisyonda yok... Urfa'dan isteniyor!..
Fakat, mühendis Yusuf Yaman, yine de memnun: "Numarayı verdik, belki bir şeyler olur" diyor. 'Okursanız, görürsünüz..' Veziroğlu, 30 yıldır hidrojen konusunda çalışıyor. Hoca, bu konudaki çalışmaları sırasında kazandığı etkiyi, ilerleyen yaşına rağmen büyük bir çalışkanlıkla Türkiye'ye taşımak istedi. ABD'deki işlerini, üniversitedeki konumunu bıraktı, geldi. DYP - SHP hükümeti döneminde SHP Genel Başkanı Prof. Dr. Erdal İnönü'nün desteği ile hükümetten 40 milyon dolarlık yatırım sözü alarak (1992) BM'nin desteği ile kurulması planlanan merkezi Türkiye'ye kazandırdı.İşler ağır ilerlese de sonunda merkezin (BM Hidrojen Enerjisi Teknoloji Merkezi/ICHET) ofisini kurdu. 11 ülkeden 13 proje aldı. Türkiye'de 14 proje başlattı. 16 ülkede teşkilatlandı. Sarıyer'de araştırmanın merkezi için arazi sağlandı. Ancak hükümetin taahhüt ettiği 40 milyon doların projeye akıtılmasında sorunlar çıkmaya başladı. Hoca, BM nezdinde güç durumda kaldı. Oturup Enerji Bakanı Hilmi Güler'e mektup yazarak durumu anlattı. Milliyet'e yaptığı ve Urfa'da yankılanan açıklamalarında da şunları söylemişti:
"Bakan Güler iyi insan, fakat fosil yakıt lobisinin elinde esir.
Enerji bürokratları merkeze karşı. Kösteklemek için çalışıyorlar.
Fosil yakıt( PETROL-DOĞALGAZ) lobisi gibiler.
Doğalgazda, petrolde avanta var, hidrojende yok. Bunları sayın Bakan'a bir mektupla bildiriyorum." 1992'den beri peşindeyim
Dergi: Hidrojen enerjisinin geliştirilmesi çalışmaları arazi tahsisi engeline takıldı
Tarih: 20.08.05 Gönderen: mertunc
Prof. Dr. Veziroğlu: “Daimi kampüsümüzün kuruluşu 10 ay gecikti”
Geçen yıl İstanbul'da kurulan BM Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin (UNIDO-ICHET), kampus kurmayı planladığı Sarıyer'deki bin dönümlük arazinin Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından tahsisinin gecikmesi, merkezin geleceğin enerjisi olarak nitelendirilen hidrojen konusunda başlamayı planladığı AR-GE çalışmalarını sekteye uğrattı.
Sarıyer'deki arazinin tahsisi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı M. Hilmi Güler'in 18 Ekim 2004 tarihinde Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'ye yazılı olarak talepte bulunduğu, UNIDO-ICHET'in de 20 Aralık 2004 tarihinde Bakanlığa müracaat ettiği ancak bugüne kadar herhangi bir yanıt alınamadığı öğrenildi. Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan yanıt bekleyen UNIDO-ICHET, tahsisin yapılması halinde Rumeli Feneri ile Garipçe Köyü arasında bulunan bin dönümlük arazide kampüs kurarak araştırma ve diğer faaliyetlerine başlayacak.
UNIDO-ICHET'in müracaatının tamamen yasal çerçevede olduğu ve enerji ile ilgili konularda geçmişte buna benzer şekilde 49 veya 99 yıllığına yer tahsisleri yapıldığı dile getirilirken, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın kamuoyunun tepkisini çekmemek için konuya temkinli yaklaştığı ifade ediliyor.
Edinilen bilgiye göre, geçmişte aynı bölgede bulunan başka bir arazinin bir üniversiteye - KOÇ- tahsis edilmesi sonucunda basında çıkan olumsuz haberler nedeniyle zor durumda kalan
Çevre ve Orman Bakanlığı'nın UNIDO-ICHET'in seçtiği arazi için de aynı tepkilerle karşılaşmaktan çekindiği için tahsisi geciktirdiği belirtiliyor.
Mahkeme Pepe’nin açtığı davayı reddetti. Hâkim kararında ne dedi?
“Arkadaş bu arazi adamın tapulu malı. Yasanın emrettiği izinleri de bakanlık olarak sen vermişsin. Belediye de projeleri onaylamış ve inşaatları denetlemiş. Her şey yasaya uygun. Bu davayı niye açtın anlamadım. Ben de senin talebini reddediyorum.”
Kar Elektrik ve Hat-San’ı, Cüneyt Turkut’a kurdurup bakanlık sonrası oğullarına devrettirenÇevre ve Orman eski Bakanı Osman Pepe’nin Bartın’da yemyeşil orman içindeki mermer madeninde de aynı yöntemi izlediği ortaya çıktı.
SABAH - 02/09/2005 Pepe ve Güler dünür oldu Orman Bakanı Osman Pepe'nin oğlu ile Enerji Bakanı Hilmi Güler'in kızı Ankara'daki bir törenle dünya evine girdi. Nikâh, siyaset ve iş dünyasının tanınmış isimlerini buluşturdu.
Türkiye'ye bilimsel, ekonomik ve politik büyük katkıları olacak merkezin kampus yerinin tahsisindeki gecikmelerden dolayı Veziroğlu'nun da son derece üzgün olduğu dikkatimizi çekti.
Son birkaç yıl içinde büyük hayaller kurmuştuk. Sanayide, elektronikte, iletişimde kaçırdığımız trenleri bu kez yakaladık diye seviniyorduk. Yüz yılın enerjisi diye adlandı rılan hidrojenle ilgili araştırma-geliştirme çalışmalarında start verilirken Türkiye de yarışın başında çıkışa hazırdı. Yarışmadaki performansımızda bize önemli avantaj sağlayacak, bizi bir adım öne geçirecek bir başarıyı da kazanmıştık. Birleşmiş Millletlere bağlı UNIDO-ICHET Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi’nin Türkiye’de kurulması da gerçekleştirilmişti.
Merkez’in kurulması öncesindeki, dergimizin başından beri içinde bulunduğu sü- reci hatırlayalım; dünyada adı hidrojen enerjisiyle birlikte anılan, Tokyo’dan Paris’e uluslararası hidrojen enerjisi kongrelerinin başkanı, hidrojenle ilgili ilk uluslararası derginin kurucusu ve başyazarı Miami Üniversite’si Yenilenebilir Enerji Enstitüsü Di rektörü Prof. Dr. Nejat Veziroğlu
Elimsan Şirketler Grubu’
nun davetlisi olarak konfe- rans vermek üzere Türkiye’ye gelmiş ve dergi olarak kendisi ile ilk röportaj randevusunu almış ve yaptığımız özel röportajı sayfalarımızda yayımlamıştık. Veziroğlu, bu ilk röportajda açıkladıklarını verdiği çeşitli konferanslarda defalarca tekrarladı. Bu arada Türkiye’de ilki İstanbul’da ikincisi Ankara’da olmak üzere Uluslararası Hidrojen Enerjisi Kongreleri toplandı. Kongrelerde Türkiye’den ve çeşitli ülkelerden gelen bilim insanları bildiriler sundular.
Veziroğlu, bir yandan Ankara’da hükümet kapılarını aşındırdı, bir yandan da BM düzeyindeki girişimleri ile Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi’nin Türkiye’de kurulması için karar çıkmasını sağladı. Sonunda 21 Ekim 2003′te Viyana’da TC Hükümeti ile BM Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) arasında ICHET’in kuruluş anlaşması imzalandı.
Dünya enerji çevrelerinde büyük önem verildiği belirtilen ICHET’in kuruluşunun ar- dından, organizasyona mekan bulunması çalışmaları yapıldı. Bulunan araziler ilgili bakanlıklara önerildi. Bir dizi bürokratik engeller aşılarak ICHET’e bir alan bulundu.
Bu arada hidrojen enerjisine yönelik çalışmalar bir yandan Avrupa Birliği destek programları çerçevesinde ünivesitelerde yürütülürken özel sektörde de, yakın dönemde para kazanma beklentisi olmamasına rağmen çalışmalar başlamıştı.
Örneğin, EAE Elektrik firmasının enerji biriminde çalışmalar yapılmakta, yönetim kurulu başkanı Yusuf H. Kaya dergimizde yayımlanan röportajında hidrojene yaptıkları yatırımı ”Türkiye’nin geleceğine yatırım” olarak nitelerken,
Elimsan öğrencilerin sempatisini kazanmak üzere hidrojen enerjili demo cihazlarını okullara dağıtmaya başlamıştı.Kimi belediyeler ise hidrojenle çalışan araçları hizmete alma girişimlerinde bulunuyorlardı.
UNIDO ICHET dar kadrosuyla çalışmalarına başladı. Hidrojen enerjisi konusunda Türkiye’yi lider ülke konumuna taşımak için birçok sanayi kuruluşu ile ortak çalışmalar yapmaya, farklı ülkelerde pilot bölgelerde projeler geliştirmeye başladı. ICHET’in proje bazında destek verdiği, uygulamaları koordine ettiği çalışmalar arasında Bozcaada’da rüzgar enerjisinden yararlanılarak üretilecek hidrojenden ada halkının enerji ihtiyacını karşılamak amaçlanıyordu. Ayrıca Çin’de hidroelektrikten, Libya’da güneş enerjisinden ve Arjantin’de rüzgar enerjisinden hidrojen üretimi ve yine Tükrkiye’de Bozcaada’darüzgar enerjisinden hidrojen üretimi ile İstanbul’da hidrojen yakıtlı otobüslerin işletilmesi ICHET’in projeleri arasında yer almakta idi.
Gündemindeki konular arasında TÜBİTAK-MAM AB 6. ÇP HY-PROSTORE Projesi, yakıt pili araştırmaları, modern yakıt pilleri çerçeve projesi, doğrudan sodyum borhidrürlü yakıt pili (DSBHYP) üretimi entegrasyonu bulunan ICHET, hidrojenin üretimi, depolanması çalışmalarını da sürekli hedef olarak görüyordu. Yüzyılın enerjisi olarak nitelenen hidrojen için karşı görüşü savunanlar da vardı. Bu kesime göre hidrojenin üretimi var olan birincil enerji kaynaklarından elde edilen elektrik enerjisi kullanılarak yapılıyordu. Bu ise hidrojen enerjisinin pahalı bir enerji türü olduğu anlamına geliyordu.
Rüzgar, güneş gibi birincil enerji kaynaklarından üretilen elektriğin depolanama- ması buna karşılık hidrojenin depolama olanağını sağlaması belirli bir alanda hidrojen enerjisinin vazgeçilmezliğini kanıtlıyordu. Dolayısıyla hidrojen, elektrik kullanılarak üre- tilmesi nedeniyle pahalı ama depolanma özelliği nedeniyle de avantajlı bir enerji türü idi.
Bu tartışmalara
UNIDO ICHET İdari Direktörü
Dr. A. J. Wetherilt imzalı
17.12.2012 tarihli bir yazı son noktayı koyDU
Yazıda
“UNIDO,
TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile yaptığı
Türk ulusu güçlükleri; ulusal birlik ve beraberlikle yenmesini bilmiştir.
Mustafa Kemal ATATÜRK
Değerli arkadaşlar,
Sizlere 12.02.2012 de BEDAVA ENERJİ VAR AMA ALAN YOK !!! başlıklı aşağıdaki yazımda, güzel ülkemizin coğrafi yapısı yüzünden sahip olduğu bedava enerjilerimiz konusunda bilgi vermiştim. Yani tüm dünyanın Rüzgar ve Güneş enerjisini kullanmak için çeşitli projeler ürettiğini vurgulamıştım. Örneğin, önümüzdeki 25 yılda 42 adet Güneş enerjili santraller üretecek olan ABD ile hemen hemen aynı 36-41 nolu paraleller arasında kalan güzel ülkemizde, Güneş enerjisinden yararlanarak elektrik üretemiyoruz ve gündemimizde bu çeşit projemizde yok. “Yani Rüzgar ve Güneş enerjisi bedava ama alan yok” demiştim.
Çernobil ve Fukişima gibi kötü örnekler sonucu nükleer santrallerini kapatan birçok dünya ülkesi söz konusu iken ne hikmetse, ikinci nükleer santralımızı kurmak için sahip olduğu 54 nükleer santralden 52 tanesini kapatan Japonya ile anlaştık. Galiba bu santrallarda işsiz kalan Japonlara iş bulduk. Yani suni Japon güneşinden yarar bekleyeceğiz!!!.
Neredeyse %98’i deprem bölgesi sayılan ülkemize 22 milyar $’lık proje ile Sinopta 4500 MW’lık bir tane daha Nükleer santral yapacağız. Bildiğiniz gibi Ruslarla birlikte Mersin-Akkuyuda da 21 milyar $ bedelle kurulacak olan nükleer santral ile 4800 MW’lık enerji üreteceğiz. Toplamda 43 Milyar $ harcayacağız ve karşılığında 9.300 MW lık enerji elde edeceğiz. Ayrıca enerji üretimi için Uranyum ithalatı ve her 1000 MW’lık nükleer enerji üretimi sonrası da yılda 25 ton radyoaktif atık üretilecektir. 250 milyon yıl ömrü olan bu atıkları yok etmek de başımızın püskülü belası olacaktır.
Oysa ki 43 milyar $’lık harcama yerine güzel ülkemizin sahip olduğu 9.300 MW’lık rüzgar enerjisini sadece 10 milyar $ ile kullanabiliriz. Yani 1000 MW’lık rüzgar enerjisi için yaklaşık 1 milyar $ gerekiyor. Güneş enerjisi için de 1,5-2 milyar $ gerekiyormuş (07.05.2013-Sözcü).
Halen Ege bölgemizde 2008 den beri 459 MW’lık kurulu güce sahip 17 Rüzgar Enerjisi Sistemleri (RES) projeleri yatırım izni için bekliyor. 49 yıllık lisans sürelerinin 5 yılı geçti. RES’lerin bağlanabileceği trafo merkezleri de yapılamadı. Ayrıca sağlıklı radar izlemesi için TSK ve MİT izni gerektiğinden söz konusu projeler halen beklemekte. TUBİTAK’ın araya girmesine rağmen izin süreçleri kısaltılamadı (7.05.2013-Cumhuriyet). Bu gecikme ülkemizin yatırım yapılabilirlik itibarı açısından olumsuz etki yaratmaktadır.
Üstelik rüzgar enerjisinde dünya 4. olan İspanyol firmaları yenilenebilir enerjideki uzmanlıklarını ülkemizde de değerlendirmek istiyorlarmış (20.03.2013-Cumhuriyet).
Güzel ülkemizin enerji sıkıntısını çözmek için yöneticilerimiz nedense nükleer santrallere başvuruyor. Halbuki ülkemizin, coğrafi konumu yüzünden sahip olduğu Rüzgar (200.000 MW/yıl), Güneş (10.000 kWh/m2 yıl) ve dünya sıralamasında 5. Olan jeotermal (24.839,9 TJ/yıl) enerji kaynaklarımıza öncelik verilmesi gerekir. Ülkemizin enerji sorununu, nükleer risk ve atık olmadan yıllarca çözmesi mümkün olan Rüzgar, Güneş ve Jeotermal gibi temiz enerjiye yatırım yapan kurum ve kuruluşlarımıza gönülden destek verelim.
Değerli arkadaşlar,
Bir tane bile güneş enerjisinden faydalanacak santral için projemiz yok ve jeotermal enerjimizi de kullanmak arzusunda değiliz. Yani BEDAVA ENERJİLERİMİZ VAR AMA KULLANAMIYORUZ. Neden
Umarım bu kaygı ve uyarılarımızı tüm yöneticilerimiz ve de danışmanları duyar ve gereğini en kısa sürede yaparlar. Dünyamızın en güzel ülkesinin doğal yaşam olanaklarını kullanarak enerji üretiminde dışa bağımlı olmaktan kurtuluruz.
Sevgi ve saygılarımla (09.05.2013)
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
BEDAVA ENERJİ VAR AMA ALAN YOK !!!
Ne kadar zengin ve gelişmiş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında, uşak olmak katından yüksek bir işleme uygun sayılamaz.
Mustafa Kemal ATATÜRK
ABD de 25 yılda 42 Güneş enerjisi kaynaklı elektrik santrali yapılacak
Değerli arkadaşlar,
Güzel ülkemizde ve dünyamızda; küresel sermaye ve AB-D emperyalizminin ekonomik çıkarı yüzünden mutlu yaşamımız giderek tehlikeye düşmektedir. Bizden sonraki nesillere de daha riskli ve kirli bir dünya bırakacağız.
Pek çok gelişmiş ülkede, yaşanan çevre felaketlerine karşı ve temiz enerji üretimi için hem siyasal hem de sivil toplumsal örgütleri ile gereken tepkilerini çok güzel ortaya koymaktadır. Güzel ülkemizde ise çevre kirliliğine ve enerji sorunumuza karşı duyarlı bir siyaset ve siyasi güç söz konusu değil. Örneğin, ülkemizin en önemli sorunu olan enerji için petrol ve doğalgaza yıllık 40 milyar dolar ödemekteyiz.
Geçen Cumartesi günü yaşadığımız yaklaşık 4 saatlik elektrik kesintisinden 20 milyon vatandaşımız etkilendi. Nedeni Bursada bulunan Doğalgaz kaynaklı elektrik santralinin devre dışı kalmasıymış. Şu sırada ülkemizde kullandığımız elektriğin %56’sı da doğal gaz ile üretilmektedir. Rusya, İran, Azerbaycan ve Iraktan ithal ettiğimiz Doğal gaz için çok verimli müşteriyiz. Öyle ki söz veripte alamadığımız doğal gaz için Rusya ve İrana her yıl milyonlarca dolar ödeme yapmaktayız.
Ayrıca AB-D emperyalizminin güzel ülkemizde tezgahladığı terör yüzünden yaklaşık 30 yılda, 300 milyar dolar ve 40.000 yurttaşımızı kaybettik. Bu maddi kayıpla 10 tane GAP, 70 adet Atatürk barajı, 60 adet boğaz köprüsü yapabilirdik.
Önümüzdeki dönemde Mersin, Akkuyuda deprem bölgesine yakın yerde Ruslarla birlikte, tüm ihtiyacımızın ancak %6 sını karşılayacak bir Nükleer enerji santralı yapılacaktır. Sinop ve İğneada da yeni nükleer santrallerin yapımı da sırada. Nedense Almanya, Fransa gibi ülkeler nükleer enerjiden vazgeçerken biz talip oluyoruz !!!
Oysaki güzel ülkemiz, Güneş, Rüzgar ve Jeotermal enerji olanakları ile dışa bağımlı olmaktan kurtulabilir. Ne yazık ki Güneş ve Jeotermal enerjiyi kullanarak elektrik üretimine daha başlamadık.
ABD de ise önümüzdeki 25 yıl içinde güneş enerjisinden yararlanarak 42 adet elektrik santrallerin kurulması planlanıyormuş. Çünkü önümüzdeki dönemde bu santrallerden ürtecekleri enerjinin maliyetinin her yıl %7 azalacağını diğer yöntemlerle üretilen enerjinin ise %2 artacağını hesaplamışlar.
Değerli arkadaşlar,
Üyesi olduğum ecogeek tarafından her hafta bana gönderilen temiz enerji ile ilgili e-postaları zaman zaman sizlerlerle de paylaşmaktayım. Bu hafta da ecogeek tarafından gönderilen e-postadaki Güneş enerjili elektrik santralleri içeren USA haritası yukarıda görülmektedir. Haritada Güneş enerjisinden yararlanarak yapılacak elektrik üretim santrallerinin yerleri de belirlenmişdir. Harita altındaki adrese girecek olursanız önümüzdeki 25 yıl içinde yapılacak santrallerin animasyonuna da erişebilirsiniz.
( )
36-41 nolu pareleller arasında kalan güzel ülkemizde Güneş enerjisinden yararlanarak elektrik üretemiyoruz ve gündemimizde bu çeşit projemizde yok. Yani Güneş enerjisi bedava ama alan yok.
Umarım, yukarıda açıklamaya çalıştığım bedava enerji için sizlerin, STK’ların, tüm yöneticilerimizin ve danışmanlarının dikkatini çekerim ve de gereken önlemleri en kısa zamanda ve hep birlikte alırız.
Dünyamızın en güzel ülkesinin doğal yaşam olanaklarını kullanarak enerji üretiminde dışa bağımlı olmaktan kurtuluruz.
Sevgi ve saygılarımla (17.01.2012)
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
BİRİLERİ
***İLERLEMEYELİM DİYE BİZİ ***GÖZETLİYOR.
. ***TÜM DIŞ GÜÇLER VE İÇ UZANTILARININ***
GÖZÜ BİZDE...
1- Prof.Dr.T.Nejat VEZİROĞLU
Ayfer VEZİROĞLU
2-Prof.Dr. Engin TÜRE
Prof.Dr.Sadık KULİYEV Zorlu
Enver YÜCEL Bahçeşehir Ün
Prof.Dr.Oktay ALINAK
3-Prof.Dr.Veysel EROĞLU
4-DoçDr.Ali ATA
5-Muzaffer AVCI
6-Haşim BAYRAM
Recep KONUK Panko birlik
7-Mehmet EROĞLU
8-Mevlüt BAYRAK 9-Abdurrahim BARIN 10 -Sakarya Ün. Sakarya Üniversitesi Hidrojen Arabası (SAHIMO) 11-Isparta S.D.Ü.Prof.Dr.Nuri ÖZEK 12-BoğaziçiÜniversitesi hidrojen aracı takım kaptanı Mustafa Karacan
8. 2010 DA PORTEKİZDE ,DÜN.BEL.BŞK. DA
HİDROJEN ARAŞT.ÇALIŞMALRINI GURURLA ANLATTI
9- TÜRKİYE ULAŞ İŞ SENDİKA BŞK. TRANSİST TRANSİST 2011 HALİÇ KONGRE MRK. DE
HİDROJEN ENERJİSİNİN ÜLKE KALKINMASI-ULAŞIM İÇİN ÖNEMİNİ ORTAYA KOYAN
SUNUM GERÇEKLEŞTİRDİ.
- 20012 DE BM.HİDROJEN ENERJİ MRK. İLE BERABER DAVET EDİLMEDİ-
10-MRK YENİ BŞK. HİDROJENLİ OTOBÜS -BURSA- VE HAFİF TİCARİ ARAÇ -KAYSERİ
PROJELERİNİ HAYATA GEÇİRMEK İÇİN ÇALIŞMA BAŞLATTI.
GÖREVDEN ALINDI
Dünya hidrojen araştırmalarında Türkiye'yi dünyanın merkezi haline getirecek proje için yıllardır arsa bulunamıyor. BM'nin, projeyi Türkiye'ye verirken tanıdığı beş yıllık sürenin dolmasına bir yıl kaldı
BM'nin verdiği sürenin dolmasına sadece bir yıl kaldığı için, Türkiye'yi dünya hidrojen araştırmalarının merkezi haline getirecek projenin daha iyi koşullar sunacak başka bir ülkeye verilmesi riski de ortaya çıktı. Proje için verilen Sarıyer'deki ilk arsa konusu 2,5 yıl sürüncemede kaldı. Hem para gelmedi hem de arsanın durumu netlik kazanmadı. Sonunda, "Orada fidan dikilmiş" denilerek başka arsa seçenekleri sunuldu. Alibeyköy'deki bir arsanın uygun olduğuna karar verildi. Ancak bu arsanın da hangi kuruma ait olduğu aylarca netleşmedi. Ardından bir bölümünün davalık olduğu ortaya çıktı. Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı'na (UNIDO) bağlı Uluslararası Hidrojen Teknolojileri Merkezi (ICHET) için kurulması gereken ar-ge tesislerine, 4 yıldır arsa verilemedi. Birleşmiş Milletler'in (BM) "merkezin beş yıl içinde kurulması" koşuluyla Türkiye'ye verdiği proje gerçekleştirilemedi. Bu arada projeyi Türkiye'ye kazandırmak için yıllarca uğraşan ve BM'ye kabul ettirdikten sonra da Miami Üniversitesi'ndeki görevinden izinli ayrılarak üç yıldır Türkiye'de ICHET ofisinin kuruluş çalışmalarını yürüten Dünya Hidrojen Enerjisi Konseyi Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu'nun da süresi doldu. Önümüzdeki günlerde Türkiye'den ayrılacak olan Veziroğlu, Milliyet'e yaptığı açıklamada, "buruk ayrıldığını" söyledi. Ofisi kurdu ama... Alternatif enerji kaynakları konusunda dünyanın umut bağladığı en önemli projelerden biri olan hidrojen araştırmalarında, "Türkiye'yi dünyanın merkezi" haline getiren projenın 15 yıllık öyküsü, büyük bir olanağın, nasıl riske edildiğini de ortaya koydu.1974'te hidrojenin petrolün yerini alacak tek enerji olduğunu, 'Hidrojen Enerji Sistemi' ve 'Hidrojen Ekonomisi' kavramlarını ortaya atan Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, 1980'de hidrojenle ilgili çalışmalarından dolayı BM'ye bağlı Sınai Kalkınma Teşkilatı'na (UNIDO) danışmanlığını üstlendi ve Dünya Hidrojen Enerjisi Başkanı oldu. Bu konuda kurulması düşünülen merkez projesinin Türkiye'ye verilmesi için çalışmalara başladı. 1992'de Ankara'ya gelerek dönemin başbakan yardımcısı Erdal İnönü'den hem arsa hem de kaynak sözü alan Veziroğlu, yıllarca talipli diğer ülkelerin hükümetlerinden Türkiye seçeneği konusunda destek aradı. Türkiye'yi merkez yapıyor 1999'da UNIDO, merkezin İstanbul'da kurulmasını kabul etti. BM ile Türkiye arasında bir anlaşma imzalanması 4 yıl sonra (21 Ekim 2003) gerçekleşti. Prof. Dr. Veziroğlu da Miami Üniversitesi'nden 3 yıllık izin alarak Türkiye'ye geldi, bir ofis (ICHET) kurarak çalışmalara başladı. Ancak aradan dört yıl geçmesine karşın, yer sorunu çözülemediği için ar - ge merkezi bir türlü kurulamadı. Bu arada Enerji Bakanlığı bürokratlarının ofis ödeneklerini aksatması da başka bir sıkıntı yarattı.Ofis kendi binası olmadığı için BEDAŞ binasında çalışıyor. Kendi binası bileyok Hidrojen araştırmaları merkezi için önce Sarıyer-Demirciköy'de bir arsa gösterildi. UNIDO bu arsayı uygun buldu. Bu arsayla ilgili para ve tahsis sorunları üç yıl süreyle çözülemedi. Sonunda UNIDO-ICHET'e, "Orası olmuyor, başka arsalar gösterelim" denildi. Yedi arsa yeri bildirildi. Bu arsalar UNIDO uzmanlarınca incelendi ve Alibeyköy arsasının uygun olduğuna karar verildi. Arsanın tahsisini gerçekleştirmek için önce sahibi görünen DSİ'ye gidildi. DSİ, "Milli Emlak'a gidin" dedi. Milli Emlak'a gidildi, ancak kuruluş, 28 Mart'ta bir yazı göndererek, "Burası Milli Savunma'ya tahsisli" dedi. Böylece arsa konusu bir daha tıkandı. Bu arada başka bir pürüz daha çıktı. Aynı arsanın bir kısmının davalık olduğu da öğrenildi.Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, "Çok umutlanmıştık, ama yine pürüz çıktı" dedi. Daha önce kendilerine tahsis edilen Demirciköy'de arazi için de hiçbir yanıt alamadıklarını belirten Veziroğlu şunları söyledi: "Daha önce önerilen Sarıyer-Demirciköy'deki arsa bize çok uygundu. Projelerimizi hazırladık, bir yıl boyunca cevap bekledik. Olumlu ve olumsuz hiçbir cevap vermeden Alibeyköy'deki araziyi önerdiler. Ona da tamam dedik. DSİ'nin arazisi olarak önerdiler, ama şimdi karşımıza Milli Savunma Bakanlığı çıktı." Arsa tahsisi komedisi Hidrojen konusunda tüm dünyada çalışmalar var. Büyük petrol ve otomotiv şirketleri de bu alanda büyük yatırımlar başlattı. BP İngiltere'de kömürden ucuz hidrojen ve elektrik üretmek için proje yürütüyor. Texaco, aynı projeyi Amerika'da başlattı. Bütün otomobil firmaları hidrojenli otomobiller üzerinde çalışıyor. 2020 yılında 10 milyon motorlu taşıtın hidrojenle çalışması planlanıyor. General Motors hidrojen yakıt piliyle çalışan 100 otomobili bu yıl sonbaharda denemeye alacak. Hidrojenli yakıt pillerinin kullanacağı bir diğer alan ise cep telefonları. Telefonlar bu yakıt pilleriyle bir ay şarj etmeye gerek kalmadan kullanılabilecek.Türkiye, hidrojen kaynağı açısından şanslı bir ülke. Veziroğlu, Karadeniz'in dünyanın en büyük hidrojen rezervlerine sahip olduğunu belirtiyor. Veziroğlu'nun hesaplamalarına göre Türkiye 30 yıllık bir programla bütün enerjisini hidrojenden karşılayacak bir sisteme dönebilir ve ihracatından da para kazanabilir. Hidrojen, çevreye zararı olmayan en temiz enerji kaynaklarından biri olarak kabul ediliyor. Hidrojen neden önemli? Dünyanın en önemli hidrojen uzmanı olarak gösterilen Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, merkezin kurulması için 3 yıllığına geldiği Türkiye'den nisan ayı sonunda ayrılıyor. Miami Üniversitesi'ndeki görevine geri dönen Veziroğlu, "Gitmeden kampus inşaatına başlamak istiyordum. Büroksiyi bir türlü aşamıyoruz. Ama yine de böyle bir merkezi Türkiye'ye getirdik, faaliyetlerini sürdürecek. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın birçok ülkesindeki projelerine devam edecek" dedi. Veziroğlu, Amerika'ya dönüyor Merkezi kurmak üzere 3 yıllığına ülkeme gelmiştim. Türkiye'de kurulması için 20 yıldır mücadeleediyorum. Ancak Amerika'daki görevime dönmem gerekiyor. Dönmeden kampus inşaatını başlatmak istiyordum. Bu konuda içim buruk ayrılıyorum. Sayın Hilmi Güler bu konuda çok duyarlı. Ancak bürokratlarının aynı derecede duyarlı olduğunu düşünmüyorum. Bürokrasiyi bir türlü aşamıyoruz. Küresel ısınmayı önlemenin tek çaresi hidrojen enerjisidir. Bu konuda dünyada çok büyük mesafeler kat edildi. Hidrojenin geleceğin enerjisi olduğunun bütün ülkeler ve petrol şirketleri farkında. Hepsi çalışmalar yürütüyor. Son yıllarda petrol fiyatları artınca kârlar da katlandı. Hidrojene ilgi azaldı, ama bu geçici. Çok yakında bütün dünya hidrojen enerjisi kullanacak. İçim buruk ayrılıyorum Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, 1974'te "Hidrojen Enerji Sistemi" ve "Hidrojen Ekonomisi" kavramlarını ortaya attı. Veziroğlu, 1980'de, hidrojen çalışmalarından dolayı BM'ye bağlı Sınai Kalkınma Teşkilatı'na (UNIDO) danışman oldu, Dünya Hidrojen Enerjisi Başkanı seçildi. 1988'de BM'nin bu konuda bir ar-ge ve uygulama merkezi kurması gerektiği fikrini kabul ettirdi.1991'de merkezin Türkiye'de kurulmasını gündeme getirdi. 1992 yılında Ankara'ya gelerek dönemin başbakan yardımcısı Erdal İnönü'yle görüştü. İnönü hem arsa hem de para sözü verdi.Türkiye'den söz alan Veziroğlu, Amerika, Japonya, Çin, Hindistan, Almanya, Mısır, İtalya, Fransa, Brezilya gibi dünyanın birçok ülkesinde enerji bakanlarıyla görüşüp merkezin Türkiye'de kurulması için destek istedi. 1999 sonbaharında UNIDO Genel Kurulu'na merkezin İstanbul'da kurulma teklifi sunuldu, oybirliği ile kabul edildi. Veziroğlu, Türkiye'ye gelerek dönemin Enerji Bakanı Recai Kutan'ı verdiği brifingle ikna etti. UNIDO ile anlaşma imzalanmadan hükümet değişti. Yeni enerji bakanı Cumhur Ersümer de merkezin İstanbul'da kurulmasını onayladı. Ancak hükümet yine değişti, Bülent Ecevit başbakan oldu. Bu sefer MGK'ya davet edilen Nejat Veziroğlu, hidrojenin önemini anlattı. Bu arada Türkiye'de hükümet yine değişti ve 2002 yılı sonunda AKP hükümeti kuruldu.21 Ekim 2003'te anlaşma nihayet Enerji Bakanı Hilmi Güler ile UNIDO yetkilileri tarafından Viyana'da imzalandı. 19 Mayıs 2004'te faaliyetine Altunizade'de İSKİ binasında başlayan merkez, araştırma kampusu için arsa arayışına girdi.Enerji Bakanlığı tarafından 2004 yılı sonunda Sarıyer Demirciköy'de bir arazi merkeze önerildi. Yazışmalara başlayan ve kampus planlarını yapan merkez, bir yıl boyunca yanıt bekledi.Sarıyer'deki arazi için olumlu ya da olumsuz yanıt alamayan merkeze bu sefer yaklaşık iki ay önce Alibeyköy'de 100 dönümlük bir arazi teklif edildi.DSİ'ye ait arazi için harekete geçen merkeze, 28 Mart'ta buranın Milli Savunma Bakanlığı'na tahsis edildiği bildirildi. MGK çağırarak brifing aldı0
Dosya türü: PDF/Adobe Acrobat
geçiş projeleri kapsamındakiarazikamulaştırma bedeli, teminat bedelleri ve transit geçiş ücretlerinin tahsili ile......HidrojenEnerjisiTeknolojileriMerkeziyeri ile ilgili DSĐ Genel Müdürlüğü'nce başlatılan....Đşletme ProjesiVermedi. 40. 40...
18 WORLD HYDROGEN ENERGY CONFERENCE
OPENING ADDRESS:
CONVERSION TO HYDROGEN ECONOMY
17 May 2010
T. Nejat Veziroglu*
President, International Association for Hydrogen Energy
5794 SW 40 St. #303, Miami, Fl 33155, USA
Distinguished Guests, Colleagues and Friends, Ladies and Gentlemen: It is an honor and a privilege to be speaking at the opening of the 18thWorld Hydrogen Energy Conference. I would first like to thank the organizers, starting with Detlef Stolten, Frank-Michael Baumann, the organizing committee, subcommittees, chairs, members and staff for putting together another successful WHEC Conference, here in Essen, North Rhine-Westphalia, Germany, the designated European City of Culture for the year 2010.
This is a great event. This is a great event for Hydrogen Energy. Behind every great event there is a visionary, who conceives the event, who makes the necessary representations to pertinent authorities, and through perseverance and hard work obtains their concurrence and support. In the case of the 18 WHEC conference, there was such a person. Some six years ago, he first prepared an attractive proposal and convinced the IAHE Board of Directors that it would be a great idea to have the 18 WHEC Conference in the industrial heartland of Germany, with many hydrogen producing plants and the world’s biggest hydrogen pipeline system. He arranged meetings between experts in Hydrogen Energy, and the State and Federal Authorities. He talked to authorities and persuaded them at every level.
After the preparations started for 18 WHEC, he wrote two booklets on Hydrogen Energy, on its benefits and on its inevitability. Thousands of these booklets have been distributed to energy scientists and decision makers throughout the world, together with information on 18 WHEC, urging them to participate at this conference. At this time, at the realization of his dream, at the opening of the 18 WHEC Conference, I applaud the vision and perseverance of this great Hydrogen Energy pioneer, whom I call a dear friend, Dr. Carl-Jochen Winter.
When it comes to implementing Hydrogen Economy, we always face “Chicken or egg, which comes first?” situation. Last year, there has been important developments in Germany and in Japan to resolve this seemingly conflicting situation for the introduction of hydrogen fuelled transportation. In September 2009, backed by the German Government, seven major industrial companies in Germany, three oil and gas companies, two energy companies, an industrial gas provider, a carmaker plus the German National Hydrogen and Fuel Cell Organization NOW have signed a Memorandum of Understanding, named “H2Mobility”, for setting up a national hydrogen infrastructure. Automaker Daimler and the hydrogen producer Linde are the lead companies of this initiative. Under the H2Mobility MoU, by the year 2015, hydrogen producers will establish hydrogen fuelling stations all over Germany with sufficient density, so that a hydrogen fuelled car owner will not have to drive too far to find a hydrogen filling station.
This MoU has been followed by a Letter of Understanding signed by key executives of the leading auto manufacturers – Daimler, Ford, General Motors, Honda, Hyundai/Kia, Renault/Nissan and Toyota – pledging individually to implement production and commercialization strategies for launching fuel cell vehicles into the market place beginning 2015. In this year, they expect to market significant numbers of fuel cell vehicles, totaling a few hundred thousands worldwide!
Also last year, in Japan, some 13 energy companies and hydrogen producers – including Nippon Oil, Tokyo Gas, Idemitsu Kosan, Showa Shell, Osaka Gas, Toho Gas and Air Liquide Japan – have established an entity called “Hydrogen Supply Technologies Association”. Their aim is to establish hydrogen production, distribution and fuelling infrastructure throughout Japan by the year 2015, so that at the same time hydrogen fuel cell cars could be marketed in the country. Almost all of the Japanese vehicle manufacturers have developed hydrogen fuelled cars and buses, and have been field testing them for the last several years. They are planning to start commercial sales of their vehicles by the year 2015, as well.
So starting with the year 2015, Germany and Japan, two important industrial countries, will have the hydrogen infrastructure for production, distribution and delivery of hydrogen, and simultaneously car manufactures will start marketing hydrogen fuel cell cars in large numbers.
At a recent hydrogen energy meeting in U.S.A., a resolution has been signed calling on the hydrogen producers and the fuel cell car manufacturers in U.S.A. to jointly develop a program – like the German H2 Mobility Program – for the United States, so that starting with the most promising states (Hawaii, California, Texas, Florida, Pennsylvania, New York, Massachusetts, etc.), hydrogen production and delivery infrastructure should be readied beginning the year 2015, and at the same time hydrogen fuel cell cars should be marketed starting with the states having their delivery systems in place, and covering all the United States in some three decades.
The Hydrogen and Fuel Cell Letter April 2010 issue reports that authorities in the European Union are looking at the possibility of having a hydrogen production and distribution system covering the whole European Union, similar to that of the German Initiative.
H2Mobility project of Germany and the Hydrogen Supply project of Japan both started last year, no doubt, will have effect on clean, efficient and sustainable energy planning of all the countries in the world, as they have caused the new initiatives to start in the European Union and the United States.
Also, I would like to point out that hydrogen fuel cell vehicles will be more efficient than gasoline fueled vehicles. Experiments show that hybrid hydrogen fuel cell vehicles will be about 80% more efficient than the hybrid gasoline cars. This great efficiency advantage, in addition to their great environmental advantage will be important characteristics of hydrogen fuel cell vehicles, giving them the edge over those running on petroleum. These are all good news. Once people see the advantages of hydrogen fuelled vehicles, once they see that they have no emissions, they have no pollutants, they are quiet and they are efficient, people will never again buy gasoline cars, but hydrogen cars. I can imagine that in two to three decades after 2015, most of the world will have hydrogen fuelled transportation. We shall not only have hydrogen fuelled cars, but also hydrogen fuelled buses, hydrogen fuelled trucks and hydrogen fuelled trains!
Another transportation industry which would benefit greatly by converting to hydrogen is the aerospace industry. Airplanes produce a lot of CO2and a lot of pollutants. They put most of this in the high atmosphere, where it is more potent as a greenhouse gas. Therefore, the United Nations and many countries including the European Union are looking into possibilities of restricting the use of jet fuel by aviation industry. In response to this, airline companies have started experimenting with biofuels to replace the jet fuel. Clearly, biofuels are not the answer. Although, CO2is supposed to be recycled, they still produce a lot of pollution, CO, NOx, hydrocarbons, carcinogens, and particulates. Plants from which biofuels are produced extract CO2at the ground level, and biofuels used by aircrafts will put the CO2in the high atmosphere, where it causes more harm as a greenhouse gas.
Consequently, the correct solution to the woes of the aerospace industry is to use liquid hydrogen as a fuel. Already a lot of experience exists in using and handling liquid hydrogen by aerospace companies and organizations. I strongly recommend that similar to the H2Mobility initiative, similar to the Hydrogen Supply initiative, liquid hydrogen producers, jet engine manufacturers and airplane manufacturers should come together and plan for simultaneously having liquid hydrogen supply systems in airports, while having available airplanes to fly on liquid hydrogen. In addition to having great environmental benefits in converting airline industry to hydrogen, there will also be economic benefits. Hydrogen is three times lighter than jet fuel for the same amount of energy. As a result, at the takeoff of a long distance flight the weight of the fuel will not be about 60% of the total weight of the aircraft plus passengers and cargo, the weight of hydrogen fuel will be only 20% of the fully loaded airplane. This means that for the same amount of energy, hydrogen fueled airliners could double the number of passengers and/or cargo, as compared with jet fuel aircraft.
Hydrogen will also help with the early introduction of supersonic and hypersonic transportation. Engines of such airplanes prefer fuels with high flame velocity, and hydrogen has the highest flame speed of any fuel, including the fossil fuels. Also, liquid hydrogen could be used to cool the outer surfaces of the airplanes, in order to reduce the frictional heating, which is necessary for supersonic and hypersonic flights.
One advantage airline industry will have over the surface transportation industry in introducing hydrogen is that in the former case the number of filling stations required will be much less. Initially, liquid hydrogen filling stations could be placed in the world’s major airports starting in about 10 to 15 years, and then spread to the other airports. I expect that if the involved industries start planning now, we could see the first hydrogen fuelled subsonic transport operating in about 10 years’ time and the supersonic transport in about 15 years’ time.
I would like to point out that presently the cheapest hydrogen is produced by fossil fuels, specifically by coal and natural gas. Since hydrogen fuel has much higher utilization efficiency, one can get more energy – and much cleaner energy – by converting natural gas to hydrogen, than using it directly as a fuel for transportation or electricity generation. By the same token, efficiency-wise and environment-wise, it is much better to produce hydrogen from coal at the pit head and inject the resulting CO2and pollutants underground to the spaces vacated by coal, than transporting coal by trains and/or by ships to power plants and producing electricity. In this way, we can have more useful energy and we can have much more cleaner energy. We would also save in transportation costs, since transporting hydrogen by pipelines is much cheaper than transporting coal (which is mostly ashes) by trains and/or ships. We know that North Rhine Westphalia has large coal deposits, and also it has an extensive hydrogen pipeline system. This state could pave the way to inexpensive clean energy by using their vast deposits of coal to produce clean and efficient hydrogen fuel, and help Germany and the European Union in converting to the hydrogen energy system.
There are also large coal deposits in other countries, in China, Australia, Russia, Europe and the United States. We all know that nobody wants to build a coal burning power plant because of the environmental restrictions and environmental damage. These countries could produce clean and efficient hydrogen where coal is mined, and use the hydrogen to replace the fossil fuels in their countries, and also export some of the excess hydrogen to other countries. This will speed up the conversion to Hydrogen Economy in an economical and environmentally friendly way.
Of course, eventually, as the natural gas resources and coal deposits are depleted, and also wherever and whenever it makes economical sense, we shall produce hydrogen using renewable energy sources. Since most renewable energies are intermittent and/or available away from the consumption centers, in order to eliminate the temporal and spatial mismatch between the energy source and the consumer, we shall produce hydrogen. Hydrogen makes the renewable energy sources storable and transportable, and presents them to the consumer as the cleanest and most efficient energy carrier.
Hydrogen will also help with the world economy, and help overcome the recession. It will eliminate the spending for remedying the environmental damage and the health expenditures caused by fossil fuels, which this year alone will amount to 6.3 billion U.S. Dollars, about 11% of the gross world product. In addition, Hydrogen Economy – as each and every country will be able to produce their own energy carrier – will eliminate the petroleum wars and reduce the military expenditures. It also will protect Earth’s ecology, protect biodiversity, stop the loss of species, provide humankind with clean and abundant energy forever, and will turn the Planet Earth into a Paradise.
Ladies and gentlemen, you are all going to contribute to this worthwhile and noble goal. Full Speed Ahead for Hydrogen Civilization!
18 DÜNYA HİDROJEN ENERJİSİ KONFERANSI
ADRES AÇILIŞ:
DÖNÜŞÜM HİDROJEN EKONOMİYE
17 Mayıs 2010
T. Nejat Veziroğlu *
Cumhurbaşkanı, Hidrojen Enerjisi Uluslararası Birliği
5794 SW 40 St # 303, Miami, 33155 Fl, ABD
Değerli Konuklar, Meslektaşlarım ve Arkadaşlar, Bayanlar ve Baylar: Bu bir onur ve 18. Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansı açılışında konuşan olmak bir ayrıcalıktır.Ben ilk Detlef Stolten, Frank-Michael Baumann, organizasyon komitesi ile başlayan, organizatörler teşekkür etmek istiyorum, alt komite, sandalye, üyeleri ve Essen burada başarılı bir WHEC Konferansı, Kuzey Ren-Vestfalya, Almanya, araya koymak için personel2010 yılı için Avrupa Kültür City belirlenir.
Bu büyük bir olaydır.Bu Hidrojen Enerjisi için büyük bir olaydır.azim ve çok çalışmak, her büyük olayın ardında, kim ilgili makamlara gerekli beyanda olayı kavrar vizyoner olduğunu ve aracılığıyla elbirliği ve destek alır.18 WHEC konferansın durumda, böyle bir kişi yoktu.Yaklaşık altı yıl önce, o ilk cazip bir teklif hazırladığı ve IAHE Kurul bitkiler üreten birçok hidrojen ve dünyanın en büyük hidrojen boru hattı sistemi ile Almanya'nın endüstriyel can damarı olan 18 WHEC Konferansı olması harika bir fikir olacağını Yönetim ikna.O Eyalet ve Federal Yetkililer ve Hidrojen Enerjisi uzmanlar arasında toplantılar düzenlenmektedir.O makamlara konuştum ve her düzeyde onları ikna etti.
hazırlıkları 18 WHEC için başladıktan sonra, o kendi yararları ve kaçınılmazlığı üzerinde, Hidrojen Enerjisi iki kitapçık yazdı.Bu kitapçıklar Binlerce bu konferansa katılmak için onları çağıran, 18 WHEC hakkında bilgi ile birlikte, dünya genelinde enerji bilim adamları ve karar vericiler için dağıtılmıştır.Şu anda, 18 WHEC Konferansı'nın açılışında yaptığı rüyasının gerçekleşmesi, ben vizyon ve ben bir sevgili dostum Dr Carl-Jochen Kış dediğimiz bu büyük Hidrojen Enerjisi öncü olan azim alkışlıyoruz.
___________________________________________
*
o Hidrojen ekonomisi uygulanması söz konusu olduğunda, her zaman "Tavuk veya yumurta, önce gelir?" durumla karşı karşıyayız.Geçen yıl, hidrojen tanıtımı için bu görünüşte çelişkili durumu çözmek için Almanya ve Japonya'da önemli gelişmeler meydana gelmiştir yakıtlı ulaşım.Alman Hükümeti tarafından desteklenen Eylül 2009, Almanya, yedi büyük sanayi şirketleri, üç petrol ve gaz şirketleri, iki enerji şirketleri, endüstriyel gaz sağlayıcı, Alman Milli Hidrojen ve Yakıt Pili Organizasyon artı bir otomobil üreticisi NOW bir Mutabakat Zaptı imzaladı, adında "H2 Hareketlilik", ulusal bir hidrojen altyapısı kurmak için.Automaker Daimler ve hidrojen üreticisi Linde bu girişimin neden şirketleridir.H2 Mobility MoU kapsamında, 2015 yılına kadar, hidrojen üreticileri bir hidrojen otomobil sahibi bir hidrojen dolum istasyonu bulmak için çok uzağa götürmek zorunda olmayacak yakıtlı, böylece yeterli yoğunlukta Almanya'nın her yerinde istasyonları yakıt hidrojen kuracak.
Daimler, Ford, General Motors, Honda, Hyundai / Kia, Renault / Nissan ve Toyota - - Yakıt başlatılması için üretim ve ticari stratejilerini uygulamak için ayrı ayrı vaadinde Bu Mutabakat Zaptı önde gelen otomobil üreticilerinden anahtar yöneticileri tarafından imzalanan Mutabakat Mektubu tarafından takip edilmişpazar yerine hücreli araçların 2015 başında.Bu yıl, bir kaç yüz binlerce dünya çapında olmak üzere toplam yakıt hücreli araçların önemli sayıda piyasa bekliyoruz!
Ayrıca geçen yıl Japonya'da, yaklaşık 13 enerji şirketleri ve hidrojen üreticileri - Nippon Oil, Tokyo Gaz, Idemitsu Kosan, Showa Shell, Osaka Gaz, Toho Gaz ve Hava Liquide Japonya dahil olmak üzere - "Hidrojen Kaynağı Teknolojileri Derneği" adında bir varlık kurduk.Amaçlarının aynı zamanda hidrojen yakıt hücreli otomobil de ülkede pazarlanan olabilir, böylece 2015 yılına kadar Japonya'da hidrojen üretimi, dağıtımı ve yakıt altyapı oluşturmaktır.Hemen hemen tüm Japon araç üreticileri ve hidrojen yakıtlı otomobil ve otobüsler gelişen son birkaç yıldır onları test alanı olmuştur.Onlar da, 2015 yılına kadar kendi araçları ticari satış başlamayı planlıyoruz.
Öyleyse, üretim, dağıtım ve hidrojen teslimi için hidrojen altyapısı olacak 2015 yılında, Almanya ve Japonya, iki önemli sanayileşmiş ülkeler ile başlayan aynı anda araba çok sayıda pazarlama hidrojen yakıt hücreli araçların başlayacak üretmektedir.
Alman H2 Hareketlilik Programı - gibi - ABD'de yeni bir hidrojen enerji toplantısında bir karar ortaklaşa bir program geliştirmek için ABD'de hidrojen ve yakıt hücreli otomobil üreticilerine çağrıda imzalanmıştır Amerika Birleşik Devletleri için, ile başlayan böyleceen çok gelecek vaat eden devletler (Hawaii, California, Texas, Florida, Pennsylvania, New York, Massachusetts, vb), hidrojen üretim ve dağıtım altyapısı ve 2015 yılı başında hazırlandılar olmalı aynı zamanda hidrojen yakıt hücreli arabalar ile başlayan pazarlanan olmalıdırdevletler, yerde onların taşıyıcı sistemler olan ve yaklaşık üç yıl içinde tüm Amerika Birleşik Devletleri kapsayan.
Hidrojen ve Yakıt Hücresi Mektubu Nisan 2010 sayısında raporları Avrupa Birliği makamları bütün Avrupa Birliği kapsayan bir hidrojen üretim ve dağıtım sistemi, Alman Girişimi benzer olma olasılığı bakıyorsun ki.
onlar yeni girişimlerin başlatılması neden olduğu gibi Almanya H2 Hareketlilik proje ve Japonya'nın ikisinin Hidrojen Tedarik Projesi, dünyadaki tüm ülkelerin, verimli, temiz ve sürdürülebilir enerji planlaması üzerinde etkisi olacaktır, geçen yıl şüphesiz başladıAvrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri.
Ayrıca, hidrojen yakıt hücreli araçların daha fazla benzin yakıtlı araçların daha verimli olacağına işaret etmek istiyorum.Deneyler melez hidrojen yakıt hücreli araçların yaklaşık% 80 daha fazla hibrid benzinli arabalar daha verimli olacağını gösteriyor.Bu büyük verimlilik avantajı, onların büyük çevre avantajı ek olarak özellikle kendilerine petrol üzerinde çalışan bu üzerinde üstünlük sağlıyor, hidrojen yakıt hücreli araçların önemli özellikleri olacak.Bunların hepsi iyi bir haber vardır.insanlar hidrojen yakıtlı araçların avantajları olduğunu görünce, bir kez, onlar hiçbir kirleticiler var, onlar hiçbir emisyon görüyoruz onlar sessiz ve onlar verimli, daha daha, ama hidrojen araba benzinli otomobil satın asla.Ben 2015 2:58 yılda sonra, dünyanın en hidrojen yakıtlı ulaşım sahip olacağını hayal edebiliyorum.Biz sadece hidrojen yakıtlı otomobil olmayacaktır da hidrojen yakıtlı otobüsler, hidrojen yakıtlı kamyon ve hidrojen yakıtlı trenler!
hidrojene dönüştürerek son derece yararlı olacaktır diğer taşımacılık sektöründe uzay endüstrisidir.Uçaklar CO2 ve bir sürü kirleticilerin çok üretmek.Onlar daha bir sera gazı olarak güçlü olduğu yüksek atmosfer, bu en koymak.Bu nedenle, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği de dahil olmak üzere birçok ülkede havacılık sanayi tarafından jet yakıtının kullanımına sınırlama olanakları içine arıyoruz.Buna karşılık olarak, havayolu şirketlerinin jet yakıtı yerine biyoyakıt deneme başladı.Açıkça, biyoyakıt cevap değildir.CO2 geri dönüşümlü olması gerekiyordu, rağmen, hala, CO, NOx, hidrokarbonlar, kanserojen kirliliğinin çok üretmek ve partikül.hangi biyoyakıt zemin seviyesinde CO2 özü üretilen Tesisleri ve bir sera gazı olarak daha fazla zarar yüksek atmosferde CO2 koyacağız uçak tarafından kullanılan biyoyakıt.
Sonuç olarak, havacılık ve uzay sanayisinin sorunlarının doğru çözüm yakıt olarak sıvı hidrojen kullanmaktır.Zaten çok deneyime kullanarak ve havacılık şirketleri ve kuruluşları tarafından sıvı hidrojen kullanımı var.üzerinde uçmak için mevcut uçaklara sahip olurken ben şiddetle H2 Mobility girişimi, Hidrojen Tedarik girişimine benzer ki benzer tavsiye, sıvı hidrojen üreticileri, jet motoru üreticileri ve uçak üreticileri, aynı anda havaalanlarında sıvı hidrojen tedarik sistemine sahip bir arada ve plan gelmelidirsıvı hidrojen.hidrojen havayolu sektöründe dönüştürerek büyük çevresel faydalar sahip olmanın yanı sıra, ekonomik faydalar olacaktır.Hidrojen üç kez jet yakıtı fazla enerji aynı miktarda hafiftir.Sonuç olarak, uzun mesafe uçuş kalkış uçak artı yolcu ve kargo toplam ağırlığı yaklaşık% 60 olmayacaktır yakıt ağırlığı, hidrojen yakıt ağırlığı tam dolu uçağın sadece% 20 olacak.Bu enerjinin aynı miktarda, hidrojen Uçakları olarak jet yakıtı uçak göre yolcu ve / veya kargo sayısı ikiye katlanabilir yakıt anlamına gelir.
Hidrojen de süpersonik ve hipersonik ulaşım erken giriş ile yardımcı olacaktır.Bu uçakların motorları yüksek alev hızı ile yakıt tercih ve hidrojen fosil yakıtlar dahil olmak üzere herhangi bir yakıt yüksek alev hızı vardır.Ayrıca, sıvı hidrojen sipariş süpersonik ve hipersonik uçak bileti için gerekli olan sürtünme ısıtma, azaltmak için uçakların dış yüzeylerinde, soğutmak için kullanılabilir.
Bir avantaj havayolu sektöründe hidrojen tanıtımında yüzey taşımacılık sektöründe üzerinde olacak eski halinde dolum istasyonlarının sayısı daha az olacaktır gerekli olmasıdır.Başlangıçta, sıvı hidrojen dolum istasyonu ve yaklaşık 10 ila 15 yıl içinde başlayan dünyanın en büyük havaalanı yer olabilir o zaman diğer havaalanlarına yayıldı.Ben dahil sanayi şimdi planlama başlarsa, biz ilk hidrojen yaklaşık 10 yıl içinde subsonik taşımacılık yapan zaman ve yaklaşık 15 yıl içinde süpersonik taşımacılık 'zaman yakıtlı görebiliyordu bekliyoruz.
Ben şu anda en ucuz hidrojen kömür ve doğal gaz özellikle fosil yakıtlar tarafından üretilen olduğuna işaret etmek istiyorum.ve daha temiz enerji - - hidrojen yakıt çok daha yüksek kullanım verimliliği yana, bir daha fazla enerji elde edebilirsiniz taşıma veya elektrik üretimi için yakıt olarak doğrudan kullanmak yerine, hidrojen doğal gaz dönüştürerek.token, verimlilik-bilge ve çevre bilge aynı, o çukurun başında kömürden hidrojen üretmek ve enjekte çok daha iyi anlaşılmakta ve / trenler ile kömür taşımacılığı dışında, CO2 ve kirleticiler kömür boşalttığı alanlarda yeraltı sonuçlanan veyaenerji santralleri ve üreten elektrik gemiler.Bu şekilde, daha yararlı enerji var ve biz de çok daha temiz enerji olabilir.çok kömür taşımanın daha (çoğunlukla kül olan) trenler ve / veya gemiler tarafından ucuza Ayrıca boru hatları ile hidrojen taşınması bu yana, ulaşım maliyeti tasarruf olacaktı.Biz, Kuzey Ren Vestfalya büyük kömür yatakları vardır biliyorum da geniş bir hidrojen boru hattı sistemine sahiptir.Bu durumda, temiz ve verimli hidrojen yakıt üretmek için kömür onların geniş mevduat kullanarak ucuz, temiz enerji için önünü açabilir ve hidrojen enerji sistemine dönüştürülmesi Almanya ve Avrupa Birliği yardım eder.
Çin, Avustralya, Rusya, Avrupa ve ABD'deki diğer ülkelerde büyük kömür yatakları vardır.Hepimiz kimsenin çevresel kısıtlamalar ve çevre zarar nedeniyle bir kömür yakan elektrik santrali inşa etmek istiyor biliyorum.Bu ülkelerin, kömür mayınlı temiz ve verimli hidrojen üretmek olabilir ve kendi ülkelerindeki fosil yakıtlar yerine, aynı zamanda diğer ülkelere aşırı hidrojen bazı ihracat hidrojen kullanın.Bu bir ekonomik ve çevre dostu bir şekilde Hidrojen ekonomisi için dönüşüm hızlandırır.
Tabii ki, sonuçta, doğal gaz kaynakları ve kömür yatakları olarak ve aynı zamanda her yerde ve tükenmiş bu ekonomik anlamda çektiğinde, yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak hidrojen üretmek zorundadır.en yenilenebilir enerjiler tüketim merkezlerine uzak ve / veya aralıklı mevcut olduğundan, sırayla enerji kaynağı ve tüketici arasındaki zamansal ve mekansal uyumsuzluğu ortadan kaldırmak için, biz hidrojen üretmek zorundadır.Hidrojen, yenilenebilir enerji kaynaklarının depolanabilir ve taşınabilir hale getirir ve en verimli ve temiz enerji taşıyıcısı olarak tüketiciye sunuyor.
Hidrojen de, dünya ekonomisine yardımcı olacak ve durgunluğun üstesinden yardımcı olur.Bu çevresel zararlar ve bu yıl sadece 6,3 milyar ABD Doları, gayri safi dünya ürünün yaklaşık% 11 tutarında olacak fosil yakıtlardan kaynaklanan sağlık harcamaları, giderilmesi için harcama ortadan kaldırır.Ayrıca, Hidrojen Ekonomisi - her ülke kendi enerji taşıyıcısı üretmek mümkün olacak gibi - petrol savaşları ortadan kaldıracak ve askeri harcamaları azaltmak.Ayrıca, türlerin kaybını durdurmak sonsuza kadar temiz ve bol enerji ile insanlık sağlamak, ve bir cennet haline Planet Earth dönecek, biyolojik çeşitliliğin korunması, dünyanın ekoloji koruyacaktır.
Bayanlar ve baylar, bütün bu değerli ve asil hedefe katkıda bulunmak için gidiyoruz.Önde Hidrojen Medeniyeti için tam hızlı!
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi
TÜRKİYE 10. ENERJİ KONGRESİ
TÜRKİYE’DE HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI VE UNIDO-ICHET
Gülbahar KURTULUŞ, F. Öznur TABAKOĞLU ve İ. Engin TÜRE
Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü-Uluslar arası
Hidrojen Enerjisi Teknolojileri
Merkezi (UNIDO-ICHET) Sabri Ülker Sk. 38/4
Cevizlibağ 34015-ISTANBUL
gkurtulus@unido-ichet.org,
ftabakoglu@unido-ichet.org,
eture@unido-ichet.org
ÖZET
Sanayileşme ve nüfus artışıyla birlikte fosil yakıtlarına olan talebin artması
beraberinde hava kirliliği, iklim değişikliği, küresel ısınma gibi ciddi sorunlar
getirmiştir. Fosil yakıt rezervlerinin de sınırlı olması ve hızla tükenmesi bilim ve
siyaset çevrelerini alternatif enerji kaynakları arayışına yönlendirmiştir. Fosil
yakıtlarının yerini alabilecek ve gelecek vaat eden en iyi alternatif olarak hidrojen
enerjisi gösterilmektedir. Türkiye, hidrojen ernerjisine geçişte, Mayıs 2004’te
İstanbul'da kurulan Birleşmiş Milletler Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri
Merkezi (UNIDO-ICHET) ile tarihi bir misyon üstlenmiştir.
UNIDO-ICHET'in çalışmaları, hidrojen enerjilerinin geliştirilmesi, benimsenmesi ve
kullanımının yaygınlaştırılması üzerine yoğunlaşmıştır. Bu teknolojilerin
uygulanabilirliği ve yaygın olarak kullanılmasını sağlamak üzere UNIDO-ICHET,
dünyanın hemen her kıtasında özellikle gelişmekte olan ülkelerde pilot projeler
geliştirmektedir. Bunlar arasında, Çin'de hidroelektrikten, Libya'da güneş
enerjisinden ve Arjantin'de rüzgar enerjisinden hidrojen üretimi olduğu gibi
Türkiye'de de Bozcaada'da rüzgar enerjisinden hidrojen üretimi ile İstanbul'da
hidrojen yakıtlı otobüslerin işletilmesi yer almaktadır.
Ayrıca, UNIDO-ICHET, yine Türkiye'de organize ettiği çeşitli demonstrasyon
projeleriyle hidrojen enerjisi konusunda Türkiye’yi lider ülke konumuna taşımak
için, çeşitli sanayi kuruluşları ile birçok demonstrasyon projesini hayata
geçirmektedir. Bu tebliğde, Türkiye'de çeşitli kuruluşlarda hidrojen enerjisi
çalışmalarının yanı sıra, UNIDO-ICHET'in dünyanın birçok ülkesinde uygulamaya
koyduğu pilot projelerle, Türkiye'de organize ettiği demonstrasyon projelerine
ayrıntılı olarak yer verilmiştir. 460
1. GİRİŞ
Sanayileşme ve nüfus artışıyla birlikte fosil yakıtlara olan talebin artması
beraberinde küresel ısınma, iklim değişikliği, hava kirliliği, sağlık problemleri gibi
ciddi sorunlar getirmiştir. Birincil enerji kaynakları olan kömür, petrol, doğal gaz
gibi fosil yakıt rezervlerinin de kısıtlı olması ve hızla tükenmesi bilim ve siyaset
çevrelerini alternatif enerji kaynakları arayışına yönlendirmiştir. Ülkeler doğal
kaynaklarına bağlı olarak, dünyadaki yeni enerji kaynaklarının verimli bir şekilde
kullanılması ve yeni enerji teknolojilerinin geliştirilmesi yönündeki çalışmalarına
hız vermişlerdir. Bu gelişmelere dayalı olarak hidrojen enerjisi, fosil yakıtların
yerini alabilecek ve geleceğin yakıtı olabilecek en iyi alternatif olarak karşımıza
çıkmaktadır. Hidrojen, enerji taşıyıcısı olarak, çok özel nitelikleri olan temiz,
verimli ve çok yönlü kullanıma sahip sentetik bir yakıt olarak kabul edilmektedir.
Hidrojen, kendisi gibi bir enerji taşıyıcısı olan elektrikle birlikte bir ülkenin tüm
enerji ihtiyacını karşılayabilecek niteliktedir. Hidrojen ve elektrik, enerji
kaynaklarından bağımsız olan, kalıcı bir enerji sistemi oluşturabilir.
2. HİDROJEN ENERJİ SİSTEMİ
Fosil yakıtların yerini alabilecek güneş, rüzgar, su, dalga ve jeotermal gibi birçok
birincil enerji kaynağı vardır. Ancak bu kaynakları taşınır, depolanabilir
yapabilmek ve araçlarda kullanabilmek için bunlardan bir yakıt üretmek gerekir.
Bunların içinde de hidrojen en verimli ve en temiz yenilenebilir yakıt olarak
karşımıza çıkmaktadır. Birincil enerji kaynaklarının kullanılarak hidrojen üretildiği
bu sisteme “Hidrojen Enerji Sistemi” adı verilmiştir (Şekil-1) [1].
Bu yeni enerji sisteminde hidrojen sudan elde edilecektir. Hidrojenin
kullanılmasıyla da yan ürün olarak sadece su veya su buharı ortaya çıkacaktır.
Böylece fosil yakıtların aksine hidrojen tükenmeyecektir.
Şekil- 1. Hidrojen Enerji Sistemi [1] 461
3. HİDROJEN EKONOMİSİNE GEÇİŞ
Hidrojen enerjisinin dünya gündemine oturması, 1973’te enerji krizinin patlak
vermesiyle bilim çevrelerinin bu soruna çözüm aramaları vesile olmuştur. Dünya
Hidrojen Enerjisi Konseyi Başkanı olan ve aynı zamanda da Miami
Üniversitesi’nde “Temiz Enerji Araştırmaları Enstitüsü”nün başkanlığını yapmakta
olan Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu, 1974 yılında organizasyonunu üstlendiği
“Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji Konferansı”nda (THEME) fosil yakıtların
tükenmesine ve bunların yakıt olarak kullanımının çevreye verdiği zararların
önlenmesine çözüm olarak “Hidrojen Ekonomisi/Hidrojen Enerji Sistemi” fikrini
ortaya atmıştır. [2]
Son zamanlarda, ABD, Japonya, Avrupa Birliği ülkeleri gibi gelişmiş olan
ülkelerde hidrojen üretimi, depolanması ve kullanımı ile ilgili olarak araştırma ve
geliştirme çalışmaları yoğun bir şekilde devam etmektedir. Otomotiv, petrol, enerji
ve kimya endüstrilerinin de katılımı ve teşviki ile son yıllarda hız kazanan
çalışmalardan anlaşılacağı gibi bu ülkelerde hidrojen ekonomisine geçiş çoktan
başlamıştır. Diğer yanda gelişmekte olan ülkelerde ise enerji sisteminin altyapısını
oluşturma çalışmaları devam etmektedir. Böylece hidrojen ekonomisinde ülkeler
kendi enerji politikalarını belirleyerek kendi enerji ihtiyaçlarını
karşılayabileceklerdir. Ayrıca, hidrojen enerjisi hem sanayileşmiş hem de
gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir ekonomisine katkı sağlayarak dünyanın
çevre açısından da korunmasına olanak verecektir. Prof. Dr. Nejat Veziroğlu,
Miami Üniversitesi’nde yapılan model çalışmalara göre 2000’li yıllarda başlanan
hidrojene geçiş sürecinin 2074’te tamamlanacağını söylemiştir. [3]
Şekil- 2. Hidrojen Ekonomisinin Kurulması [Veziroğlu, 2001]
Hidrojen Hareketinin Yüzyılı
1973 - 2073
Dünya Enerji Tüketimi 462
4. TÜRKİYE’DE HİDROJEN ENERJİSİ ÇALIŞMALARI
4.1. TÜBİTAK - MAM AB 6.ÇP HY-PROSTORE Projesi
Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Enerji Enstitüsü’nün, AB 6. Çerçeve
Programı’na yönelik yürüttüğü HYPROSTORE “Hidrojen Teknolojileri
Mükemmeliyet Merkezi” projesi, AB tarafından desteklenmeye layık görülmüştür.
Üç yıl sürecek proje kapsamında; araştırma altyapılarının yenilenerek
geliştirilmesi, hidrojenin üretilmesi, saflaştırılması, depolanması ve hidrojen
uygulamalarında bilginin yaygınlaştırılması amacıyla seminerler, kurslar ve
uluslararası konferanslar gibi faaliyetlerin düzenlenmesi yer almaktadır.
Toplam bütçesi 650 000 € civarında olan proje ile hidrojen teknolojileri alanında
çalışan kuruluşlarla işbirliği sağlanarak, Türkiye’de endüstriyel konsorsiyumlar ile
birlikte geliştirilecek Ar-Ge projelerine yönelik faaliyetlerin gerçekleştirileceği bir
çekim merkezi oluşturulacaktır. Aynı zamanda bu teknolojilere ilgi duyan tüm
kuruluşlar ile bir sinerji ortamı yaratılarak, Türkiye’nin AB projelerindeki katkısının
arttırılması amaçlanmıştır [4].
Aktivite üyeleri arasında İstanbul Teknik Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Ege
Üniversitesi, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü ve Karadeniz Teknik Üniversitesi
yer almaktadır [5].
4.2. Yakıt Pili Araştırmaları
Hidrojeni günümüzde yakıt pillerinde kullanmak suretiyle son derece verimli,
sessiz ve sürekli elektrik enerjisi üretmek mümkündür. Türkiye’de, katı oksit yakıt
hücreleri (SOFC), proton değişim zarlı (PEM) yakıt hücreleri ve doğrudan
methanol yakıt hücreleri (DMFC) teknolojilerinin geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar
yapılmaktadır. SOFC ile ilgili çalışmalar İstanbul Üniversitesi ve Sakarya
Üniversitesi’nde sürdürülmekte olup, TÜBİTAK-MAM, Boğaziçi Üniversitesi,
İstanbul Teknik Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi
ve bazı endüstriyel kurumlarda de PEM üzerine araştırmalar yapılmaktadır.
4.2.1. Modern Yakıt Pilleri Çerçeve Projesi
TÜBİTAK MAM’ın üstlendiği projenin birinci aşaması olan “1.5 kW Polimer
Elektrolit Membran (PEM) Tipi Yakıt Pili Sisteminin Kurulması” aşamasında 1.5
kW yakıt pil modülü ve sistem alt bileşenlerinin temin edilerek yakıt pil sisteminin
kurulması, projenin ikinci aşamasında ise PEM tipi yakıt pili sisteminin
geliştirilmesi ve yakıt pil sisteminin evsel veya araç kullanımı için sistem
entegrasyonu hedeflenmiştir [6,7].
4.2.2. Doğrudan Sodyum Borhidrürlü Yakıt Pili (DSBHYP) Üretimi ve
Entegrasyonu
Bor Araştırma Enstitüsü’nün desteklediği “Doğrudan Sodyum Borhidrürlü Yakıt
Pili Üretimi ve Entegrasyonu” projesinde doğrudan sodyum borhidrürlü tek hücreli
ve üç hücreli yakıt pili, doğrudan sodyum borhidrür yakıt pili sistem alt bileşenleri
geliştirilecek ve askeri/sivil amaçlı muhtelif uygulama alanları için 70-100W’lık
doğrudan sodyum borhidrür yakıt pili prototipi geliştirilecektir [8]. 463
4.3. Hidrojen Üretimi Araştırmaları
Hidrojen, ağırlıklı olarak doğal gazdan buhar reforming işlemiyle elde
edilmektedir. Ayrıca hidrojen, fosil yakıtlardan elde edilebildiği gibi güneş, rüzgar,
hidrolik enerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak suyun elektrolizi
yöntemi ile de üretilmektedir. Bunun yanı sıra hidrojenin biyokütleden üretimi de
mümkündür.
Biyolojik olarak hidrojen üretilmesine örnek olarak, enerji bitkisi olan tatlı
sorgumun üretilmesi ve alternatif enerji kaynağı olarak kullanılmasına yönelik
deneysel çalışmalar TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi’nde yapılmıştır. Proje
kapsamında tatlı sorgum evlerde ısıtma uygulamaları için briketlenmiş ve
alternatif bir enerji kaynağı olarak kullanılır hale getirilmiştir. Isıl değeri yaklaşık
15.000 kJ/kg olan bu yakıtın Türk linyitleri ile birlikte briketlenerek kullanılması
sonucunda kömürün yanması ile açığa çıkan emisyonların azaltılması
mümkündür [9].
Termokimyasal hidrojen üretilmesiyle ilgili olarak içeriği LPG’ye çok benzeyen
propan ve n-bütan karışımlarından Pt-Ni katalizörleri kullanılarak buhar reforming
yöntemiyle hidrojen üretimi araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre bimetalik PtNi katalizör sistemi ticari uygulamalarda ümit veren bir alternatif olarak
görülmüştür [10].
Yukarıda bahsedilen örneklere ilave olarak, Karadeniz’in tabanında kimyasal
biçimde depolanmış hidrojen bulunması da hidrojen üretimiyle ilgili umut verici bir
gelişmedir. Karadeniz suyunun %90’ı anaerobiktir ve hidrojensülfid (H2S)
içermektedir. H2S yaklaşık 200 m derinlikte ve 50 m kalınlığında bir tabaka
halinde bulunmaktadır. Tabana doğru inildikçe artan H2S konsantrasyonu, 1500 m
derinlikte 8-10 mg/l olarak tespit edilmiştir. Elektroliz reaktörü ve oksidasyon
reaktörü gibi iki reaktör kullanılarak, H2S’den hidrojen üretimi konusunda yapılmış
teknolojik çalışmalar vardır. Bu konuda yapılmış bir diğer teknoloji geliştirme
çalışması, yarıiletken partikülleri kullanarak fotokatalitik yöntemle hidrojen
üretimidir. Güneş ve rüzgar enerjisinden yararlanarak, Karadeniz'in H2S içeren
suyundan hidrojen üretimi için literatüre geçmiş bilimsel araştırmalar olup,
Bulgaristan proje geliştirmeye çalışmaktadır [11].
4.4. Hidrojenin Depolanması Araştırmaları
Hidrojen kimyasal olarak metallerde, alaşımlarda ve arametallerde hidrür olarak
depolanabilmektedir. Özellikle son yıllarda yüksek depolama kapasiteleri
nedeniyle aluminyum ve bor içeren kompleks hidrürler üzerine yoğun çalışmalar
yapılmaktadır. Bor bazlı sistemler esas olarak sodyum bor hidrürden (NaBH4)
oluşmaktadır. NaBH4, katı halde ağırlıkça %10.5 hidrojen içermektedir [12].
Hidrojen üretimi ve depolanması alanında Sodyum bor hidrür (NABH4) çözeltileri
sahip oldukları özellikler sayesinde önem verilmesi gereken kimyasal hidritlerdir.
Bazik NABH4 çözeltsinden uygun bir katalizör eşliğinde hidrojen gazı üretilmesiyle
ilgili çalışmalar yapılmıştır [13]. Magnezyum hidrürle ilgili ODTÜ Metalurji ve
Malzeme Mühendisliği Bölümü’nde olumlu sonuçlar alınmış olup araştırmalara
devam edilmektedir [14]. 464
5. UNIDO-ICHET’İN KURULMASI
Dünyada tek olan “Birleşmiş Milletler Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri
Merkezi’nin (UNIDO-ICHET)’in kurulması ile ilgili olarak Enerji Bakanlığı ve
UNIDO teşkilatı arasındaki anlaşma 21 Ekim 2003’te Viyana’da imzalanmıştır.
ICHET, Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu başkanlığında Mayıs 2004’te faaliyete
geçmiştir.
5.1. UNIDO-ICHET’in Misyonu
ICHET’in kuruluş amacı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında hidrojen
teknolojileri köprüsü olmak suretiyle, hidrojen teknolojilerinin geliştirilmesi, Türkiye
ve dünyada benimsenmesi ve kullanımının yaygınlaştırılmasını sağlamak ve
uygulamalı Ar-Ge çalışmaları yürütmek olarak belirlenmiştir. ICHET’in İstanbul’da
kurulması ve faaliyete geçmesiyle Türkiye insanlığa temiz, bol ve uzun ömürlü
enerji sistemi sağlayacak tarihi bir misyon üstlenmiştir.
5.2. UNIDO-ICHET’in Faaliyetleri
UNIDO-ICHET’in, misyonunu gerçekleştirmek ve belirlediği hedeflere ulaşmak
için üstleneceği faaliyetler aşağıda verilmiştir.
• Tüm dünyadaki hidrojen enerjisi Ar-Ge çalışmaları, ilgili endüstriler ve ürünleri
için geniş kapsamlı bir Veri Bankası kurulması ve yönetimi
• Çalışmalar, uygulamalı araştırmalar, kısa ve uzun dönemli eğitim programları,
konferanslar ve danışmanlık hizmetleriyle bilgiyi yaymak
• Hidrojen enerji politikalarının belirlenmesinde rol almak
• Hidrojen enerjisi teknoloji pilot projelerin kurulması, yürütülmesi ve
değerlendirilmesinde uzman yardim sağlamak
• Hidrojen enerji teknolojilerinin demonstrasyonu ve ticarileştirilmesi arasında
uygulamalı teknoloji köprüsü görevi görmek
• Eksik olan hidrojen enerjisi araştırma ve geliştirme çalışmalarını
tamamlayarak sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki boşluğu
doldurmak
• Üretim, dağıtım ve stoklama teknikleri sergilemek
• Hidrojen enerji endüstrileri için deneme hizmetleri sağlamak
5.2.1. Pilot Projeler
Hidrojen enerji teknolojilerinin tanıtılmasının en etkili yollarından biri de dünyanın
çeşitli yerlerinde pilot bölgeler seçilip enerji dönüşümlü projelerin uygulamaya
sokulmasıdır. Projelerin dikkat çekmesi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde
temiz enerji çözümü olarak toplumun ilgisini kazanması için pilot bölgelerin ve
uygun teknolojinin iyi seçilmesi gerekmektedir.
UNIDO-ICHET, hidrojen teknolojilerinin uygulanabilirliği ve yaygın olarak
kullanılmasını sağlamak üzere dünyanın hemen her kıtasında özellikle gelişmekte
olan ülkelerin hükümetleriyle ortak olarak pilot projeler gerçekleştirmektedir.
Bunların başlıcaları aşağıda Şekil- 3’te gösterilmektedir: 465
Şekil- 3. UNIDO-ICHET’in Üzerinde Çalıştığı Pilot Projeler
Bu projeler arasında, Türkiye'de hidrojenle çalışan otobüs ve Bozcaada’da
rüzgardan hidrojen üretimi ve uygulaması projeleri yer almaktadır. İstanbul'da
çalışacak hidrojenli otobüsler için gerekli hidrojen gece kullanılmayan elektrikten
elde edilecektir. Proje ile ilgili mühendislik raporları hazırlanmış olup, çalışmalar
devam etmektedir. Bozcaada projesinde ise, nüfusu kışın 3000, yazın ise 10000
olan adadaki rüzgar enerjisinden yararlanılarak hidrojen üretilecek ve tüm ada
halkının yakıt gereksinimini gidermek amacıyla kullanılacaktır. Çin'de hidrojen,
küçük bir hidroelektrik santralinden, Arjantin'de ise rüzgar enerjisinden üretilecek
olup, her iki projede belli bir bölgenin enerji ve yakıt ihtiyacı karşılanacaktır.
Güney Kore'de ve Hindistan’da hidrojenle çalışan taşıtlar üzerinde çalışma
yapılacak olup, Kore’de Chonnam bölgesinde hidrojenli otobüsler, Hindistan’da
ise 3 tekerlekli araçlardan oluşan bir filo Delhi’de hizmete sokulacaktır. Libya’da
güneş enerjisinden üretilecek hidrojen, yörenin enerji ihtiyacını karşılayacaktır.
Portekiz’de hidrojenin yenilenebilir kaynaklardan üretilerek, Azores’taki Terceria
Adası’nın enerji ihtiyacını karşılamak üzere kullanılması planlanmıştır. Bu projeler
ile ilgili proje raporları hazırlanmış olup, çalışmalar devam etmektedir. Ayrıca,
önümüzdeki aylarda Mısır, Rusya, İtalya ve Kolombiya ülkelerinde pilot projeler
yapılması planlanmıştır.
5.2.2. Demonstrasyon Projeleri
UNIDO-ICHET Türkiye’de organize ettiği çeşitli demonstrasyon projeleriyle
hidrojen enerjisi konusunda Türkiye’yi lider ülke konumuna taşımak için çeşitli
sanayi kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yapmaktadır. Bunlar arasında THY,
TEMSA, TPAO ile Atatürk Havaalanı’nda otobüs projesi, Demirer Holding, BOS,
Çukurova holding ve Ünilever şirketi ile rüzgardan elde edilecek hidrojenin 466
fabrika içinde fork lift çalıştırmada ve margarin yapımında kullanılması, Ankara’da
bir hastanede hidrojen ve oksijen üretilerek, hidrojenin ambulansta yakıt olarak
kullanılması, hidroelektrik santralinden elde edilecek hidrojenin doğal gaz boru
hatlarına enjeksiyonu gibi bir çok proje üzerindeki çalışmalar hızla devam
etmektedir.
6. SONUÇLAR
Türkiye’de kömür, petrol ve doğalgaz rezervleri son derece sınırlı olup, üretim
ihtiyacını karşılamakta yetersizdir. Bu nedenle Türkiye’nin sahip olduğu
yenilenebilir enerji kaynakları olarak tarif edilen güneş, rüzgar, biyokütle,
jeotermal ve su enerjisi doğal kaynaklarından yararlanarak hidrojen yakıtı
üretmesi yakın gelecekte en iyi ve en ekonomik çözüm olarak ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca, fosil yakıtlardan açığa çıkan CO2, NOx gibi emisyon gazlarının çevreye
verdiği zararlar, bunların insan sağlığı üzerindeki etkisi ve getireceği maliyetler
düşünüldüğünde Türkiye’nin hidrojen enerjisi ve yenilenebilir enerji kaynaklarına
yönelmesi kaçınılmazdır. Hidrojen çok yönlü kullanılabilen, dönüşülebilirliği ve
kullanım verimi yüksek, emniyetli ve temiz bir yakıttır. Dünya Hidrojen
Ekonomisi’ne geçiş aşamasındadır. Bu gelişmeler kapsamında da Türkiye,
İstanbul'da kurulan Birleşmiş Milletler Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri
Merkezi (UNIDO-ICHET) ile tarihi bir misyon üstlenmiştir. Böylece Türkiye
hidrojenle birlikte enerji ithal eden bir ülke konumundan çıkarak enerji ihraç eden
bir ülke olacaktır. Son yıllarda hidrojen enerjisi ve yakıt pilleri teknolojilerinin
geliştirilmesi ve uygulanmasında endüstri-üniversite işbirliği kapsamında umut
verici gelişmeler olmaktadır.
7. KAYNAKLAR
1. http://www.unido-ichet.org/hydrogen_world.php
2. http://www.unido-ichet.org/ichet_message.php
3. http://www.tasam.org/modules.php?name=Content&pa=showpage&pid=264
4. http://basin.tubitak.gov.tr/bulten/mart05/10.pdf
5. http://www.mam.gov.tr/enstituler/ee/HY-PROSTORE.doc
6. http://www.mam.gov.tr/enstituler/ee/index.html
7. http://www.ressiad.org.tr/doc/iddk.doc
8. http://www.mam.gov.tr/populer/sodyum.htm
9. Türe, S., Uzun, D and Türe, I. E., “The Potential Use of Sweet Sorghum as a
Non-polluting Source of Energy”, Department of Energy Systems, TÜBİTAK-
Marmara Research Centre, Kocaeli-İstanbul, 28 August 1995
10. Çağlayan, B. S., Önsan, Z. I., Aksoylu, A. E., “Production of Hydrogen over
Bimetallic Pt-Ni/δAl2O3: II. Indirect Partial Oxidation of LPG”, Catalysis Letters,
Accepted for publication”
11. http://www.obitet.gazi.edu.tr/obitet/alternatif_enerji/Hidrojen_Enerjisi.htm
12. http://www.eie.gov.tr/hidrojen/hidrojen_depolanmasi.html
13. Dolaş, H., Şahin, Ö., “Sodyum Borhidritten Hidrojen Eldesi”, V. Ulusal Temiz
Enerji Sempozyumu Bildiri Kitabı Cilt II, pp.733-745, Mayıs 2004
14. Güvendiren, M., “Effect of Additives on Mechanical Milling and Hydrogenation of
Magnesium Powders”, Y.L. Tezi, ODTÜ-Ankara, Şubat, 2003
HĐDROJEN ENERJĐSĐ ĐLE ÇALIŞAN HĐBRĐT ARAÇLARIN
TASARIM VE ĐMALATINDAKĐ GELĐŞMELER
Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK
1
, Prof. Dr. Ahmet OĞUR
2
Mak. Müh. Mustafa ERTÜRK
3
, Öğr. Gör. Çetin KARAKAYA
4
1
Bahçeşehir Üniv. MYO. Mekatronik Bölümü, Đstanbul, oalniak@bahcesehir.edu.tr
2
Sakarya Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü, Sakarya, ogur@sakarya.edu.tr
3
Elimsan Metalurji ve Makina San. A.Ş. , Kocaeli, m.erturk@elimsangroup.com
4
Sakarya Üniversitesi Karasu MYO Makine Bölümü, Sakarya, ckarakaya@sakarya.edu.tr
Günümüzde enerji ihtiyacının artması, kaynakların azalması, enerji maliyetlerinin
yükselmesine neden olmuştur. Bu durum araştırmacıları, yatırımcı ve girişimcileri
ucuz, temiz ve alternatif enerji kaynaklarına yönlendirmiştir. Alternatif enerji
kaynaklarının kullanılabilirliğinin artmasına paralel olarak bu enerjilerin
kullanılabileceği makine ve sistemlerde de hızlı bir şekilde gelişmeler olmaktadır.
Bu çalışmada, 2009 yılı ortalarına doğru, otomotiv sektörü ile ilgili olarak dünyadaki
ve ülkemizdeki mevcut hidrojen enerjisi kullanımı ve somut projeler araştırılmıştır.
Hidrojenin araçlarda kullanımı için tamamen yerli olarak geliştirilen yüksek basınca
dayanıklı kompozit hidrojen tanklarına özet olarak değinilmiştir. Ayrıca ülkemizin
hidrojen teknolojileri ile ilgili acil olarak yapması gereken çalışmalar ile ilgili bilgi
paylaşımında bulunulmuştur.
Anahtar kelimeler: hidrojen enerjisi, hibrit araç, alternatif ve temiz enerji kaynakları,
yüksek basınca dayanıklı kompozit hidrojen tankı 1. Giriş
Son zamanlarda tüm dünya genelinde hidrojen ile çalışan hibrit araçların tasarım ve
üretimi hız kazanmıştır. Hidrojenin ulaşımda kullanımı binek otomobiller ve toplu
taşıma araçlarında daha hızlı gelişmektedir. Bu gelişim hızı yakıt pillerindeki
gelişmeler ve hidrojen üretim-depolama maliyetlerinin azalmasına direk bağlıdır.
Şekil 1’ de görüldüğü gibi hidrojenin deniz, hava ve kara ulaşımında kullanımı için
öngörüler bir tablo olarak sunulmuştur.
Şekil 1: Hidrojen enerjisinin kullanımının yıllara göre dağılımı ile ilgili öngörü [5,14]
Şekil 1’ deki hedefler yıllara göre adım adım gerçekleştirilmektedir. Araçlarda yaygın
olarak kullanımı 2010’ dan sonrası için öngörülmesine rağmen hızlı gelişmiştir.
Hidrojenin kullanıldığı sistemler şekilde görülen ile sınırlı değildir. Bir çok alanda
hidrojenin kullanımı için çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar öncelikle yakıt pilleri,
hidrojenin en ekonomik şekilde üretimi ve depolanması ile ilgilidir.
2. Hibrit Araç Prototipleri
Şekil 2’ de de görüleceği üzere birçok otomotiv firması hidrojen ile çalışan hibrit
araçlarının prototiplerini yapmış ve bu prototipleri denemektedirler. Bu prototiplerde
çoğunlukla içten yanmalı motor ile birlikte elektrik motoru kullanılmıştır. Kimi
prototiplerde metal hidrit tanklar, kiminde ise yüksek basınçlı gaz formunda
sıkıştırılan hidrojen tankları kullanılmıştır. Çoğunlukla prototiplerde 350 bar çalışma basıncında depo edilen hidrojen tankları görülmektedir. Son zamanlarda yapılan
çalışmalar ile bu basınç değeri iki katına çıkarılmış ve aynı hacimde daha fazla
hidrojen depolanabilmektedir. Ülkemizde ilk kez Sanayi Bakanlığı tarafından
desteklenen Santez-123 projesi kapsamında 700 bar’ lık tüpler üretilmiştir. Şu an
standartlara uygunluğu ve ticarileştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Bu
çalışmaya paralel olarak yapılan diğer çalışmalar da tamamlandığında, ithal girdi
olarak kullanılan hidrojen enerjisi ekipmanlarının maliyeti azalacak ve gelişmiş
ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de bir çok alanda prototip çalışmaları hız
kazanacaktır.
Şekil 2: Firmalar ve hidrojen ile çalışan hibrit araç prototipleri [5,14]
2000’ li yılların başından bu yana dünyada hızla hidrojenin araçlarda kullanımı
üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda birçok prototip araç yapılmış ve
testleri tamamlandıktan sonra kullanıma sunulmuştur. Birçok ülkede hidrojen ikmal
istasyonları da bulunmaktadır. Uygulamalar ile ilgili gösterimler Şekil3, 4, 5, 6, 7, 8’
de yapılmıştır.
Şekil 3: Bir kamyonet kasasında kompozit hidrojen tanklarının muhafaza edilmesi [7] Şekil 4 Peugeot Partner’ de yüksek basınçlı hidrojen tanklarının yerleşimi [7]
Şekil 5: Otobüslerde kompozit hidrojen tanklarının kullanımı (Chrysler) [7]
Şekil 6: Otobüslerde kompozit hidrojen tanklarının kullanımı (Mercedes) [5,14] Şekil 7: Nissan Xterra model hibrit araç prototipi
[5,14]
Şekil 8: Ford P2000 model hibrit araç prototipi
[5,14]
3. Ülkemizdeki Hibrit Araçlar ile Đlgili Çalışmalar
Ülkemizde birçok üniversite ve özel kuruluşlarda hidrojen sistemleri ile ilgili çalışmalar
yapılmaktadır. Bu çalışmalar temel olarak alternatif ve düşük maliyetli hidrojen eldesi,
depolanması ve yakıt pilleri ile ilgilidir. Bunun yanı sıra hidrojenin araçlarda
kullanımıda denenmeye başlamıştır. Ford TÜBĐTAK MAM’ da ilk prototip aracının
prototipini yaparak basına duyurmuştur.
Şekil 9: TÜBĐTAK MAM ile Ford Otosan' ın birlikte tamamladığı hibrit araç [10]
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi
(TÜBĐTAK MAM) Enerji Enstitüsü ile Ford Otosan' ın birlikte tamamladığı hibrid hafif
ticari araç prototipi "Ford Transit" ile sıkıştırılmış hidrojen ile çalışan yakıt pilli "Ford
Focus" tanıtılmıştır.
Ülkemizdeki Hidrojen ile ilgili çalışmaları organize eden United Nations Industrial
Development Organization (UNIDO) ve International Centre for Hydrogen Energy
Technologies (ICHET) tarafından gerçekleştirilen projeler şunlardır; - Yakıt pilli forklift prototipi,
- Mobil hidrojen evi projesi,
- Hidrojen ile çalışan golf aracı prototipi,
- Engelliler için geliştirilen üç tekerlekli hibrit araç,
- Bozcaada hidrojen adası projesi,
- Đstanbul Deniz Otobüsleri (ĐDO) yakıt pilli kesintisiz güç kaynağı.
Projelere ait görüntüler Şekil 10, 11, 12, 13, 14, 15’ te verilmiştir.
Şekil 10: Yakıt Pilli Forklift Prototipi [13]
Şekil 11: Mobil hidrojen evi projesi [13]
Şekil 12: Hidrojen ile çalışan golf aracı prototipi [13]
Şekil 13: Engelliler için geliştirilen üç
tekerlekli hibrit araç [13] Şekil 14: Bozcaada hidrojen adası projesi [13] Şekil 15: Đstanbul Deniz Otobüsleri (ĐDO)
yakıt pilli kesintisiz güç kaynağı [13]
3.1. Hidrojen Arabası Yarışları
TÜBĐTAK, güneş enerjisinin yanı sıra, Türkiye’de hidrojen enerjisi konusunda da
halkı bilinçlendirmek ve alternatif enerji kaynaklarının kullanımına yönelik
teknolojilerin Türkiye’de üretilmesinde gençlerin aktif rol oynamasını teşvik etmek
amacıyla, üniversite öğrencilerine yönelik olarak 2007 yılında ilk kez “TÜBĐTAK
Hidromobil–Hidrojen Arabaları Yarışı” düzenlemiştir. 2007 yılı TÜBĐTAK Hidromobil –
Hidrojen Arabaları Yarışı da, TÜBĐTAK Formula G Güneş Arabaları Yarışı ile birlikte,
29 Temmuz 2007 tarihinde Ankara’da Atatürk Kültür Merkezi’nde, 15 üniversiteden
20 aracın katılımıyla yapılmıştır. Yarışa 2008 yılında, yine 15 üniversiteden 20 araç
katılmıştır. Hidromobil yarışına katılan hidrojen ile çalışan prototip araçlar, prototipin
yapıldığı üniversiteler ile birlikte Tablo 1’ de verilmiştir.
Tablo 1: Hidromobil yarışına katılan hidrojen ile çalışan prototip araçlar [11,12]
Okul Adı Araç Adı
Anadolu Üniversitesi Hidroana
Ankara Üniversitesi Hidroket 1
Ankara Üniversitesi Hidroket 2
Bilkent Üniversitesi Ohara
Boğaziçi Üniversitesi Buhar'08
Çukurova Üniversitesi AYAG Erciyes Üniversitesi Katremobil
Gaziantep Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Hidrojet
Đstanbul Teknik Üniversitesi Hydrobee
Đstanbul Teknik Üniversitesi H2ydrobee
Đstanbul Teknik Üniversitesi Aşkar
Karadeniz Teknik Üniversitesi - Mekatronik K. Ktüjen
KTU Makine Mühendisliği HidroKTÜ
MMO Hidromobil Grubu Poseidon II
Niğde Üniversitesi Kapadokya
ODTÜ Hy-tech Racing Atar
ODTÜ Robot Topluluğu -
Sakarya Üniversitesi SETT Hidrosett
Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Timsah H2
Yıldız Teknik Üniversitesi Hyd-R II
4. Yüksek Basınca Dayanıklı Kompozit Hidrojen Tankları ve Kullanım Alanları
Prototip araçların büyük bir kısmında yüksek basınç altında sıkıştırılan hidrojenin
kullanıldığı görülmektedir. Hidrojenin 350-700 bar altında depolandığı tankların
imalatı oldukça güçtür. Ülkemizde ilk kez Santez-123 projesi kapsamında geliştirilen
yüksek basınca dayanıklı hidrojen tanklarının genel olarak yapıları; iç bir metal
malzeme ve üzerinde düz veya helisel tipte çoğunlukla karbon fiber takviye
tabakalarından oluşmaktadır. Gaz formunda yüksek basınç altında hidrojenin
depolandığı tankların genel görünüşleri Şekil-16’ da gösterilmiştir. Şekil-16: Yüksek basınca dayanıklı kompozit hidrojen tankının genel görünümü [7]
Yüksek basınçlı tanklar dört kategoriye ayrılmıştır;
Tip 1 : Tamamen metalsel tanklar,
Tip 2 : Genellikle cam yünü sargılı metalsel tanklar,
Tip 3 : Başlangıçta cam elyaf daha sonra karbon lifinden oluşan kompozit malzemeli
metalsel bir iç kısma sahip tanklar,
Tip 4 : Temel olarak karbon lifli kompozit tanklardır (iç kısmı çoğunlukla termoplastik
polimerlerden oluşmaktadır).
Kompozit tanklarda birçok farklı yöntem ile “liner” olarak adlandırılan iç kısım elde
edilmektedir. Bu iç kısmın üretilmesinde derin çekme, ekstrüzyon, presleme, flowforming yöntemleri temel olarak kullanılmaktadır. Yöntem seçimi tankın formuna
bağlıdır. Tank elde edildikten sonra üzerine karbon lifi/fiber glass takviye sargı
katmanı uygulanmaktadır. Böylece tankın mukavemeti artırılmaktadır.
5. SONUÇLAR VE ÖNERĐLER
Birçok alanda hidrojenin kullanımı için çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar
öncelikle yakıt pilleri, hidrojenin en ekonomik şekilde üretimi ve depolanması ile
ilgilidir.
Türkiye’de otomotiv endüstrisi özgün dizayn yapamamaktadır. Çoğunlukla otomotiv
ile ilgili çalışmalar yurtdışında yapılmaktadır. Sanayici ve üniversitelerimizin daha cesaretli ve yaratıcı olmalarına rağmen ülkemiz hibrit araç teknolojilerinde
gecikmektedir.
Hibrit araç teknolojilerinin hızla gelişmesi için kamu desteği gerekmektedir.
Santez kapsamında imal edilen tüpler hidrojen depolanmasında kullanım şansı
bulmasa bile, sıkıştırılmış doğal gaz (CNG) depolanmasında şans bulacaktır.
Kompozit tüpler emniyetlidir. Araç alt tabanına monte edilebilir. Bagaj hacimleri
büyüyecektir.
Ülkemizin imalat altyapısı ve işgücü avantajlarını kullanarak tankların üretimi ve etkin
bir şekilde kullanımı konusunda ve hidrojen teknolojilerinin bir çok alana uygulanması
için lider bir konumda olmamız gerekmektedir.
Hidrojen ekonomileri incelenmelidir.
Gençlerin araştırmalarının teşvik edilmesi önemlidir.
Hibrit bir aracın dizaynında test standartlarının yetkili bir organizasyon tarafından
araştırılması ve onaylanması gerekir.
Enerjiyi verimli bir şekilde depolayacak, uzun ömürlü, hafif ve kullanışlı akümülatörler
geliştirilmelidir.
Yakıt pilleri tamamen yerli imkanlar ile geliştirilmeli ve ticarileştirilmelidir.
Hidrojenin ekonomik yollardan elde edilmesi ile ilgili çalışmalar tamamlanarak,
hidrojenin ekonomik olarak üretilmesi sağlanmalıdır.
Çoğunlukla prototiplerde 350 bar çalışma basıncında depo edilen hidrojen tankları
görülmektedir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar ile bu basınç değeri iki katına
çıkarılmış ve aynı hacimde daha fazla hidrojen depolanabilmektedir. Ülkemizde ilk
kez Sanayi Bakanlığı tarafından desteklenen Santez-123 projesi kapsamında 700 bar’ lık tüpler üretilmiştir. Şu an standartlara uygunluğu ve ticarileştirilmesi ile ilgili
çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmaya paralel olarak yapılan diğer çalışmalar da
tamamlandığında, ithal girdi olarak kullanılan hidrojen enerjisi ekipmanlarının maliyeti
azalacak ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de bir çok alanda prototip
çalışmaları hız kazanacaktır.
Hidrojen, içten yanmalı motorlarda direk olarak yakılarak kullanılmasında halen
zorluklar mevcuttur (erken tutuşma ve emme manifoldu geri tutuşması gibi bazı
problemler) [10]. Bu nedenle yakıt pilleri ile kullanımı şimdilik daha uygun
görülmektedir.
6. TEŞEKKÜR
Bu çalışmada bahsi geçen yüksek basınca dayanıklı kompozit hidrojen depolama
tankları, Sanayi Bakanlığı tarafından desteklenen San-Tez 123 projesidir. Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, Sanayi Ar-Ge Genel Müdürlüğü’ ne vermiş olduğu destek için
teşekkür ederiz.
7. KAYNAKLAR
[1] N. Takeichi, H. Senoh, N. Kuriyama “Application of hydrogen storage alloy at high
pressure over 30MPa” National Institute of Advanced Industrial Science and
Technology, 1-8-31 Midorigaoka, Ikeda, Osaka 563-8577, Japan
[2] James Francfort “Hydrogen Fuel Pilot Plant and Hydrogen ICE Vehicle Testing”
National Hydrogen Association Conference March 2005
[3] The Hydrogen Pathway, CLEFS CEA – No.50/51 – Winter 2004-2005
[4] Dr. S. Rau, J.S. Colom” Session 2.4: Pressure Storage Systems II” 25th – 29th
September 2006 Ingolstadt
[5] Dr. C. Rasche “Moderne Composite Flaschen und die Anforderungen für deren
sicheren Betrieb aus Sicht der Speicherhersteller” Dynetek Europe GmbH, Berlin, 18
Nov. 2003
[6] Thompson, R “Storing Energy’s Future” Dynetek Industries Ltd. January, 2006 [7] ALNIAK M. O., OĞUR A., ERTÜRK M., KARAKAYA Ç., GÜNEŞ Đ. "Yüksek
Basınca Dayanıklı Kompozit Hidrojen Tankı Đmalatının Đncelenmesi" VII. Ulusal Temiz
Enerji Sempozyumu, UTES'2008 17-19 Aralık 2008, Đstanbul
[8] ALNIAK M. O., OĞUR A., ERTÜRK M., KARAKAYA Ç. "San-Tez Projelerinin
Üniversite-Sanayi Đşbirliğine Katkısı ve Destek Süreci" 2. Üniversite-Sanayi Đşbirliği
Sempozyumu, 10-11 Haziran 2009, Kocaeli
[9] YAVAŞLIOL Đ., GÜL E. “Hidrojenin Đçten Yanmalı Motorlarda Yakıt Olarak
Kullanılması ve Performansa Etkileri” Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2006, Đstanbul
[10] http://www.cnnturk.com.tr (Ford-Tübitak MAM işbirliği haberi)
[11] http://www.tubitak.gov.tr (TÜBĐTAK Resmi web sitesi)
[12] http://www.biltek.tubitak.gov.tr (TÜBĐTAK Hidromobil Resmi web sitesi)
[13] http://www.unido-ichet.org (UNIDO-ICHET Resmi web sitesi)
[14] http://www.dynetek.com (Tank üreticisi firma web sitesi)
gelecekte hidrojenli araçlara yakıt istasyonu kurmayı hedefleyen bir proje üzerinde çalışıyor. DPT tarafından desteklenen ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Enerji Enstitüsü tarafından yürütülen HYDEPARK isimli proje ile doğal gaz, kömür gibi hidrokarbon temelli yakıtlardan ve yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji ve hidrojen üretme teknolojilerinin geliştirilmesi amaçlanıyor.
Projenin son aşamasında ise hidrojenli araçlar için bir yakıt istasyonunun kurulması planlanıyor.
TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsünde başlatılan HYDEPARK projesinin yürütücüsü Dr. Atilla Ersöz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, fosil yakıtların yakın bir gelecekte tükenecek olması ve bu yakıtlardan kaynaklanan çevre kirliliği problemleri nedeniyle alternatif enerji kaynakları ve kullanımı üzerine araştırmaların hız kazandığını kaydetti. Geleceğin alternatif enerji kaynaklarından biri olan hidrojenin, önemli çevresel avantajlara sahip olduğunu dile getiren Ersöz, bu enerji kaynağı ile ilgili şu bilgileri aktardı:
''Temiz bir yakıt olmasının yanı sıra, stokiometrik oranlarda hava içerisinde yakıldığında hiçbir zehirli emisyona neden olmamaktadır. Üretim kaynakları son derece bol ve çeşitlidir. Bu kaynakların en başta gelenleri su ve fosil yakıtlar denilen kömür, doğal gaz v.b hidrokarbonlardır. Dünyada üretilen hidrojenin büyük bölümü, _meta_nın su buharı ile katalitik olarak oksidasyonu yöntemi ile doğal gazdan elde edilmektedir. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak hidrojen üretimi üzerine temel araştırmalar ise özellikle 1973 yılı petrol krizi ile hız kazanmıştır. Elektrik akımı yardımı ile sudan hidrojen ve oksijen ayrıştırılması yöntemi olan suyun elektrolizi, günümüzde hidrojen üretimi için kullanılan önemli endüstriyel süreçlerden biridir.''
Ersöz, yapılan araştırmaların, 2025 yılında yenilebilir enerji payının yüzde 10-15 seviyelerine yükseleceğini, hidro ve biyoyakıtların da bu orandaki payının çok yüksek olacağını ortaya koyduğunu bildirdi.
TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsünde de 1990'lı yıllarda askeri projelerle başlayan hidrojen çalışmalarının, yoğun bir şekilde sürdürüldüğünü anlatan Ersöz, hidrojen ve yakıt pili teknolojileri alanında Ulusal Mükemmeliyet Merkezi olma yolunda, gelişmiş laboratuvar altyapılarına sahip olduklarını dile getirdi.
2003'te TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsü olarak araştırmacı personel sayılarının yaklaşık 30 iken, şimdi ise 120'ye ulaştığını bildiren Ersöz, şöyle devam etti:
''Biz bu teknolojilerin gelişimine çok önem veriyoruz ve gelecekte de son derece önemli olacağını düşünüyoruz. Ama tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bir geçiş süreci yaşanacaktır. Her yeni teknolojide olduğu gibi, geçiş sürecinde tabii ki bazı sıkıntılar söz konusu. Çünkü maliyetler henüz tüketicilerin kabul edeceği seviyelerde değil. Ayrıca standartlar tam olarak belirlenmedi henüz. Bu çalışmalar dünyada hızla devam ediyor. Aynı zamanda hidrojen ve yakıt pili teknolojilerine yönelik altyapıların da uygun hale gelmesi ve yaygınlaşması gerekiyor. Bu nedenle Türkiye'deki çalışmaların bir yol haritası ve ulusal bir platform çerçevesinde ele alınması çok önemli.''
Avrupa'da olduğu gibi, Türkiye'de de hidrojen yakıt pili teknoloji platformu benzeri oluşumlara ihtiyaç bulunduğunu kaydeden Ersöz, bu konuya yönelik çalışmaların da sürdürüldüğünü bildirdi.
HEDEF HİDROJENLİ YAKIT İSTASYONU KURMAK
Ersöz'ün verdiği bilgiye göre, DPT tarafından desteklenen ve TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsü tarafından yürütülen HYDEPARK projesi ile doğal gaz, kömür gibi hidrokarbon temelli yakıtlardan, ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklardan suyun elektroliz yolu ile hidrojen üretmek amaçlanıyor.
Üretilecek hidrojen için depolama teknolojilerinin uygulanması ve geliştirilmesi planlanıyor. Demo bir güç üretimine yönelik enerji dönüşüm prosesinde hidrojenin yakıt olarak kullanılması hedefleniyor.
Temel olarak ''Proje yönetimi, tedarik aşaması, entegrasyon aşaması,teknolojik araştırma ile uygulama ve test aşaması olmak üzere beş iş paketinden oluşan projenin gelecek hedefleri kapsamında yakıt olarak hidrojen kullanan demo bir araç çalıştırılacak.
Entegrasyon aşamasında çalışılmış olan tüm sistemler için testler ve deneysel çalışmalar, bir program dahilinde gerçekleştirilecek. Projenin bir sonraki aşamasında ise hidrojenli araçlar için Türkiye'deki ilk hidrojen yakıt dolum istasyonu demonstrasyonu ile birlikte performans testlerinin yapılması planlanıyor. Projenin gelecek hedefi olan 'hidrojenli araç yakıt istasyonu' kurulumu için entegre edilmiş bir pilot uygulama da yapılıyor.
''ÇEVRESEL PROBLEMLERİ DE ÇÖZECEK''
Temiz enerji kaynağı olan hidrojenin pek çok alanda etkin kılınmasıyla,hava kirliliğinin önlenmesinde de önemli yol alınacağını kaydeden Ersöz, bu ve benzeri projeler yaygın olarak hayata geçtiğinde, çevresel problemlerin de orta ve uzun dönemde çözümüne önemli katkılar sağlanabileceğini vurguladı. Ersöz, bu teknolojilerin Türk sanayisinin imkan ve kabiliyetleri ile daha da geliştirilebileceğini belirtti. Projenin, pilot ve sanayi ölçekli bir tesis kurulması için TÜBİTAK MAM bünyesinde gerekli altyapının oluşturulmasının da önünü açacağına dikkati çeken Ersöz, projeden elde edilecek diğer kazanımları ise şöyle sıraladı:
''-Hidrokarbon yakıtlardan, hidrojence zengin gaz karışımı üretecek yakıt dönüştürme sistemlerinin tasarlanarak laboratuvar ölçeğinde imal edilmesi ve yakıt pili sistemlerine entegrasyon kabiliyetinin sağlanması,
-Hidrojen üretimi ve depolanması konularında teknolojik bilgi birikiminin oluşturulması,
-Türk sanayisinin ve girişimcilerinin rekabet gücünün arttırılması,
-İlgili teknolojik faaliyetlerin sonuçlarının Türk sanayicisinin yararına patent ile koruma altına alınması,
-Bilgi ve tecrübe birikiminin artırılarak, ülkemizin gelecekte özellikle yakıt pili ve hidrojen üretimi teknolojileri alanında söz sahibi olmasına katkıda bulunulabilmesi
HIDROJEN ENERJILERI UZERINE AR-GE CALISMALARI YURUTEN DR. MUKERREM SAHIN VE EKIBI, TAMAMEN TURK ARASTIRMACILARLA KARADENIZ DIP SULARINDA YOGUN OLARAK BULUNAN HIDROJEN-SULFURLU SUYU GELISTIRDIGI BIR KATALIZOR SISTEMI UZERINDEN GECIREREK EKONOMIK KOSULLARDA HIDROJEN GAZI ELDE ETMEYI BASARDI. ARASTIRMACILARIN YAPTIGI FIZIBILITE RAPORLARI, KARADENIZ'DEKI MEVCUT POTANSIYELIN, BOLGENIN 100 YILLIK ELEKTRIK IHTIYACINI KARSILAYABILECEGINI GOSTERIYOR.
(ANADOLU AJANSI - CEM OKSUZ)
30.08.2011
Türk araştırmacılar, Karadeniz'in dibinde bulunan hidrojensülfürlü sudan hidrojen gazı elde etmeyi başardı. Karadeniz'deki potansiyelin bölgenin 100 yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabileceği belirtiliyor. Çalışmaları yürüten Dr. Mükerrem Şahin, 5 yıl süren araştırmaları sonunda, Karadeniz'in dip sularında hidrojen sülfürden hidrojenin ayrıştırılarak enerji üretimine yönelik çalışmaları tamamladıklarını bildirdi.
ANKARA - Araştırmacıların yaptığı fizibilite raporları, Karadeniz'deki mevcut potansiyelin, bölgenin 100 yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabileceğini gösteriyor. Dr. Mükerrem Şahin, Karadeniz'de hidrojen-sülfür oluşumunun jeolojik oluşumların etkisiyle sürekli olarak arttığının gözlendiğini belirtti.
Son yapılan araştırma sonuçlarının, Karadeniz'de hidrojen-sülfür oluşumunun giderek yükseldiğini gösterdiğini aktaran Şahin, ayrıca bu kaynaklara Karadeniz'in 30-40 metre altında bile rastlandığını belirtti.
Dr. Şahin, yaklaşık 5 yıl süren araştırmaları sonunda, Karadeniz dip sularında yoğun olarak bulunan hidrojen sülfürden hidrojenin ayrıştırılarak bir enerji üretimine yönelik ar-ge çalışmalarını tamamladıklarını bildirdi.
Şahin, araştırmalarına ilişkin şu bilgileri verdi: “Çalışmamız, enerjiden kaynaklanan cari açığın yüksek değerlerde olduğu ve önemli bir sorun olarak tartışıldığı bu günlerde yerli bir kaynağın kullanılabileceği husunda ümitlerimizi arttırdı. Hidrojen sülfürlü suyu, geliştirdiğimiz bir katalizör sistemi üzerinden geçirerek ekonomik koşullarda hidrojen gazı elde etmeyi başardık.
Projemizde, Karadeniz'in 40 metre altında bulunan kaynağın değerlendirilmesi ve ülke ekonomisine katılması hususunda ilk ciddi sonuçlara ulaşıldı. Şimdiye kadar Karadeniz'deki rezerv tespitleri için yalnızca Rusya, Gürcistan, Ukranya, Romanya gibi ülkelerde çalışmalar yapılmıştı. Ülkemizin de bu konuda eş zamanlı çalışması lazım.”
Şahin, yaptıkları fizibilite çalışmalarında, mevcut potansiyelin Karadeniz bölgesinin 100 yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabileceğini gösterdiğini bildirdi.
Konu hakkında bir dizi konferanslar verip üniversite öğrencilerinin ilgisini bu konuya çekmeye çalıştıklarını dile getiren Şahin, “Bunun bir devlet politika haline gelmesi ve pilot tesislerin kurulup bu potansiyelin değerlendirilmesi için çalışmaların yapılması gerekiyor” dedi.
Hidrojen-sülfürden ayrıştırılan hidrojenin, sudan hidrojen üretiminden çok daha ekonomik olduğuna işaret eden Şahin, “Elde ettiğimiz hidrojen yanabiliyor, termik santralde kullanılabiliyor. Ayrıca elde edilen yakıt, araçlarda da kullanılabiliyor” dedi.
20-30 YIL İÇİNDE KULLANILMAZSA BÖLGE ZEHİRLENECEK İDDİASI Literatürde kendilerinin yaptığı boyutta hidrojen ve sülfür ayrıştırmasını yapan ve bunu uygulamaya koyan bir araştırmaya rastlamadıklarını belirten Şahin, şöyle konuştu:
“Hidrojen-sülfür, denizin altındaki basınç sebebiyle suda çözünmüş olarak olarak bulunuyor. Oraya herhangi bir boru indirdiğinizde ve suyu yüzeye çektiğinizde, hidrojen-sülfür sudan ayrışmaya başlıyor. Zaten bu kaynak, 20-30 yıl içinde enerji olarak kullanılmazsa, bütün bölgeyi zehirleyeceğine dair araştırma raporları var. Hidrojen-sülfür, denizin dibinde bakteriler üretiyor. Buradaki hidrojenin ayrıştırılmasıyla denizin dibi temizlenecek ve bununla kalınmayıp enerji de üretilecek.”
Karadeniz dip sularından hidrojenin elde edilmesini sağlayacak prototip çalışmalarını da tamamladıklarını bildiren Şahin, “ Türkiye , bu çalışmayı nasıl işlevsel hale getireceği konusunda yoğunlaşmalı. Bölgeye pilot tesislerin kurulması için Karadeniz sahillerindeki en uygun bölgeleri de fizibilite çalışmalarımızda tespit ettik” diye konuştu.
“KAUÇUK ve KİMYA ENDÜSTRİSİNE DE HAMMADDE VERECEK” Şahin, hidrojen-sülfürden hidrojen üretiminin yüksek seviyelere çıkmasıyla, aynı zamanda ekonomik değeri bulunan sülfür de denilen kükürtün açığa çıktığını kaydetti.
Sülfürün kauçuk endüstrisinin temel kimyasalı olduğunu vurgulayan Şahin, “Hidrojen-sülfürden hidrojeni enerji olarak aldığınızda, oluşan sülfür miktarı da ekonomik olarak bir katkı oluşturuyor. Böylece hidrojen üretimi neredeyse bedavaya geliyor” diye konuştu.
PROF. DR. VEZİROĞLU:“MALİYET ANALİZLERİ GEREKİYOR”
Mükerrem Şahin'in çalışmalarını yakından takip eden ve halen ABD 'de yaşayan Dünya Hidrojen Enerjisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu da konuya ilişkin soruları yanıtladı. Veziroğlu, halen ABD'de Miami'de dünyanın çeşitli bölgelerindeki hidrojen araştırmaları konusundaki çalışmaları izliyor ve dünyanın bu enerjiye dikkatini çekmesi için konferanslar düzenliyor.
çalışmanın ticari olarak üretilebilmesi için daha büyük çapta üretim yapılması ve maliyet hesaplarının yapılması lazım. Bu yöntemle ilk etapta hidrojen üretilirse, maliyet ne olacaktır? Bunun gösterilmesi lazım. Eğer doğalgazdan daha ucuza üretilebilirse, Türkiye'de doğalgazın, petrolün ve kömürün yerini alır ve dışarıdan doğalgaz, petrol ve kömür ithal etmemize gerek kalmaz.”
Veziroğlu, Şahin'in çalışmasının Dünya Hidrojen Enerjisi Derneği'nin çıkardığı Uluslararası Hidrojen Enerjisi Dergisi'ne gönderildiğini ve burada çeşitli araştırmacılar tarafından tetkik edilip yayınına karar verileceğini söyledi.
PETROLDEN DAHA UCUZA MALEDİLECEK Uzun yıllar hidrojen ve bor teknolojileri üzerine çalışmalar yürüten ve çok sayıda uluslararası yayım yapan Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Levent Aksu da konuya ilişkin görüşlerini aktarırken, geçen yüzyılın bilim çevrelerinde “atom çağı” olarak adlandırıldığını, bu yüzyılın da “hidrojen çağı” olduğunu belirtti.
Karadeniz dip sularına yönelik projenin son derece önemli bir proje olduğunu ifade eden Aksu, şu görüşlerini bildirdi:
“Hidrojen sülfür Karadeniz'in dip sularında çok fazla bulunan bir bileşik. Bunun içinden hidrojenin alınması konusunda yapılan fizibilite çalışması da son derece uygun. Daha yapılması gereken çok çalışma var. Bu çalışma, hidrojen araştırmalarında bir mihenk taşı diyebilirim. Türkiye'de uygun bir şekilde petrolden daha ucuza mal edilebileceğini düşünüyorum. Bunun için fiyat ve fizibilite araştırmasının yapılması lazım. Sanıyorum ki petrolden daha ucuza mal olacaktır.” (aa)
İETT bin 300 yeni otobüs alacak
İETT Genel Müdürü Hayri Baraçlı, 2013 yılının sonuna kadar 1300 yeni otobüs alacaklarını ve 221 adet körüklü 279 adet solo aracın ihalesini de tamamladıklarını ifade etti.
İETT Genel Müdürü Hayri Baraçlı, "Sadece kendi için değil, kamu kurumu olarak bir devlet anlayışı değil, tüm paydaşların memnuniyetini de ön planda tutacak bir 2023 vizyonunu kendimize hedef koyduk" dedi.
Baraçlı, Topkapı'daki Barcelo Eresin Otel'de Mimarlar ve Mühendisler Grubu tarafından düzenlenen "İstanbul'un Toplu Ulaşımda 2023 Vizyonu ve Yatırımları" konulu panelde yaptığı konuşmada, İETT'nin 141 yıllık bir kurum olduğunu ifade ederek, kurum içinde yeni bir misyon çalışması başlattıklarını söyledi.
Toplu ulaşım hizmetlerini, açığa çıkmamış ihtiyaçları karşılayacak şekilde düzenlemek, denetlemek, sektörde dengeleyici rol oynamak ve aynı zamanda ulusal ve uluslararası alanlarda bilgi birikimini yönetmek şeklinde 2023 vizyonun hedeflediklerini dile getiren Baraçlı, "Hedeflerimizin arasında kamu ve özel sektörü etkin bir şekilde kullanmakta var" dedi.
“2023’de toplu taşımaya uluslararası standart gelecek”
Baraçlı, "Bütün İETT çalışanlarını üniversite ortamında eğitme projemiz var. 2023 İstanbul'unda toplu ulaşımı uluslararası standartlarda sunma hizmetini gerçekleştirecek olan çalışanlarımızla ilgili faaliyetlerimiz var. Aynı zamanda araçlarla ilgili de yenileme çalışmalarımız sürüyor" diye konuştu.
5 bin 80 otobüs ile 585 hatta yılda 963 milyon yolcu taşındığını belirten Baraçlı, şunları söyledi: "Bugün İETT olarak 9 bakım onarım garajı, 5 park garajı ve 1 motor yenileme ünitesi ile İstanbulluya hizmet verme gayreti içindeyiz. Tabii bunları yaparken bizim için kritik faktörlerimiz var. Bunlar da ölü kilometreleri minimize edecek şekilde garaj alanlarının oluşturulması ve aynı zamanda maliyetleri de en düşük seviyeye indirecek şekilde hat planlamasının gerçekleştirilmesidir. Bununla beraber 6 bin 249 açık, 4 bin 555 kapalı toplam 10 bin 804 durak ile İstanbullulara hizmet veriyoruz. Tabii ki bunları yaparken vatandaşlarımızdan gelen talepleri de uygunluk çerçevesinde değerlendiriyoruz. Bununla beraber 315 araç her gün metrobüs hattında sefere çıkıyor. Bu hat 24 saat çalışıyor. 610 bin civarında günlük taşıma yapıyoruz. Yeni açılacak Avcılar-Beylikdüzü hattıyla beraber bu rakamın 800-900 bin civarlarına çıkası hedefleniyor."
2013 sonuna kadar 1300 yeni otobüs alınacak
Hayri Baraçlı, 2013 yılının sonuna kadar 1300 yeni otobüs alacaklarını ve 221 adet körüklü 279 adet solo aracın ihalesini de tamamladıklarını ifade etti. Hedeflerinin maliyetleri en az seviyeye indirerek, İstanbul'a hizmet verirken olaylara hızlı çözüm üretebilen, duyarlı ve yenilikçi bir yaklaşımı sunma gayreti içinde olduklarını dile getiren Baraçlı, şöyle devam etti: "Tabi iktisadın tanımı kıt kaynaklarla ihtiyaçların karşılanmasıyken, İETT'deki tanım kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların karşılanması olduğu için biz bu iktisadi tanımı da değiştiriyoruz. Sınırsız ihtiyaçları yönetme noktasında da faaliyetlerimiz de var. Kendimize de kritik başarı formülü seçtik 'minimum maliyet, maksimum memnuniyet' diye."
Baraçlı, içe kapalı bir kamu kurumundan daha dışa açık bir kamu kurumuna geçmeyi hedeflediklerini, yolcu memnuniyeti için de kritik çalışmalarının olduğunu vurgulayarak, "O yüzden sadece bizler elde ettiğimiz kaynağı değil, 2023'de bizler İstanbul'a bu hizmeti sunarken belirlenmiş kriterler doğrultusunda, bu hizmeti gerçekleştirebilmek için maliyet yönetim uygulamalarını üst seviyeye çıkardık. Her alanda farklı farklı çalışmalar yapıyoruz. Aynı zamanda paydaş memnuniyetimiz var. Sadece kendi için değil, kamu kurumu olarak bir devlet anlayışı değil, tüm paydaşların memnuniyetini de ön planda tutacak bir 2023 vizyonunu kendimize hedef koyduk" diye konuştu.
Toplantıya, İstanbul Ulaşım AŞ Genel Müdürü Ömer Yıldız, İstanbul Şehir Hatları AŞ Genel Müdürü Süleyman Genç ve TCDD 1. Bölge Müdürü Hasan Gedikli de katıldı.
www.tasimacilar.com
28.05.2012/11:22
2005-07-14 Yeni Şafak/ Başkan Kadir Topbaş yakında İETT otobüslerinin de hidrojenle çalışacağını söyledi. 2010 yılı sonuna kadar hizmete girecek olan istasyonda kullanılmak üzere otobüs ve otomobil siparişi verilmiştir. Feshane hidrojen dolum tesisi Bu tesiste 350 bar basınca kadar hidrojen dolumu yapılabilecektir. Türkiye, Avrupa'da Norveç, İzlanda ve Almanya'dan sonra hidrojenistasyonu açan...
Kişisel bilgilerinin görünmesini istemiyor./29.05.2012 01:17:02
Transist2011 de ,Haliç kültür mrk.de bir konuşmacıyı dinledim. Alternatif yakıtlarla ilgili. Sıradışı bir konuşmaydı, duymadığımız çözüm yollarından sözediyordu. Hidrojen enerjisinden Dünya'nın faydalanması, Türkiye'deki hidrojen enerji merkezinin engellendiğinden bahsetti. Doğalgazlı araç yüzde 35 tasarruflu, Hidrojenli, yüzde 50 tasarrufluymuş. Ulaşımda yakıt maliyetlerinin düşmesiyle ilgili Ankara belediyesi ile İstanbul belediyesini karşılaştırdı. Ankara 2000 otobüsün 1000 tanesini, doğalgazlı yaparak yaptığı tasarrufla, 1 yılda yeniliyor Otobüsleri Ankara'da üreterek. İstanbul Belediyesi, otobüs fabrikası İstanbul hoşderede olmasına rağmen, burda ürettirmeyip yurtdışından ithal ediyor. Sözen'in aldığı doğalgazlı araçlarsa , birkaçtane kalmış. Üstelik Avrupa başkentlerindeki dağıtılan hidrojenli otobüslerdende tek bir adet alınmamış. İstanbul'da ki Bm. Hidrojen enerji merkezide İETT ile,otobüs, ido, dolum tesisi kuramamışlar. Almanya Arabistan'da hidrojen enerji merkezi inşa ediyormuş. Petrol bitince satmak için.
Kişisel bilgilerinin görünmesini istemiyor./29.05.2012 22:05:20
İstanbul’a ‘hidrojenli’ İETT otobüsleri
Merkezi İstanbul’da bulunan Uluslararası Hidrojen Enerji teknolojileri Merkezi’nce yürütülen proje uyarınca, hidrojen yakıtlı 12 otobüs 2007 yılı başında İstanbul’da sefere çıkacak.
İstanbul
AA
14 Kasım 2004—Sessiz çalışan, verimleri yüksek ve egzoz emisyonları “sıfır” olan bu otobüslerin, Topkapı-Beşiktaş, Edirnekapı-Vezneciler, Yedikule-Eminönü ve Yıldıztabya-Vezneciler hatlarında yolcu taşıyacağı bildirildi.
Birleşmiş Milletler Endüstriyel Kalkınma Teşkilatı’na (UNİDO) bağlı olarak kurulan ve merkezi İstanbul’da bulunan Uluslararası Hidrojen Enerji Teknolojileri Merkezi, İstanbul’da hidrojeni yakıt olarak kullanan otobüs projesini uygulamaya aldı.
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mühendislik Fakültesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Öğretim Üyesi ve projenin yürütücüsü Doç. Dr. Ali Ata, temiz yakıt hidrojenle çalışacak İstanbul’daki otobüs projesinin, mühendislik hesaplarını içeren keşif aşamasında olduğunu kaydetti.
Maliyetinin yarısı Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlardan, diğer yarısı da yurtiçi kaynaklardan karşılanacak projenin hesaplanan bütçesinin 2005 yılı başında BM organlarına sunulacağını belirten Ata, yapılan hesaplara göre projenin toplam maliyetinin 22 milyon 400 bin doları bulacağını belirtti.
Ata, bu rakama sadece otobüs alım maliyetlerinin değil, hidrojen üretim, dolum ve dağıtım sistemleri ile gerekli teknik kadronun kurulmasının da dahil olduğunu söyledi.
12 HİDROJEN YAKITLI OTOBÜS
Proje ile İstanbul’da 12 adet hidrojen yakıtlı otobüsün çalıştırılmasının kararlaştırıldığını ifade eden Ata, şunları kaydetti:
“Hidrojen yakıtı bildiğimiz içten yanmalı motorlarda benzin yerine kullanılabildiği gibi, yepyeni bir teknoloji olan ve kimyasal enerjiyi elektriğe çeviren yakıt pili dediğimiz sistemlerde de kullanılmaktadır. Yakıt pillerinde mekanik sistem olmadığı için hareketli parça içermez, bu nedenle sessiz çalışır. Bakım onarımları kolaydır. Verimlilikleri daha yüksek, en önemlisi de egzoz emisyonları sıfırdır. Bu avantajları nedeniyle çevreye duyarlı geleceğin teknolojileri olarak değerlendirilmektedir.”
İstanbul’da sefere çıkarılacak hidrojen yakıtlı 12 otobüsün 8’inin yakıt pili sistemli, 4’ünün ise diğeriyle karşılaştırılması için içten yanmalı sistemle çalışacağını belirten Ata, “İçten yanmalı motorlar, yapılarında önemli oranda değişim sağlanarak, saf hidrojen yanmasına elverişli hale getirilebilmektedir. Bu tür araçlar yakıt pili temelli ekonomiye geçişte bir ara dönem olarak görülmektedir” dedi. 2007’DE SEFERE BAŞLAYACAKLAR
Ata, projede finansman desteklerinin 2005 yılı içinde netlik kazanmasının ardından ilk otobüs siparişlerinin 2005 yılı sonları, 2006 yılı başlarında verilebileceğini belirtti.
Hidrojenli otobüslerin imalatının günümüz teknolojisiyle en az 15 ayı bulduğunu dile getiren Ata, hidrojen istasyonu kurulumunun ise bir yılda tamamlanabildiğini kaydetti. Ata, “Bu hesaplarla 2007 yılı başlarında İstanbul sokaklarında daha önce hiç rastlamadığımız otobüslerle seyahat edebileceğiz. Otobüslerin test süresi 2 yılda tamamlanacak, ülkemiz ve İETT eşsiz bir birikimine sahip olacaktır” dedi.
Ata, projenin en önemli amacının geleceğin teknolojisini Türk halkına tanıtarak bu konuda dikkatleri çekmek olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
“Sanayi ve bilgisayar çağlarını kaçırmış olan ülkemizin, hiç olmazsa bu trene zamanında binmesini sağlayarak, teknoloji satın alan değil satan konumuna yükselmesine katkıda bulunmaktır. Proje, çeşitli safhalarında yerli sanayicimizi de kapsamaktadır. Yerli otobüs firmalarına da çeşitli imkanlar doğabilecektir. Ayrıca hidrojen üretiminde de yerli sanayicimize büyük imkanlar gözükmektedir. Günümüz dünyasında hidrojen temelli teknolojiler, işsizliğin yüksek boyutlarda olduğu ülkemiz için büyük imkanlar sunacak.”
Ata, İstanbul’da İETT ve halk otobüsleriyle yılda 500 bin ton sera etkisi oluşturan egzoz gazının havaya karıştığını belirterek, otobüslerde ağırlıklı olarak hidrojen kullanılmasıyla egzoz emisyonunun büyük ölçüde azalacağını vurguladı.
AB’nin şu anda her bir ton karbondioksit indirimi için 6-7 Euro teşvik öngördüğünü de belirten Ata, hidrojen yakıt sistemine geçişin büyük bir ekonomik kaynak yaratacağını da kaydetti.
Türkiye'de Hidrojen Dönemi Başlıyor
Tarih : 03.04.2009
Hidrojenle çalışan ‘yakıt pilli kesintisiz güç kaynağı’, enerjisini hidrojenden karşılayan mobil ev ile hidrojen yakıtlı golf aracı, scooter ve forklift, Bakan Güler ve Başkan Vekili Selamet tarafından kamuoyuna tanıtıldı. Bakan Güler, “Artık enerji bağımsızlık savaşında Türkiye’de var” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Şirketlerinden İDO’nun Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojisi Merkezi (ICHET) işbirliğiyle başlattığı ‘hidrojenle çalışan yakıt pilli kesintisiz güç kaynağı’ ve diğer hidrojen projeleri, İDO’nun Yenikapı Merkez Binası’nda düzenlenen törenle kamuoyuna tanıtıldı. Törene Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi 1. Başkan Vekili Ahmet Selamet’in yanı sıra, UNIDO-ICHET Genel Direktörü Mustafa Hatipoğlu, İDO Genel Müdürü Ahmet Paksoy, BELBİM Genel Müdürü Ahmet Kazokoğlu, Çukurova Makine Genel Müdürü Mustafa Yapıcı ve çok sayıda basın mensubu katıldı. Türkiye’nin ilk pratik uygulaması olan ve İDO’nun Yenikapı Merkez Binası’na kurulan temiz enerji teknolojisi sayesinde, elektrik kesintilerinde hidrojen ile çalışan yakıt pilli kesintisiz güç kaynağı anında devreye giriyor.
Bakan Güler; “Türkiye’de hidrojen dönemini başlatıyoruz!...”
Törende konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, artık dünyadaki enerji üretiminde Türkiye’nin de bulunduğunu belirterek, “Tanıtımını yaptığımız 5 muhteşem projeyle Türkiye’de hidrojen dönemini başlatıyoruz. Enerji bağımsızlığı savaşında Türkiye de varlığını dünyaya duyuruyor. Bu projeler Türkiye için enerji bağımsızlık savaşının en önemli hareketi” dedi.
‘Gezici Hidrojen Evi Projesi’nin tamamen yerli enerji kaynakları kullanarak enerjisini sağlandığını ve evin TEDAŞ veya BOTAŞ'tan enerji almadan güneş ve rüzgar enerjisini hidrojen enerjisine çevirerek kullanılabildiğini anlatan Bakan Hilmi Güler, projelerin çevreci uygulamaların en güzel örnekleri olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu; “Laf değil, eser konuşuyoruz. Hidrojen Yakıt Pilli Forklift, Yakıt Pilli Hibrid Scooter projeleri de çevre dostu ve kendi kaynaklarımızla üretildi. Bunlar durup dururken olmadı. Hükümetimizin çok geniş vizyonlu çalışmasıyla, Uluslararası Hidrojen Teknoloji Merkezini yabancıların elinden alıp, İstanbul'da kurmakla oldu bu iş. Buna 40 milyon dolar da para saydık. Bu iş böyle kolay olmadı. 2003 yılında, senelerdir konuşulan bu merkezi buraya taşıdık. Riskini aldık, bu merkezi kurduk. Başına da bilim adamlarımızı getirdik. Dolayısıyla çalışmalar sürdü, bu merkez 5 projeyi somut ürün haline getirdi ve Türk ekonomisine sanayine hediye etti. Bundan sonra diğer çalışmalar var. Bu çalışmalar Eyüp’te hidrojen dolum tesisi olacak. Oradan hidrojenle çalışan gemilerimiz Haliç’te ve boğazda İDO'nun işletmeciliğiyle yürüyecek. Diğer ürünlerle birlikte bunları yaygınlaştıracağız. Burada temel mesele şu: Biz enerjimizde büyük ölçüde dışa bağımlıyız. Ama hükümetimiz yerli kaynaklara ve yenilenebilir enerjiye ağırlık verdi. Artık sularımız boşa akmıyor. Bunlardan 1600 proje ürettik.”
Bakan Güler projede emeği geçenlere teşekkür etti
En büyük atalımı hidrojenle birlikte güneş enerjisinde yapacaklarını vurgulayan Bakan Güler, hidrojen teknolojili ürünlerin 2003 yılında temeli atılan yolculuğun kilometre taşları olduğunu, buraya bilgiyle alın teriyle gelindiğini söyledi. Güler, “Buradan tekrar şu dünyaya haykırıyorum; artık enerjide Türkiye de var. Enerji bağımsızlık savaşında Türkiye de varlığını dünyaya duyuruyor. Enerjide kriz de olsa dışa bağımlılık da olsa artık yerli kaynaklarımızla, bu güneş bizde oldukça, bu rüzgar bizde oldukça, bu jeotermal kaynaklar bizde oldukça... İşte bizim bundan sonra enerjide bağımsızlık savaşını çok rahatlıkla sağlayabileceğiz” diye konuştu.
Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojisi Merkezi’ni (ICHET) risk alarak kurduklarını ve başına da değerli bilim adamı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu ile şu anda BELBİM Genel Müdürü olan Ahmet Kazokoğlu’nu getirdiklerini ifade eden Güler, “Ahmet Kazokoğlu çok güvendiğim kabiliyetli bir mühendis arkadaşımız. Şu anda BELBİM’in gelen müdürü ve AKBİL’i yapan arkadaşımız. İşte bu çok güvendiğim iki arkadaşımızı bu hidrojen merkezinin başına getirdik. Çalışmalar sürdü, şimdide Mustafa Hatipoğlu kardeşimiz burada çok önemli bir görev yürütüyor. Kendisi bu 5 projeyi somut ürün haline getirerek Türk ekonomisine ve sanayisine hediye etti. O bakımdan kendisine ve ekibini kutluyorum” şeklinde konuştu.
İstanbul’da boğaz akıntısından elektrik üretilecek
Tanıtım töreninde konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi 1. Başkan Vekili Ahmet Selamet de dünyanın geleceğini inşa edecek yeni enerji kaynağını aradığını, bu anlamda hidrojenin de önemli bir enerji kaynağı olduğunu belirterek, hidrojen enerjisinin geliştirilmesinde İstanbul’un lider rol üstlenmesinin kendileri için büyük bir mutluluk olduğunu söyledi. “İnsanlık, geleceğini şekillendirecek yeni enerji kaynağının; dünyasını kirletmeyecek kadar temiz, hayat kaynaklarını tüketmeyecek kadar verimli, dünya barışını tesis edecek kadar ucuz olmasını istiyor” diyen Ahmet Selamet, Yenikapı İskelesi’ne kurulan ‘Yakıt Pili Kesintisiz Güç Kaynağı’nın 35 bin dolara mal olduğunu kaydetti.
İstanbul’da 15 ay sonra denizaltı akıntısından elektrik üretilmesine ilişkin projesinin başlayacağını, ayrıca Haliç’te hizmet verecek hidrojen yakıt pilli yolcu teknesi projesinin de hızla sürdüğünü dile getiren Selamet, “Hidrojen yakıtını kullanan araçlara yönelik dolum tesisi de yapmak zorundayız. Eyüp-Feshane arasında yapacağımız dolum tesisi 2010 yılına yetiştirilecek” dedi.
Çevre dostu yakıt, sessiz ve karbondioksitsiz trafik…
Türkiye’nin ilk hidrojen yakıt pili uygulama projesini hayata geçirdiklerini ve İDO’nun Yenikapı Merkez Binası elektrik kesintilerinde artık, temiz yakıt hidrojen ile çalışan yakıt pilli kesintisiz güç kaynağıyla enerjisini sağlamış olacağını anlatan Selamet, konuşmasını şöyle sürdürdü; “İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak biz de dünyanın bu yeni enerjisinin geliştirilmesi amacıyla önemli çalışmalar yapıyoruz. Bugün bu çalışmalarımızın bir tanesinin meyvesini almak üzere bir araya geldik. Türkiye’ye örnek olacak bu çalışmadan dolayı son derece mutluyuz. 35 bin dolara kurduğumuz bu sistemde çevreyi kirleten ve zarar veren herhangi bir gaz üretilmediğinden temiz, gürültüsüz ve çevre dostu bir teknoloji artık hayatımıza girmiş oluyor. İstanbul Enerji Şirketimizin proje ortaklığında Boğazda denizaltı akıntısından 20 KW elektrik enerjisi üreteceğiz. Bu proje 15 ay sonra devreye girecek. Ayrıca buradan elde edeceğimiz enerjiyi hidrojen enerjisine çevirerek engelliler için uygun bir aracın işletiminde de kullanacağız. Yine İETT’nin proje ortaklığını üstlendiği Hidrojen motorlu otobüs projemiz var. Bu da 18 ay sonra hizmete girecektir. Yine Haliç’te çalışacak Hidrojen Yakıt Pilli yolcu teknesi projemiz var. 2010 yılının sonbahar aylarında hizmete girecek bir proje bu. Tabii ki bu hidrojen enerjisi ile çalışan araçların bir de dolum tesisini yapacağız. Bu tesisin en büyük özelliği hem kara hem de deniz taşıtına hidrojen dolumu yapabilen bir tesis olmasıdır. 12 ay sonra hizmete girecek bu tesis Eyüp iskelesi ile Feshane arasında kurulmuş olacaktır. Zamanlamaya dikkat ederseniz bu projelerimizi 2010 yılına yetiştireceğiz. Avrupa Kültür Başkenti olarak İstanbul nasıl geçmişin en muhteşem şehirleri arasında yer almış ise hayata geçirdiğimiz bu üstün teknoloji ürünü projelerle de geleceğin kentleri arasındaki öncü rolünü üstlenecektir. İnanıyorum ki bütün bu projeler hepimiz için büyük bir gurur kaynağı olmuştur. Ayrıca Dünya Hidrojen Enerji Zirvesinin 15-17 Temmuz 2010 tarihinde İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Merkezinde yapılacağını da bu vesileyle hatırlatmak istiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak bu projeyi her alana yaymak üzere çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”
Hidrojenle pişen kahvenin hatırı 80 yıl…
Törende konuşmaların ardından Bakan Hilmi Güler ve Ahmet Selamet, projeleri incelediler. Gezici Hidrojen Evinde pişirilen kahveyi içen Bakan Güler, “Bu kahvenin 40 yıl hatırı değil 80 yıl hatırı var. Çünkü tamamen kendi kaynaklarımızla kendi vatanımızın rüzgarından suyundan elde ettik” dedi. Bakan Güler daha sonra İDO’ya kurulan sistemi inceledi. Güneş enerjisinin artık ufuktan doğduğunu söyleyen Güler, “Türk milleti görerek inandığı için uygulamaları da gösterelim istedik. Artık trafikte motor sesi, karbondioksit ve yakıtta bağımlılık yok” şeklinde konuştu.
Kesintisiz güç kaynakları, beklenmeyen bir elektrik kesintisi sonucunda bilgisayar, haberleşme araçları veya diğer elektriksel donanımlarda oluşabilecek hata, iş kayıpları, kazalar yada veri kaybını önlemek amacıyla sisteme devamlı güç veren koruma amaçlı sistemler olarak tasarlandı. İDO’nun Yenikapı Terminalinin arka bahçesine kurulan 5 kW'lık kesintisiz güç kaynağı sistemi, bir yakıt pili ünitesi, hidrojen silindirleri ve DC/AC invertörden oluşuyor. Proje kapsamında yakıt pili güç kaynağı ünitesi uluslararası kaynaklardan temin edilirken, DC/AC invertör ve kabinler ICHET'in amacına uygun olarak yerel endüstriyi gelişmekte olan hidrojen enerji piyasasına dahil etmek için Türk şirketlerden tedarik edildi. Proje sayesinde elektrik kesintilerinde 5 kW'lik yakıt pili, kesintisiz güç kaynağı devreye girerek turnikeler, sesli duyuru sistemi ve bilgisayarlara elektrik sağlıyor.
******ŞOK *** NİSAN 2012 DE GÖREVDEN ALINDI****ŞOK ***
ŞOK ŞOK ŞOK
MERK.BŞK.NİSAN 2012 DE
GÖREVDEN ALINMASI
HİÇBİR MEDYA KURUMUNDA YER ALMADI.
BM.GEN SEK BAN Kİ MOON MRK. 1 HAZİRAN 2012 DE ZİYARET ETTİĞİNDE
MRK BŞK.DR.HATİPOĞLU YOKTU.
GN.SEK. İBB BŞK. TOPBAŞ KARŞILADI
-KAYSERİ HİDROJENLİ HAFİF TİCARİ ARAÇ PROJESİ İPTAL
-BURSA HİDROJENLİ OTOBÜS PROJESİ MEÇHUL
MEDYADA TEK SATIR YOKKEN,,.
UNIDO-ICHET Genel Direktörü Mustafa Hatipoğlu, hidrojen enerjisini ve bu konuda ne kadar yol alındığını anlattı.
Küresel ısınma ve sınırlı kaynaklar yenilenebilir enerjiye olan ilgiyi artırmış durumda. Bu alanda ise hidrojenin önemi giderek artıyor. Hatta geleceğin enerji kaynağı olarak görülüyor. Dünyanın dört bir yanında ülkeler, bu konuya yatırım yapıyor. Türkiye'de de ilk hidrojen istasyonunu kurma çalışmaları başlamış durumda. Ancak UNIDO-ICHET Genel Direktörü Mustafa Hatipoğlu'na göre yapılacak daha çok iş var. Hatipoğlu, devlet sübvansiyonuyla hidrojen teknolojilerinin daha etkin olarak kullanılabileceğini savunuyor. Maliyetlerin düşmesini bekleyen yatırımcılara da "Bu alanda bir pazar yaratmak için maliyetleri üstlenmek gerek" tavsiyesinde bulunuyor. Rüzgar, güneş, biyotermal ve deniz dalgası... Bunlar yenilenebilir enerjide birincil kaynaklar ancak Türkiye'de henüz yeterli değil. İşte burada hidrojen devreye giriyor. Enerji depolama aracı olan hidrojen sayesinde yenilenebilir enerji kaynakları ihtiyaçolduğunda kullanılmak üzere depolanıyor. Bugüne kadar ağırlıklı olarak akülerde yapılan bu depolama ihtiyaca yetmiyor. Çünkü akülerin enerji depolama kabiliyetleri çok düşük. En son teknolojilere göre akülerin enerji depolaması kilogram başına 180 vat saat iken hidrojende bu durum kilogram başına 33 bin vat saat. Yani akülere göre tam 200 kat daha fazla. Bu nedenle hidrojen geleceğin enerjisi olarak görülüyor. Dünyada küresel ısı yükselirken özellikle gelişmiş ülkeler hidrojene ayrı bir önem veriliyor. Amerika, Almanya ve Japonya'da hidrojen üreticileri artıyor. Türkiye'de de UNIDO-ICHET bu alandaki faaliyetleriyle dikkat çeken şirketlerden. Şirketin genel direktörü Mustafa Hatipoğlu, bu konuda oldukça aktif olduklarını belirtiyor. Aynı anda birçok projeyi yürüttüklerini ifade eden Hatipoğlu, şu anda birinci hidrojen istasyonunu Haliç'te kurduklarını belirtiyor. Önümüzdeki yıllarda hidrojen enerjisine olan talebin artacağına da dikkat çeken Hatipoğlu, bu alana daha fazla yatırım gerçekleştirilmesi gerektiğini savunuyor ve şöyle devam ediyor: "Küresel sıcaklık değişikliği insanları temiz enerjiye itecek. Maliyetlerin düşmesi ve devlet sübvansiyonuyla birlikte hidrojen teknolojileri daha etkin olarak kullanılabilecek. Maliyetlerin düşmesini bekleyen yatırımcıların bu alanda bir pazar yaratmaları için maliyetleri üstlenmesi gerek." UNIDO-ICHET Genel Direktörü Mustafa Hatipoğlu, hidrojen enerjisini ve bu konuda ne kadar yol alındığını anlattı:
Öncelikle UNIDO-ICHET'den bahseder misiniz? Ne zaman kuruldu, misyonu nedir? - Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi, UNIDO'ya bağlı bir kuruluş. Kuruluş tarihi 2003. T.C. Hükümeti ile UNIDO-ICHET'in imzaladığı güvence fonu anlaşması ile kuruldu. Kurucu başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu. 2007 yılında Nejat Veziroğlu ayrıldıktan sonra 2008 yılı başında ben bu göreve getirildim. Göreve getirilmem de şöyle oldu: Enerji Bakanlığı önerdi. UNIDO kabul ederse de tayin yapılıyor zaten. Bu süreçlerden sonra görevi ben devraldım. Devraldıktan sonra çok sayıda projeye el attık.
Ben özel sektör kökenliyim. ODTÜ makine mühendisliğini bitirdim. Uçak sanayi şirketlerinden TUSAŞ'ın kuruluş safhasında proje mühendisi olarak çalıştım. Koç-Fiat grubunda AR-GE direktörüydüm. 2007 yılında emekli olarak ayrıldım. Özel sektör ve proje ağırlıklı bir kökenden gelince "Ne kadar proje yapabiliriz" konusuna odaklandık. Hem tanıtım hem uygulama projeleri hem de AR-GE alanına el attık. Buraya 2003 yılındaki anlaşma ile beraber Enerji Bakanlığı toplamda 40 milyon dolar bir bütçe koydu. Bunu UNIDO'nun yönetimine verdi. Kâr amacı gütmeyen merkezin misyonu hidrojen enerjisi teknolojilerini gelişmekte olan ülkelerde yaygınlaştırmak. Bu ülkelerde projeler yapmak veya yapanları desteklemeyi amaçlıyoruz. Bunlar tanıtım projeleri olduğu gibi AR-GE projeleri de olabilir. Ayrıca bu konuda konferanslar, çalıştaylar, toplantılar ve yaz okulları düzenliyoruz.
"ULAŞTIRMADA HİDROJENE GEÇMEK LAZIM"
SINIRI VAR
Elektrikli araçlar üretilmeye başlandı. Altyapısı kuruluyor. Bunun bir sınırı var. Akülü araçların mesafesi kısıtlı. 130 kilometreden fazla gidemezseniz, tekrar şarj etmeniz gerekiyor. Bir şarj etmek de 7,5 saat sürüyor. Kısa mesafeler için elverişli. Ama hidrojen yakıt pilli araçlar devamlı ve yüksek güç veriyor. ARA ÇÖZÜM
Hidrojenin sürekliliği var. Hidrojenin en kullanılabilir olduğu alanlar ulaşım, ev ve iş yerleri. Ulaştırmada muhakkak hidrojene geçmek lazım. Çünkü aküler kısa mesafelerde uygun. Ara çözüm hibrid araçlar olmalı. 2020 PLANI
Toyota ve Mercedes 2015 yılından itibaren hidrojen yakıt pilli araçların artık pazara sunulacağını belirtti. Buna uygun altyapı kuruluyor. Amerika'da zaten bu altyapı var. Japonya'da da altyapı mevcut, onlar da geliştirecek. 2020'ye kadar diğer şirketler de bu taahhüdü verdi.
Hidrojenin temiz enerji kaynakları arasındaki yeri nedir?
- Hidrojen geleceğin enerjisi. En temiz enerji. Bu alana yatırım olamadı çünkü daha fizıbıl değil. Ulaştırmada özellikle akülü araçlar öne çıktı. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması gündemde. Yenilenebilir enerji olduktan sonra hidrojen kullanılabiliyor ya da kullanılması daha kolay oluyor. Bir müddet sonra fosil enerji kaynakları tükenecek. Bunların yol açtığı çevre kirlenmesi ve sera gazı etkisi de söz konusu. Dünyada küresel ısı yükseliyor. Kopenhag kriterlerine göre artı 2 derecenin altında kalması gerekiyor. 2100 yılına kadar kendi haline bırakırsak, dünyanın ortalama sıcaklığı 4,5 derece yükselecek. Bu, bazı yerlerin çöl olması demek. Sıcaklık artışının mutlaka 2 dereceyi aşmaması lazım. Bu seviyede tutmak için de fosil yakıt tüketimini azaltmak gerekiyor. Buna karşılık yenilebilir enerjikaynakları, rüzgar, güneş, biotermal, deniz dalgası, biyokütle ve nükleeri atlamamalıyız. Nükleer bugünkü teknoloji ile temiz enerji grubuna girebilir. Ama riskleri ayrı bir konu.
Yenilenebilir enerji kaynakları konusunda durumumuz nedir?
- Türkiye gibi ülkelerde yenilebilir enerji kaynaklarımız var. Rüzgar, güneş, biotermal gibi... Ama bunlar tüm Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılamaya yetmiyor. Konya Ovası üzerinden yapılan hesaba göre, hiç boşluk olmadan photovoltaic paneller konsa, Türkiye'nin tüm enerjisinin karşılanacağı söyleniyor. Bu çok büyük bir yatırım. Bugün için güneş sistemlerinde photovoltaic panellerin verimliliği yüzde 15. Düşük bir verim ama yatırımı da büyük. Gerçi her yıl yatırımı aşağı düşüyor ama bugün için yatırım yapmak zor. Bu nedenle fosil yakıtlar dünyada kullanılmaya devam edecek. Petrolden doğalgaza geçiş daha çok olacak.
kolay ve tesis kurmayı kısa sürede yapabiliyorsunuz. Sera gazı kullanımı petrole göre yüzde 30 daha düşük. Ama bizim gibi ülkeler için bu biraz daha zor çünkü biz ithal ediyoruz. Tüm bunlara karşın küresel ısınmayı önlemek için de muhakkak yenilebilir kaynaklara geçmek şart.
"SİSTEM PAHALI DEVLET DESTEĞİ ŞART"
EV UYGULAMALARI Evler için şöyle bir hidrojen kullanımı oluyor: Doğalgaz olan evlerde, elektrik üretim verimliliği yüzde 35. Yani elektriği üretiyorsunuz yüzde 35 enerji verimliliği ile evlere dağıtıyorsunuz. Ama eve gelen doğalgaz önüne bir buhar reformatörü ve bir yakıt pili koyarsanız oradan hem elektrik hem ısı elde edebilirsiniz. Bu da doğalgazın yüzde 86 enerji verimliliği ile ısı ve elektrik vermesini sağlar. Karbon salınımı da diğer sisteme göre yüzde 30 daha az. JAPON MODELİ Japonya ev uygulamasına geçen yıl başladı. Almanya da bu işi geliştiriyordu. Test aşamasına 2012 yılında başlayacaklar. Japonya'da bir ev için bu sistemi kurmak 30 bin dolara mal oluyor. Ancak bunun yüzde 40'ını Japon hükümeti veriyor. Ayrıca geçen yıl evlere 5 bin tane ısı ve güç dağıtıcı dağıtılmış. Bunlar mikro. 1,4 kilovatlık ısı veriyor. Onların evleri küçük olduğu için yetiyor. MALİYETLER DÜŞÜYOR Türkiye'de biz bunu 3 kilovat olarak düşünüyoruz. Tabii pahalı ama bir yerden başlamak gerekiyor. Zaten geliştikçe de maliyet düşüyor. Devletin bu konuda sübvansiyon yapması lazım. Aynı sistemleri büyük binalarda kurmak da mümkün. Doğalgaz girişi, biyo gaz, kömürden elde edilen gaz girişleri varsa hidrojen elde etmek mümkün. Ama bu sistemler pahalı. TALEP ARTARSA Mesela Coca Cola yurtdışında bunu kullanıyor. Çünkü bu sistemler emekleme safhasında. Cihazın üstüne çok yüklü bir AR-GE bedeli yüklüyorlar. Ama talep artarsa yakıt pillerinin maliyeti düşecek. Toyota'nın gerçekleştirdiği sunumda 2008 yılındaki yakıt pili fiyatı neyse 2012'de 20'de 1'i olacak. imalat teknolojileri gelişiyor. Hidrojen sisteminde de bu olacak.
Türkiye hidrojen elde etmeye hazır mı? - Hidrojen doğada bulunmuyor. Elde etmek gerekiyor. Onun için hidrojen birincil enerji kaynağı değil. Rüzgar, güneş veya biyotermalden elektrik üreteceksiniz, onu suyu hidrojen ve oksijen diye elektrolize ederek ayrıştıracaksınız. Oradan hidrojeni kullanacaksınız ya da güneşi konsantre ederek yüksek sıcaklıkta suyu parçalayacaksınız. Fosil yakıtlardan üretilen hidrojen yüzde 100 saf olmuyor. Karbondioksit çıkıyor. Ona razı olmak ya da karbonu yer altında tutmak lazım. Ama yakıt pillerinde kullanılacaksa tabii ki saklanması gerekiyor. Bir de nükleerden elde edilebilir. Nükleerden çok büyük bir ısı çıkıyor, o ısı suyu parçaladığında hidrojen elde etmek hatta ucuza elde etmek mümkün. En ucuz hidrojen doğalgaz ile üretilen hidrojen. Hidrojen enerjisinin artması için öncelikle yenilebilir kaynakların kullanımının ve üretiminin artması gerekiyor
Peki sizce Türkiye'de ne zaman kullanabilir seviyelere ulaşılır? Ne zaman gözde bir yatırım olur hidrojen? - Hidrojen gelişmekte olan bir teknoloji. Bu konuda ileri ülkelerde kullanılan hidrojen teknolojilerine bakalım. ABD, Japonya, Almanya, Fransa, Çin ve Hindistan gibi ülkelerde bu teknoloji var. Hidrojenin üretim maliyetinin düşmesi gerekiyor. Temiz hidrojen tamamen yenilenebilir kaynakların yatırımına bağlı. Barajlardan nehirlerden elde edilen hidrojen temizdir. Ama şu anda enerji bakanlığına, "Hidrojen üretmek için bana o barajın suyundan verin" derseniz, vermez çünkü ona ihtiyacı var. Küresel iklim değişikliği insanları temiz enerjiye itecek. Yenilenebilir kaynakların fazla kullanımı ise maliyeti düşürecek. Maliyetlerin düşmesi ve devlet sübvansiyonuyla birlikte hidrojen teknolojileri daha etkin olarak kullanılabilecek. Maliyetlerin düşmesini bekleyen yatırımcıların bu alanda bir pazar yaratmaları için maliyetleri üstlenmesi gerekiyor.
Hidrojendeki gelişme özellikle ulaşım alanında artmış durumda. Sizce Türkiye'de ne zaman hidrojen kaynaklı ulaşım araçları olacak? - Ulaşım sektöründe 2020 ve sonra 2025'ten sonra hidrojen kullanımı göreceğiz. Bu fosil yakıtların tamamen biteceği anlamına gelmiyor. O da devam edecek. O gelişirken öte yandan fosil yakıtlı araçların verimliliğini artırmak için başka çalışmalar olacak. Onlar maliyeti düşürürlerse insanlar yine bir seçim içinde olacak. "Tamam az kirleteyim ama ucuz olsun" diyecekler. Biri azalırken diğeri artacak.
"HİDROJEN İSTASYONU KURUYORUZ" Türkiye'de hidrojen üreticilerinin ne zaman yatırım yapmaya başlaması gerekiyor? Amerika, Almanya ve Japonya'da hidrojen üreticileri artıyor. Türkiye'de birinci hidrojen istasyonunu Haliç'te biz kuruyoruz. Hidrojen ya sudan ya doğalgazdan üretiliyor. Japonya doğalgazdan üretmeyi tercih ediyor, bu daha ucuz. Ama bunun geçici olduğunu altyapının yaygınlaştırılması aşamasında gerçekleştirdiklerini belirtiyorlar. Amerika'da iki türlü kullanılıyor. Onlar daha çok yenilenebilir enerjiden hidrojen üretmeyi tercih ediyor.
Gelişmekte olan ülkelerde neler yapıyorsunuz? - Hindistan'da bir projemiz var. Fosil yakıt kullanan 3 tekerlekli yolcu taşıyıcı araçlar var. Onlardan 15 tanesi hidrojenli. Bunların motor tasarımı Indian Instute of Technology'de yapıldı. Bunlar pilot proje olarak uygulanacak. 500 bin dolarlık bir katkıda bulunduk. Gerisini de Hindistan hükümetine bıraktık.
Şu an yürütmekte olduğunuz diğer projelerden bahseder misiniz? - Projelerimiz çok çeşitli... Engelliler için hidrojen pilli arabalar yaptık. İDO için birtakım projeler gerçekleştirdik. PETKİM'de bir projemiz var. Ankara OSTİM'le beraber Türkiye'de ilk defa elektrolizör üretimine destek olduk. Eko karavan yaptık. Rüzgar, güneş, hidrojen ve akü sistemlerini birleştiren bir araç yaptık. Bozcaada'da 20 kilovatlık photovol-taic panel var, 30 kilovatlık rüzgar tirübünü var. Bunlardan üretilen enerji ile su elektrolize edilerek hidrojen elde ediliyor. Üretilen enerji kompresörle 220 bar'a basılıyor, tüplere konuyor. Bu tüpler yakıt pili vasıtasıyla hem kaymakamlık evinde hem hastanelerde yardımcı güç ünitesi olarak kullanılacak. Bursa'da hibrid belediye otobüsü yapılıyor. Bot projeleri var.
Maalesef süreç böyle işledi. Bakan ve Müsteşarı bu makamı kendine yakın kişileri getirebileceği politik bir mevki olarak görüyorlar. Bakan T Yzaten 3 yıldır bir kere olsun merkezi ziyaret etmedi. Hidrojen teknolojilerine uzak bir kimse. Ancak bu merkezi politik amaçlı olarak nasıl kullanacağını biliyor. Benim arkamdan BTAŞ Genel Müdürünü tayin etti. Onu Ankara’dan uzaklaştırmak istiyordu. Ancak, o gelmedi. Daha geçenlerde yine ETKB Genel Müdür Yardımcılarından birin tayin etti. Ama o da kabul etmedi. Zaten benden sonra orasının idaresi İngiliz ve Yunan’ın eline geçti. S Bey’e bile vermediler. Bakanı da, Bakanın Müsteşar Yardımcısını da çok uyardım. Ama dinlemediler ve ilgilenmediler. Onların niyeti sadece beni görevden almaktı. Çünkü beni daha önceki bakan getirmişti. İşte bu kadar sığ bir düşünce. T Bey’e mektup gönderdim. Mektubun kopyalarını bazı bakanlara da verdim. Ancak değişen bir şey olmadı. Zaten yeni bir Genel Direktör de gelse çok fazla bir şey yapamaz. İp maalesef yabancıların elinde.
Kaysei’de yaptığımız hidrojen içten yanmalı motorlu pick-up’ı İstanbul’daki enerji fuarına getirdik. Daha da geliştirilmesi gerekiyor. Ancak maalesef bir şey yapılmıyor. ME’nun da içinde olduğu bir ekip, 19 kW Hidrojen Yakıt Pili montaj + yazılım + soğutma projesini geliştiriyordu. Bu çok önemli bir proje idi. Ancak benden sonra İngiliz para yok diye onu da iptal etmiş. Ümit ederim ki biraz kör topal de olsa ( benim planladığımdan biraz uzak ) hidrojenli otobüs devam eder. Bildiğiniz gibi otobüs projesinde de İBB de A B ve HB’dan bayağı darbe yemiş, ancak her şeye rağmen projeyi devam ettirmiştik.
Ben, üniversite kökenli olmama rağmen özel sektörde otomotivde uzun yıllar çalıştığım için her projeden bir ürün çıkmasını hedeflemiştim. Maalesef, yüksek maaş alıp, mesaisini tam doldurmayan ve ürün üretmeyen özellikle yabancı personeli biraz sıkıştırmıştım. Bu tabii onların hamisi Birleşmiş Milletlerin pek hoşuna gitmedi. Bakan T Y, ben ülkemin menfaatlerini savunurken beni destekleyeceği yerde gidip benim hakkında y.larla anlaşıyor ve beni görevden aldırıyor. Hala mantığı anlamış değilim.
N V Hocamızla görüşüyoruz. Kendisi bana çalışmalarımda sürekli destek veriyordu. Görevden alınmama çok üzüldü.
Tabii her şey bizimle kaim değil. İnşallah bizim hedeflerimizi aşan bir yerli yönetim gelir de bu süreç gelişerek devam eder.
Nede hayır olduğunu bilemiyoruz. Çok şaşırdık şok olduk ama kısmet böyle. Her şeyin hayırlısı.
Selam ve saygılarımla
Dr. M. H.
İstanbul'a çevre dostu otobüsler yolda
21 Nisan 2009 22:25 - - 6,850 Okunma
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, kısa süre sonra İstanbul'da yakıt olarak hidrojen kullanan toplu ulaşım araçlarının hizmet vermeye başlayacağını söyledi.
Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Antalya'da başladı.
30. oturum öncesi Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ile IPCC Başkanı Dr. Rajendra Pachauri birlikte basın toplantısı düzenledi.
Konuşmacılar Antalya'da gerçekleştirilen oturumun, aralık ayında Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da gerçekleştirilecek ve 2012 yılına yönelik stratejilerin belirleneceği toplantı öncesinde önemini vurguladı. Oturumun, IPCC'nin 5. raporunun hazırlanmasına başlangıç oluşturacağı ifade edildi.
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye'de yüzde 20 olan hidroelektrik kullanımının 4 yıl içinde yüzde 80'lere çıkarılacağını, yenilenebilir enerji kaynakları rüzgar ve güneş üzerine de önemli çalışmalar yapıldığı bilgisini verdi.
Eroğlu, özellikle trafikten kaynaklanan emisyonu azaltmaya çalıştıklarını belirterek, "Bilhassa toplu taşıma araçlarında yenilenebilir enerji kullanılmasına yönelik ciddi çalışmalar var. Kısa süre İstanbul'da hidrojenli araçlar kullanılmaya başlanacak." dedi
2- YARDIIMCISI BİR ÜNİVERSİTEYE ATANDIRILMASI TEŞVİK EDİLEREK
BAŞKA BİR KURUMDA GÖREV ALMASI SAĞLANDI.
ASIL BİRİKİM YERİNDEN DOLAYLI UZAKLAŞTIRILDI
1 YIL SONUNDADA OGÖREVDEN AYYRILDI
3-GEÇİCİ .MRKZ YERLİ-YABAN PERS. TOPTAN DEĞİŞTİ
MRK. BŞK.LIĞINA
YEDEK PARÇA SAN.DEN EMEKLİ BİR OTO MÜHENDİS ATANDI
8. İBB BŞK .NI ,2010 DA PORTEKİZDE ,DÜN.BEL.BŞK. SEÇİM TOPLANTISINDA İSTANBULUN DA DÜNYA ÇAPINDA
HİDROJEN ARAŞT.ÇALIŞMALARI YAPAN MERKEZE SAHİP OLDUĞUNU ANLATTI
9- TÜRKİYE ULAŞ İŞ SENDİKA BŞK. TRANSİST TRANSİST 2011 HALİÇ KONGRE MRK. DE
HİDROJEN ENERJİSİNİN ÜLKE KALKINMASI-ULAŞIM İÇİN ÖNEMİNİ ORTAYA KOYAN- AKSAMALARI MASAYA YATIRAN
SUNUM GERÇEKLEŞTİRDİ.
-FAKAT- 20012 DE BM.HİDROJEN ENERJİ MRK. İLE BERABER DAVET EDİLMEDİ-
10-MRK YENİ BŞK. HİDROJENLİ OTOBÜS -BURSA- VE HAFİF TİCARİ ARAÇ -KAYSERİ
PROJELERİNİ HAYATA GEÇİRMEK İÇİN ÇALIŞMA BAŞLATTI.
GÖREVDEN ALINDI
11. BM BŞK. MERK. ZİYARETE GELDİ .
BŞK.MOON U İBB BŞK. KARŞILADI-
- KURUMA BŞK GÖREVDEN 2 AY ÖNCE ALINMIŞ - YENİ ATAMA YAPILMAMIŞ OLDUĞUNDAN-
Bir ingiliz, bir yunan yönetiminde VEKALETEN YÖNETİLİYOR..
-BENZİN 5 TL- MOTORİN ONA YAKIN DÜN EN PAHALI YAKITINI
ULUSLARARASI PETROL ŞİRKETLERİNDEN
ALMAYA DEVAM.
Bismillahirrahmanirrahim
"Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz."
(ENBİYA SURESİ/47.AYET)
*** 82 YAŞINDAKİ BM. DÜNYA HİDROJEN -TEMİZ ENERJİ BŞK***
PROF. NEJAT VEZİROĞLU,
UZUN YILLAR, HÜKÜMETLER, UĞRAŞILAR SONUNDA
JAPONYA VE ALMANYANIN TÜM İSTEKLERİNE RAĞMEN
ÜLKESİNE OLAN VEFA BORCUNU ÖDEME İSTEĞİYLE
BM.DÜNYA HİDROJEN ENERJİ TEKNOLOJİ MERKEZİNİ -ICHET-
İSTANBULA KAZANDIRMAK ÜZERE GELİR.
4 YIL HECELİ GÜNDÜZLÜ- UĞRAŞIR, İSTANBULDAN -ANKARAYA VE 3 MAYMUNU SERGİLEYEN YETKİLİLER VE ENGELLER
***NEDENSE***
AŞILAMAZ.
PROF.VEZİROĞLU DÖNMEK ZORUNDA KALIR
YRD.SI BİR BAŞKA KURUMA
ÖÜLLENDİRİLEREK REKTÖR ATANIR
YERİNE ATANAN , İDEALİST MÜ. BŞK
HİDROJENLİ OTOBÜS VE TİC ARAÇ
YAPMA AŞAMASINDA GÖREVDEN ALINIR.
YÖNETİM ,YABANCI BŞKLARA BIRAKILIR.
BM PERSONELİ ÜLKELERİNE GÖNDERİLİR
PROJELER İBB NİN HİDROJENLİ OTOBÜS-İDO GEMİLERİ
HF.TİCARİ ARAÇ .VS KALIR .
4 YILDA YAVAŞ YAVAŞ İŞLEVSİZ HALE GETİRİLİR,,
*****************SONUÇ****************
HİDROJEN PROJELERİNİ HAYATA GEÇİRMEK ÜZERE
İBB .STUTGART BLD. İLE
ORTAK ARGE MRK İÇİN
ANLAŞMA İMZALANIR
Bismillahirrahmanirrahim
"Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz."
Dosya türü: PDF/Adobe Acrobat
geçiş projeleri kapsamındakiarazikamulaştırma bedeli, teminat bedelleri ve transit geçiş ücretlerinin tahsili ile......HidrojenEnerjisiTeknolojileriMerkeziyeri ile ilgili DSĐ Genel Müdürlüğü'nce başlatılan....Đşletme ProjesiVermedi. 40. 40...
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Stuttgart Belediyesi Ar-Ge Merkezi kurdu
Aa
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Almanya'nın otomotiv ve makine endüstrisinin kalbi olan Stuttgart Belediyesi ortak Ar-Ge Merkezi kurdu.
Ar-Ge Merkezi’nin kurulması sebebiyle Stuttgart’a giden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş meslektaşı Stuttgart Belediye Başkanı Wolfgang Schuster sözleşme imzaladı.
Törende konuşan Başkan Kadir Topbaş dünyanın artık global bir köy haline geldiğini belirterek, gelinen noktanın artık beraber adım atmayı gerektirdiğini söyledi.
Göreve geldikleri günden bu güne yerel yöneticiler olarak halktan kopuk bir yönetim anlayışı benimsemediklerine vurgu yapan Başkan Topbaş, dış ilişkilerde de ortak payda da buluşmanın dünya insanlarının çıkarına bir durum olduğunu söyledi. Başkan Topbaş şöyle devam etti: “Yerel yönetimlerin refleksi daha hızlıdır. El ele vererek insanlarımızı mutluluğa taşımalıyız. Yerel diplomasi ve işbirliğinin dünyada barışa katkısı yadsınamaz bir gerçek. Biz burada bir milat oluşturuyoruz. Gelecek nesiller bu günü hayırla yad edecektir.”
İmza töreninde konuşan Stuttgart Belediye Başkanı Wolfgang Schuster’da Başkan Topbaş’ın UCLG ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndaki yoğun temposundan zaman ayırarak Stuttgart’a bulunmasından dolayı memnun olduğunu ifade ederek, “Sizin büyük özverinizle bir araya geldik. Bu ortaklığımız gelecek nesiller için temel oluşturacaktır” şeklinde konuştu.
Kurulan Ar-Ge Merkezi’nin gençlere ve bilim adamlarına yeni ufuklar açacağına inancının tam olduğunun altını çizen Wolfgang Schuster şöyle devam etti: “Sizlerle ortaklık yapmak bizim için çok önemli. Sizinde dediğiniz gibi gelecek nesiller attığımız bu adımdan övgüyle söz edeceklerdir. Bizler bu merkezde mutlu insanlara hizmet etmenin gururunu yaşayacağız.”
Kurulan Ar-Ge Merkeziyle alakalı sözleşmeye İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Stuttgart Belediyesi’nin yanı sıraMax Planck Enstitüsü, Frauenhofer enstitüsü, Mercedes,Bosch, Koç Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İntel, Tofaş,Mercedes Türkiye imza attı.
Kurulan Ar-Ge Merkezi,
Almanya ve Türkiye’deki şehirler için
Almanya ve Türkiye'deki şehirler için
* hidrojen yakıtlı araç,*
elektrikli araç, sürdürülebilir ulaşım, yenilenebilir enerji, akıllı kentler ve yaşam birimleri projeler üretecek.
İstanbul ile Stuttgart şehirleri arasında işbirliği her geçen gün daha da gelişiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Almanya'nın otomotiv ve makine endüstrisinin kalbi olan Stuttgart Belediyesi ile birlikte ortak Ar-Ge Merkezi kurdu.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır.
Hidrojen gazı hem en yüksek birim enerjiye sahip olması hem de çevre dostu olması sebebiyle
en önemli temiz enerji kaynağıdır.
Araçlarda petrol yerine yakıt olarak kullanılabilir olması,
evlerde ve fabrikalarda doğalgaz kullanılan tüm alanlarda kolaylıkla kullanılması ve
elektrik enerjisi elde edilebilmesi yönlerinden son derece stratejik öneme sahiptir.
Güneş, rüzgâr ve diğer temiz enerji kaynaklarıyla hidrojen arasında oluşturulacak
melez (hibrit) enerji üretim sistemleri gelecek açısından hayati öneme sahiptir.
Hidrojenin öneminin ve kullanımının artması
fosil yakıtlara olan ihtiyacı aza indirirken
yaşanılabilir ve sürdürülebilir bir dünya oluşumuna katkı sağlayacaktır.
DÜNYA HİDROJEN ENERJİ MRK. BŞK. I.A.H.E.
.Prof.Dr.Nejat VEZİROĞLU ;
ÜLkemizin Ekonomik Bağısızlık Şartı Dediği
BM.Hidrojen Enerji Mrk. İSTANBUL da Kurarak,
TÜRKİYE mizi Dünya Hidrojen Enerjisi alanında
Lider Ülke yapma çalışmalarını 2004-2008 yılları arasında sürdürmüştür.
Tanıtım konularında nacizane katkılarım olmuştur.
Birtakım güçler nedeniyle Merkez Açılamamış , işlevlerini yerine
getirememiştir.. Başkan. ABD ye Dönmüştür.
Bu çalışmada hidrojen enerjisi hakkında genel bilgiler verilmeye çalışılmış,
dünyanın ve Türkiye'nin hidrojen enerjisi potansiyelleri karşılaştırılmaya çalışılmıştır.
Ekonomik büyüme ve toplum refa
ının en önemli göstergesi enerji kullanımıdır.
Ulusların
yaşam standardı tükettikleri enerji ile doğru orantılıdır.
Tüketilen enerji söz konusu olduğunda,
enerjinin elde edilişi de o nispette önem arz etmektedir.
Günümüzde dünyadaki enerjilerin büyük bölümü fosil kaynaklardan sağlanmaktadır.
Fosil kaynakların tükenmeye yüz tuttuğu günümüzde
yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmekten başka çare bulunmamaktadır.
Söz konusu "Yenilenebilir Enerji" olduğunda
geleceğin enerji kaynağı olan
"Hidrojen Enerjisi"
şüphesiz en başta akla gelen enerji kaynağı olacaktır.
İnsanoğlu var olduğu ve güneş dünyayı ısıttığı müddetçe
hidrojen hep var olacak ve hiç bir zaman tükenmeyecektir.
Hidrojenin ana bileşeni su olduğundan
dünyanın her yeri hidrojen deposu veya kaynağı açısından eşit şartlara sahiptir.
Hidrojenin yanması sonucu çıkardığı atığın
çevreye zararı yok sayılabilecek seviyededir ve en önemli atığı su'dur.
Hidrojen bünyesinde yüksek enerji bulundurmasna rağmen,
birincil enerji kaynağı olarak kullanılamamaktadır.
Doğada serbest halde hidrojen bulunmadığından en önemli problem
hidrojen eldesinin hangi yöntemle, nasıl elde edileceğidir.
Günümüzde hidrojenden etkin yararlanılamamasının temel sebebi de budur.
Suyun çeşitli kimyasal süreçlerden geçirilmek sureti ile önce
hidrojenin sonrada hidrojenden enerji elde edilmesi
ekonomik bir takım zorlukları beraberinde getirmektedir.
Gelişen teknoloji ve bilime paralel olarak
hidrojen elde etmek için harcanan enerji gittikçe azalırken,
hidrojenden elde edilen enerjinin hem miktarı hem de verimi artmaktadır.
Gelecekte bu fark daha çok büyüyeceğinden,
hidrojen enerjisi vazgeçilmez bir kaynak olacaktır.
Merkezi İstanbul'da olan
Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin(ICHET)
ve Birleşmiş Milletler Sanayi Kalkınma Örgütü'nün(UNIDO)
hidrojen enerjisi hakkındaki öngörüsü
2074 yılına kadar tamamen bu tür enerjiye geçilmiş olacağı yönündedir
2. Hidrojen Üretim Teknikleri
Hidrojen üretimi temelde kullan
ılan enerjiye göre iki kısma ayrılabilir.
Bunlardan birincisi fosil kaynaklardan elde edilen hidrojendir.
Örneğin fosil kaynaklardan yılda 500- 600x109 m3 hidrojen üretilmektedir.[1]
Diğeri ise yenilenebilir enerji kaynakları ile
melez (hibrit) sistemler kurularak üretilen hidrojendir.
Fosil kaynakların çevreye olan zararları ve
bir gün tükenecek olması düşünüldüğünde
yenilenebilir enerji kaynaklarıyla bütünleşmiş
hidrojen üretim sistemlerinin geliştirilmesine önem verilmelidir.
Güneş
-Hidrojen Sistemleri
Birincil enerji kaynğı olarak güneş enerjisi kullanarak hidrojen elde etmenin birçok yöntemi vardır.
Sorun, güneş enerjisinden en iyi usulle hidrojen üretiminin ne şekilde olması gerektiğidir.
En iyi yöntem en düşük maliyet kullanılarak hidrojen açığa çıkarmaktır.
Hidrojenin güneş enerjisi kullanımı ile üretilmesi, hem çevre, hem de ekonomik yönden
büyük bir üstünlük sağlamaktadır. Güneşten elde edilecek enerjinin maliyeti gelişen
sistemlerle birlikte çok düşük olabilecektir. Ülkemizin güneşlenme haritası da göz önünealındığında bu sistemin verimliliğinin çok fazla olması beklenmektedir.
Fosil yakıtların yakın bir gelecekte tükeneceği gerçeği de göz önüne alındığında, s
on yıllarda çalışmalar güneşhidrojen sistemi üzerinde yoğunlaşmıştır.
Güneş-hidrojen sistemi son derece temiz ve Güvenli bir enerji üretim yoludur.
Bu sistemler ısıl yöntemler ve fotonsal yöntemler olmak üzere ikiye ayrılır.
Gelişmeler daha çok ısıl yöntemler üzerine yoğunlaşmıştır.
Fotonsal yöntemler henüz tam manasıyla gelişme gösterememiş ve
uygulanma olanağına sahip olamamışlardır [2].
Isıl Yöntemler
Isıl işlemde, güneş enerjisi önce ısıya çevrilerek ya bu ısı enerjisinden yararlanılır veya
enerji değişik çevrimler ile mekanik ya da elektrik enerjisine dönüştürülür.
Isıl yöntemler;
Güneş pilleri - elektroliz yöntemi, güneş-buhar güç çevrimi-elektroliz yöntemi, güneşbuhar
güç çevrimi-elektroliz yöntemi
olarak sınıflandırılabilir. Şekil 2’de bu yöntemlerle 1
kW enerjiye sahip hidrojen elde ediliş yöntemleri ve gereksinim duyulan enerjiler gösterilmiştir.
Şekil 2: Güneş pilleri (PV) kullanılarak güneş enerjisinden hidrojen üretim şeması
Şekil 3: Buhar-güç çevrimi kullanarak güneş enerjisinden hidrojen üretimi şeması
3. Depolama
Hidrojen gaz veya sıvı olarak saf halde tanklarda depolanabileceği gibi,
fiziksel olarak nano-tüplerde veya kimyasal olarak hidrür şeklinde depolanabilmektedir.
Hidrojenin yanıcı özelliğinin çok fazla olması sebebiyle depolamada güvenlik çok önem arz etmektedir.
Ayrıca taşıtlarda kullanılması için bu depolamanın yeterince hafif de olması gerekmektedir.
Hidrojenin belki de en önemli özelliği depolanabilirliği.
Günümüzde büyük miktarlarda enerji depolamak için hâlâ uygun bir yöntem bulunamamış olması,
hidrojenin önemini daha da arttırmaktadır.
Bir örnek verilecek olursa,
eğer bugün hidro-elektrik santrallerinden elde edilen enerjinin depolanması mümkün olsaydı,
enerji sorunu büyük ölçüde çözülmüş olurdu.
Bu yaklaşım hidro-elektrik santrallerinin belirli yoğunlukta sürekli çalışmasını esas almakta,
ihtiyaç fazlası enerji ise suyun elektrolizi ile hidrojen üretiminde değerlendirilmekte ve
bu şekilde enerji depolanabilmektedir [3]. Hidrojen depolamada kullanyöntemler şunlardır.
Tanklarda Depolama,
Nano-tüplerde Depolama,
Metal Hidrürlerde Depolama,
Alanatlarda Depolama,
Bor Esaslı Depolama.
4. Hidrojenin Taşınması
Yapılan araştırmalar hidrojen gazı, doğal gaz veya hava gazına benzer olarak borular
aracılıyla her yere kolaylıkla ve güvenli olarak taşınabileceğini göstermektedir.
Doğal gaz için kurulan yer altı boru dağıtım ağının ileride çok az bir değişiklikle hidrojen içinde kullanılması
olanaklıdır. Boru hatları dışında hidrojen, basınçlı gaz olarak veya sıvılaştırarak tüplere konup
tankerlerle taşınabilir.
Çift çeperli yalıtılmış 25 m3 hacmindeki tanklara konulan sıvılaştırmış hidrojen,
karayolu ile
yine benzer şekilde 130 m3 hacminde tanklara konulan sıvı hidrojen ise demiryolu ile taşınabilmektedir.
Yakıtıt Pilleri
Yakıt pili (yakıt hücresi),
enerji üretiminde kullanılan
verimli, sessiz, çevre ile uyumlu ve elektro-kimyasal ilkelerle
yakıt enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren güç üretim elemanıdır.
Şekil 5: Şematik Yakıt Pili
Yakıt pillerinin kullanım amacı şöyle sıralanabilir.
• Yakıt pilleri doğrudan hidrojendeki kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine çevirerek
oluşan saf suyu sadece üretimde kullanılabilecek potansiyel ısıya çevirebilecek bir
yapıya sahiptir,
• Hidrojen destekli yakt pilleri sadece temiz bir teknoloji değil
aynı zamanda geleneksel yakıt teknolojilerinden
2-3 kat daha verimlidir,
• Geleneksel yanma tabanlı bir güç istasyonu
elektrik üretmeyi genel olarak %33-35 verimlilikte sağlarken,
yakıt pili sistemleri elektrik üretim etkinliğini %60'ı aşan bir orana çıkarabilir,
• Geleneksel arabalardaki benzin deposu
normal sürüş koşulları altında aracı hareket ettiren gücü sağlayan kimyasal enerjiyi %20 den daha az
etkin olarak çevirmektedir.
Elektrik motoru kullanan hidrojen yakıt pilli araçların enerji verimliliği çok daha
fazladır ve içten yanmalı benzin deposuna sahip araçlara kıyasla yakıt tüketimi %50
daha düşüktür,
Ek olarak yakıt pilleri daha az hareket eden parçaya sahip olup
sessiz çalışan ve pek çok uygulamaya uygun yapıdadır [4].
6. Dünya'da Hidrojen Enerjisi
Amerika'da yakıt pillerini çeşitli yönleriyle inceleyen 200'den fazla araştırma NASA
tarafından desteklenmiştir. Bugün, Apollo ve Space Shuttle görevlerinde güvenli olarak
elektrik (ve su) sağlamış olmaları nedeniyle, yakıt pilleri uzaydaki rollerini ispatlamış bulunmaktadır.
Bu çalışmalar, 1960'larda, yakıt pillerinin dünyanın enerji problemlerinin
tümüne çözüm olabileceği tahminlerine yol açmış ve 1970'li yıllarda çalışmalara başlanmış,
2000'li yıllarda ülkelerin enerji politikalarında önemli yer tutmaya başlamıştır [5].
Brezilya ve Güney Amerika'da en büyük hidro-güç tesisi
Haipu'da kurularak
elektrolitik hidrojen üretilmektedir.
Japonya'da WE-NET (World Energy Network) projesi ile Tokyo metropoliten bölgesinde
hidrojen kullanmı ile oluşacak azot oksit salımlarındaki (emisyonundaki) azalma
potansiyeli araştırılmaktadır. WE-NET Programı
Japonya'nın Uluslar Arası Ticaret ve Endüstri Bakanlığı’nca desteklenmektedir.
Bu kadar 4 milyar $'lık bir bütçe ayırmıştır.
Gelecekte de Pasifik elektrolizle hidrojen üretmeyi planlamaktadırlar. Ayrıca,
Japonya önümüzdeki 20 yıl içinde
15 milyon hidrojenle çalışan otomobil üretimi için karar almış bulunmaktadır.
Halen Japonya'da Tokyo Electric Company tarafından kurulan
11 MW'lık elektrik santrali Rokko adasının elektrik ve ısı ihtiyacını karşılamakla birlikte
,
kapasiteleri 50 ile 500 MW arasnda değişen yüzlerce yakıt pilli tesis bulunmaktadır.
Sadece Tokyo'da şehrin elektrik ihtiyacının 40.000 kW'lık bölümü
hidrojen enerji sistemlerinden sağlanmaktadır.
Honda araştırma ve geliştirme bölümü doğal gazdan yakıt pilli araçlar için
hidrojen üreten, elde edilen elektriğin ve sıcak suyun yine
üretildiği evde kullanımını sağlayan "Hidrojen Ev Enerji İstasyonu" (HEİ) adlı proje başlatmıştır.
Proje çerçevesinde California'da
deneysel amaçlı kurulan evde çalışmalar hidrojen üretimi,
depolanması ve yakıt olarakkullanılması gerçekleştirilecektir [6].
Almanya'da Münih havaalanında çalışan otomobil ve otobüslerin
hidrojen enerjisi kullanması yönündeki projenin yanı sıra
Neurenburg yakınlarında mini bir hidrojen enerji sisteminin kurulduğu bir
program yürütülmektedir.
Solar-Wasserstoff-Bayern
burada güneş hidrojen tesisi, depolama sistemi ve hidrojen kullanma sistemleri
kurmuştur.
Almanya ayrıca Suudi Arabistan ile ortak yürüttüğü
Hysolar programı ile Suudi Arabistan'ın Riyad yakınında
güneş-hidrojen üretim tesisi kurmayı planlanmaktadır.
Suudi Arabistan hidrojeni ihraç edecektir.
Ayrıca Almanya 1800 km’lik Hidrojen Otoyolu ile önemli şehirleri arasında
hidrojenli taşıtları ile yolculuk yapanlara yakıtlarını doldurabilecekleri
hidrojen pompa istasyonları inşa etmektedir.
İzlanda'da hükümet, üniversiteler, taşıma şirketleri, fabrikalar ve çok uluslu otomobil ve petrol şirketleri
konsorsiyumu oluşturulmuş ve
2030 yılına kadar İzlanda'nın tamamen hidrojen enerjisine geçmesi planlanmıştır.
Dünyanın ilk hidrojen dolum istasyonu Shell tarafından İzlanda'da açılmıştır.
Bunlara ilave olarak İspanya'da INTA solar hidrojen tesisi,
İtalya, Almanya, Norveç'te SAPHYS küçük ölçekli fotovoltaik-hidrojen enerji sistemi ve
Almanya'da PHOEBUS pilot tesisi gibi birçok proje yürütülmektedir [7].
Günümüzde hidrojenle çalışan yüzlerce otomobil, otobüs ve diğer araçlar artık
dünyanın her tarafında insan ve yük taşımaktadır.
Airbus şirketi yakın gelecekte hidrojenle çalışan uçakları işletmeye alacağını duyurmuştur.
Nisan 2004 de Kaliforniya'da “HidrojenOtoyolları” hidrojen dolum istasyonu sayısı
6 yılda 200’e çıkartılmak istenmektedir.
Diğer uluslararası başarılı program Avrupa ve Kanada arasındaki Euro-Quebec'tir.
Bu programda nispeten ucuz olan hidro-güçten üretilerek Kanada'dan Avrupa'ya ithal edilecek
sıvı hidrojenin deniz aşırı taşınımı, depolanması araştırılmaktadır.
7. Türkiye'de Hidrojen Enerjisi
Dünyada bu gelişmeler olurken ,
Ülkemizdeki çalışmalar bazı engellerle karşılaşmıştır
işlevleri kısa ve uzun dönemli eğitim vermek, bilimsel toplantılar düzenlemek,
danışmanlıkhizmetleri sunmak ve benzeri kuruluşlarla işbirliği oluşturmaktır
. Merkezin çalışma konuları arasında
hidrojen enerjisi politikaları,
hidrojen ekonomisi,
enerji ve çevre,
hidrojen üretim teknolojileri,
hidrojen depolamateknikleri,
hidrojen uygulamaları bulunacaktır.
Türkiye, ilk 5 yıllık dönem için arazi, tesis, ilk yatırım ekipmanı ve işletme faaliyetlerini finanse etmek üzere
40 milyon USD hibe etmiştir.
ICHET projesi
Türkiye’nin hidrojen çağına tutarlı biçimde adım atmasını sağlamıştır.
Türkiye’ye fayda ve üretim kazandıracak önemli bir girişimdir [8].
ICHET ilk hidrojen dolum tesisini Eyüp-Feshane arasında açmayı planlamaktadır.
2010 yılı sonuna kadar hizmete girecek olan istasyonda kullanılmak üzere
otobüs ve otomobil siparişi verilmiştir.
ICHET hidrojenli otobüsle topluma ve dünyaya örnek olmayı hedeflemektedir.
ICHET bugüne kadar 5 somut projeyi hayata geçirirken
bunlardan enönemlisi
***Feshane hidrojen dolum tesisidir. ***
Bu tesiste 350 bar basınca kadar hidrojen dolumu yapılabilecektir.
Türkiye, Avrupa'da Norveç, İzlanda ve Almanya'dan sonra hidrojenistasyonu açan
*** ilk ülkelerden biri olacaktır ***[5].
***2010 yılı içerisinde hizmete açılacak bu dolum tesisi***
*** hidrojenle çalışan belediye otobüsü ***
ve otomobillerin yanı sıra
***Haliç'te ve boğazda hidrojenle çalışan gemilere hizmet vermesi planlanmaktadır.
*** IDO hidrojenli gemiler konusundaki çalışmalarını sürdürülmektedir.
Sempozyumun gerçekleştiği bugün 02/12/2011 itibarıyla
Merkezle ilgili bürokratik engellerin kallkmaması ,Prof.Dr. VEZİROĞLU nun
ABD dönmesinden sonra
Hem Mrk Açılamaması -hemde birçok projenin aksamasına neden olmuştur.
Türkiye’de hidrojen yakıtı üretiminde kullanılabilecek olası kaynaklar arasında
hidrolik enerji, güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, deniz-dalga enerjisi, jeotermal enerji bulunmaktadır ve
Türkiye gibi gelişme sürecinde ve teknolojik geçiş
aşamasındaki ülkeler açısından, uzun dönemde fotovoltaik güneş-hidrojen sistemi uygun
görülmektedir. Türkiye’nin hidrojen üretimi açısından bir şansı, uzun bir kıyı şeridi olan
Karadeniz’in tabanında kimyasal biçimde depolanmış hidrojen bulunmasıdır.
Karadeniz’in suyunun %90’ı anaerobiktir ve H2S (hidrojen-sülfür) içermektedir.
8. Sonuç
Bitkiler, su, kömür veya doğalgaz gibi kaynaklardan elde edilen hidrojen, enerji
kaynağından çok bir enerji taşıyıcısı olarak düşünülmektedir. Hidrojen kolayca ve güvenli
olarak her yere taşınabilen, taşınması sırasında az enerji kaybı olan, sanayide, evlerde ve
taşıtlarda kullanılabilen bir yakıttır. Hidrojen enerjisi alanında çeşitli ülkelerin işbirliği sonucu
hidrojenin üretim, dağıtım kullanımı mutlak uygulanmalıdır
İlk hidrojen dolum istasyonu açıldı
Pınar ÇITAK KOYGUN (DHA)
26 Kasım 2012
Türkiye'nin ve İstanbul'un ilk hidrojen dolum istasyonu Eyüp'teki Feshane Otoparkında açıldı. Günlük ortalama 25 araç dolum kapasiteli tesiste otomobil, otobüs gibi kara araçlarına 350 bar basınçta dolum yapılabiliyor.
Açılışa gelenİstanbulBüyükşehir Belediye BaşkanıKadir Topbaş, "Türkiye'de ilk defa bir hidrojen dolum tesisinin Haliç sahilinde ve sadece araçlara değil otomobillere değil, deniz taşıtlarına da dolum yapabilecek bir niltelikte olması açısından dünyada ilkler arasında konuşacağımız bir olguyu burada görmekteyiz. Bir başlangıç. Bir adım atıyoruz. Arkası inşallah gelecek. Gelecek yıllarda bu çok daha yaygın olacak bu. İlk adım. Sudan enerji elde etmek olayını bugün burada konuşuyoruz ve başarılan bir teknolojik gelişmeden bahsediyoruz. Çok basit bir olay değil.Çünkü yıllardan beri bilimadamlarının üzerinde hassasiyetle durduğu, BM'nin ciddi destek verdiği bir çalışma bu" diye konuştu.
İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Haliç kıyısına kurulan Türkiye’nin ilk Hidrojen yakıt dolum istasyonunu tanıttı.
Hyundai’nin ürettiği hidrojen motorlu otomobilin deposunu doldurup test sürüşüne çıkanKadir Topbaş, araçlardan bir tanesinin de makam otomobili olarak İBB’ye verilmesini istedi. Topbaş, beyaz otobüs adı verilen hidrojenli otobüsleri yakın zamanda Haliç hattında hizmete alacaklarını söyledi.
İlk hidrojen dolum istasyonu, Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi’nin katkılarıyla Feshane otoparkının içinde kuruldu. Günde 25 araca hizmet verebilecek kapasitedeki istasyonun tanıtımında, hidrojenle çalışan otomobillerin yanı sıra otobüs ve teknelere de dolum yapılabilecek.
ÇOCUKLAR GİBİ EĞLENDİ
Kadir Topbaş hidrojen dolum istasyonunun tanıtımından sonra, Hyundai tarafından üretilen ve 2015’e kadar 1000 adedinin kamu hizmetlerinde kullanılması düşünülen otomobilin direksiyonuna geçti. Topbaş otomobilin hiç motor sesi olmaksızın çalışmasına şaşırdı. Bir süre aracın çalışıp çalışmadığını anlayamayan, aracın çalıştığını göstergelerden anlayan Topbaş, “1967 yılından beri ehliyetim var. Hiç böyle keyifli araç kullanmamıştım”
Yenilenebilir enerji teknolojilerinin gündelik hayatta kullanımına yönelik Türkiye'nin ilk projesi olan Bozcaada'da hidrojen enerjisi üretimi geçen 7 Ekim 2011 başladı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın desteğiyle, Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) Uluslararası Hidrojen Enerji Teknolojileri Merkezi'nce Bozcaada'da (ICHET) üretime geçen pilot tesiste, ilk aşamada Kaymakamlık veya adadaki 20 evin enerji ihtiyacını karşılayacak üretim yapılabilecek. Türkiye'nin ilk hidrojen adası olan Bozcaada'da enerji üretimi başladı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın desteğiyle "Bozcaada Hidrojen Adası" adıyla projelendirilen tesisin açılışında konuşan UNİDO-ICHET Türkiye Genel Direktörü Dr. Mustafa Hatipoğlu, Türkiye'nin hidrojenle kendi enerjisini üretme yolunda önemli bir çaba içinde olduğunu belirterek, Bozcaada Hidrojen Adası Projesi'nin, bu yönde atılmış önemli bir ilk adım olduğunu vurguladı.
Dr. Hatipoğlu şöyle devam etti: "Hızla azalan fosil enerji kaynakları, ülkelerin enerji bağımsızlığı endişesi ve gittikçe daha tehditkar hale gelen küresel iklim değişikliği, toplumları alternatif temiz enerji kaynakları arayışına yöneltiyor. Bu nedenle temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi ve gittikçe artan oranda hayata geçirilmesi, teşvik edilmesi, artık tüm toplumların hedefi haline gelmiş durumda. Bu projeyle, hidrojenle kendi enerjisini üretme yolunda ülkemizin güzel adalarından Bozcaada'nın doğasıyla da uyumlu bu çabanın, ileride daha geniş uygulamalara dönüşeceğine inanıyorum."
Alternatif enerji kaynakları arasında hidrojen enerjisinin; düşük hacim, yüksek depolama kapasitesi, verimlilik ve çevre dostu niteliğiyle öne çıktığını söyleyen Hatipoğlu, hidrojenin bu nitelikleriyle 21. yüzyılın enerjisi olmaya aday olduğunu vurguladı. Hatipoğlu, hidrojen enerjisinin ev, sanayi, taşıtlarda kolay ve güvenli kullanım imkanının da tercih edilme sebepleri arasında bulunduğunu kaydetti.
Çanakkale Valisi Güngör Azim Tuna, Bozcaada Kaymakamı İbrahim Çenet ve Bozcaada Belediye Başkanı Mustafa Mutay'ın de katıldığı törende daha sonra depolanan hidrojenden elde edilen temiz enerji toplam 55 kW'lık yakıt pili sistemi ve hidrojen jeneratörü ile Bozcaada şebekesine verilmeye başlandı.
UNİDO – ICHET hakkında
Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı'nın bir projesi olan Uluslararası Hidrojen Enerji Teknolojileri Merkezi (ICHET), Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın desteği ile 2004 yılında İstanbul'da kuruldu. UNIDO-ICHET'in misyonu gelişmekte olan ülkelerin hidrojen enerji teknolojilerini benimsemeleri yönünde demonstrasyon, eğitim ve teşvik faaliyetlerinde bulunmaktır. Başlıca aktiviteleri; pilot tesisler ve teknoloji demonstrasyon projelerini gerçekleştirmek, uygulamalı Ar-Ge çalışmaları yürütmek ve hidrojen enerji eğitimleri vermektir.
ICHET'in yürüttüğü projelerden bazıları ise şunlardır: Hidrojenli Otobüs, Hidrojenli Tekne, Hidrojen Dolum İstasyonu, Yeni Delhi Üç Tekerlekli Hidrojenli Yolcu Taşıtı, Kesintisiz Güç Kaynağı Projesi (Avrupa Birliği Projesi), Yakıt Pilli Forklift Filosu (Avrupa Birliği Projesi).
Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü'ne (UNIDO) bağlı Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi tarafından yürütülen Bozcaada Hidrojen Adası projesi kapsamında Bozcaada Kaymakamlığı'nın çatısında şebeke bağlantılı PV sistemi uygulaması.Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü'ne (UNIDO) bağlı Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi tarafından yürütülen Bozcaada Hidrojen Adası projesi kapsamında Bozcaada Kaymakamlığı'nın çatısında şebeke bağlantılı PV sistemi uygulaması.
Proje Sahibi
UNIDO-ICHET / T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
Kurulu Güç:
3 kWp
Yer:
Bozcaada, Çanakkale
Devreye Alma:
ENISOLAR
Devreye Alma Tarihi:
Aralık 2008
Panel:
Energy Solutions (Q-Cells)
Inverter:
SMA SB3000
BOZCAADA HİDROJEN ADASI
Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü'ne (UNIDO) bağlı Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi tarafından yürütülen Bozcaada Hidrojen Adası projesi kapsamında Bozcaada Kaymakamlığı'nın çatısında şebeke bağlantılı PV sistemi uygulaması.Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü'ne (UNIDO) bağlı Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi tarafından yürütülen Bozcaada Hidrojen Adası projesi kapsamında Bozcaada Kaymakamlığı'nın çatısında şebeke bağlantılı PV sistemi uygulaması.
Bozcaada'nın Gazetesi
Ekim 2008-Mart 2009
Yıl: 5 Sayı: 43-44
Temiz Enerji Hidrojen ve Bozcaada
Birleşmiş Milletler'e bağlı UNIDO kuruluşunun, Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (ICHET) tarafından, 2005 yılında planlanmaya başlanan ve çeşitli kurumsal nedenlerle uygulamaya geçilmesi geciken BOZCAADA HİDROJEN ADASI PİLOT PROJESİ, 7 Aralık 2008'de Kaymakamlık Binası çatısına, 14 adet PhotoVoltaik (Güneş Pili) panelin montajı ile başlamış oldu.
3000 W kurulu gücü bulunan güneş pili panellerinin ürettiği enerji, doğrudan Kaymakamlık binasının elektrik sistemine verilmeye başlandı.
Sistem, tümüyle otomatik olarak, güneşten ürettiği doğru akım elektrik enerjisini alternatif akıma çevirerek şebekeye vermektedir. Kaymakamlık binası girişinde bulunan ve dışardan görülebilen ışıklı pano,
o gün güneş pillerinin ürettiği enerjiyi,
sistemin kurulduğu günden itibaren ne kadar enerji üretildiğini,
bu sistem sayesinde çevreyi kirleten ve küresel ısınmaya neden olan CO2 gazından kaç kilogram önlendiğini
göstermektedir.
Projenin 28 aylık bir dönemde tamamlanması planan bu ilk uygulama aşamasında, Güneş Pili grubuna ilave olarak,
Kaymakamlık binası arazisinin güneydoğu köşesine 20 kW kurulu güçte bir rüzgar türbini tesis edilmesi ve şebekeye bağlanması,
Rüzgar türbini kaidesinin yanına, pilot ölçekte Hidrojen üretimi ve depolaması yapacak bir tesisin kurulması,
Hidrojen ile çalışan bir minibüsün Ada'ya kazandırılması,
Bu minibüs kullanılarak, düzenli saatlarde feribot iskelesinden kalkışla, Kaymakamlık'taki güneş ve rüzgardan üretilen elektrikle hidrojen üretimi ve depolaması yapan tesisi tanıtma gezilerinin yaptırılması,
Kaymakamlık veya Belediye binası içinde tesis edilecek bir salonda, Ada halkına ve sezonda Ada'yı ziyaret eden konuklara temiz enerji kaynaklarını tanımalarını sağlayacak deneysel, görsel tanıtım düzeneklerinin kurulması,
Feribot iskelesinde bilet satış gişesi binasına yerleştirilecek bir tanıtım panosunda, tüm konukların bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesini sağlamak üzere, Bozcaada'nın temiz enerji çalışmalarındaki konumu anlatılacak. Ada'da bu kapsamda gezilip, görülebilecek yerler belirtilecek ve broşür almaları sağlanacaktır.
Kurulan tesisler ve halka açık bilgilendirme olanakları itibarı ile Türkiye'de ilk ve tek uygulama olan bu uygulamalar, Ada'mızın hem temiz enerji alanında hem de turistik alanda yeni bir cazibe merkezi olmasını sağlayacaktır.
Proje bütçeleri, Birleşmiş Milletler ve T.C.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından kabul görmüş ve tahsis edilmiştir. Hidojen üretim tesisinin kurulmasını takiben bürokratik bir açılış yapılması da planlanmaktadır.
Yukarıda bahsedilen süreçlerin başarı ile tamamlanmasını takiben, Bozcaada'nın gelecekte sadece temiz enerjiler kullanan bir ada olmasını sağlamak üzere daha büyük ölçekte tesisler planlanacaktır. Bu projelerin uygulanmaya başlanması ile Birleşmiş Milletler tarafından bütün dünya üzerinde tanımlanmaya çalışılan 51 temiz adadan biri Bozcaada olacaktır.
Projenin Bozcaada'mıza kazandırılması konusunda çaba harcayan ve uygulama konusunda her türlü kolaylığı gösteren tüm bürokrasimize, Kaymakamımız Sayın İbrahim Çenet'e teşekkür ederiz.
Kemal Kerem Tunçer
Makina Yük. Mühendisi
UNIDO - ICHET Bozcaada Proje Sorumlusu
Bozcaada Kaymakamlık 10 Şubat'ta Halk Eğitim Çok Amaçlı Salonunda ada halka için ''Bozcaada Hidrojen Adası Pilot Projesi'' hakkında bir bilgilendirme toplantısı düzenledi.
Bozcaada Kaymakamı İbrahim Çenet açılış konuşmasında dünyada kullandığımız Fosil Yakıt Kaynaklarının geride bıraktığımız 130 yıl içinde yarısının tüketildiği ve artan enerji talebine parelel olarak gelecek 30 yılda özellikle Petrol rezervlerinin biteceğinin belirti. Kaymakam Çenet yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarına özellikle gelişmekte olan bir ülke olarak şiddetle ihtiyaç duyduğumuzu vurgulamıştır.
Arjantin Devletinin ,Topraklarından Bir bölgeye
Prof.Dr.T.Nejat VEZİROĞLU
İsmini vermesi
5 Mayıs 2005 Saat 13:48
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu'nun İsmi Arjantin'de Bir Bölgeye Verildi….
Dünya Hidrojen Enerjisi Derneği ve ICHET (Uluslar arası Hidrojen Enerjisi Araştırma Merkezi) Başkanı Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu'nun ismi, Hidrojen Enerjisi'ne katkılarından dolayı Arjantin'de bir bölgeye verildi. Geçtiğimiz günlerde, rüzgardan hidrojen enerjisi üretimi ile ilgili bir projeyi başlatmak üzere Arjantin'e giden Veziroğlu, burada büyük bir sürprizle karşılaştı. Ülkemizin yetiştirdiği en büyük bilim adamlarından birinin ismi, kendi ülkesinden binlerce kilometre uzakta bir başka ülkede ölümsüzleştirilmişti.
SUDAN HİDROJEN ÜRETİMİ VE ENERJİ SEKTÖRÜNDE HİDROJEN *
Doç.Dr.Z.Sema BAYKARA YTÜ,Kim.Müh.Böl.,İstanbul
ÖZET
Hidrojen ekonomisine, hatta uygarlığına geçiş özleminin temelinde çevresel açıdan tamamen temiz enerji tür ve sistemlerine dönülmesi bulunmakta, 1997’de başlayan Kyoto Protokolu süreci bu yönde somut bir adım oluşturmaktadır. Hidrojenin güneş enerjisi uygulanarak sudan üretilmesi bu amaca en uygun seçenek olarak gözükmekte, aynı zamanda kullanıcılara bağımsızlık getirmektedir.
Bu çalışmada enerji gereksinimi güneş enerjisiyle sağlanan sudan hidrojen üretimi yöntemleri ele alınmakta; ayrıca hidrojen üretim, iletim, depolama ve kullanım (taşıt, cihaz, bina) alanlarında geliştirilmekte olan teknolojilerde emniyet, verim, çevresel faktörler ve maliyet açısından bu günkü durum ve yakın vadede ulaşılması planlanan hedefler; bu konularda öncü durumdaki devletlerde hazırlanan yasal mevzuat ve standartlar, benimsenen politikalar ve oluşturulan insiyatifler kısaca gözden geçirilmektedir.
GİRİŞ
Zaman içinde sıvı ve gaz yakıtların arzında meydana gelecek açıkların kömürden elde edilecek sentetik yakıtlarla kapatılması ve nihai olarak bu kaynakların nükleer (fizyon ve füzyon) enerji ve yenilenebilir enerjiyle(sugücü, güneş, rüzgar) üretilecek elektrikle ikamesi öngörülmektedir. Oysa, kurulu düzendeki uygulamaların çoğu elektrikle değil yakıtla çalışmaktadır. Bu kapsamda,sudanelde edilebilen ve çevreyi en az kirleten bir yakıt olarak hidrojen ağırlık kazanmıştır.
Hidrojen ve elektrik birbirine kolaylıkla dönüştürülebilir enerji türleri olduğundan hidrojen, tüm sektörleri doğrudan ya da dolaylı etkileyebilmesi, toplumsal gelişme ve refah düzeyini belirleyici oluşu açısından çok kritik bir konumdadır.
En gelişmiş ülkelerin yanısıra birçok ülkelerde hidrojen ekonomisine geçiş doğrultusunda politikalar belirlenmekte, ulusal plan ve programlar hazırlanmakta, ilgili teknolojilerin geliştirilmesi ve uyarlanması için geniş kapsamlı ve yoğun araştırmalar yapılmakta, yasal mevzuat ve standartlar hazırlanmaktadır.
Hidrojen, geleneksel olarak hidrokarbonlardan ve sudan üretilmektedir(1). Hidrokarbon bileşiklerinin üretime katkısı %95 dolaylarında olup bu üretim süreçlerinden karbon dioksit de çıkmakta ve atmosferde sera etkisi yaratmaktadır.Hidrokarbonların tükenebilir oluşu ileride hidrojenin daha ziyade sudan üretilmesini ve üretim teknolojilerinin bu yönde geliştirilmesini gerektirmektedir.Üretim yöntemleri, yaygın bir şekilde kullanılmakta olan ticari yöntemler ve diğer yöntemler olmak üzere iki grupta toplanabilir (Tablo 2(a)).
(*)I. Ulusal Hidrojen Kongresi, 16 Temmuz2002, Ankara
Tablo1:Birincil kaynaklar ve hidrojen talebi
Birincil Kaynaklar :
Petrol
Doğal Gaz (NG)
Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (LPG)
Kömür
Yenilenebilir Kaynaklar (su gücü, güneş, rüzgar vb.)
Nükleer Yakıtlar
Hidrojen
Hammadde Olarak Talep :
Petrol Arıtımı
Kimyasal Endüstri (amonyak, metanol, yağ vb.)
Sentetik Yakıt Üretimi
Metalurji
Enerji Kaynagı Olarak Talep :
Ulaşım Sektörü (uzay, hava, kara, deniz)
Merkezi Enerji Santralları (elektrik, ısı)
Tablo 2(a):Hidrojen üretim yöntemleri
Ticari Yöntemler
Hidrokarbonların Buharla Katalitik Bozunumu
Hidrokarbonların Basınç Altında Kısmi Oksitlenmesi
Kömürün Gazlaştırılması
Suyun Elektrolizi
Diğer Yöntemler
Hidrokarbon Kaynaklı Yöntemler :
Şehir gazı üretimi
Hidrokarbonların buhar ve oksijenle oksitlenmesi
Hidrokarbonların ve doğalgazın ısıl dekompozisyonu
Metanın içten patlamalı motorlarda oksitlenmesi
Suyun Kimyasal Dekompozisyonu :
Termokimyasal Dönüşümler
Fotokimyasal Dönüşümler
H2S Dekompozisyonu
Biyokütleden üretim
Enerji krizinden bu yana, ileriye dönük olarak hidrojenin yeryüzünde ve uzayda yenilenebilir enerjiyle üretilmesine yönelik tasarım, malzeme ve uygulama çalışmaları geniş ölçekte ve muhtelif aşamalarda sürmektedir. Gelişmiş ülkeler aralarında işbirliği yaparak bu sektöre uzanan çok geniş kapsamlı ve uzun vadeli ortak projeler yapmaktadırlar(2).
SUDAN HİDROJEN ÜRETİMİ
Ticari anlamdasudanhidrojen üretimi geleneksel yöntemlerle üretilen elektrik (hidroelektrik, termik veya nükleer santrallarda) kullanılarak suyun elektrolizi sonucu gerçekleşir.
Hidrojenin “temiz” yöntemlerle üretilmesi, elektriğin yenilenebilir enerji kaynakları (hidrogüç, güneş, rüzgargibi) ile elde edilmesine bağlıdır.
Suyun güneş enerjisi ile ayrıştırılması sonucu hidrojen üretimi başlıca iki grupta toplanabilir: termokimyasal süreçler ve fotokimyasal süreçler.Burada gruplama güneş enerjisinin kullanılış biçimi ile ilgilidir.
Termokimyasal Süreçler:
Güneş ısıl enerjisi kullanılarak suyun yüksek sıcaklıkta tekaşamada veyabirden fazla aşamada ayrıştırılması ile hidrojen elde edilebilir(3).Bu süreçlerde çalışma sıcaklığı 1000-2500 K dolaylarında olup, güneş ışınlarının optik sistemlerle yoğunlaştırılıp odaklanmasını gerektirmektedir.Toplam verim farklı tasarımlar için farklı değerler alabilmekle birlikte ticari elektroliz veriminden daha düşük düzeydedir.
Fotokimyasal Süreçler:
Güneş foton enerjisi kullanılarak sudan hidrojen üretimi amacıyla fotovoltaik pillerle elektrik üretimi ve elektroliz, yarı iletken elektrodlu fotoelektrokimyasal piller, fotobiyolojik sistemler ve fotobozunum sistemleri gibi süreçlergeliştirilmektedir(4).Bu sistemler için de verim düzeyi (şimdilik % 16) ticari elektrolize nazaran daha azdır.
HİDROJEN ÜRETİM MALİYETİ
Çeşitli optik düzeneklerle yoğunlaştırılan yüksek sıcaklıktaki güneş radyasyonuyla doğrudan veya dolaylı olarak hidrokarbon kökenli maddelerden (özellikle kömür) ve sudan veya fotovoltaik düzeneklerle üretilen elektrik ve elektrolizle sudan üretilen hidrojen şimdilik ticari yöntemlerle kömürden üretilen hidrojene kıyasla yaklaşık 3-15 kat, ticari elektrolizle sudan üretilen hidrojene kıyasla da 1-4 kat maliyet taşımaktadır (Tablo 2(b)). Zaman içinde kömür rezervlerinin azalması ve güneş teknolojilerinde görülen gelişmeler ve ucuzlama bu maliyetleri ister istemez değiştirecektir. Ayrıca hidrokarbon kökenli ticari hidrojen maliyetinin benzinden daha az olduğu bilinmektedir.
Tablo 2(b):Güneş enerjisinin kullanıldığı muhtelif proseslerle üretilen hidrojen maliyeti(3)
İncelenen Proses Türleri
Maliyet
(maliyet)j
Maliyet
(maliyet)k
a) Suyun Güneşle1Elektrolizi
b) Suyun Güneşle2Elektrolizi
c) Suyun Güneşle3Elektrolizi
d) Suyun Güneşle4Termolizi
e) Suyun Melez Termoliz ve Elektrolizi (a+d)
f) Kömürün Güneşle5Gazlaştırılması6
g) Kömürün Melez Gazlaştırılması (f+6)
h) Güneşle5Termokimyasal Çevrim7
i) Güneşle5Melez Termokimyasal Çevrim8
j) Ticari Elektroliz
k) Ticari Kömür Gazlaştırma6
1.1
3.9
2.6
3.3
2.2
0.8
0.7
1.9
1.6
1.0
0.3
4.4
15.2
10.1
12.5
8.6
2.9
2.6
7.3
6.2
3.8
1.0
1. Güneş proses ısısıyla (parabolik odaklayıcı) elektrik üretimi
2. Güneş pilleri ile elektrik üretimi
3. Güneş proses ısısıyla (güneş kulesi) elektrik üretimi
4. Güneş proses ısısı (parabolik odaklayıcı) üretimi
5. Güneş proses ısısı (güneş kulesi) üretimi
6. Koppers-Totzek kömür gazlaştırma yöntemi
7. GA Termokimyasal çevrimi
8. Mark 11 Termokimyasal çevrimi
Kabuller : % 15 sabit giderler
$ 10/ton kömür fiyatı
Buradaki maliyet yılda 150-350 GJ üretim kapasitesindeki tesisler için hesaplanmıştır. Yılda 3000 saatlik güneşle operasyon kabul edilirse, bu kapasite saatte 3,9-9,1Nm3hidrojen üretimi anlamına gelmektedir. Oysa, hidrojen kullanımı arttıkça daha büyük çapta üretim gerekecek, saatte 500 Nm3veya daha fazla üretim söz konusu olacaktır. Ayrıca, yenilenebilir enerji türlerinin kullanıldığı hidrojen üretimi teknolojileri olgunlaştırılırken, mevcut dağıtım şebekesinden yararlanmak üzere metanol, doğal gaz ve diğer hidrokarbonlardan hidrojen üretimi gündemdedir. Yenilenebilir enerji kaynaklı (güneş, rüzgar, sugücü) elektrik kullanılarak gerçekleşen elektrolizle sudan üretilen hidrojen maliyetine kıyasla hidrokarbon kökenli hidrojen üretimi maliyeti oranları Tablo 2 (c) de sunulmaktadır.
Bor kökenli hidrojen üretim maliyetinin elektroliz maliyetine oranı ise diğer süreçlerinkinin çok üzerindedir.
Hidrojen basınç altında gaz olarak veya 20K sıcaklıkta sıvı olarak büyük hacimlerde depolanabilir.Sıvılaştırarak depolamanın maliyeti diğerinin on katı civarındadır.Hidrojen düşük basınçlı gaz depolarında, yüksek basınçlı çelik tanklarda ve düşük sıcaklık tekniğinin uygulandığı depolarda biriktirilir.Sıvı hidrojen, hacmi 1000m3veya daha fazla olan özel yalıtımlı geniş tanklar içinde büyük ölçekte depolanabilir.
Hidrojen bir enerji taşıyıcı olarak kullanıldığında doğacak büyük ölçekte depolama gereksinimi yer altında gözenekli rezervuarlar (su rezervleri gibi) içinde karşılanabilir (Tablo 3(a)).
Tablo 3(a) :Hidrojen için depolama seçenekleri
Yerüstünde Depolama
Basınçlı Gaz ve Düşük Sıcaklıkta Sıvı (özel tanklar içinde)
Boru Hatları
Metal Hidrürler, Metal nanoyapılar
Karbon nanoyapılar, Cam Mikrokürecikler
Yeraltında Depolama
Gözenekli Rezervuarlar (su, doğalgaz, petrol yatakları)
Mağaralar (tuz yatakları, eski madenler vb)
Bazı depolama sistemleri için enerji ve maliyet Tablo 3(b) de verilmektedir.
Hidrojen aynı zamanda metalhidrürler(5), nano yapılı karbon(5), grafit(5)ve metaller(6)ve cam mikrokürecikler(7)içinde depolanabilir (Tablo 4).
Depolama sistemlerinde hidrojen kapasitesinin ağırlık açısından %6.5 H2, hacim açısından 62 kg H2/m3olarak hedeflenmesi ABD Enerji Bakanlığı tarafından öngörülmektedir. Depolamayla ilgili standartlar literatürdemevcuttur(8).
Tablo 3(b):Bazı hidrojen depolama sistemleri için enerji gereksinimi(7)ve maliyet verileri
Depolama Yöntemi
Enerji Gereksinimi (MJ/kg) (GJ/m3)
Maliyet (kW.saat/kg)
Sıvı Hidrojen (20 K)
120
8
33.33
Gaz Hidrojen (15000 kN/m2)
1.5
2
0.42
Hidrürler (ortalama)
2.0
3
0.55
Mikrokürecikler (50kgH2/m3)
5.3
3.5
1.47
Basınçlı depolar içinde hidrojen depolama maliyeti ($/m3) gazı yeraltındaki doğal mağaralarda depolama maliyetinin 30 katıdır.Bazıkaynaklarda(9)bildirilen mali verilere göre bu fark 50 kata varmaktadır.Yeraltı depolaması yüksek saflıkta hidrojen için uygun olmayabilir.
Hidrojenin mevcut yöntemlerle sıvılaştırılması ısıl değerinin %30’una eşdeğer bir enerji gerektirmektedir.Ayrıca depolama, iletim ve kullanım sırasında meydana gelen “buharlaşma kaçakları” mevcut yanma enerjisinin %40 kadarının kaybına yol açmaktadır.Buharlaşan hidrojenin yeniden sıvı faza dönüştürülmesi için çalışmalaryapılmaktadır(10).
Tablo 4 :Hidrojenin metal, karbon ve grafit içinde depolanması
Malzeme
Hidrojen Kapasitesi (%, ağırlık olarak)
Sıcaklık (K)
Basınç (M Pa)
Mg (% (5)
2
573
0.1
Ca (% 5)(5)
2
1073
0.1
Nanoyapılı karbon(5)(SWNT)
1
300
10.0
Nanoyapılı grafit(5)
7.4
600
Nanoyapılı Mg-Ni-RE(6)(=La, Nd)
5.0-5.5
373
3.0
HİDROJENİN İLETİMİ
Hidrojen gazı, 1600 kN/m2basınç altında, hacmi 7.5 m3’e varan çelik gaz silindirler içinde veya 700-5100 m3hacmindeki yüksek basınçlı gaz tankerleriyle ticari olarak taşınmaktadır.Gaz hidrojenin büyük ölçekteki sevkiyatı için 5000 kN/m2basınçta çalıştırılan mevcut doğal gaz hatlarının kullanılması damümkündür(10,15).
Sıvı hidrojen iletimi, içinde sıcaklığın 20 K düzeyinde tutulduğu düşük sıcaklık teknolojisi normlarına göre yalıtılmış özel tanker vagonlarla demir yolu ilegerçekleştirilmektedir(12). İletim için standartlarmevcuttur(13). Deniz yoluyla büyük ölçekte sıvı hidrojen iletimi üzerinde de çalışmalaryapılmaktadır(14). Karmaşık teknoloji gereksinimine rağmen hidrojenin sıvı fazda iletiminin en ekonomik taşıma yöntemi olduğunainanılmaktadır(10,15).
GÜVENLİK AÇISINDAN HİDROJEN
Hidrojen zehirli bir gaz değildir.Kullanımındaki tehlike oksijen ve havayla karıştığında ileri derecede tutuşabilir olmasından kaynaklanmaktadır.Ayrıca, renksiz ve kokusuz oluşu ve çok soluk bir alevle yanması dolayısıyla varlığı kolayca farkedilemez.Hidrojenin ve diğer bazı yakıtların güvenlikle ilgili özellikleri Tablo 5(a)’da verilmektedir.
Hidrojen-hava karışımlarının patlama ve tutuşma sınırları benzinin ve metanın hava karışımlarına nazaran daha geniştir.Hidrojenin moleküler ağırlığı, yoğunluğu (havanın 1/14 misli, metanın 2/3 misli) ve viskozitesi çok düşüktür.En küçük molekül olması nedeniyle depo ve boru malzemeleri içine rahatlıkla sızarak metalleri kırılganlaştırır; kolaylıkla kaçak yapabilir.
Bu özelliği dolayısıyla, hidrojen kaçağı tutuştuğu takdirde yukarıya doğru yükselen dar bir alev oluşturur, dolayısıyla çevreye verebileceği zarar diğer gaz ve sıvı yakıtlara kıyasla çok daha azdır.
Büyük ölçekte hidrojenin kullanıldığı açık hava amonyak tesislerinde yangın olayları seyrek olup genellikle talimatlara yeterince uyulmamasından kaynaklanmaktadır.Petrokimya endüstrisinde yangınların yarıdan fazlası belli ekipman elemanlarından (contalar, boru flanşları, vana aksamı, eşanjörler, atık ısı kazanları gibi) gaz sızması sonucu çıkmaktadır.Sıvı hidrojen uzun süredir roket yakıtı olarak kullanıldığından güvenlikle ilgili deneyim ve bilgi birikimi oluşmuştur.
Tablo 5(a) :Hidrojen ve bazı yakıtların güvenlikle ilgili özellikleri(16)
Özellik
Hidrojen
Metan
Metanol
Benzin
Jet Yakıtı (JP-Y)
Kaynama sıcaklığı (K)
20.3
112
338
---
---
Buharlaşma ısısı (MJ/kg)
0.45
0.51
1.1
---
---
Özgül ağırlık (kaynama)
1.03
1.38
---
---
---
Özgül ağırlık
0.07
0.55
---
---
---
Difüzyon katsayısı (cm2/s)
0.63
0.2
---
0.08
---
Havayla tutuşma sınırı (% hacim)
4.1-74
5.3-15
6.0-37
1.5-7.6
0.8-5.6
Havayla patlama sınırı (% hacim)
18-59
6.3-14
---
---
---
Ateşleme sıcaklığı (K)
850
807
700
530
522
Ateşleme enerjisi (MJ)
20
300
---
250
---
Alev sıcaklığı (K)
2400
2190
---
---
---
Alev hızı (m/s)
2.75
0.37
0.41
<0.3
---
Söndürme mesafesi (cm)
0.06
0.23
---
>0.25
---
Alev yayınırlığı
0.10
1.00
---
---
---
Yanma ısısı (MJ/kg)
120
50
20
44
43
Yanma ısısı (GJ/m3)
8.5
21
16
31
34
Sıvı hidrojenin depolama sıcaklığı çok düşüktür (Tablo 5(b)).İyi yalıtılmamış kaplarda sıvı hidrojenle temasedenhava sıvılaşır ve hidrojene karışarak yangın tehlikesi oluşturur.Sıvı hidrojen döküldüğünde çevresindeki hava atmosferle denge halinde sıvılaşır, yaklaşık %50 oranında hidrojen-oksijen karışımı oluşur ve bir yangına veya patlamaya neden olabilir.Viskozitesi çok düşük olduğundan hidrojen defolu tanklardan yüksek hızla sızabilir.Bu yüzden sıvı hidrojen, çift cidarı arasındaki hava boşaltılıp yerine perlit doldurularak yalıtılmış Devar tipi sağlam kaplarda depolanır.Uzun süre depolanan hidrojen “buharlaşma kayıpları” ile eksilebilir.Buharlaşma kayıpları, ısı veren “orto-para” dönüşüm reaksiyonu, tanka ısı aktarımı ve çalkalanma dolayısıyla veya tanktan hidrojen boşaltma sırasındaoluşabilir(10). Hacmi 103m3mertebesindeki hareketsiz depolardan günde %0.03-0.05, hacmi 102-10 m3düzeyindeki demiryolu ve karayolu tanklarından günde %0.3-0.5 hacmi 1 m3dolayında olan hareket halindeki depolardan günde %1-2 buharlaşma kaybı olduğu saptanmıştır(15).
Teknolojideki gelişmelerle bu sorunların yakında çözümlenmesi beklenmektedir.
Tablo 5(b):Sıvı durumdaki hidrojen ve doğalgazın bazı özellikleri(11)
Özellik
Sıvı Hidrojen
Sıvı Doğalgaz
Ergime noktası (K)
Kaynama noktası (K)
Kritik sıcaklık (K)
Kritik basınç (kN/m2)
Sıvı özgül ağırlığı
Yoğunluk (kg/m3)
Viskozite (Ns/m2)
13.95
20.45
33.15
13.1
0.70
71.0
18.2 x 10-6
90.75
111.85
190.35
46.4
0.47
42.4
140 x 10-5
ENERJİ SEKTÖRÜNDE HİDROJEN
Hidrojenin doğal gaz dağıtım şebekesinde enerji taşıyıcı; merkezi güç ve proses ısısı üretimi ve mekan ısıtmada ve muhtelif taşıtlarda yakıt olarak kullanımı gündemdedir.Ayrıca, konvansiyonel ve nükleer elektrik santrallerindeki atıl kapasite suyun elektrolizi (Tablo 6) ile hidrojene dönüştürülerek depolanıp, gerektiğinde gaz şebekesine veya tekrar elektriğe dönüştürülerek elektrik şebekesine verilebilir (Şekil 2).Alkalin, proton değişim membranlı (PEM) ve yüksek sıcaklığa dayanıklı katı oksit tip elektroliz cihazı teknolojileri geliştirilmiş bulunmaktadır.
Tablo6 :Elektroliz hücrelerinin bazı özellikleri(17)
Teknoloji
Voltaj (V)
Verim (%)
Akım Yoğunluğu (mA/cm2)
Basınç
(105N/m2)
Tank Tipi(17a)
Electrolyser Corp.
1978-Öncesi
1983-Sonrası
General Electric
1985-Sonrası
PEM Tipi(17b)
2.04
1.08
1.7
71
83
88
90
135
190
1080
1000
1.03
1.03
30-60
7.0
Enerji Taşıyıcı Olarak Hidrojen
Hidrojenin doğal gaz hatlarına, karışımın enerji içeriğini belli bir düzeyin altına düşürmeyecek bir yüzde ile (% 10 gibi), katılması veya hidrojen için benzer bir dağıtım şebekesi döşenmesi uygun görülmektedir.Basınç düzeyi 5170 kN/m2olan mevcut doğal gaz hatlarının enerji kapasitesi değişmeksizin sırfhidrojen iletimindekullanılabilmesi için kompresörde 3-8 kat gaz işlenmesi ve kompresör gücünün 5.5 kat artması gerekmektedir(11).
Dağıtım şebekesinde meydana gelebilecek hidrojen kaçağı hacmi doğal gaz kaçağının üç mislikadarolmakla birlikte kaçaktan kaynaklanan enerji kaybı her iki gaz için hemen hemen eşit miktardadır.Kullanılmakta olan eski boru hatlarında yaklaşık 1760-7000 m3/km dolayında doğal gaz kaçağı olduğu tahmin edilmektedir.Plastik borulardaki kaçaklar daha düşük düzeydedir.
Elektrik ve Isı Üretiminde Hidrojen
Hidrojen, yan ürün olarak üretildiği endüstriyel tesislerde ve “hava gazı” ismiyle bilinen gaz karışımı olarak zaten uzun süredir mevcut yakma teknolojileriyle proses ısısı üretiminde kullanılmaktadır.Elektrik ve ısı üretiminde kullanılmak üzere muhtelif kapasitelerde yakıt pilleri de geliştirilmektedir (Tablo 7).
Tablo7:Yakıt pilleri(18)
Yakıt Pili Tipi
Elektrolit Malzeme
Çalışma Sıcaklığı (K)
Alkalin
Potasyum hidroksit
320-360
Proton değişim membranı
Polimerlik
320-400
Fosforik asit
Ortofosforik asit
460-480
Erimiş karbonat
Lityum/potasyum karbonat karışımı
900-920
Katı oksit
Stabilize zirkonyum oksit
1170-1270
Biyolojik
Sodyum klorür
Çevre sıcaklığı
Doğrudan metanol
Sülfürik asit veya polimer
320-390
Mekan ısıtma amacıyla sözü geçen teknolojilerin yanı sıra hidrojenin metal tarafından soğurulması sırasında çevreye ısı veren metal hidrürlerin kullanıldığı çevrimler de uygulanabilir.
Gaz şebekesinden (<10 Mwe) hidroelektrik kapasite elektrolize hidrojene dönüştürülerek gerektiğinde kullanılmak üzere depolanabilir.
ULAŞIMDA HİDROJEN
Yanma sonucu çoğu yakıtlarda ortaya çıkan zararlı atıklara hidrojende rastlanmamaktadır.Buna karşın düşük yoğunluğu nedeniyle hidrojen taşıtlarda diğer yakıtlardan daha geniş depolama hacmi gerektirmektedir.
Tablo8 :Ulaşım sektöründe yakıt ikame olasılıkları
Alt Sektörler
Kullanılan Yakıt
İkame Potansiyeli
Demiryolları
Dizel
Elektrik, Sıvı H2
Karayolları
Otomobil
Ağır Taşıtlar
Benzin
Dizel
Sentetik Yakıtlar, H2
Elektrik, Sıvı H2, Hidrürler
Havayolları
Jet Yakıtı
Sentetik Yakıtlar, Sıvı H2
Denizyolları
Dizel
Sentetik Yakıtlar, Sıvı H2, Hidrürler
Ulaşımda yakıt ikame olasılıkları Tablo 8’de, muhtelif yakıtların depolamaya ilişkin bazı özellikleri Tablo 9’da verilmektedir.
Yüzyılımızda daha ziyade roket yakıtı olarak kullanılmakta olan hidrojen çeşitli motor tasarımları ile uyumlu oluşu dolayısıyla uçaklarda da kullanılmayabaşlanmıştır(19).Yakıtın uçaklarda sıvı olarak taşınması uygun görülmektedir.Hidrojenin enerji içeriği hidrokarbon yakıtlara nazaran 2.8 kat fazla olduğundan taşınan yakıt azalmaktadır.Böylelikle jet yakıtlı bir uçağa kıyasla, kalkış ağırlığı % 25 eksilmekte ve yük taşıma mesafesi % 30-35 artmakta; kalkış daha gürültüsüz gerçekleşmektedir.
Demiryolları
Çoğu ülkelerdeki dizel-elektrik sistemli demiryolu teknolojisi hidrojen ikamesi için çok uygundur.Hidrojenin motora sıvı fazında ve alçak basınçta verilmesi öngörülmektedir.Dönüştürülmüş dizel lokomotifinin yakacağı hidrojen vakum yalıtımlı ayrı bir tanker vagon içinde 20 K sıcaklıkta sıvı fazdadepolanabilir(20). Böyle bir trenin hidrojen taşıma kapasitesinin her 1000 mil için yaklaşık 6.4 TJ olduğukabuledilerek dolum tesisleri planlanabilir.
Tablo10 :Sentetik yakıtların ulaşımda kullanım verimi(21)
Sentetik Yakıt
Kaynak
Üretimden Yakmaya Kadar Net Verim
(%)
Benzin
Kömür
12
Metan
Kömür
12
Metanol
Kömür
10
Hidrojen (Metal Hidrür)
Kömür
12
Sıvı Hidrojen
Kömür
12
Sıvı Hidrojen
Su
Nükleer Elektrik
5
Karayolu Taşıtları
Hidrojen yakıtlı alternatif sistemlerin mevcut sistemlere kıyasla taşıt ağırlığını arttırmaması ve motor gücünü düşürmemesi hedeflenmektedir.Karayolu taşıtlarında hidrojen kullanımı motor, yakıt depolama ve yakıt aktarım sistemi tasarımlarında değişiklikler gerektirmektedir.
Yakıt depolama sisteminden örnek verilecek olursa dizel otomobillerde dizel yakıtının kendi ağırlığı tüm depolama sistemi ağırlığının % 91’ini oluştururken, metal hidrür depolama sistemi içindeki hidrojen ağırlık oranı % 5 kadardır.Buna karşın hidrojenin ısıl değeri benzinin 2.67 katı, metanolün 5.7 katıdır (Tablo 5 ve Tablo 9).Bu yakıtları karşılaştırırken üretim aşamasından motorda yakmayakadar(yakma dahil) geçen tüm sürecin net verimini (Tablo 10) göz önüne almak yararlı olacaktır.
Dolum İstasyonları
Uzun vadede hidrojen, dolum istasyonlarına hidrojen dağıtım şebekesinden, o zaman benimsenecek teknolojiyle (büyük olasılıkla boru hatlarıyla) verilebilir.
Kısa vadede, hidrojenin dolum istasyonlarında, suyun elektrolizi ve hidrokarbonların dönüşümü yoluyla üretilmesi, kullanıcıya gaz veya sıvı fazda sunulması mümkündür(480 km lik bir yolculuk için depo dolum maliyetinin $ 16 dolayında olması beklenmektedir(22)).
ÇEVRESEL AÇIDAN HİDROJEN
Halen kullanılmakta olan yakıtların çoğunda yanma sonucu ortaya çıkan karbon oksitleri, kükürt dioksit, partiküller ve koku hidrojende yoktur. Oluşabilecek NOxmiktarı daha azdır. Yanma ürünü olan su buharının yol açabileceği sera etkisi yeryüzünde yalnızca 3-4 gün içinde kaybolur. Bu süre CO2için 10000 kat daha uzundur.
Uçak yakıtı olarak(19), hidrojen zayıf karışımla yandığından az NOxoluşmakta, yanma ürünü olarak çıkan su buharı yüksek uçuş irtifalarında sera etkisine neden olmakla birlikte stratosferde kalma süresi 6 ay ile 1 yıl arasında değişmektedir. Hidrokarbon kökenli uçak yakıtlarının yanma ürünü olan CO2100 yıldan fazla kalarak sera etkisini her irtifada sürdürebilmektedir.
Hidrojen, çevresel açıdan da kritik önem taşımaktadır.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Günümüzde hidrojen teknolojileri komponent ve malzemeleri ticari olarak mevcuttur ve büyük bir hızla gelişmekte ve ucuzlamaktadır. Bundan sonraki çalışmaların daha ziyade, maliyet azaltma ve verim artırma açısından yeni tasarım ve malzeme alanlarına ve uzaydaki uygulamalara yönelik olarak gelişmesi beklenmektedir.
Hidrojenin yenilenebilir enerji kaynaklarıyla (su gücü, güneş, rüzgar) elde edilen elektriğin elektrolizde kullanılması ile sudan üretilmesi ve yakıt pilinde yakılması verim, çevre ve bağımsızlık açısından ideal seçenek olarak belirmektedir. Bu yöntemin ucuzlayıp yaygınlaşması yakın gelecekte talep artışına bağlı olarak gerçekleşecektir.
Gerektiğinde hidrojen ekonomisine geçiş, alt yapısı hazır durumdaki ülkeler, yani enerji kaynağı ne olursa olsun, dağıtımı elektrik ve gaz şebekeleriyle yapanlar için çok daha kolay olacaktır. ABD, Kanada, Japonya ve Batı Avrupa Ülkelerinin çoğu bu aşamaya varmış bulunmaktadır. İleride Avrupa Birliği enerji kullanım sistemine uyum sağlamak açısından da hidrojenle ilgili teknolojiler Türkiye için kritik önem taşımaktadır. İleride Türkiye’nin bu konuda geri kalmaması, hidrojenden güvenli bir enerji taşıyıcı ve yakıt olarak layıkıyla yararlanabilmesi için:
- Özerk bir Hidrojen Araştırma Enstitüsü’nün vakit kaybetmeden kurulması ve faaliyete geçmesi, (bu konuda oluşturulmuş olan UNIDO işbirliği potansiyelinin gerçekleştirilebilmesi için Türkiye’den beklenen yatırım payı kamu ve özel sektör kuruluşlarının ortak mali katkılarıyla sağlanabilir. Enstitü’nün hidrojenle ilgili konularda araştırma-geliştirme, danışmanlık, mevzuat ve teknoloji aktarımı, eğitim vb. gibi faaliyetlerde bulunması beklenebilir).
- Çevreyle ilgili uluslararası protokollara dahil olunması, hidrojenle ilgili ulusal politika ve sivil insiyatifler oluşturulması,
- - Elektrik ve gaz şebekelerinin geliştirilmesi,
- Muhtelif sektörlerde yenilenen teknolojinin hidrojen uyumlu olarak seçilmesi,
- Ulaşımda hidrojenin yakıt olarak kullanımı için alt yapı hazırlanması (pilot projeler, demonstrasyon taşıtları, dolum istasyonları gibi),
- Hidrojen uyumlu malzeme komponent ve teknoloji geliştirilmesi ve teknoloji transferi için mevzuat değişikliği ve teşviklerin getirilmesi,
- Hidrojenle ilgili çok hassas güvenlik sistemlerinin geliştirilmesi,
- Hidrojenle ilgili teknolojilerin verimini arttırmak ve maliyetini azaltmak amacıyla araştırmaların yaptırılması; bu çalışmaları yapan ve yaptıran kuruluşlara mali destek sağlanması,
- Hidrojenle ilgili araştırma-geliştirme yapan özel sektöre teşvikler uygulanması,
- Hidrojenin üretimi, depolanması, iletimi ve kullanımı ile ilgili güvenlik mevzuatı ve standartlarının, ayrıca hukuki mevzuatın uluslar arası eşdeğerleriyle uyumlu biçimde oluşturularak yürürlüğe konması,
- Hidrojenle ilgili tüm süreç, ekipman ve tesisat için test ve belgelendirme standartlarının uluslararası eşdeğerleriyle uyumlu olarak geliştirilmesi ve uygulanması,
- Hidrojenle uyumlu malzemelerin ve bunların amaca uygunluğunun tesbiti için inceleme (tahribatsız muayene gibi) yöntemlerin uluslar arası standartlara uygun olarak geliştirilmesi ve uygulamaya konması,
- Hidrojen konusunda çalışmak üzere ve hidrojenle ilgili kazalara müdahale etmek üzere personel yetiştirilmesi,
- Hidrojenle ilgili temel konuların okullardaki ders müfredatına eklenmesi,
- Halkın medya yoluyla hidrojen konusunda bilinçlendirilmesi,
- Doğal gaz fazlasının hidrojene dönüştürülerek kullanılması, gibi bazı öneriler hemen akla gelmektedir. Önerilen çalışmalar ister istemez yeni iş sahaları ve mesleklerin gelişmesine yol açarak ekonomiye de canlılık kazandıracak, katma değeri yüksek ürünlerin üretimini sağlayacaktır.
Bu çalışmalar için gerekli finansmanın bir kısmının, somut proje teklifleri verilerek Avrupa Birliği Fonlarından veya diğer uluslararası fonlardan sağlanması ve projelerin bilimsel araştırma merkezleri, üniversiteler ve endüstri işbirliği ile gerçekleştirilmesi mümkün olabilir.
Ayrıca, çevreyle ilgili uluslararası protokollara dahil olunması başka ülkelerin zararlı teknoloji ve atıklarının Türkiye’ye ithalini önlemek açısından çok önemlidir.
KAYNAKLAR
1. COx, K.E. ve Williamson Jr., K.D. (Ed), “Hydrogen”, CRC Press Inc. Florida, (1979).
2. Veziroğlu T.N., “Dünya Hidrojen Sistemi ve Türkiye’nin Anahtar Rolü” Temiz Enerji Enstitüsü Raporu, Miami Üniversitesi, Coral Gables, Miami,ABD.
3. Baykara S.Z. ve Bilgen E., “Solar Hidrogen Production From Water and Coal : an Engineering and Economic Assessment”, 14. Dünya Enerji Konferansı (14thWEC), 17-22 Eylül 1989, Montreal, Kanada.
4. Bolton J.R., “Solar Photoproduction of Hydrogen”, IEA Teknik Raporu, IEA/H2/TR-96, 1996.
5. Aihara K., “On the Developmant of Hydrogen Absorbing Materials in WE-NET Project of Japan”, 14. Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansı, 9-13 Haziran 2002, Montreal, Kanada.
6. Tanaka K., Yin J. Ve Tanaka N., “Hydrogen Storage Properties of Nanostructured Mg-Ni-RE (=La, Nd) Alloys Produced by Melt-Spinning”, 14. Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansı, 9-13 Haziran 2002, Montreal, Kanada.
7. Duret B, ve Saudin A., 1Microspheres for on-Board Hydrogen Storage”, Int. J. Hydrogen Energy, 19 (9), 757, 1994.
8. Hodge, M.T., vça, National Bureau of Standards, (US) Misc. Publ. M191, 1948.
9. Penner, S.S., ve Icerman, L., “Non Nuclear Energy Technologies”, Addison Wesley, 1975.
10. Sherif, S. vça, “Liquid Hydrogen: Potential, Problems and a Research Program”, Int. J. Hydrogen Energy, 22(7), 683, 1997.
11. Gregory D.P., “A Hydrogen Energy System”, Institute of Gas Technology, USA, 1972.
12. Anonim, Chemical Engineer, 68(18), 66, 1961.
13. “Occupational Safety and Healtlı Act of 1970, PL 91-596 (12-29-70) in U.S. Statues at Large”, 91st Congress Second Session, Vol 84, US Government Printing Office, Washington, D.C., Part 2, pp. 1590-1620, 1971.
14. Anonim, Engineering Advancement Association of Japan, “Development of Liquid Hydrogen Tanker”, NEDO-WE-NET-9452, 1995.
15. Balthasar, W. ve Rijnsoever, J.M., “Hydrogen is Safe”, CEC Synposium: Hydrogen as an Energy Vector, 12 Şubat, 1980, Brussels.
16. Dickson, E.M., “The Hydrogen Economy”, Stanford Research Inst., Menlo Park, California, Şubat 1976.
17. (a) Le Roy, R.L. ve Stuart, A.K., “Present and Future Costs of Hydrogen Production by Unipolar Water Electrolysis”, Proceedings, Vol. 78-4, P. 117, The Electrochemical Society Inc., Princeton, 1978.
17. (b) Hashimoto A., Hashizaki K. Ve Shimizu K., “Development of PEM water electrolysis type hydrogen production system for WE-NET”, 14. Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansı, 9-13 Haziran 2002, Montreal, Kanada.
18. Cameron, D.S., “World Development of Fuel Cells” Int. J. Hydrogen Energy, 15(9), 669, 1990.
19. Pohl, H.W. vça, “Hydrogen in Future Aviation”, Int. J. Hydrogen Energy, 22(10/11), 1061, 1997.
20. Anonim, “Canadian Railway Energy Conservation and Alternate Fuels”, Canadian Institute of Guiden Ground Transport, Queens University, Kingston, Rapor No. 78-13.
21. Pangborn, J. vça, “Alternative Fuels for Alternative Transportation – A Feasibility Study”, US Environmental Protection Agency, 1974.
22. Schoenung, S.M.,”A Comparison of Hydrogen Vehicle and Refueling Infrastructure Alternatives: An Analysis Developed of the International Energy Agency”, 14. Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansı, 9-13 Haziran 2002 Montréal, Canada.
1- Prof.Dr.T.Nejat VEZİROĞLU
Ayfer VEZİROĞLU
2-Prof.Dr. Engin TÜRE
Prof.Dr.Sadık KULİYEV Zorlu
Enver YÜCEL Bahçeşehir Ün
Prof.Dr.Oktay ALINAK
Prof.Dr.Ömer ŞAHİN
3-Prof.Dr.Veysel EROĞLU
4-DoçDr.Ali ATA
5-Muzaffer AVCI
6-Haşim BAYRAM
Recep KONUK Panko birlik
7-Mehmet EROĞLU
8-Mevlüt BAYRAK TOFED 9-Abdurrahim BARIN 10 -Sakarya Ün. Sakarya Üniversitesi Hidrojen Arabası (SAHIMO) 11-Isparta S.D.Ü.Prof.Dr.Nuri ÖZEK 12-Boğaziçi Üniversitesi hidrojen aracı takım kaptanı Mustafa Karacan
Metanol yakıt hücresi. Yakıt hücresinin kendisi, resmin merkezindeki katmanlı kübik yapıdır.
Alışıla gelmiş elektrik üretim sistemleri yakıtın icindeki enerjiyi elektrige donusturmek icin ilk olarak yanma reaksiyonunu kullanır. Yanma reaksiyonunun verimli bir sekilde gerceklesmesi icin yakitin ve oksitleyicinin (oksijen) tam olarak karismasi gerekir. Bundan sonra elektrik enerjisi ...Devamını Gör
GİRİŞ
Enerji,
insanoğlunun dünyadaki birincil ve ikincil ihtiyaçlarını karşılamada
gereksinim duyduğu en önemli olgudur. Bu gereksinim günümüze kadar
farklı kaynaklardan karşılanmıştır. Son yüz-yüz elli yılı dikkate
aldığımızda ise; kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil kökenli yakıtlar
bu ihtiyaçta temel kaynak rolünü üstlenmişlerdir.
Dünyadaki
enerji ihtiyacı; nüfus artışı, sanayileşme ve yeni ihtiyaç portföyü ile
hızla artmaktadır. Buna karşın günümüz dünyasının temel enerji kaynağı
olan fosil yakıtlarda artış olamamakta, yani kaynakların ihtiyacı
karşılayamadığı bir noktaya doğru gidilmektedir[1]. Bütün bu nedenler,
yeni enerji kaynakları gereksinimini doğurmaktadır. Yani alternatif
enerjiler arayışı, kaçınılmaz hale gelmektedir.
Alternatif
enerji kaynaklarına geçişteki en önemli neden fosil yakıtların sınırlı
olması yanında, ekolojik çevreye verdikleri telafisi güç zararlardır.
Fosil yakıtların kullanımı ile birlikte yerkürenin ortalama sıcaklığı
500 bin yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır[1]. Bu ise son yıllarda
yoğun hava kirliliği, sel, fırtına ve doğal afetlerin artışında etkili
olmakta, yükselen yerküre ortalama sıcaklığı ile beraber buzullarda
erimeler oluşmaktadır. Yani çevresel faktörler de alternatif yakıtlar
gündeme taşımaktadır.
Alternatif
enerji kaynakları uzun süredir bilim adamlarının gündeminde yer
almaktadır. Özellikle çevreye zararı en az, yenilenebilir ve düşük
maliyetli olması alternatif bir enerji kaynağının taşıması gereken
belli başlı niteliklerdir. Bu anlamda bugüne kadar; güneş, rüzgar,
hidrolik, hidrojen, biokütle, jeotermal ve okyanus termal enerjisi vb.
gibi alternatif enerjilere yönelmiştir. Elbette ki bu kaynakların
tamamı şartlar çerçevesinde önem taşımaktadır. Yani; verimlilik, düşük
maliyet, amaca uygunluk gibi kriterleri optimize eden çözüm, bu
şartları oluşturur. Bu anlamda hidrojen enerjisi; yani hidrojen
kaynaklı enerjide bu alternatiflerden birisini oluşturmaktadır.
Ulaşımın
baş aktörü, taşıtlarda kullanılan enerji de bugüne değin hemen hemen
tamamen fosil yakıtlardan karşılanmıştır. Yani taşıtlarda da alternatif yakıt zorunluluğu doğmaktadır. Bu amaçla taşıtlarda elektrik, güneş,
hidrojen enerjisi kullanımına yönelik araştırma çalışmalar tüm dünyada
sürdürülmektedir. Yapılan çalışmalarda hibrid taşıtlar, bu yeni
teknolojilerin adapte edilmesi sürecinde bir aracı rolü üstlenebilir
görünmektedir. Bu amaçla tüm dünyada büyük otomotiv firmaları yoğun
AR-GE, prototip üretim ve hatta seri üretim amaçlı perspektifler ortaya
koymaktadırlar. Bu çalışma ve projeler arasında hidrojen de önemli bir
yer tutmaktadır. Bundaki en önemli neden ise bir enerji kaynağı olarak
hidrojenin sınırsız ve temiz olmasıdır. Yerkürenin 3/4′ünü oluşturan
suda ve birçok gezegende bulunan hidrojenin, oksijenle yakılması sonucu
su oluşur. Bu hidrojene temiz bir yakıt olma, sudan elektroliz metodu
ile ayrıştırılabilmesi ise tersinir olma niteliği kazandırır.
Hidrojenin
yakıt olarak kullanımı düşüncesi 19. yüzyılın başına kadar uzanır.
Fakat bu düşünce, 1974 yılında ABD Florida’da Miami Üniversitesi Temiz
Enerji Enstitüsü tarafından düzenlenen “Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji
Konferansı” (THEME) ile bilimsel platforma taşınmıştır. Sonrasında ise
“Uluslararası Hidrojen Birliği” (IHEA) kurulmuştur. Bu birliğin
kurulmasının ardından, bazı ülkeler de ulusal hidrojen örgütlerini
oluşturmuşlar; böylelikle hidrojen üzerine yapılan çalışmalar destek
bularak hız kazanmıştır. İstanbul’da Uluslararası Hidrojen Enerjisi
Teknolojileri Merkezi’nin (ICHET) kurulmasına ilişkin anlaşma, Türkiye
Cumhuriyeti hükümeti ile Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü
(UNIDO) arasında, Ekim 2003 tarihinde imzalanmıştır[2]. Günümüze kadar
özellikle uzay araçlarındaki motorlarda yakıt olarak kullanılan
hidrojen, bugün aynı niteliğini diğer ulaşım araçlarına da taşıma
yolundadır. Bu amaçla özellikle otomotiv sektörünün önde gelen
kuruluşlarınca, hidrojenin araçlarda yakıt olarak kullanımı konusunda
araştırma ve geliştirmeler sürdürülmektedir. Bu çerçevede geleneksel
(içten yanmalı) motorlar/taşıtlar ve daha da ötesinde modern (yakıt
pilli) motorlar/taşıtlar üzerinde
yoğun
bir biçimde çalışılmaktadır. Yani çalışmaların geleneksel ayağı;
hidrojenin içten yanmalı motorlarda tıpkı benzin, dizel yakıtı, LPG,
CNG ya da kerosen gibi yakılmasıdır. Modern ayağını ise; direkt güç
üretim sistemi olan yakıt pili (yakıt hücresi) oluşturmaktadır. Bu yeni
güç üretim sisteminde klasik sistemdeki yakıt kimyasal-ısı-mekanik
enerji dönüşüm süreci yerini, yakıt kimyasal-elektrik-mekanik enerji
almaktadır. Bu çalışmada direkt hidrojenin kullanıldığı yakıt pilli motor teknolojisi konu edilmiştir. Fosil yakıtların kullanıldığı yakıt
pili sistemi de dizayn edilebilmektedir. Fakat taşıt uygulamalarında
(metanol hariç) dizayn güçlükleri nedeni ile pek tercih edilmemektedir.
Hidrojenden enerji dönüşümü çalışmaları; hidrojenin elde edilmesi
(üretilmesi) ve depolanması üzerine yapılan çalışmalarla bağlantılı
yürütülmektedir.
HİDROJEN
Hidrojenin Genel Özellikleri
Doğadaki en hafif element olan hidrojen, 1766 yılında İngiliz bilim adamı Sir Cavendish tarafından keşfedilmiştir.
Renksiz,
kokusuz, tatsız ve saydam bir yapı sergileyen hidrojen periyodik
tabloda “H” sembolü ile ifade edilir. Atom ağırlığı 1,00797 kg/kmol ve
atom sayısı 1 olan elementtir. Hafif olması nedeniyle (0 °C ve atmosfer şartlarında 1 litre
hidrojen 0,0898 gr kütlededir.) yeryüzünde serbest halde çok az
bulunur. Hidrojen sıvılaştırılması oldukça güç olan bir elementtir.
Yaklaşık olarak 20 K sıcaklık ve 2 bar basınçta sıvı faza geçer [4].
Oldukça iyi bir ısıl iletkendir. (Hidrojenin genel özellikleri- Tablo 1)
Yakıt Olarak Hidrojen
Özellikle
içten yanmalı motorlar için büyük önem taşıyan yakıtların bazı
özelliklere sahip olması istenir. Bu özellikler idealize edilecek
olursa şöyle sıralanabilir:
Birimi
Molekül Ağırlığı
2.016
Kg/Kmol
Yoğunluğu
0.0838
Kg/m3
Üst Isıl Değer (Kütlesel)
141.9
MJ/Kg
Üst Isıl Değer (Hacimsel)
11.89
Mj/m3
Alt Isıl Değer (Kütlesel)
119.9
MJ/Kg
Alt Isıl Değer (Hacimsel)
10.05
Mj/m3
Kaynama Sıcaklığı
20.3
K
Sıvı Yoğunluğu
70.8
Kg/m3
Kritik Noktadaki Sıcaklık
32.94
K
Kritik Noktadaki Basınç
12.84
Bar
Kritik Noktadaki Yoğunluk
31.40
Kg/m3
Kendiliğinden Tutuşma Sıcaklığı
858
K
Havada Tutuşma Limitleri
4-75
% Hacimsel
Havadaki Stokiometrik Karışım
29.53
% Hacimsel
Havadaki Alev Sıcaklığı
2318
K
Difüzyon Katsayısı
0,61
Cm2/s
Özgül Isısı
14.89
KJ/Kg.K
Kolaylıkla ve güvenli olarak her yere taşınabilmeli
Her yerde (sanayide, evlerde, taşıtlarda) kullanılabilmeli, depolanabilmeli
Birim kütle başına yüksek ısıl değerde, temiz, güvenli, hafif olmak
Isı, elektrik ve mekanik enerjiye kolaylıkla dönüşebilmeli
Yüksek verimle enerji üretilebilmeli ve ekonomik olmalı
İdeal
şartlarda yukarıdaki özellikler istenir. Gerçekte bu özelliklerin
tamamına sahip bir yakıt yoktur. Fakat denilebilir ki hidrojen bu
kategoriye en uygun olan yakıttır.
Hidrojen
çok hafif bir gaz olması nedeniyle herhangi bir olağanüstü durumda
ortamdan uzaklaşır ve tehlike riskini azaltır. Uygun şartlar
sağlandığında sıvı ve gaz fazında depolanabileceği gibi tankerler ve
boru hatlarıyla da sevk edilebilecek bir yakıttır. (Hidrojen ve diğer
yakıtlarla karşılaştırılması-Tablo 2.)
Hidrojenin kimyasal yapısı itibariyle karbon ve kükürt içermemesi, zararlı atıklar olarak bilinen CO CO2 ve SO2 oluşumunu da önler. Yalnızca havada yer alan azot nedeniyle NOx oluşumu söz konusu olmaktadır.
Geniş
bir aralıkta tutuşabilir olması, geniş bir aralıkta düzgün olarak
yanmasını sağlar. (HFK 0,15-4,35 değerlerine çıkmaktadır.) Hidrojende
NOx oluşumunu minimum düzeye indirebilmek için fakir karışımda bir
yanma sağlanabilir. Hidrojenin yüksek bir alev hızına sahip olması,
ideale yakın bir yanma sağlayarak ısıl verimi arttırır. Düşük alev
parlaklığı ile yanıyor olması, radyasyon yolu ile gerçekleşen ısı
transferini de azaltacaktır.
Hidrojenin en yüksek yanma sıcaklığı olan 2318°C’ye, % 29 hacimsel hidrojen/hava karışım oranında ulaşılır.
Şayet oksitleyici olarak hava yerine oksijen kullanılırsa bu değer, 3000 °C’ye çıkar ki; bu sıcaklık değeri bugünkü yakıtlarda da yaklaşık bu seviyededir[5].
Hidrojenin
kendiliğinden tutuşma sıcaklığı yüksektir. Buna karşın, hidrojen-hava
karışımlarının tutuşturulabilmesi için gerekli enerji miktarı diğer
yakıtlara oranla oldukça düşüktür. Kütlesel olarak bakıldığında ısıl
değerce rakipsiz denilebilecek hidrojen, hacimsel olarak oldukça düşük
ısıl değerdedir.
HİDROJENİN ÜRETİLMESİ
Hidrojen
doğada saf halde bulunmaz. Bu nedenle çeşitli bileşiklerden
ayrıştırılması gerekir. Bu anlamda temel olarak hidrojenin; mevcut
fosil yakıtlardan, biokütleden ve elektroliz yöntemiyle sudan üretimi
üzerinde çalışılmaktadır. Günümüzde en çok kullanılan yöntem, hafif
karbonların özel olarak da doğal gazın reformasyonu yöntemidir[6].
Ancak bir fosil yakıt olan doğal gazın tükenecek olması nedeniyle
alternatif bir yönteme ihtiyaç duyulmaktadır.
Günümüzde
tek potansiyeli olan yöntem elektroliz olarak öngörülmektedir. Enerji
olarak elektrik bağımlısı olan elektroliz yöntemiyle hidrojen
üretiminin, günümüzde maliyetli de olsa yeni ve yenilenebilir enerji
kaynaklarının gelişmesiyle, öneminin artması beklenmektedir. Hidrojen
sayesinde, mevcut santrallerde ya da yeni ve yenilenebilir enerji
kaynaklarıyla üretilecek fazla enerji depo edilebilecektir. Böylece
depolanması daha zor ve verimsiz olan elektrik enerjisi, elektroliz
yoluyla hidrojen biçiminde depo edilebilecektir. İstenildiği yer ve
zamanda bu enerji, farklı enerji üretim metotları ile (yakıt pilleri,
içten yanmalı motorlar, gaz türbinleri, buhar türbinleri vb.) tekrar
açığa çıkarılabilecektir.
HİDROJENİN DEPOLANMASI
Hidrojenin
üretilmesini takiben depolanması gerekir. Genel olarak hidrojenin
kullanıldığı her yerde depolanmasına ihtiyaç vardır. Taşıtlarda
hidrojenin kullanılması durumundaysa depolama daha fazla önem
kazanmaktadır. Bu bakımdan üretilen hidrojen iki ayrı grupta
depolanması şeklinde incelenebilir. Birincisi merkezi bir jeneratör,
güneş-hidrojen enerji sistemi, rüzgar-hidrojen enerji sistemi, hidrolik
- hidrojen enerji sistemi vb. gibi merkezi olarak üretilen hidrojenin
depolanması; ikincisiyse ısınma, pişirme ya da taşıtlardaki kullanım
amaçlı depolanmasıdır.
Merkezi olarak depolamada boşaltılmış doğal gaz yatakları, mağaralar ve büyük depolama tankları kullanılmaktadır.
İkinci
tip dediğimiz ve daha çokta taşıtlar için tasarlanan depolama
şekilleridir ki yaygın olarak 3 yöntem üzerinde yoğunlaşılmaktadır.
Bunlar; gaz hidrojen, sıvı (karyojenik) hidrojen ve metal hidritler
şeklinde depolamadır.
HİDROJENİN TAŞITLARDA KULLANIMI
Hidrojen yakıtlı motorlar güç üretim yöntemi bakımından 2 kategoriye ayrılabilir.
Hidrojen Yakıtlı İçten Yanmalı Motorlar
Hidrojen,
aynen klasik içten yanmalı motorlarda kullanılan; benzin, dizel yakıtı,
LPG, doğalgaz ve kerosen gibi içten yanmalı motorlarda yakıt olarak
kullanılabilmektedir. Yakıt içerisindeki kimyasal bağ enerjisi yanma
sonrası ısıya ve buradan da mekanik enerjiye dönüştürülmektedir.
Hidrojenin
kendiliğinden tutuşma sıcaklığının yüksek oluşu (1 Atm basınçta
847-867K) ve oktan sayısının yüksekliği hidrojenin dizel motorlardan
çok, karbüratörlü otto motorlarda daha uygun bir yakıt olacağını
göstermektedir[7].
Hidrojen
yakıtlı motorlarda, fosil yakıtlarda görülen buhar tıkacı, soğuk
yüzeylerde yoğuşma, yeterince buharlaşamama, zayıf karışım gibi
sorunlar yoktur.
Yüksek
alev hızına, geniş alev cephesine ve yüksek detenasyon sıcaklığına
sahip olup, kontrolsüz yanmaya karşı dayanıklıdır. Sahip olduğu bu
yüksek alev hızı, otto motorlarda ideale yakın bir yanma ve ısıl
verimde artışlar sağlar. Ayrıca düşük alev parlaklığı ile yanıyor
olması radyasyon yoluyla gerçekleşen ısı transferi miktarını da
azaltmaktadır. Hidrojen yakıtlı motorun ısıl verimi benzin
motorununkine oldukça yakındır. Hatta sıkıştırma oranının arttırılması
ve fakir karışım sağlanmasıyla ısıl verim % 25′lik bir artış
sağlanabildiği tespit edilmiştir[7]. Hidrojen-hava karışımını
ateşlemek için gerekli enerji miktarı da diğer yakıtlara oranla çok
düşüktür ve bu da tutuşma garantisini sağlayarak özellikle benzinli
motorlarda bir avantaj oluşturmaktadır. Yanma sonunda fosil yakıtlarda
söz konusu olan CO, CO2, CnHm, NOx vb.
zehirli ve zararlı atıklardan yalnızca NOx ‘in oluştuğu hidrojenli
motorlarda bu emisyonun miktarı da karışım oranının ayarlanmasıyla
azaltabilmektedir. Hidrojenin yanması sonucu partikül madde
oluşmadığından bujiler de kirlenmez. Dolayısıyla hidrojen yakıtlı içten
yanmalı motorlarda yalnızca NOx ve su oluşmaktadır. Bu da, günümüz
fosil yakıtlarının önemli bir dezavantajı olan O3 (ozon)
tabakası, ekolojik dengeye zararlı emisyon salınımının yok denecek
kadar az olmasını sağlayarak, çevreye uyumluluğunu da göstermektedir.
Genellikle NOx hava fazlalık katsayısı ve karışım yerel sıcaklığına
bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden zengin (?<0,9) ve fakir
(? >1,7) karışımlarda NOx oluşumu önemli ölçüde azalacaktır.
Hidrojenin
içten yanmalı motorlarda kullanılmasıyla birlikte bir takım problemler
de oluşmaktadır. Bunlardan en önemlileri; geri tutuşma ve erken
ateşlemedir[8]. Yanma odasına gönderilen hava-yakıt karışımının
silindire girmeden önce tutuşması sonucu, motor emme manifoldu içinde
geriye doğru alev tutuşması meydana gelmektedir. Bu ise emme sisteminde
yer alan elemanları tahrip etmekte ve bu da emniyet sorunları
doğurmaktadır. Motorun yüksek yükte çalışması durumunda; yanma
odasındaki sıcak noktalar karışımın erken ateşlenmesine sebep olur[8].
Hidrojenin düşük tutuşma enerjisine sahip olması erken ateşlemeye yol
açabilmektedir. Buna; yanma odasındaki sıcak noktalar, supap
bindirmesinde sıcak egzoz gazları, motor yağından gelen sıcak
partiküller yol açabilmektedir. Bunun önlenebilmesi için yanma odasını
sıcaklığının düşürülmesi yoluna gidilir ki bu amaçla; karışımın bir
miktar fakirleştirilmesi, egzoz gazları resirkülasyonu (EGR), sıvı
hidrojen kullanımı (düşük sıcaklıkta olması nedeniyle) gibi çeşitli
yöntemlere başvurulmaktadır. Ancak erken ateşlemeyi önlemeyi öngören bu
tedbirler; verimde ve motorun düzenli çalışmasında bir takım
olumsuzlukları da beraberinde getirecektir.
Hidrojen Yakıt Pilli Motorlar
Yakıt pili ve tarihçesi
Yakıt
pili (yakıt hücresi), enerji üretiminde kullanılan verimli, sessiz,
çevre ile uyumlu ve elektrokimyasal prensipte yakıt enerjisini elektrik
enerjisine dönüştüren güç üretim elemanıdır. (Yakıt pili – Şekil 1)
İlk
yakıt hücresi 1839 yılında Sir William Grove tarafından tasarlanmıştır
[5]. Grove önce seyreltik sülfürik asit çözeltisine daldırılmış iki
platin elektrottan oluşmuş bir sistemde hidrojen ve oksijen üretmeyi
başarmıştır. Yaptığı çalışmalarla suyun elektrolizinin ters reaksiyonu
sonucunda sabit akım ve gücün üretildiğini fark eden Grove, böylece
tesadüfi olarak büyük bir buluş gerçekleştirmiştir. Sonraki yıllarda
ise önceki çalışmasında kullandığı sistemin bir dizisini seri
bağlayarak daha fazla elektrik akımı üretmeyi başarmıştır.
Friedrich
Wilhelm Ostwald, yakıt pili içindeki her elemanın yakıt pilinin
çalışmasındaki görevini ve etkisini araştırmıştır. William W Jacques,
eriyik elektrolitli yakıt pillerinin temelini atmıştır. Kömürün elektro
kimyasal enerjisinden doğrudan elektrik üretmeyi başarmıştır. 1900
yılında Emil Baur, bir diğer bilim adamı Nerst’in başlattığı kati oksit
elektrolitle çalışan bir yakıt hücresi projesinin başarıya ulaşmasını
sağlamıştır. Bu konudaki en önemli çalışma Thomas Bacon tarafından
alkalin yakıt pilleri üzerinde yapılan çalışmalardır. Bu çalışmanın
önemini anlayan Pratt ve Whitney şirketi bu projeye lisans vererek,
NASA ‘da kullanılmasını sağlamıştır. 1950′li yıllarda uzay çalışmaları
yarısıyla yakıt pillerine ilgi artmıştır. 1958 ‘de ise NASA,
Hidrojen-oksijen pilini uzay çalışmalarında kullanmaya başlamıştır[9].
Petrol krizi sonrasında ise hidrojen ve hidrojenli yakıt pilleri daha da önem kazanmıştır.
Yakıt pili çalışma prensibi
Yakıt
pilinde gaz yakıtlardaki kimyasal enerji, düşük enerjili minimum
hareket içeren ve hava kirliliğine sebep olmayan elektro kimyasal bir
prensiple temel olarak elektrik ve ısı enerjisine dönüştürülür. Yakıt
pili, yakıt (direkt kullanımda; hidrojen, dolaylı kullanımda ise; doğal
gaz, LPG, metanol vb.) ve oksitleyicinin (hava veya oksijen) kimyasal
enerjisini doğrudan elektrik ve ısı formunda enerjiye çeviren güç
üretim cihazıdır.
Yakıt
pilleri düşük gürültü seviyesinde az kirletici açığa çıkararak yüksek
verimle çalışabilmektedirler. Direkt hidrojen kullanımında tek yan
ürünleri saf sudur. Termik makinelerde, Carnot çevrimine göre verim ?c=1-TITQ ‘dır. Yani işlem sıcaklığı (T0),
arttıkça verim artmaktadır. Fakat bu sıcaklık, malzeme dayanım
limitleri ile sınırlanmıştır. Yakıt pilinde ise bu sınırlama söz konusu
değildir. Yakıt pili genel verimi ? fc = DG/DH şeklinde ifade edilir ki, bu da Gibbs serbest enerjisinin yakıt ısıl değerine oranı şeklindedir[5].
Temel
olarak bir yakıt pili; anot, katot ve elektrolit kısımlarından oluşur.
Ayrıca reaksiyonu hızlandırmak için yakıt pili tipine göre farklı
katalizörler kullanılır. (Şematik yakıt pili -Şekil 2)
Sistemde;
anoda gönderilen yakıttan ayrılan elektronlar, bir dış devre üzerinden
yoluna (katoda doğru) devam ederken, iyonlar (elektronları ayrılan
yakıt) elektrolit üzerinden katoda doğru hareket eder ve burada anottan
gelen elektronlar ve hava ile reaksiyona girer ve devre tamamlanır.
Böylelikle dış devreden dolaştırılan elektronların bulunduğu akım
kolunda elektrik akımı oluşur. Yakıt pilinin tipine göre sistemde,
farklı katalizör malzemeler de kullanılır. Örneğin, taşıt
uygulamalarında daha çok tercih edilen PEM (ilerde açıklanacak) yakıt
pilinde elektrolitin her iki yüzeyinde de preslenmiş olarak genellikle
Platinyum malzemeden katalizör kullanılır. (Şematik yakıt pili -Şekil 2)
Yakıt
pilinde tek bir hücre gerilimi 1 volttan daha az olduğundan, gerekli
elektrik enerjisini üretmek için birden fazla yakıt hücresini seri
bağlayarak kullanmak gereklidir. Bu hücrelerin arasına iki kutuplu
levhalar yerleştirilmelidir.
Bu
levhalar, elektrotlara gazın sağlanması ve hücrelerin elektriksel
olarak bağlanmasını sağlarlar. Sandviç şeklindeki bu hücre ve levha
grubuna “Yakıt hücresi grubu” adı verilir. (Yakıt pili birimleri -
Şekil 3)
Bu
elektrokimyasal işlemden çıkan yan ürün sadece su ve ısıdır (Yakıt
olarak hidrojen kullanılması halinde). Bu sistemi, pilden ayıran en
önemli fark ise, güç üretimi için şarja gereksinim olmaması ve yakıt
sağlandıkça güç üretiminin devam ediyor olmasıdır. Yakıt pilinde
gerçekleşen reaksiyonlar (örnek; PEM yakıt pili);
Reaksiyon
sıcaklığının sağlanması için bu kümenin içine birkaç tane soğutucu
levha yerleştirilir. Hücrelere gaz temini ve su çıkışı her hücre için
ayrı olabileceği gibi kümenin sonundaki levhalardan da sağlanabilir.
Teorik
olarak yakıt hücreleri, okside olabilen tüm akışkanları
dönüştürebilirler. Pratikte ise hidrojen ve hidrokarbon yakıtlar
arasında farklar meydana gelmektedir.
Bütün
yakıt hücresi çeşitleri, yukarıda anlatılan yöntemle hidrojeni
dönüştürebilirler. Fakat hidrokarbonların kullanılmasında, dönüşüm için
ya çok büyük katalizör yüzeyi ya da çok yüksek sıcaklık gerektiren
oksidasyon problemleri vardır. Bu nedenle hidrokarbon yakıtlar, yakıt
hücresinde önce su buharıyla reforme edilerek hidrojen üretiminde
kullanılmasıyla, yani dolaylı yollardan kullanılabilmektedir. Bu
nedenle de hidrokarbon yakıt kullanılan yakıt pillerinin verimi direkt
hidrojen kullanılan yakıt pillerine göre daha düşüktür. Yakıt
pillerinin avantaj ve dezavantajları da özetlenecek olursa:
Avantajları:
Yüksek verim, yüksek güç yoğunluğu, modülerlik, geniş yakıt yelpazesi,
düşük emisyon, yüksek güvenilirlik, kolay kurulum, hızlı enerji
dönüşümü.
Dezavantajları: Yüksek maliyet, özellikle taşıt uygulamaları için avantajlar taşıyan hidrojenin dağıtım ağının kurulu olmaması.
Yakıt pili tipleri
Yakıt
pilleri genellikle çalışma sıcaklıklarına göre; düşük, orta ve yüksek
sıcaklık yakıt hücreleri olarak sınıflandırılabilirler. Esas olarak ise
kullanılan elektrolite göre sınıflandırılırlar. Buna göre üzerinde
çalışılan başlıca yakıt pili tipleri şunlardır:
- Alkalin Yakıt Pili (Alkaline Fuel Cell – AFC)
- Erimiş Karbonat Yakıt Pili (Molten Carbonate Fuel Cell – MCFC)
- Fosforik Asit Yakıt Pili (Phosphoric Acid Fuel Cell -PAFC)
- Katı Oksitli Yakıt Pili (Solid Oxide Fuel Cell – SOFC)
- Proton Değişim Zarlı Yakıt Pili (Proton Exchange Membrane Fuel Cell – PEMFC)
- Direkt Metanol Yakıt Pili (Direct Methanol Fuel Cells – DMFC)
-
Regenerative Yakıt Pili (Regenerative Fuel Cells – RFC) Günümüzde
özellikle yakıt pilinin taşıtlarda uygulamasında Proton geçirgen
membran yakıt pili (PEM) kullanılmakta olduğundan bu tip açıklanacaktır.
PEM Yakıt pili
Bu yakıt pili tipi 1950′li yıllarda General Elektrik tarafından bulundu ve ilk olarak NASA’nın Gemini Uzay Projesinde uygulandı.
Polimer elektrolit membran ya da proton geçirgen membran olarak adlandırılan PEM yakıt hücresinin elektrolit kısmı kalınlığı 50 mm
seviyesinde kati polimer membran zardan meydana gelir. Bu zarın
özelliği; protonlara karşı geçirgen, elektronlara ise geçirgen
olmamasıdır. Elektrotlar ise karbondan imal edilmektedir.
PEM yakıt pilindeki reaksiyon;
Çalışma sıcaklığı 80 °C
civarındadır ve bu sıcaklık seviyesinde reaksiyon hızının yavaş oluşu
katalizör kullanımını gerektirir. Bu amaçla da her iki elektroda da
preslenmiş olarak Platinyum kullanılır. Elektrolit ve elektrotlardan
oluşan kısma “Membran Grubu” denir ve bu, iki akış plakası arasında yer
alır. Bu plakalar yakıt kanallarını ihtiva eder ve elektronların
membran grubu dışına iletimini sağlar. Her bir hücrede oluşan gerilim
0,7 volt seviyesinde olup yüksek gerilimlere ulaşabilmek için hücreler
seri olarak bağlanarak; yakıt hücresi (yakıt pili) grubu oluşturulur.
PEM
yakıt pilleri; düşük sıcaklık seviyesinde çalışma, çabuk cevap hızı,
yüksek güç yoğunluğu ve kompakt yapı gibi avantajlara sahiptir.
Verimleri ise % 40-50 aralığındadır.
Yakıt Pili Sistemi
Genel
olarak bir yakıt pili sistemi, aşağıdaki 4 üniteden oluşmaktadır.
Bunlar; yakıt işleme ünitesi, güç üretim sistemi (yakıt pili grubu -
modül), güç dönüştürücü (inverter), kontrol sistemi. (Yakıt pili
sistemi – Şekil 4)
Yakıt
İşleme Ünitesi, yakıtın yakıt piline gönderilmesi öncesinde
hazırlandığı ve eğer direkt hidrojen kullanılmıyorsa, kullanılan
yakıttan hidrojenin ayrıştırıldığı ünitedir. Yani hidrojen dışında bir
yakıt kullanıldığında bunun kullanıma hazırlanması da bu ünitede
gerçekleştirilir.
Güç Üretim Sistemi olarak isimlendirilen bölüm bir veya birden fazla yakıt pili yığınından meydana gelmektedir.
Güç dönüştürücü ünitesinde, hücrede üretilen doğru akım ticari kullanım için alternatif akıma çevrilir.
Kontrol Sistemi ünitesinde sistemin tüm işleyişi denetlenir ve kontrol edilir.
Ayrıca
pek çok yakıt pili sisteminde yardımcı elemanlar olarak adlandırılan
bazı komponentler de söz konusudur. Bunlar; fan, kompresör, nem
ünitesi, ısı değiştirici, DC/AC dönüştürücü vb. şeklinde sayılabilir.
Temelde
taşıtlarda uygulaması konumuzu oluşturan yakıt pilleri pek çok farklı
uygulama alanına da sahiptir. Bunlar; taşıt, evsel, askeri, uzay
araçları, enerji santrali ve mobil uygulama alanlarıdır.
Yakıt Pilli Motor Teknolojisi
Yakıt
pilli taşıtlar da diyebileceğimiz yakıt pilli motor teknolojisi,
hidrojenin ya da reforme edilerek hidrokarbon yakıtların kullanıldığı,
yakıt pili sistemleriyle üretilen ve DC’den AC’ye dönüşümü
gerçekleştirilen elektrik akımının kullanılarak, AC elektrik motorları
ile aracın tahriki prensibine dayanır. Yani klasik araç teknolojisinde
izlenen yanma kimyasal enerjisi-mekanik enerji dönüşümü ve böylelikle
aracın tahrik edilmesi yerine, elektrokimyasal-elektrik dönüşümüyle
aracın tahriki temin edilmektedir. Böylece çok yüksek sıcaklık ve
basınçlarda, çok yüksek gürültü seviyelerinde gerçekleştirilen, oldukça
fazla, kompleks parçaların oluşturduğu, büyük atalet kuvvetlerinin ve
titreşimlerin meydana geldiği bir mekanizma ortadan kakmaktadır. Bunun
yerini nispeten oldukça düşük sıcaklıklarda çalışan, çok düşük gürültü
seviyesine ve kompleks hareketli parçalar içermeyen, düşük titreşim
seviyeli bir sistemle güç üretilmektedir. Bu güçle aracın hareketi
gerçekleştirilmektedir. (Şematik yakıt pilli taşıt sistemi -Şekil 5.)
Sistem
temelde; yakıt tankı, yakıt pili sistemi, AC/DC akım dönüştürücü ve
elektrik motor/motorlarından oluşmaktadır. Bununla birlikte; sistemin
genel kontrol ünitesi, akü, soğutma sistemi ve çeşitli aktarma
organları sistemin temel tamamlatıcı donanımlarıdır. Ayrıca direkt
hidrojen kullanılmayan hidrojen yakıt pilli sistemlerde, kullanılan
yakıtın (metanol, doğalgaz vb.) yeniden şekillendirilerek (reformation)
hidrojen yakıt piline hazır hale getirildiği şekillendirici (reformer)
bulunur. Yakıt pilli motorlarda verim, geleneksel motorların 2 misli
düzeylerine çıkabilmektedir.
Günümüzde
başta büyük otomobil üreticileri olmak üzere pek çok otomobil
üreticisi, yakıt pilli taşıt konusunda önemli düzeyde araştırma ve
ortaklıklar gerçekleştirmekte, bu konuya büyük bütçeler ayırarak ve
prototip üretimlerinin de ötesinde bu tip taşıtları piyasaya sürme
noktasında önemli vaatlerde bulunmaktadırlar. Hatta bazı şirketler bu
çalışmalarının kaynağını oluşturan hidrojenin ve depolanmasının da bu
teknolojiye geçişte belki de eşdeğer öneme sahip olduğundan; büyük
petrol şirketleri, depolama teknolojileri üzerine çalışan şirketler ve
yakıt pili üreticileri ile ortak çalışmalar gerçekleştirmektedirler.
Aşağıda bu tür üretimlere dair birkaç taşıt ve özellikleri sunulmuştur.
(Yakıt pilli taşıt örnekleri-Şekil 6.)
SONUÇ ve ÖNERİLER
Geleneksel
yakıt ve yakıt sistemlerine bağlı motor teknolojilerinin, bugünkü yakıt
kaynaklarıyla çok uzun bir zaman ayakta duramayacağı ve alternatiflere
ihtiyaç duyacağı aşikardır. Üstün özellikleriyle hidrojenin de en
azından bu alternatifler arasında yer alabileceği artık pek çok bilim
adamı ve politikacı tarafından dile getirilmektedir. Özellikle gelişmiş
ülkelerin ve çok uluslu petrol şirketlerinin de bu sektöre girmeleriyle
bu geçişin ve başta maliyet olmak üzere taşıdığı bir takım problemlerin
aşılması mümkün görülmektedir.
Günümüz
dünyasını tehdit eden küresel çevre sorunları ve bunun gün geçtikçe
ekolojik dengeye verdiği onarılması güç tahribatlar, seçilecek enerji
kaynağına sadece maliyet perspektifinden bakışın uzun vadede ekonomik
olamayacağını göstermektedir. Bugün benzin, motorin, LPG, doğalgaz,
kerosen vb. fosil kökenli yakıtların kullanıldığı geleneksel motorlarda
en azından geçiş döneminde hidrojenin ilave yakıt olarak kullanımı ve
böylelikle emisyonlarda daha iyi sonuçlar alınması ve geçiş dönemi
sonrası zaman içinde bu yakıtların yerini hidrojene bırakmaları
sağlanabilir.
Uzay
araçlarında elektrik vb. enerji ihtiyaçları için bugüne kadar
kullanılan ve fakat yüksek maliyet ve hidrojen yakıtının yaygınlaşmamış
olması nedeniyle günlük hayatta karşılaşılmayan yakıt pili ve yakıt
pilli motor teknolojisi de geleceğin teknolojileri arasında
görülmektedir. Zamanla rekabet ve çalışmaların sürmesiyle
maliyetlerinin daha da düşeceği başta otomobil ve yakıt pili
üreticileri tarafından vaat edilmektedir.
Bazı
otomotiv firmaları ise özellikle hidrojen taşıyıcısı olarak sodyum
borhidrat (NaBH4) üzerinde çalışmalar yürütmektedirler. Bu şekilde kati
ya da sıvı fazda kolaylıkla depo edilebilir olması ve kontrollü bir
kimyasal reaksiyonla hidrojen gazının kullanım anında üretilmesi bu
çalışmaların temel felsefesidir. Ülkemizin de bor yönünden oldukça
zengin oluşu, böyle bir teknolojinin uygulanabilirliği halinde oldukça
büyük avantajlar kazanmamızı sağlayabilecektir.
BM`nin Uluslararası Hidrojen Teknolojileri Merkezi`nin Başkanı Veziroğlu, Türkiye`nin ekonomik bağımsızlığını sağlayacak projenin petrol ve doğalgaz yerine hidrojenin yakıt olarak kullanılmasında olduğunu söyledi. Sudan elde edilecek hidrojenin ülke ekonomisine yıllık 5 milyar dolar katkı sağlayacağını belirten Veziroğlu, `Bu teknolojiye şimdiden yatırım yapan Türkiye, kendi ihtiyacını ürettikten sonra kısa sürede Avrupa`ya da enerji satabilecek hale gelir` şeklinde konuştu.
ESAM Genel Başkanı da olan Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan`ın yanısıra parti yönetimi ve birçok izleyicinin katıldığı konferans, 21. yüzyılın enerjisinin hidrojen olacağını gösterdi. Günümüzdeki hava kirliliği, hastane ve ilaç masrafları, küresel ısınma gibi nedenlerle dünyanın uğradığı 5 trilyon dolarlık zararın hidrojen enerjisi kullanılması halinde ortadan kalkacağını anlatan Prof. Veziroğlu, `Güçlü lobileri olan ABD`deki petrol şirketleri en büyük rakipleri olan hidrojen ve Ar-Ge çalışmalarını engellemek için bir komisyon bile oluşturdular` dedi.
2000 yılında Nobel`e aday gösterilen Miami Üniversitesi Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, Türkiye`nin ekonomik bağımsızlığı sağlayacak projenin petrol ve doğalgaz yerine hidrojenin yakıt olarak kullanılması olduğunu açıkladı. Sudan elde edilebilecek hidrojenin Türkiye`ye yıllık ekonomik katkısının 5 milyar dolar olacağını vurgulayan Veziroğlu, şimdiden hidrojen teknolojisine yatırım yapan Türkiye`nin kendi ihtiyacı olan enerjiyi ürettikten sonra kısa sürede Avrupa`ya da satabileceğini vurguladı. 21. yüzyılın hidrojen enerjisinin yüzyılı olacağını kaydeden Veziroğlu, `Hidrojen, petrol savaşlarını bitirip, dünyaya barışı getirebilir` diye konuştu.
Birleşmiş Milletler`in Uluslararası Hidrojen Teknolojileri Merkezi`nin de başkanı olan Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, ESAM`da `Hidrojen Enerji Sistemi ve Türkiye`nin Ekonomik Bağımsızlığı` konulu konferansta, çok önemli açıklamalarda bulundu. ESAM Genel Başkanı olan Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan`ın yanı sıra parti yönetimi ve birçok izleyicinin katıldığı ESAM Genel Merkezi`ndeki konferansta 21. yüzyılın enerjisinin hidrojen olacağını anlatan Prof. Veziroğlu, hidrojenin petrol, doğalgaz ve kömürün yerine geçeceğini belirtti.
2.5 sene evvel kurulan BM Milletlerarası Hidrojen Enerjileri Teknolojisi Merkezi`nin kurulması için yapılan anlaşmalar ve alt yapı çalışmaları için Enerji Bakanlığı döneminde kendilerine büyük destek veren Recai Kutan`a teşekkür eden Veziroğlu, şimdi hidrojen ile ilgili yasal düzenlemelerin bir an önce devlet tarafından yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Fosil yakıtlar denilen petrol, doğalgaz ve kömürün kullanılmasından doğan hava kirliliği, hastane ve ilaç masrafları, hayvanlara ve ormanlara verilen zarar, bitkilerin kalitesinin düşmesi, küresel ısınma gibi nedenlerden dolayı yılda dünyanın 5 trilyon dolar, Türkiye`nin ise 5 milyar dolar zarar ettiğini belirten Veziroğlu, `Eğer hidrojen sistemine geçilirse, dünya 5 trilyon, Türkiye ise 5 milyar dolar zarardan kurtulacak` dedi.
Önümüzdeki 200 yıl içinde petrol ve doğalgazın, 300-400 yıl içinde ise kömürün biteceğini kaydeden Veziroğlu, bunun için şimdiden yeni enerji kaynakları konusunda araştırma yapıldığını vurguladı. Ancak ABD`deki petrol şirketlerinin hidrojen ile ilgili arge çalışmalarını engellemek için bir komisyon oluşturduğuna dikkat çeken Veziroğlu, `Güçlü lobileri olan bu kuruluşlar, en büyük rakiplerinin hidrojen olduğunu anladılar. Petrolü temize çıkarmak için mücadele başlattılar` diye konuştu.
Birincil enerji kaynakları güneş, su ve rüzgar olduğu sürece hidrojen üretmenin her zaman mümkün olduğunu dile getiren Veziroğlu, hidrojenin başta elekrik santralleri olmak üzere karayolu taşımacılığı, mutfak, ısınma, uçak, yakıt pili, buhar üretme gibi birçok alanda kullanılabileceğinin altını çizdi. Güneş, rüzgar ve su olduğu sürece bütün sistemin her zaman yenilenebilir olduğunu vurgulayan Veziroğlu, `Dolayısıyla hidrojen hiçbir zaman tükenmeyecek` dedi.
Özellikle otomobil ve otobüslerde kullanımda petrole göre yüzde 46, uçakta ise yüzde 18 daha randımanlı verim alınacağının bilimsel verilerle ortaya konduğunu söyleyen Veziroğlu, `Büyük otomobil firmaları şimdiden hidrojen yakıtlı otomobiller için çalışıyorlar. General Motor, 1 milyar dolarlık bir kaynakla hidrojenli otomobil üretti` dedi. Fosil yakıtlarına göre hidrojen kullanma avantajının dünya ortalamasının yüzde 26 olduğunu kaydeden Veziroğlu, `Çünkü şu anda en hafif, en iyi araç yakıtı, en verimli, en temiz, en ekonomik, en dönüşebilir, en yenilenebilir yakıt türü hidrojendir` diye konuştu.
Dünyadaki ülkelerin teşvik olmazsa üç çeyrek yüzyılda hidrojene geçişini tamamlayacağını kaydeden Veziroğlu, eğer devlet teşviki olursa o zaman bu geçiş sürecinin çeyrek yüzyılda bitebileceğinin altını çizdi.
Türkiye`nin bu sisteme geçmek için öncelikle Başbakanlığa bağlı bir HEK(Hidrojen Enerjisi Kurumu) kurulması gerektiğini vurgulayan Veziroğlu, bu sistemin ancak devletin öncülüğünde gelişebileceğine dikkat çekti.
Şu anda dünyada ABD, AB ve Japonya`da hidrojen enerji sistemine ilişkin ciddi çalışmalar yapıldığını anlatan Veziroğlu, Türkiye`de 35 üniversite ile 2 firmanın hidrojen konusunda bilimsel araştırmalar yaptığını dile getirdi. `Türkiye bugün hidrojen üretebilir. Bu teknolojiye sahip olabilir. Şimdi yatırım yapmazsa, gelecekte bu teknoloji için büyük paralar ödemek zoruna kalacak` diyen Veziroğlu, Türkiye`nin traktör, otomobil ve otobüs motoru da üretilebilecek güce sahip olduğunu kaydetti.
United Nations Industrial Development Organization)
bağlı Uluslararası
Hidrojen Enerjisi Merkezi’nin
(ICHET)
kurucusu olan Prof. Dr. Veziroğlu,
bu merkezin çalışmalarını yürütmek için
bir süredir Türkiye’de…
Merkez, geçen yıl yapılan
Uluslararası Hidrojen Kongresi
başta olmak üzere
bir çok etkinliği sürdürmekte.
Aşağıda,
Profesör Veziroğlu ile
ICHET’in,
Zeytinburnu’ndaki
geçici tesislerinde yaptığımız
söyleşiyi
sunuyoruz.
Termodinamik:
Hocam, bize hidrojen enerjisi serüveninizi özetler misiniz? Yurt dışındaki çalışmalarınızdan başlayarak, UNIDO-ICHET’e gelinceye değin…
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu:
Ben burada İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 1.5 yıl okudum; 1941’den 1943’e kadar.
1943’de İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’ye gittim.
Londra’da Imperial College’de okudum
ve Makine Bölümü’nden 1946’da A.C.G.I ve B.Sc. derecelerini aldım. 1947’de Imperial College’denmaster
muadili olan D.I.C. diplomasını, ve
1951’de Londra Üniversitesi’nden
ısı transferi üzerine doktora derecesi aldım.
Askerliğimi yapıp, devlet ve özel sektörde çalıştıktan sonra,
1962 yılında Miami Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak girdim.
İlk araştırma projem
Mars’a gidecek roketin
nükleer-hidrojen motorundaki
titreşimlerin sebebini bulmak ve gidermekti.
O zaman Amerikan Uzay İdaresi
Mars’a seyahat planları yapmaya başlamıştı.
Oraya gidecek roketin
nükleer enerji ile işlemesi lazım.
Çünkü roket dört ayda Mars’a gidecek,
astronotlar dört ay Mars’ta çalışacak,
ve bu zaman içinde
Mars yine Dünya’ya yaklaşıyor.
Yörüngeler öyle ki,
birbirlerine yakınken dört ayda gidilebiliyor,
yörüngeler uzakken belki 8 ayda
10 ayda gidilebilecek.
Seyahatin başlaması ile bitmesi bir yıl sürüyor,
ve bu kadar uzun zaman için
nükleer enerji şart.
Tepkiyi sağlamak için,
sıvı hidrojen,
nükleer reaktörün ısısından
yararlanarak kaynıyor,
süper buhar oluyor
ve tepki yaratmak için
büyük bir hızla roketin egzosundan atılıyor.
İşte hidrojenin bu kaynaması sırasında
titreşimler oluşuyor.
Biz beş sene süren
araştırmalar yaptık ve sebebini bulduk.
Bunu gidermek için
ne yapmak gerektiğini de bulduk.
Aynı zamanda hidrojenin
uzun seyahatler için
iyi bir yakıt olduğunu öğrendim.
1967den sonra, “şehirlerde hava kirliliğini gidermek için nasıl bir yakıt kullanabiliriz?” sorusu üzerinde beş yıl araştırma yaptık. Hava kirliliği bir çok hastalıklara neden oluyor. Los Angeles, Chicago, New York, Londra, İstanbul ve Tokyo gibi büyük şehirlerde insanlara çok zararlar veriyor. Benzin yerine alternatif yakıtları araştırdık; etil alkol, metil alkol, amonyak, hidrojen, ve gördük ki, en temiz yakıt, çevreye hiç zarar vermeyen yakıt: Hidrojen. Bu araştırma da beş sene sürdü. 1967’den 1972’ye kadar.
1973’de enerji krizi başladı. Yani Ortadoğu memleketleri diğer memleketlere, bilhassa endüstriyel memleketlere petrol ihracatını durdurdular. Petrol istasyonlarında büyük kuyruklar oluştu, fabrikalar durdu. Şehirlerde trafik durdu. Mesela, ben Tokyo’ya gitmiştim o zaman. Daha evvel de Tokyo’da bulunmuştum ve trafiğin meydana getirdiği hava kirliliğinden dolayı Tokyo şehrinden Fujiyama Dağı gözükmüyordu. Halbuki, bu petrol krizi sırasında petrol yok otomobillerin 90%’ı çalışmıyor. Hava temiz, tertemiz. Tokyo’nun ortasından Fujiyama Dağı’nı görebiliyorsunuz.
1973’te enerji krizi başlayınca ben de Miami Üniversitesi’nde Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’nü kurdum. Yeni enerji kaynakları arayacağız, çünkü anlaşıldı ki, petrol tükenecek, kömür tükenecek, doğal gaz tükenecek Enstitünün adının başına Temiz Enerji koydum; çünkü, fosil yakıtların çevreye verdiği zararları, şehirlere, insana verdiği zararları biliyorum. Temiz Enerji kaynakları bulmamız gerekti. Güneş, rüzgar, su, nükleer enerji, jeotermal enerji, hiç biri petrol gibi doğal gaz gibi kullanışlı değil. Hiç birini otomobile koyup, otomobili süremezsin. Hiçbirisini uçağa koyup, uçağı uçuramazsın. Düşündüm; eğer biz bu yeni enerji kaynaklarından hidrojen üretirsek problemi çözeriz. Çünkü hidrojenin en temiz, en randımanlı yakıt olduğunu, seyahatler için en iyi araç yakıtı olduğunu biliyordum. “Biz hidrojen üreteceğiz” dedim ve bunun adını “Hidrojen Ekonomisi” koydum. Çünkü enerji ekonominin lokomotifidir. Fabrikaları işletmek için, araçları gereçleri işletmek için enerji lazım. Washington’a, A.B.D AR-GE vakfına gittim. Bir konferans organize edip, Hidrojen Ekonomisi fikrini yaymak istiyorum, fikri ortaya atınca, bakalım reaksiyon ne olacak dedim? 70.000 USD verdiler. Bir sene sonra, 18 Mart 1974’de Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji Konferansı’nı açtık. İngilizcesi; “The Hydrogen Economy Miami Energy” Conference. Kısa adı da THEME Konferansı. Orada konferans açılışında, bu fikri ortaya attım. Çay molası verdik, indim kürsüden, muhtelif memleketlerden on kişi yanıma geldi; dediler ki:” Dr. Veziroğlu, biz de aynı fikirdeyiz, bir dernek kuralım”. O gece konferansın olduğu Miami Beach’teki Playboy Plaza Hotel’de toplandık. On kişi bir de ben onbir kişi. O gece, 18 Mart 1974 gecesi, toplanan 11 kişiden bazıları diyor ki, bir dernek kuralım ama birkaç sene bekleyelim, belki fosil yakıtların tükenmelerinin ve çevreye verdikleri zararların çözümü için daha iyi bir fikir ortaya atılır. Daha iyi bir fikir ortaya atılabilir; bir iki sene bekleyelim. Daha iyi bir fikir ortaya çıkmazsa, ondan sonra bir dernek kuralım. Venezuela’dan Dr. Anibal Martinez diyor ki, derhal kuralım derneği. Şimdi, Anibal Martinez bir petrol mühendisi ve OPEC’in kurucularından. Biliyorsunuz, Venezuela OPEC’in kurucu memleketlerinden birisi ve OPEC kurulurken Venezuela’yı Dr. Anibal Martinez temsil etmiş. Petrolcü, petrol mühendisi, OPEC’in kurucusu, şimdi diyor ki: “Bu derneği derhal kuralım!”. Biz, yani diğer on kişi, şüphelenmeye başladık; dedik ki “Acaba bu adam beşinci kol mu?” Halbuki adam hakikati biliyormuş. Petrolün ne kadar kötü olduğunu biliyor, ısrar ediyor. Onun fikri galip geldi, dernek kuruldu, beni başkan seçtiler; hala başkanım. Bir dergi çıkarmaya başladık. İlk önce, yılda 4 tane bastık, üç yıl sonra 6, ondan üç yıl sonra 12, iki yıldır da 15 sayı çıkarıyoruz. Çünkü hidrojene ilgi arttı. Fikri yaymak için iki yılda bir kongreler yapmaya başladık, Dünya Hidrojen Enerjisi Kongreleri… Üniversitelerde, firmalarda AR-GE çalışmaları başladı. Otomobil, otobüs şirketleri, elektrik santralı üreten şirketler hidrojen enerjisi AR-GE çalışmasına başladılar. Fakat petrol şirketleri hep bu işin aleyhinde. Milletlerarası Hidrojen Enerjisi Derneği’ni kurduktan sonra petrol şirketleri bize karşı çıktı. Hidrojenden korkmaya başladılar. Bize, bu onbir kişiye “hidrojen romantikleri” adını taktılar. “Bunlar rüya görüyor, olacak iş değil” dediler ve hidrojeni kötülemek için Shell, British Petrol, Exxon, Mobil gibi bütün büyük petrol şirketlerinin aralarında bulunduğu büyük bir konsorsiyum kurdular. Maksatları, petrolün, doğal gazın, kömürün iyi olduğunu, temiz olduğunu ispat etmekti. Bu konsorsiyum yedi sene evveline, yani 1998’e kadar çalışıyordu. Onlara göre, mesela, şehirlerdeki hava kirlenmesi egsozlardan çıkan gazlardan dolayı değildir. Uzaklarda infilak eden yanardağların havaya saldığı zehirli gazlar ve tozlar şehirlere düşüyormuş atmosferden, oymuş sebep! Raporlarından bu çıktı. Ondan sonra, “Dünya ısısının artması, iklim değişikliklerinin sebebi karbondioksit değildir” dediler. “Tarlalarda geviş getiren ineklerdir!” diye raporlar çıktı üniversite profesörlerinin imzalarıyla. Şimdi ben düşünüyorum, petrol şirketlerini nasıl kendi tarafımıza çekeriz diye. 1998’de Buenos Aires’de 12. Dünya Hidrojen Enerjisi Kongresi olacaktı. 1997’de büyük petrol şirketlerine, bu konsorsiyum üyelerine birer mektup yazdım. “1998’de Buenos Aires’de 12. Dünya Hidrojen Enerjisi Kongresi’ni yapacağız. Bir oturumu petrole ayırıyoruz. Lütfen gelin, bize petrol tükendiğinde ne satacağınızı söyleyin.” Buna çok kızdılar, hiç birisi cevap vermedi. Fakat Shell şirketi 15 mühendis gönderdi kongreye. Kongreden iki ay sonra, Ağustos 1998’de Shell konsorsiyumdan ayrıldı. Shell’de üç bölüm vardır; petrol arama, petrol çıkarma, petrol taşıma. Şimdi dördüncü olarak hidrojen bölümü de var. Shell’den sonra British Petrol de ayrıldı, ve bütün konsorsiyum dağıldı. Şimdi bütün petrol şirketleri, bizim Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı dahil, hidrojen şirketi olmak peşinde, yani petrol tükenince hidrojen satmaya hazırlanıyorlar. Bir çoğu hidrojen dolum istasyonu kurdu ve şimdi 150’den fazla dolum istasyonu var dünyada. Hep petrol şirketleri kuruyor hidrojen dolum istasyonlarını, hidrojen satmaya hazırlanıyorlar.
Termodinamik: Hocam, Türkiye’deki Hidrojen Teknolojileri Araştırma Merkezi nasıl kuruldu? Türkiye’de, yine basından izlediğimiz kadarıyla, resmi makamlarla temaslarınız var.
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Şimdi bu merkezin kuruluşuna gelelim. Birleşmiş Milletler beni hidrojen enerjisi üzerine danışman olarak tuttu. Zaman zaman benden rapor istediler. 1988’de yani 17 sene evvel verdiğim bir raporda, dedim ki, “ hidrojen enerjisine geçilmesi kaçınılmazdır ve burada önemli rol oynayacak, dünyada liderlik yapacak bir Birleşmiş Milletler Merkezi kurulmasını öneririm” Bunu beğendiler, benden bir rapor daha istediler. “Peki nerede kuralım bu merkezi?” diye sordular. Ben yeni bir rapor daha verdim, iki memleket önerdim. “Birisi” dedim, “Üç kıtanın birleştiği yerde. Bu memleketin kalkınmakta olan bir memleket, endüstriyel memleketlerle kalkınmakta olan memleketler arasında bir noktada olması iyi olur”. “Böyle bir memleket üç kıtanın birleştiği yerde bulunan Türkiye’dir.” “Bir de” dedim, “ Kuzey Amerika ile Güney Amerika arasında Meksika’dır.” İki seçenek verdim onlara. Onlar bana geri döndüler. Dediler ki, “biz Türkiye’yi beğendik.” Ben bana sormalarını bekliyorum, “Türkiye’nin neresinde yapalım?” diye. MTA’nın Datça’da güzel bir güneş enerjisi laboratuarı var. Orasını düşünüyordum ben, fakat bana sormadılar. Viyana’daki UNIDO teşkilatı, kendi aralarında tetkik ediyorlar ve diyorlar ki “bu merkez Birleşmiş Milletler Merkezi olacak, kongreler yapılacak. Ondan sonra bilim adamları gelecek, dünyanın her tarafından insanlar gelip çalışacak. Onun için hava ulaşımı kolay olan bir şehir olması lazım. O da İstanbul.” Bana telefon ettiler, dediler ki, “biz İstanbul’u seçtik”. 1992’de Ankara’ya gittik. Demirel Başbakan, Erdal İnönü bilimsel işlerden sorumlu Başbakan yardımcısıydı. Erdal İnönü ile görüştük, derhal işin ehemmiyetini anladı. UNIDO ile Türk hükümeti arasında böyle bir merkezin İstanbul’da kurulması için ön anlaşma yapıldı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda onay çıkması lazım Merkez’in kurulması için. Dünyayı dolaştık, Amerika, Japonya, Çin, Hindistan, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Mısır, Kuveyt… Gitmediğimiz memleketlerle İstanbul’da bir toplantı yaptık. Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Brezilya, Arjantin vs. ve hepsinden Merkez’in İstanbul’da kurulmasına olumlu oy vereceklerine dair söz aldık. 1996’da bu karar UNIDO genel kuruluna gitti, ve oy birliği ile UNIDO genel kurulu, yani bütün memleketler, bu merkezin Türkiye’de kurulmasını onayladı. Ondan sonra hükümetimiz, bunun müzakerelerinin devamını Enerji Bakanlığı’na verdi. Enerji bakanları ile UNIDO arasında müzakereler başladı. Birçok hükümet değişti. Ben de yardım ettim bu konularda, Mesut Yılmaz hükümeti onayladı, Ecevit hükümeti onayladı, Milli Güvenlik Kurulu’na gönderildi. Beni davet ettiler, orada anlattım, Milli Güvenlik Kurulu onayladı. İmzalamak, şimdiki hükümetimizin sayın Enerji Bakanı Dr. Hilmi Güler’e nasip oldu. O da bunları tetkik etmiş olarak, bunun Türkiye’ye çok faydası olacağının bilinci içerisinde Viyana’da Ekim 2003’de anlaşmaları imzaladı. Anlaşmalardan evvel, “bu anlaşmaları imzalayacağım fakat gelip başında durup kuracaksın merkezi” dediler. Ben de “peki” dedim. Öyle olunca, Miami Üniversitesi’nden izin aldım. Mayıs 2004’ten itibaren merkezi kurmak için çalışmaya başladık. Şimdi geçici tesislerdeyiz, daimi yer arıyoruz. Bir üniversite kampüsünde olacak merkez. İdari binalar, laboratuvarlar, konferans merkezi, kütüphane, misafirhane, sosyal tesisler… Sarıyer’de denize nazır güzel bir yer bulduk. Onun da sözünü aldık, şimdi resmi yazı için uğraşıyoruz. Resmi yazı geldikten sonra, projeler hazırlanacak ondan sonra ihaleye çıkılacak, tahmin ediyorum 3-4 sene içinde daimi yerimize geçeceğiz. Fakat şimdi bu daimi yer hazırlıkları yapılırken, AR-GE çalışması gerektirmeyen işlere başladık. Bunlar nelerdir? Dünyanın her tarafında pilot bölgeler kuruyoruz, pilot projelere başladık. Çin’de su enerjisinden istifade ederek hidrojen üretip bir kasabanın enerjisini sağlayacağız. Hindistan’da üç tekerlekli arabalar hidrojen ile çalışacak. Güney Kore’de otobüs ve otomobil filoları hidrojen ile çalışacak. Azerbaycan’da bir projeye başladık. Libya’da güneşten hidrojen üretilecek. Portekiz adalarında jeotermal enerjiden hidrojen üretilecek. Fas’ta rüzgardan hidrojen üretilecek ve Avrupa Birliği’ne verilecek. Ondan sonra, Türkiye’de iki projeye başladık. İstanbul’da hidrojen ile otobüs işleyecek, Bozcaada tamamen hidrojene çevrilecek, hidrojen rüzgardan üretilecek. Türkiye’de Türk kaynaklarıyla hidrojen üretme projelerine başladık. Rüzgardan hidrojen üreteceğiz, gece kullanılmayan elektrikten hidrojen üreteceğiz ve bunları doğal gaz boru hatlarına enjekte edeceğiz, doğalgaz-hidrojen karışımı kullanılacak ve hidrojen oranı giderek artacak. 50-60 yılda şimdiki doğal gaz boru hattı hidrojen boru hattı olacak ve Türkiye hidrojene geçmiş olacak. Dediğim gibi, Türkiye, bütün yakıtını kendisi hidrojen olarak üretecek. Güneş, rüzgar, su enerjisinden, jeotermal enerjiden hatta nükleer enerjiden üretilecek hidrojenin fazlasını Avrupa’ya satabileceğiz. Avrupa’da güneş yok, yer yok. Avrupa hidrojeni Ortadoğu’dan, Kuzey Afrika’dan alacak. Suudi Arabistan, Mısır, Libya, Avrupa’ya hidrojen satmak için hazırlıklara başladı fakat biz daha yakınız Avrupa’ya onun için biz daha avantajlıyız.
Termodinamik: Biz daha yakınız bir de, Türkiye’de tüm yenilenebilir enerji kaynaklarından var.
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Tabi Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları bakımından çok zengin.
Termodinamik: Hidrojen kullanımına geçildiğinde teknoloji tümüyle yenilenecek. Örneğin, güç santrallerinde doğal gaz yerine hidrojen kullanılması, baştan aşağı yanma odasının değiştirilmesini gerektirmeyecek mi? Taşıtlarda verimi nasıl etkileyecek, hidrojen kullanımı?
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Evet…. İleride yakıt pilleri kullanılacak, çünkü yakıt pillerinin çok sayıda avantajı var. İçten yanmalı motorlardan iki üç misli daha randımanlılar. Bütün otomobil şirketleri, otobüs şirketleri yakıt pilli otomobiller, otobüsler yapıyorlar çünkü çok randımanlı, hem de temiz. Fakat, yakıt pilleri pahalı, onun için başlangıçta içten yanmalı motorlar kullanılacak. Çünkü içten yanmalı motorlar daha ucuz. Sonra yavaş yavaş onların yerini yakıt pilleri alacak.
Termodinamik: Peki, bu geçiş aşamasında konstrüksiyonu değiştirmek konusunda bir çaba var mı Türkiye’de?
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Şimdi biz UNIDO-ICHET olarak, Türkiye’nin yol haritasını hazırlıyoruz hidrojene geçmek için. Bunu hidrojen konusunda çalışan bilim insanlarıyla, sanayicilerle, mühendislerle tartışacağız, Türkiye için bir yol haritası ortaya çıkaracağız ve bunu planlamaya sunacağız. Yani istiyoruz ki, Türkiye de Avrupa Birliği ile beraber aynı zamanda hidrojene geçsin. Tabi Türkiye’nin yol haritası Avrupa’nınkinden, Amerika’nınkinden başka olacaktır. Onların kendi endüstrilerine, kendi enerji kaynaklarına bağlı olarak yol haritaları var. Onların çoğunda hidrojen dışardan gelecek. Bizim yol haritamızda biz hem hidrojeni kendimiz üreteceğiz, hem ihraç edeceğiz. Fakat, kendi yapabileceğimiz mevcut teknolojilere bina edeceğiz hidrojen sistemine geçişi. Sanayicilere onun için soruyoruz: “Ne yapabilirsiniz, ne yapıyorsunuz?” Mesela Vestel çalışıyor bu konuda, İzmit’te Elimsan şirketi çalışıyor. Bunlar hidrojen ile ilgili çalışmalar yapıyorlar, yakıt pilleri ile ilgili. Vestel gelecek sene ticari olarak yakıt pillerini piyasaya süreceğini ilan etti, kongre sırasında.
Biliyorsunuz, çalışmalarımızdan birisi IHEC 2005 Kongresi. Orada sergi vardı. Güney Kore otomobil getirdi. Güney Kore parlementosu beni davet etti, parlementoda hidrojeni anlatacağım milletvekillerine. Bu şekilde ilgiyi artıracağız hidrojen enerjisine dünya çapında ve ülkemizde. Daha sonra hükümetler ve sanayi çevrelerinin katılımıyla yakıt sistemimiz de değişime uğrayacak.
Termodinamik: Hidrojen enerji sisteminde “Bor”un önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Şimdi, biliyorsunuz, dünyanın en büyük rezervi Türkiye’de bor madeninin. Bir çok kullanım yerleri olan bir maden. Cam sanayisinde, seramik sanayisinde, kurşun geçirmez zırh yapmakta, madenleri sertleştirmekte kullanılıyor. Enerjideki en mühim yeri de, nükleer enerji. Nükleer enerjide nükleer reaktörlerin kontrolü bor ile yapılır. Her reaktörün üstünde 20, 30, 40, 50 tane bor silindirik çubuğu vardır. Hepsinin altında bir levha vardır, altları da boştur. Silindirik bir delik vardır reaktörde. Reaktörün sıcaklığı yükselmeye başlayınca, yani erime ihtimali doğunca, bu levhalar çekilir, bor çubukları düşer ve bor nötronu emer. Nasıl sünger suyu emiyorsa, bor da nötronları, nükleer enerjiyi meydana getiren parçacıkları emer ve nükleer reaktörün çalışmasını durdurur. Bor, nötronu emdiği gibi hidrojeni de emiyor. Dünyada en çok hidrojen emebilen maden olan borun, şimdi otomobillerde, otobüslerde hidrojen deposu olarak kullanılması öngörülüyor. Araçlardaki hidrojen depolarının hacmi petrolünkine nispetle üç defa daha büyük ve üç defa daha ağır. Fakat hidrojen borda depolanırsa o zaman petrol ağırlığına iniyor, hacim de küçülüyor. Mesela, sodyum borhidrür kullanılıyor. Suyla karışınca hidrojen çıkıyor ve sodyum borhidroksit oluyor. O sodyum borhidroksitin tekrar sodyum borhidrüre çevirmek lazım ki, o kimyevi maddeyi tekrar ve tekrar kullanalım. Bu pahalı bir işlem. Şimdi dünyanın her tarafında laboratuarlarda ucuz bir yöntem bulmak için çalışmalar var. Şimdiye kadar piyasaya çıkan otobüs, otomobillerin hemen hemen hepsinde hidrojen, basınçlı kaplarda depolanıyor. BMW otomobillerinde sıvı hidrojen kullanıyor. Yani henüz borda depolanmış hidrojen kullanılmıyor, çünkü henüz ekonomik değil.
Termodinamik: Ama eğer borun ekonomik olmasını sağlayacak bir teknoloji bulunursa, Türkiye’nin bor rezervlerinin tüm dünyanın %72’si oranında olması bir avantajdır.
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Tabi. Dediğim gibi dünyanın her tarafında çalışmalar var. Başarılı olursa, o zaman depolamakta kullanılacak. Mesela cep telefonları için, diz üstü bilgisayarlar için, hidrojen borda depolanabilir, orada fiyat o kadar mühim değil, çünkü çok az hidrojen kullanılacak. Sodyum borhidrür orada hidrojen depolanmasında ticari olarak kullanılabilir. Sodyum bor hidrüre çevirmek pahalı olsa bile piyasa bunu kaldırır. Ama otomobillerde ve taşıtlarda henüz karlı değil.
Termodinamik: Bor dışında hidrojen enerjisini depolamak için alternatifler nelerdir?
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Hidrojen gazometre benzeri basınçlı kaplarda depolanacak. Eskiden İstanbul’da havagazı vardı, kömürden gaz çıkardı, havagazı. Havagazının yarısı hidrojendir, diğer yarısı yanıcı karbonmonoksit. Karışım boru hatlarından şehre dağılırdı, gazometrelerde depolanırdı. Yemek pişirmek için, ısınmak için bu gaz kullanılırdı. Yani dediğiniz gibi, mesela bir elektrik santralinde gece kullanılmayan elektrik, hidrojen olarak depolanır. Gündüz talep çok iken, elektrikle beraber gazometrelerde depolanan hidrojen kullanılacak. Türkiye gibi bir memleket için, hidrojen depolamada farklı alternatifler de var. Mesela hidrojen yeraltında boşalmış maden yataklarında depolanabilir. Kömürü almışız, demiri almışız, madenin içini boşaltmışız. İngiltere’de hidrojen demir madeninde depolanıyor. Amerika’da tuz kayalarında; bazen doğal mağaralar var, orada depolanıyor. Doğal mağara olmayan yerde suni, sentetik mağara yapılıyor. Nasıl? İki tane delik açılıyor tuz kayasına, aşağıda dinamit ile patlatılıyor tuzlar, ondan sonra bir delikten tatlı su veriliyor, diğer borudan tuzlu su çıkıyor ve tuzlar eritiliyor. Su tuzları eritiyor, yer altında mağara açıyor, ve o mağaralarda hidrojen depolanıyor. Avrupa’da, doğal gazı da böyle depolamaya başladılar. Şimdi Türkiye Rusya ile anlaşma yaptı, Tuz Gölü altında bu şekilde doğal gaz depolamak için mağaralar yapılacak. Şimdi bütün dünyada her memleketin jeolojisi tetkik ediliyor, “Nerelerde hidrojen yahut doğal gaz depolanabilir?” diye. Bir memleket için doğal gazı gazometrelerde depolamak pahalı, çünkü binlerce gazometre yapacaksın. Hem çok yer alacak, hem de çok malzeme kullanılacak. Onun için yer altındaki boşluklarda depolamak ekonomik oluyor, kayıp ise çok az, bir senede %1 oluyor.
Termodinamik: Bu depolamanın çevreye etkisi var mı? Yani suni olarak yer küreye müdahalede bulunuyorsunuz…
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Boşluklar kullanılacak mümkün mertebede, boş maden yatakları kullanılacak. Yahut, bu şekilde mağaralar yapacağız suni olarak. Ama şimdi hidrojen zehirli bir gaz değil, bu odada hidrojen olsa nefes alsak öldürmez. Hidrojen kullanılınca meydana gelen su, yahut su buharı zehirli değil, su buharını nefes alsak kimseyi öldürmez.
Termodinamik: Bunun doğal dengeyi bozacağı söyleniyor…
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Daima mukayese yapmak lazım. Hidrojen ile kıyaslanacak bir şey yok. Onu söyleyenin elektriğini kes, otomobilinin yakıtını al. “Yok ben yakıtımı isterim” der, “elektriğimi isterim” der. Peki, “doğal gaz ile mi yapacaksın, hidrojen ile mi yapacaksın, kömür ile mi yapacaksın? Karar ver!” Seçmesi lazım. Biliyorsunuz, bilimde kıyaslarız. Hepsiyle yemek pişirebiliriz ama hangisi daha temiz, daha ucuz?.
Termodinamik: Peki bu aşamada sizin öneriniz nedir, hocam? Fosil yakıtlar zaten bitecek, onlar bitinceye kadar hidrojeni onları kullanarak mı üretmek, yoksa bitinceye kadar onları yine geleneksel yöntemlerle mi kullanmak?
Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu: Bakın, tabiat yıllardır yaptığımız yıkımı durdurmak için bize mesajlar gönderiyor. Katrina’yı gönderdi, Rita’yı gönderdi. Bundan evvelki en büyük kasırga Andrew kasırgası idi. 1992’de 30 milyar dolar zarar verdi. Şimdi, Katrina ile Rita Amerika’ya belki 200 milyar dolar zarar verdi, ötekinin 7-8 misli. Ayrıca Pasifik’te olan kasırgalar var, Çin’de, Japonya’da, Hindistan’da, Filipinler’de. New Scientist’e bakıyordum. Enteresan bir haber var. Katrina mühim değil diyor. Katrina mühim. Katrina kasırgası neymiş biliyor musunuz? Şimdiye kadar kasırgalar Atlantik’in kuzeyinde oluyordu hep. Kuzey Atlantik’te ısı daha çok ve deniz ısısı. Şimdi Güney Atlantik de ısınmaya başlamış ve ilk defa Güney Atlantik’te kasırga olmuş. Katrina’dan sonra petrol fiyatları varili 70 dolara çıktı. Gelecek sene 100 dolar mı olur, 200 dolar mı, Allah bilir. Bunlar hep mesaj bize, bir an evvel hidrojene geçmeliyiz. Hem çevreyi korumak bakımından, hem de ekonomi bakımından daha iyi. Zaten aslında petrolü, doğal gazı yakıp çevreyi kirletmemek lazım. Petrol ve doğal gazdan yapılan ilaçlar var. Suni elyaf var, suni kumaş var, plastik maddeler var. Kimya sanayiinde kullanmak lazım petrolü, doğal gazı ham madde olarak. Yakarak ziyan ediyoruz, hem de çevreyi kirletiyoruz, yani, bir an evvel hidrojen enerjisine geçmek şart. Artık bunu bütün dünya iyice tetkik etti. Yani karar verdiler ki, en iyi sistem hidrojen enerjisi sistemidir. Buna mesela Amerika’nın petrolcü başkanı Bush bile karar verdi. “Hidrojenden, hürriyet yakıtıdır, her memleketi petrole bağımlılıktan kurtaracaktır” diye bahsetti. Tabi Japonya daha 1974’de karar verdi hidrojene geçmeye. Ben bu fikri ortaya atınca Japonya’dan beni derhal davet ettiler. Tokyo’ya gittim orada birkaç konuşma yaptım. 1975, Japonlar hidrojene geçmek için Sun Shine projesini başlattı. Avrupa 2002’de hidrojene geçmeye karar erdi. Avrupa Komisyonu Başkanı Prodi, 2002’de yapmış olduğu bir konuşmada, hidrojene geçmeye karar verdiklerini anlattı. Basın toplantısı yaptı Brüksel’de Eylül 2002’de. Prodi orada dursaydı, Amerika’da bir hareket olmayacaktı. Romano Prodi iki cümle daha söyledi basın toplantısında. Dedi ki: “Ben, Avrupa’nın Amerika’dan ve Japonya’dan evvel hidrojene geçmesini istiyorum. Zira bu, Avrupa’ya büyük teknolojik ve ekonomik avantajlar sağlayacaktır.” Ertesi gün, bu beyanat, büyük başlıklar halinde New York Times’te, Wall Street Journal’da çıktı, tabi Bush’un masasına gitti. Bush’a daha evvel hidrojen hakkında raporlar gidiyordu, okumuyordu. Şimdi bu gazeteler yazınca, danışmanlarını çağırdı. “Nedir bu, Avrupa bize neden rest çekiyor ?” diye sordu ve Amerika da hidrojene geçmeye karar verdi.
Dünya Hidrojen Enerjisi Konseyi Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, Ülke olarak birçok devrimi geç yakaladık, umarım hidrojen devrimini diğer ülkelerle birlikte yakalarız`` dedi.
``Hidrojen enerjisinin kullanımıyla her ülke kendi enerjisini üretir hale gelecek, petrol savaşları olmayacak.Bu enerjiyle elektrik üretilebilecek, doğalgaz hattıyla ısınmada ve araçlarda ucuz ve temiz yakıt olarak kullanılabilecek. Bazı ülkelerde hidrojen enerjisiyle kurulan elektrik santralleri bulunuyor. General Motorsşirketi, hidrojen enerjisiyle çalışan otomobil üretmek için 1 milyar dolar ayırdı. Alman denizaltılarında da bu enerji kullanılıyor. Biz sanayideki, otomobil üretimindeki yenilikleri, birçok şeyi geriden takip ettik. Ülke olarak birçok devrimi geç yakaladık, umarım hidrojen devrimini diğer ülkelerle birlikte yakalarız.`` PİLOT PROJELER İstanbul`da kurulan merkezin amacının bütün ülkelerin hidrojen enerjisine geçmesini sağlamak olduğunu ifade eden Prof. Dr. Veziroğlu, şunları kaydetti:
``Merkez 2004 yılı Mayıs ayında çalışmalara başladı. Bütün dünyada pilot projeler başlatıldı. Dünya genelinde 2070`li yıllarda hidrojen enerjisine geçilmiş olacak. İzlanda, planını 2030 yılı için yaptı. Çin`de su gücüyle üretilen hidrojenle elektrik santrali, Libya`da güneş enerjisiyle üretilen hidrojenle bir kasabanın bütün enerji ihtiyacının karşılanması, Arjantin`de rüzgar enerjisiyle üretilen hidrojen denemeleri,Türkiye`de İstanbul`da otobüslerin hidrojenle kullanımı, Ünilever firmasında hidrojen enerjisi kullanımı denemeleri, Pamukkale bölgesinde güneş enerjisiyle üretim gibi birçok proje başlatılıyor.`` Prof. Dr. Veziroğlu, özellikle sanayi bölgelerinde doğalgaz kullanarak elektrik üreten sanayi kuruluşlarının, hidrojen enerjisine geçmesiyle maliyetlerin önemli ölçüde azalacağını bildirdi. 19-03-2006 11:26
Hidrojen Nedir?
Hidrojen protonyum,döteryum ve trityum adı verilen 3 adet izotop ihtiva eder.Tüm elementlerin en basiti olan bir standart hidrojen atomu(protonyum) bir proton ve bir elektrondan oluşur.Moleküler Hidrojen (H2) 2 formdan oluşur.Bunlar ortohidrojen ve parahidrojendir.İki durumda aynı kimyasal özellikleri gösterir ancak yörünge farklılıklarından dolayı bir takım farklı fiziksel özellikler gösterirler. Oda sıcaklığında hidrojen yaklaşık olarak %75 orto-hidrojen ve de %25 para-hidrojenden meydana gelir.Para-hidrojen düşük sıcaklıklarda daha kararlı olduğundan konsantrasyonunu arttırır.Teorik olarak para-hidrojen sıvı hidrojen içinde %100 duruma ulaşır.
Hidrojen dünya üzerinde en yaygın olarak bulunan elementtir.Su parçalarının dünyayüzeyinin %60’ından fazlasını kapladığını düşünürsek bunun gerçekliği kolayca görülecektir.Ancak hidrojen doğada bağımsız olarak çok az bulunur.Bu yüzden onu elde etmek için bir takım işlemler yapmak gereklidir.
Hidrojenin Özellikleri Hidrojen, kendine has bazı özellikleri ile ideal bir enerji taşıyıcısıdır:
• Elektrik enerjisi kullanılarak oldukça yüksek verimlerle üretilebilir veya elektrik üretiminde kullanılabilir.
• Hidrokarbonlardan ve sudan üretilebilir. Doğrudan güneş enerjisinden hidrojen üretimi (foto elektrokimyasal veya foto biyolojik üretim) prosesleri yoğun bir şekilde araştırılmaktadır.
• Alevli yanma, katalitik yanma, elektrokimyasal dönüşüm ve hidrürleşme gibi pek çok yöntemle etkin bir şekilde enerji üretiminde kullanılabilir.
• Hidrojenden enerji üretiminde son ürün sudur.
• Yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrikten üretildiğinde çevreye herhangi bir emisyonu olmaz; yani çevre dostudur (sadece havada alevli yanmada bir miktar NOx oluşur).
• Gaz, sıvı veya metal hidrürlerde depolanabilir.
• Boru hattı veya tankerlerle çok uzak mesafelere taşınabilir.
Hidrojenin Fiziksel Özellikleri Hidrojenin havaya göre yoğunluğu 0,07’dir ve bu bakımdan cisimlerin en hafifidir. Dolayısıyla gözenekli çeperlerden diğer gazlara göre daha hızlı geçer. Aynı şekilde kızgın derecedeki demir, platin ve iridyum gibi metallerden de sızar. Hidrojen helyumdan sonra sıvılaştırılması en zor olan gazdır. Dönüşüm sıcaklığı -240 °C olan hidrojen atmosfer basıncında -253 °C’de kaynar, -259 °C’ta katılaşır. Oldukça iyi bir ısı iletkenidir. Özellikle kendi hacminin bin kat fazlasını çözündürebilen paladyum gibi kimi metaller tarafından kolayca soğurulur.
Hidrojenin Kimyasal Özellikleri
Hidrojen etkinleştirilmiş biçimleri dışında soğukta pek etkili değildir. Sıcakta ya da katalizörler eşliğinde pek çok tepkimeye girer. Değerli bir element olması nedeniyle çok belirgin elektropozitif bir özellik taşır. Orta kuvvette bir indirgendir, alkali metal oksitler (AL2O3) gibi çok kararlı bileşikleri indirgeyemez. Bununla birlikte NiO, CuO,vb. pek çok metal oksidi indirger. Bu yolla katalizör olarak kullanılan çok ufaltılmış metaller elde edilir.
Hidrojen alkali ve toprak alkali metallerde olduğu gibi ametallerin çoğuyla da doğrudan birleşir.Halojenlerin dördüyle de tepkimeye girerek hidrasitleri verir. Fluordan iyoda doğru gittikçe hem tepkime hızında hem de açığa çıkan ısı miktarında azalma görülür. Oksijenle kızıl derecede ya da düşük sıcaklıkta bir katalizör eşliğinde birleşerek su verir. Mavi bir alevle yanar. Kükürtle 250°C’de birleşir, azotla yüksek basınçta, bir katalizör eşliğinde birleşerek amonyak elde edilmesini sağlar.Kurşun ve bakır gibi değerli metallerin oksitlerini indirger. Demir ve demire yakın metallerin oksitleriyle tersinir tepkimeler verir. Ayrıca karbonmonoksiti de indirger, işlemin gerçekleştirildiği koşullara uygun olarak (sıcaklık, basınç, katalizör) değişik ürünler oluşturur.
PROF. VEZİROĞLU: HİDROJENE GEÇERSEK AB`Yİ YAKALARIZ
Dünya Enerji Komitesi tarafından `Yeryüzünün En Yararlı Bilim Adamı` ilan edilen ve 2000 yılında Nobel`e aday gösterilen Prof.Dr. Nejat Veziroğlu, doların ulusal para karşısındaki değeri nedeniyle yıllık gelirin resmi rakamların yarısı kadar olduğunu söyledi. Veziroğlu, `Derhal hidrojene geçmeye başlarsak aradaki gelir uçurumunu azaltırız.Hükümet görevini yaparsa hidrojene AB`den önce geçeriz` dedi.
ANKARA(ANKA)-Dünya Enerji Komitesi tarafından `Yeryüzünün En Yararlı Bilim Adamı` ilan edilen ve 2000 yılında Nobel`e aday gösterilen Prof.Dr. Nejat Veziroğlu, doların ulusal para karşısındaki değeri nedeniyle yıllık gelirin resmi rakamların yarısı kadar olduğunu söyledi. Veziroğlu, `Derhal hidrojene geçmeye başlarsak aradaki gelir uçurumunu azaltırız. Hükümet görevini yaparsa hidrojene AB`den önce geçeriz` dedi.
Türkiye`de kanunların yetersizliği nedeniyle hidrojen dolum istasyonu kurulamayacağını ifade eden Veziroğlu, özel sektörün göreve hazır olduğunu ve çalışmalara başlandığı takdirde 2065 yılında AB ile Türkiye arasındaki yıllık gelir farkının tamamen ortadan kaldırılacağını dile getirdi.
Ulusal Sanayi ve İş Adamları Derneği`nin yayın organı Bildiren Dergisi`ne açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, hidrojenin üretilebilen bir kaynak olduğunu, bu nedenle diğer enerji kaynakları gibi sürekli bir kaynak olmadığını bildirdi. Günümüzde kullanılan yakıtların 2060 yılında tükenmiş olacağını belirten Veziroğlu, yenilebilir enerji kaynaklarının 5 milyar yıl boyunca kullanılabileceğini kaydetti. Yenilebilir enerji kaynaklarının hidrojene çevrildiği taktirde en verimli şekilde kullanılacağını söyleyen Veziroğlu, günümüzde fosil yakıtların kullanıldığı her yerde hidrojen enerjisinin yakıt olarak kullanılabileceğini ifade etti.
Endüstriyel Devrim`in başlamasından bu yana 4 defa yakıtın değiştirildiğine dikkat çeken Veziroğlu, 1960 yılında odunun, sonra kömürün ve daha sonra da petrolün kullanıldığını belirtti. Veziroğlu, günümüzde ise doğalgaz kullanımının ön planda olduğunu ve kullanılan tüm yakıtların ortalama ömrünün 50-60 yıl olduğunu dile getirdi. Veziroğlu, hidrojenin altyapısının düzenlendiği taktirde uzun dönem, insanlığın ihtiyaçlarına cevap vereceğini söyledi. Türkiye bir an önce hidrojen enerji sistemine geçmesi gerektiğinin önemini vurgulayan Veziroğlu, söz konusu geçişin tam olarak 40-50 yılda sağlanacağını, Türkiye`nin hidrojene geçmesinin gecikmesi halinde teknolojiyi dışardan alarak zarara uğrayacağını kaydetti. Veziroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
`Birleşmiş Milletler istatistiklerine göre, Türkiye ve AB arasındaki gelir farkı giderek katlanacak. Fakat derhal hidrojene geçmeye başlarsak aradaki yıllık gelir uçurumu giderek azalacak ve 2065 yılında tamamen yok olacak. Bizim bugün gerçek yıllık gelirimiz resmi rakamların yarısı dolayındadır. Gerekli yasal düzenlemelerin yapılması halinde AB`den önce hidrojene geçmemiz ve durumu ortadan kaldırmamız mümkün.`(ANKA)
Hidrojen enerjisini dünyaya duyuran Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, ICHET'teki görev süresi dolduğu için Amerika'ya dönüyor. Türk Hükümeti'nin 4 yıldır kendilerine arsa tahsis edememesinden dolayı üzüntülü olduğunu söyleyen Veziroğlu, ülkenin ekonomik bağımsızlığını hidrojen enerjisi ile sağlayabileceğini ileri sürüyor.
Dünya iklim değişimini iliklerine kadar yaşarken, hidrojen enerjisine olan ihtiyaç bir o kadar daha yoğunlaşıyor. Çünkü, iklim değişimine neden olan fosil yakıtlara en önemli alternatiflerinden biri hidrojen. Hidrojen enerjisi denince ilk akla gelen ad, Prof. Dr. Nejat Veziroğlu. Dünyada Dr. V olarak tanınan Veziroğlu, 1970'li yıllardaki "petrol krizi" sonrası geliştirilen hidrojenden enerji üretimi projesi fikrinin sahibi. İlk olarak dünyada, son birkaç yıldır da Türkiye'de pek çok kişi tarafından tanınıyor. Veziroğlu, dünyanın ve daha da önemlisi Türkiye'nin kurtulmasının hidrojen enerjisi ile olabileceğine inanan ve bu konuda çalışmalar yürüten bir bilim adamı. En önemli projesi ise Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'ni (ICHET) kurması. Daha önemli olansa, Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı'na (UNIDO) bağlı merkezi İstanbul'da kurmuş olması.
Mayıs 1994 tarihinde açılan merkezin ilk işlevi, dünyanın hidrojen ekonomisine geçmesini sağlaması. Bu konuda dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye'de çalışmalar yürütülüyor. Ancak, Veziroğlu'nu da üzen bir sorun henüz aşılmış değil. Merkezin yerleşeceği arsanın bir türlü tahsis edilememesi. Kurulduğu günden de önce başlayan arsa tahsis bilmecesi, Türkiye bürokrasisinin içerisinde kaybolmuş durumda. Kendisi sürem doldu gidiyorum dese de, belki de yarım yüzyıl sonra tekrar Türkiye'ye gelen Nejat Veziroğlu'nun geri dönmesine arsa sebep olmuş olabilir.
ABD'den geldiniz, şimdi tekrar dönüyorsunuz. Geldim, işleri yoluna koydum ve huzurlu bir şekilde gidiyorum diyebiliyor musunuz?
Evet, geldim, gayet güzel kuruldu merkez. Burada raporları var yapılan işlerin. Güzel bir ekip kurduk, bu ekibin dağıtılmaması lazım. Milletlerarası çapta insanlar var burada; ABD'den, İngiltere'den, Fransa'dan, Hindistan'dan, Mısır'dan. Eğer bunlar giderse, bu çapta insan bir daha gelmez. O zaman burası sıradan bir merkez olur. Yani dünyada yüzlerce merkez var, ama burası dünyanın hidrojen merkezi.
Arsa sorunu oldukça uzadı. Bu süreç bitmezse merkezin İstanbul'daki yeri tehlikeye
girer mi?
Olabilir, olabilir. Zaten kurulma aşamasında Japonlar merkezin kendi ülkelerinde olması için çok ısrar ettiler. Fakat ben Dünya Hidrojen Konseyi Başkanı olduğum için, idare heyetindeki Japonlara, "Dokunmayın, bu Türkiye'de olacak" dedim. Ama ben bırakınca ne olur bilmiyorum
Arsayı alıp bir kampus binası yapacaktınız. Bunu gerçekleştirememiş olmak sizi nasıl etkiledi?
Binaların yapılmamasına üzüldüm tabi. Ben buradayken, binalar tamamlansaydı, merkezimize geçseydik çok daha huzurlu gidecektim. Arsa sorunu merkezde de herkesin canını sıktı.
Çünkü Sarıyer'de merkezin ihtiyaçlarına uygun bir arsa bulmuştuk. Rüzgarı kuvvetli, deniz üzerinde, Karadeniz'in derinlerindeki hidrojen sülfürlü sularından istifade edip Ar-Ge çalışmaları yapılacak, boğaz akıntılarından faydalanılacak bir yerdi. Çünkü merkez aynı zamanda bir pilot proje olacak; bütün enerjisi yenilenebilir kaynaklardan üretilecek hidrojenden sağlanacak ve hidrojenle çalışacak. Bu yeri Çevre ve Orman Bakanlığı verdi. Bakan Osman Pepe, hidrojenin ehemmiyetini gayet iyi biliyor. Küresel ısınmayı kökünden halledecek hidrojendir. "Böyle bir merkeze ev sahipliği etmekten onur duyarız. Siz seçin ben vereceğim" dedi. Seçtik. Enerji Bakanı'ndan yazı getirin vereceğim o yeri dedi. Ve hakikaten Orman İdaresi, "Yeri verdik" diye yazdı. Arsayı Enerji Bakanlığı talep etti, Çevre ve Orman Bakanlığı verdi. Bu sefer Enerji Bakanlığı'nın, "Kabul ettim o yeri" demesi lazım, ama bir senedir bunu diyemedi. Sebeplerini de söylemiyorlar, çok tuhaf.
Mesela Amerika'da bir yazıya 1-2 günde cevap vermezlerse sebebini söylerler; "Şu sebeplerden dolayı uygun bulmuyoruz, başka yeri arayın" diye. Ama Türkiye'de tam bir dipsiz kuyu, taş atıyorsunuz, ses çıkmıyor. Arsa sorunu devam ediyor mu hala?
2 ay kadar önce UNIDO'dan bir telefon geldi, "Enerji Bakanlığı 6 yer daha önerdi, onlara da bir bakın" diye. Ambarlı, Ataköy, Tuzla, Cumhuriyet Köyü, Alibeyköy, Ömerli Bunları UNIDO'dan gelen heyetle birlikte tetkik ettik. Yeni gösterilen yerlerden Alibeyköy'dekini beğendik. Raporumuzu yazdık. Raporda, Sarıyer'deki arsanın en uygun yer olduğunu belirttik. İkinci uygunsa, Alibeyköy'deki yer çıktı. Merkezimizden Prof. Dr. Engin Türe'yi Ankara'ya yolladık, Bakan Hilmi Güler ile konuştu. Bakan, "Alibeyköy'ü size verdik" dedi.
Nasıl bir yer burası?
Burası DSİ'ye ait bir arazi. 100 dönüm. Hemen Alibeyköy Barajı'nın yanında. DSİ 14. Bölge Müdürlüğü bize 8 Mart 2007 tarihli bir yazı ile bu yerin verilmesinde bir mahsur olmadığını bildirdi. Yazıda Milli Emlak'a müracaat etmemiz isteniyordu. Bu Kuruma müracaat ettik. Milli Emlak tapulara baktı; o arazi DSİ'den Milli Savunma Bakanlığı'na devredilmiş. Milli Savunma DSİ'nin kullanması için tahsis etmiş. Şimdi Milli Savunma'ya müracaat etmemiz gerekecek.
Yine de biz orayla ilgili proje çalışmasına başladık. Mühendislerimizi gönderdik, ön proje hazırladık. Binayı barajdan 100 metre uzakta yapacağız. Binanın kurulacağı yer TEM Otoyolu'na 10 kilometre uzakta bağlanıyor. Yol üzerinde ambarlar, gecekondular var. Biz Karayollarına müracaat edip TEM'e direkt bağlantı talep ettik. Hem gidiş-geliş süratli olacak hem de hoş olmayan görüntüler görülmeyecek.
Bir binanızın olmaması projelerinizi etkiliyor mu?
Etkiliyor, ama biz yine de bir düzine memlekette projelere başladık; Çin, Hindistan, Güney Kore, Azerbaycan, Romanya, Türkiye, Libya, Portekiz, Arjantin, Ukrayna, Rusya, İtalya gibi. Brezilya ile müzakereler halindeyiz. Milletlerarası konferanslar yaptık. Türkiye'de 200 tane Fen Bilgisi öğretmenine dersler verdik. Onlar şimdi okullarında öğrencilerine hidrojen enerjisini öğretiyorlar. Türkiye'de ayrıca 15 tane uygulamalı projeye başladık.
Bu projelerde bir ilerleme var mı?
Konsorsiyumlar kuruldu. Mesela Konya'da Pancar Kooperatifleri Birliği (PANKOBİRLİK), traktör fabrikası ve Selçuk Üniversitesi ile. Burada pancardan hidrojen üretilecek ve bu yakıt doğalgazdan daha ucuz olacak. Yani Türkiye bugün doğalgazdan daha ucuza hidrojen üretebilecek pancardan. Türkiye'ye istihdam yaratacak, tarım işçisi çalışacak, o kadar doğalgaz ithal edilmemiş olacak. Bu üretilen hidrojeni PANKOBİRLİK köylüye yakıt olarak dağıtacak. Konya'daki traktör fabrikası TÜMOSAN hidrojenle çalışan traktör yapacak. Hem mazottan daha ucuz, hem çevre kirliliği yok, hem de dışarıdan gelmeyecek. Gayet güzel bir
proje. Ayrıca, Türkiye'deki otomobil ve otobüs şirketleri hidrojenli araç yapmak için teşebbüslere başladı. Deniz Kuvvetleri 6 tane hidrojenle çalışan denizaltı yaptıracak. Bu merkez kurulmadan önce 2 firma ilgileniyordu hidrojenle, şimdi bunların sayısı 40'tan fazla.
Merkez kurulmadan önce 3 üniversitede hidrojenle ilgili çalışma vardı, şimdi 38'inde var. Türkiye'de bu çalışmalar çok ilerledi.
Uzun zamandır sürüncemede kalan projeler var sanırım?
Türkiye doğalgazdan daha ucuza hidrojen üretebilir, fakat bunun üzerine eğilmek lazım, bir planlama yapmak lazım. Bunda biraz yavaşız. Petrolün fiyatı daha da artacak. Petrol fiyatı artınca doğalgazın da, kömürün de artıyor. Türkiye dışarıdan ithal ettiği doğalgaz, petrol ve kömüre geçen yıl 30 milyar dolara yakın bir para ödedi. Bu yıl 45 milyar dolar verecek. Eğer kendi yakıtımızı üretebilirsek, bu para Hazinenin kasasında kalacak. Bunun için Sayın Başbakan'a, Sayın Enerji Bakanı'na geçen yıl Temmuz ayında bir yazı yazdım ama bir yanıt alamadım halen.
Peki, neler yapmak lazım?
Kanunlar çıkartmak lazım. Mesela şimdi birisi gidip Türkiye'de hidrojen dolum istasyonu kuramaz. Böyle bir istasyonun yerleşim yerine uzaklığı, kullanacağı malzeme, hangi şartlar gerektirdiği belirlenmeli, nizamnameler çıkartılmalı. Hidrojen üretim tesisleri kurmak için özendirici kanunlar olmalı. Daha yeni petrol çıkartmayı özendirici kanun çıktı. Bunun gibi Türkiye'de hidrojen üretmek için özendirici kanunlar çıkartılmalı ve üretilen hidrojeni devlet doğalgaz fiyatına satın alacaktır denmeli. Çünkü zaten doğalgaza para ödüyoruz. O zaman ülke 30 sene içerisinde bütün yakıtını kendisi üretebilir, fazlasını da Avrupa'ya satarak döviz kazanır. Fakat buna bugün başlamalıyız. Ancak büyük bir atalet var. Bunda petrol firmalarının lobileri etkili oluyor. Çünkü, her ne kadar petrol firmaları ileride hidrojen satacağız diyorlarsa da, bugün büyük karlar ediyorlar petrolden. Yeraltındaki petrolün tamamını çıkartıp büyük kaidelim, petrol tükenince hidrojene geçeriz diyorlar.
Sizce hidrojene geçiş ne zaman olacak?
Eğer özendirici tedbirler alınmazsa 2075'lerde bütün dünyada hidrojene geçiş tamamlanacak. Bunda petrol ve doğalgaz üretiminin çok azalmasının da etkisi olacak.
Petrol şirketlerinin kendi tahminlerinde de bu öngörüler yer alıyor. Fakat özendirici tedbirler alınırsa, bu tarih çok önce olabilir. Mesela, İzlanda 2030'a kadar hidrojene geçmek için çalışıyor. Türkiye de 2040'a kadar geçebilir, ama bu sene başlarsa.
Nisan sonunda ayrılıyorsunuz görevinizden. Burayı bıraktığınız insanlara neler
söyleyeceksiniz?
Son günü bir parti yapacaklar, 30 Nisan'da. Orada, "Bu ekibi muhafaza edin. Engin Bey (Engin Türe) 1 Mayıs 2007'den itibaren merkezin müdürü olacak, O'nu destekleyin" diyeceğim. Zaten burada çalışanların tamamı bu misyona inanmış idealist insanlar.
Dünyayı hidrojene geçirmek için çalışıyorlar, buna devam etmelerini salık vereceğim. Zaten ben arada sırada geleceğim merkeze.
Peki, Türkiye'ye ne gibi mesajınız olacak? Hükümete, şirketlere
Hükümete mesajı geçen yıl verdim, ama cevap gelmedi. Amerika'da Clinton'a yazıyordum, bir hafta içerisinde cevap geliyordu. Başbakan'a yazı yazdım, hiç cevap yok, aldılar mı almadılar mı bilmiyorum? Mektup elden gitti Başbakan'a aslında ama... Bizde hiç yazışma adabı yok. Benim gördüğüm her yerde, İngiltere, Amerika'da bulundum, BM'de çalıştım böylesini görmedim.
Uluslararası Hidrojen Enerjisi Birliği’nin de kurucu başkanı olan Veziroğlu, yaptığı çalışmalarla 1974’te TÜBİTAK ödülü, 1982’de Sovyetler Birliği Kurçatof ödülü, 1986’da “İnsanlık İçin Enerji Ödülü” gibi birçok ödül aldı. Azerbaycan Bilimler Akademisi, hidrojen enerjisi fikrini ortaya atması ve gerçekleşmesindeki çalışmaları dolayısıyla 2000 yılında Prof. Dr. Veziroğlu’nu Nobel Ödülü’ne aday gösterdi.
Kısaca Hidrojen
1766’da Cavendish “alev alan hava” isimli bir maddeden söz eden bir makale yayımlar. Ancak bu esrarengiz maddenin niteliğini ortaya çıkaran, 1774’te suyun bileşimini bulan Fransız kimyager Lavoisier’dir. Lavoisier’in “hidrojenyum” adını verdiği kokusuz, renksiz, tatsız ve saydam bir yapıya sahip olan hidrojen (H), doğadaki en hafif elementtir. Hava ya da oksijen içinde kolayca parlar, yanar ve su (H2O) oluşturur. Su, kaya, petrol gibi ortamların ve bütün bitkisel, hayvansal yaşamın temelini oluşturan bir çok organik bileşenin içinde de bulunur. Güneş dahil bütün yıldızlarda, çok büyük miktarlarda hidrojen vardır. Günümüzde hidrojen üretimi için bir çok yöntem geliştirilmiştir. En çok kullanılan yöntem ise doğalgazın buhar reformasyonudur. Ayrıca elektroliz, biyokütle dönüşümü, fotoelektrokimyasal dönüşüm, termokimyasal dönüşüm ve buhar yapılandırması yöntemleri ile hidrojen elde edilebilmektedir. Hidrojen, bilinen en temiz, en performanslı ve sınırsız yakıttır.
Prototipler hazırlanıyor
Türkiye’nin hidrojenle çalışan ilk otomobili, önümüzdeki aylarda görücüye çıkacak. ICHET bünyesinde sürdürülen proje kapsamında hazırlanan araç 100 km. hıza ulaşabiliyor ve bin km.de ancak beş YTL harcıyor. Aracın egzozundan atılan atık ise bildiğimiz su...
1 ton kömürden elde edilen benzinle 708 km.
1 ton kömürden elde edilen elektrikle 772 km.
1 ton kömürden elde edilen hidrojenle 1030 km. yol yapılabiliyor.
23rd April 2013, Yusuf Yaman tarafından yayınlandı
Prof. Nejat Veziroğlu: “Hidrojenin, enerji kaynağı olarak bir alternatifi yok ve küresel ısınmanın, çevre kirliliğinin, görüntü kirliliğinin, asit yağmurlarının, ozon tabakasının delinmesinin, iklim değişikliğinin kalıcı, yegâne ve nihai çözümü hidrojen enerji sistemidir”.
Hollywood filmleri ve bilimkurgu kitaplarındaki gelecek senaryolarını biliyoruz; gökyüzü kararmış, insanlar güneşe çıkamıyor. Çünkü artık bir ozon tabakası yok. Temiz hava tüplerde satılıyor ve çok pahalı, denizler kurumuş. Berbat bir senaryo... Ne yazık ki dünyamız bu geleceğe doğru koşar adım gidiyor. Yine de umut yok değil, tüm bu senaryoların başkahramanı olan fosil yakıtlara olan bağımlılığımız artık azalabilir. Geride bıraktığımız yüzyılın ortalarından bu yana araştırılan “hidrojen”, en temiz, en güvenli, en performanslı ve sınırsız yakıt olarak biliniyor. Yazımızın spotundaki sözler, Uluslararası Hidrojen Enerjisi Birliği’nin (IAHE) başındaki isim olan Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu’na ait. Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi’ni (ICHET) kurmak için geldiği İstanbul’dan ayrılmak üzere olan Prof. Dr. Veziroğlu ile, ABD’ye dönmeden, hidrojeni ve neden bu kadar önemli olduğunu konuştuk.
Hemen en önemli soru ile başlayalım; madem hidrojen bu kadar değerli, öyleyse neden hiç konuşmuyoruz?
Aslında konuşuyoruz da sesimiz pek duyulmuyor. Şimdi, hidrojen dünya için olduğu kadar Türkiye için de çok mühim bir konu. Çünkü Türkiye bugün, enerjisinin yüzde 75’ini ithal ediyor. Geçen sene petrol, doğalgaz ve kömür ithali için 35 milyar dolar harcadık, bu giderek artacak. Çünkü arz/talep kuralına göre fiyatlar da giderek yükseliyor. Tüm dünyada enerjiye büyük bir ihtiyaç var. Bir yandan dünya nüfusu artıyor, diğer yandan kalkınmakta olan ülkeler, bir an önce gelişebilmek için büyük miktarda enerji tüketimine yöneliyorlar. Oysaki gelişmiş ülkeler, fosil yakıtların kullanımını sınırlandırıyor.
Neden?
Çünkü bu yakıtlar kullanarak elde edilen enerji, enerji üretimi sırasında oluşan zararları karşılayamayacak boyutlarda gerçekleşiyor; turizm, tarım ve en önemlisi insan sağlığı bu süreçten kötü etkileniyor.
O zaman biz neden devam ediyoruz?
Çok basit, bizi tavlıyorlar; efendim size 40 yıl vadeli ucuz kredi verelim ama siz de bizim kömürümüzü alın diyorlar. Bunlar hep yanlış siyasetlerdir, hâlâ yeni kömür ve linyit santralleri yapmak için kanunlar düzenleniyor, teşvikler çıkartılıyor. Bunların bize vereceği zarar, yararından fazladır. Kömürden, ancak hidrojen elde etmek için faydalanırsak daha fazla verim alabiliriz; elektrik üretiminde kömürden yüzde 30-35 arası verim alabilirken, hidrojen çeviriminde kullanılan kömürden yüzde 50 verim alınabiliyor. Bakın Shell, BP ve Exxon gibi petrol devleri bile kömürden hidrojen üretme işine giriyor.
Hidrojen enerji sistemleri aslında çok yeni bir teknoloji değil, değil mi?
Evet, yeni bir teknoloji olduğunu söyleyemeyiz. 1973’te Ortadoğu memleketleri petrol ihracatını durdurdu ve oluşan krizde, tüm dünyada fabrikalar durdu, uçaklar uçamadı, elektrik kesintileri yaşandı. Ben o sırada Miami Üniversitesi’ndeydim ve 1962’den beri de hidrojen ile ilgileniyordum. NASA’dan aldığımız bir proje nedeniyle, hidrojenin A’dan Z’ye her özelliğini öğrenmiştik; en hafif element, en verimli yakıt vs. gibi... 1962-1972 arasında, şehirlerdeki hava kirliliğini ortadan kaldırmak için nasıl bir yakıt kullanabiliriz sorusunun yanıtını arayan bir araştırmada yer aldım. Bu araştırmadan da şu sonuç çıktı ki en temiz yakıt hidrojendir.
Aynı tarihlerde Miami Üniversitesi’nde sizin kurduğunuz bir enstitü var galiba?
Evet, adı “Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü”. Başına “Temiz” kelimesini koyduk, çünkü biliyorduk ki büyük metropollerde hava kirliliği çok zarar verici boyutlara ulaşmıştı.
Ve deneyiminize dayanarak hidrojen üzerine dünyayı bilinçlendirmeye başladınız...
Evet, enstitüde birçok temiz yakıt ile çalıştık; güneş enerjisi, rüzgar, su, jeotermal enerji ve biyokütle... Ancak bunlar kullanışlı değiller; güneş enerjisi ile uçağı uçuramazsın, rüzgar ile otomobili hareket ettiremezsin... Ancak güneşte su ısıtabilirsin, o da güneş olduğu zaman... Demek ki problemin çözümü sentetik bir yakıtta gizli. Yani bu kaynaklardan bir sentetik yakıt üretebilirsek problem çözülecek. Eh, geçmişten de biliyorum ki en iyi sentetik yakıt hidrojendir. Böylelikle, tüm çalışmalarımızı “Hidrojen Enerji Sistemi” ya da “Hidrojen Ekonomisi” olarak isimlendirmeye başladık.
Neden ekonomi diyoruz?
Çünkü enerji, ekonominin lokomotifidir. 1973 krizinde de enerji olmadığı için ekonomi durmuştu. Ben, o dönem bir konferans düzenlemeye karar verdim. “Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji Konferansı” 18 Mart 1974’de, 40 ülkeden 700 kişinin katılımıyla açıldı. O zamanlar 700 kişi inanılmayacak bir rakam... Neyse, orada anlattım, dedim ki, hava kirliliğinin, enerji krizlerinin, çevre felaketlerinin kalıcı çözümü hidrojen enerji sistemidir. Çay molasında 10 akademisyen yanıma geldi ve dediler ki biz de size katılıyoruz, hemen bir dernek kuralım. O gece toplandık ve derneği kurma kararı aldık. Ben başkan olarak seçildim ve halen de “Uluslararası Hidrojen Enerjisi Birliği”nin başkanıyım. 1974’te atılan bu tohum sonucunda, dünya çapında konferanslar düzenleme aşamasına geldik. “Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansı- WHEC” isimli bu konferanslardan bugüne kadar 17 tane gerçekleştirildi, bu sene İtalya’nın ev sahipliğinde toplanacağız, gelecek sene de Avustralya’da olacağız.
O ilk dönemlerde size “Hidrojen romantikleri” ismi veriliyordu galiba değil mi?
Bakın, hidrojenin avantajları petrol şirketlerini haliyle rahatsız ediyordu. O nedenle de bize “Hidrojen romantikleri” diyor ve bizim rüya gördüğümüzü iddia ediyorlardı. Hatta aralarında bir konsorsiyum kurarak hidrojenin, bizim söylediğimiz gibi bir yakıt olmayacağını ispata giriştiler. Efendim işte petrolü temize çıkarmak için çeşitli raporlar neşrettiler; hava kirliliğinin nedeni egzoz gazları ve sanayi atıkları değil, uzaklardaki yanardağların püskürttüğü küllerdir ya da küresel ısınmanın nedeni Avustralya’daki büyükbaş hayvanların dışkılarıdır gibi çeşitli raporlar yayımlandı. Sonuçta hidrojeni kötülemeleri mümkün değil, bu nedenle de biz bu avantajımızı kullanarak petrol şirketlerini kendi tarafımıza çekmek için çalışmaya başladık. Bu amaçla tüm büyük petrol şirketlerinin başkanlarına mektup yazdım; dedim ki, petrol bitince ne satacaksınız? Bu soruma bazı başkanlar kızmışlar ancak bazıları da çok ciddiye aldılar. Hatta size, petrolün bir gün tükeneceğini bilmeyen yöneticiler olduğunu söylesem çok şaşırırsınız, değil mi?
Ciddi değilsiniz herhalde?
Gayet ciddiyim. Bu gerçekten haberi olmayan petrol şirketi yöneticileri vardı (gülüşmeler). Bu diyaloglar sonucunda 1998’deki 12. WHEC toplantısına Shell’den 12 bilim insanı katıldı ve toplantı sonrasında Shell, biraz önce bahsettiğim hidrojen karşıtı konsorsiyumdan ayrılarak, kendi bünyesinde hidrojen enerjisi birimi kurdu. Yani Shell, hidrojen satmaya karar verdi. Hemen arkasından BP de bu yolu izledi. Şimdilerde, tüm petrol şirketlerinin ya hidrojen üretmek/satmak üzerine yatırımları ya da araştırmaları var.
Peki, hidrojeni günlük yaşantımızda kullanabiliyor muyuz?
Bazı Avrupa şehirlerinde, hidrojen ile çalışan otomobil ve otobüsler kullanılıyor.
İstanbul’da da toplu taşıma üzerine bir proje var…
Evet, burada da hidrojenle çalışan otobüsler üzerine bir projemiz var. Raporları ve fizibilitesi hazırlandı ve finansman arayışına başladık. Türkiye’de buna benzer birçok projemiz daha var.
Buraya gelmeden önce UNIDO/ICHET’den de bahsedebilir miyiz?
Tabii, şimdi biz “Uluslararası Hidrojen Enerjisi Birliği”ni kurduktan sonra BM beni danışman olarak görevlendirdi. Ben de zaman zaman hidrojenin ekonomiye etkileri, çevreye etkileri üzerine BM’ye raporlar hazırladım. 1988’de verdiğim bir raporun sonuna da bir paragraf eklemiştim; hidrojene geçiş kaçınılmazdır ve bu geçişte liderlik yapmak için bir BM merkezinin kurulmasını öneririm...
Bunu beğenmişler ve UNIDO’dan (Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü) beni aradılar ve dediler ki, fikrinizi değerlendirdik ve bu merkez için önerilerini bekliyoruz. Ben de cevabımda, merkezin, kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkeler arasında olmasının yararlı olabileceğini söyledim ve iki öneride bulundum; Türkiye ve Meksika. Sonuçta Türkiye seçildi ve Türkiye’de de en uygun yer olarak İstanbul tercih edildi. Çünkü bu merkezin misyonları arasında toplantılar, seminerler, kongreler düzenlemek de var. Yani ulaşımının kolay olması gerekiyor. 1992’de, UNIDO’dan bir heyet ile Ankara’ya geldik. O dönem Demirel başbakan, Erdal İnönü de başbakan yardımcısı. Biz konuyu anlatınca İnönü hemen konunun önemini kavradı ve Türkiye ile UNIDO arasında bir ön antlaşma imzalandı. Ancak bir BM merkezinin kurulması için BM Genel Kurulu’ndaki tüm üye ülkelerin de onayının alınması gerekiyor. Bu nedenle lobi faaliyetlerine başladık.
Zorluklarla karşılaştınız mı? Sonuçta herkes böyle bir merkezin kendi ülkesinde kurulmasını istemez mi?
Japonlar bunu düşündüler tabii. Ancak bunun Türkiye’de kurulmasının sebebi de benim (gülüşmeler). Yoksa bunu her ülke kendisine mal etmek ister. Bakın UNIDO da aslında bizim ülkemize gelebilirdi. Biliyorsunuz UNIDO’nun eski genel merkezi Beyrut’taydı. Harp başlayınca İstanbul’a gelmek istediler ama bizim hükümetimizin ağır hareket etmesi nedeniyle Avusturya devreye girdi ve UNIDO’yu kendi ülkesine davet etti. Eskiden Viyana köydü ama UNIDO oraya hayat verdi. Şimdi her hafta birkaç konferans oluyor, politikacılar, bilim insanları vs. Bunlar İstanbul’da olabilirdi, ilgisizlik yüzünden kaçırdık. Tıpkı bizim arsa işi gibi, hâlâ bir cevap alabilmiş değiliz.
İstanbul’da yapılması planlanan merkezi kaçırma riski var mı?
Bakın buradaki merkez, Viyana’daki Atom Enerjisi Merkezi’nden büyük olacak. İstanbul’un ve Türkiye’nin ekonomisine, bilimsel hayatına, diplomasi ve prestijine parayla ölçülemeyecek katkıları olacak. Zaten katkıda bulunmaya da başladı. Bunu kaçırmamamız lazım. Bizde bürokrasi Osmanlılardan kalma sistemle çalışıyor maalesef.
Biraz önce bahsediyordunuz, arsa tahsisi konusunda son durum nedir?
Biz Sarıyer’de bir yer beğenmiştik. Projemiz de hazırdı; laboratuarları, yönetim binaları vs. Bir de dünyada tek olacağı için de mimari olarak da bir özelliği olsun istiyoruz, çünkü bu merkez gelecekte İstanbul’un simgesi olacak. Bizde işler biraz ağır işliyor demiştim ya, biz merkezin burada kurulması kararını çıkarttıktan sonra Türkiye Hükümeti ile son imzayı atmak için bile senelerce bekledik, iki hükümet eskittik (gülüyor). En son, şimdiki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Hilmi Güner, bir şartla imzayı atarız dedi. O şart da, benim Amerika’dan gelerek merkezin kuruluşunda bizzat görev almamdı. Şimdi üç senelik iznim bitiyor ve Amerika’ya geri dönmek zorundayım. Çok şükür merkezi kurduk, dünyanın her tarafından insanlar burada görev alıyor. Ancak bir yandan da buruğum, keşke arsa konusunu da çözmüş olsak ve merkezin inşaatına başlamış olsaydık.
Son olarak sanayicilerimizin hidrojenle araları nasıl?
Çok ilgili olduklarını söyleyebilirim. Bu merkez kurulmadan önce iki firma vardı, hidrojenle ilgilenen, şimdi 35 firma var. ICHET kurulmadan önce üç ulusal üniversitemizde hidrojen araştırmaları yapılırken şimdi 40 üniversitemiz bu konuda çalışıyor. Ve yakında ürünleri de göreceksiniz. Fakat hükümetin de bu konuda üzerine düşenler var, bu konuyla ilgili gerekli yasal düzenlemelerin bir an evvel çıkarılması gerekiyor. Biz, hidrojene geçiş için bir yol haritası da hazırladık. Eğer bu yol haritası takip edilirse, Türkiye, 30-40 yıl içerisinde tam olarak hidrojene geçişi tamamlayabiliriz.
Dünya Barışı için Türkiye Dünya Barışı için Hidrojen
Prof.Dr.T.Nejat Veziroğlu
Derleyen:Ayfer Kale
Editör:Yrd.Doç.Dr.Ö.Faruk Noyan
23rd April 2013, Yusuf Yaman tarafından yayınlandı
Türkiye çevreye duyarlı ve ucuz hidrojen enerjisi sistemine geçmek zorundadır. Aksi takdirde uygar dünya ile Türkiye arasındaki makas gün geçtikçe daha da açılacak` dedi.
-Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şenay Yalçın da Türkiye`nin şu anda 40 bin megawatt enerji üretebilecek kurulu gücü olduğuna, ihtiyacının ise 140 bin megawatt civarında olduğuna dikkat çekerek, `Cumhuriyetimizin 100. yılında enerji ihtiyacımız bugünkü ihtiyacın 3-4 misline çıkacak. Şimdiden önlemimizi almalıyız` diye konuştu.
Dünya Hidrojen Birliği Başkanı ve Miami Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, Türkiye`nin petrol, doğalgaz, kömür kullanımının yılda yaklaşık 50 milyar dolarlık maliyeti olduğunu belirterek, `Türkiye çevreye duyarlı ve ucuz hidrojen enerjisi sistemine geçmek zorundadır. Aksi takdirde uygar dünya ile Türkiye arasındaki makas gün geçtikçe daha da açılacak` dedi.
`FOSİL YAKITLARIN DÜNYAYA MALİYETİ YILDA 5 TRİLYON DOLAR`
Prof. Dr. Veziroğlu, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye`nin enerji ihtiyacının yalnızca dörtte birini kendi kaynaklarından kullandığını ve petrol, doğalgaz, kömür kullanımının yılda yaklaşık 50 milyar dolarlık zarara neden olduğunu söyledi. Dünyada kişi bsaşına düşen petrol ve doğalgaz üretiminin 2025 yılında zirveye çıkacağını, ardından düşüşe geçeceğini ifade eden Veziroğlu, dünya üzerindeki fosil yakıt kaynaklarının 50 yıl içinde tükeneceği uyarısında bulundu. Bugün itibariyle dünyada tüketilen enerjinin yüzde 80`inin petrol, kömür ve doğalgazdan elde edildiğini hatırlatan Veziroğlu, `2003 yılı rakamlarına göre fosil yakıtların çevreye zararı yılda 5 trilyon dolar. Türkiye`ye maliyeti ise yaklaşık 50 milyar dolar. Dünyanın ucuz ve çevreye duyarlı, yeni bir enerji sistemine ihtiyacı var` dedi.
`HİDROJEN, FOSİL YAKITLARDAN YÜZDE 60 DAHA VERİMLİ`
Alternatif enerji kaynaklarına örnek olarak nükleer, güneş, rüzgar, su ve jeotermik enerjinin gösterilebileceğini dile getiren Veziroğlu, bu enerji kaynaklarının kesintili olmaları, yakıt olarak kullanılamamaları veya nükleer enerji hariç depolanamamaları gibi nedenlerle `kusurlu` bulunduğuna dikkat çekti. Veziroğlu, hidrojen enerjisinin bu kusurları ortadan kaldıran bir çözüm sunduğunu vurgulayarak, şekerpancarından suya kadar birçok maddede bulunan hidrojenin fosil yakıtlardan yüzde 60 daha verimli olduğuna dikkat çekti. Ayrıca hidrojenin kullanılması sonucunda doğaya zehir değil, su buharı salındığını belirten Veziroğlu, `Türkiye`nin fosil yakıtlarına harcadığı para ile ticaret açığı neredeyse aynı. Bugün hidrojen enerjisini kullanmaya başlarsak, bu açığın hızla kapanacağını göreceğiz. Üstelik, hidrojen enerjisi petrol, doğalgaz ya da kömürden de daha ucuz olacak` diye konuştu.
Veziroğlu, ABD, Japonya ve Almanya gibi ülkelerin sanayi devriminin ardından şimdi de hidrojen enerjisi alanında bir devrime imza atmak üzere hareket ettiğine işaret ederek, `Sanayi devrimi ve bilgi çağını zamanında yakalayamayan Türkiye, hidrojen çağını da kaçırırsa uygar dünya ile arasındaki makas daha da açılacak` uyarısında bulundu. Devletin hidrojen enerjisi yatırımlarını desteklemesi ve kullanımını teşvik etmesi gerektiğinin altını çizen Veziroğlu, bu amaçla Başbakanlığa bağlı Hidrojen Ekonomisi Kurumu(HEK) kurulması için teklif sunduklarını kaydetti.
Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şenay Yalçın da Türkiye`nin geçen yıl enerji ithalatına 29 milyar dolar harcadığını hatırlatarak, enerji ihtiyacı için alternatif ve yerli kaynakların kullanılması halinde bu rakamın 3 milyar dolara ineceğini savundu. Vatandaşların hidrojenin önemi konusunda eğitilmesi gerektiğinin önemine dikkat çeken Yalçın, bu amaçla üniversitelerde hidrojen enerji sistemlerine ilişkin bölümlerin açılmasının, liselerde hidrojen enerjisinin faydalarını anlatan dersler okutulmasının şart olduğunu dile getirdi. Yalçın, Türkiye`nin şu anda 40 bin megawatt enerji üretebilecek kurulu gücü olduğuna, ihtiyacının ise 140 bin megawatt civarında olduğuna dikkat çekerek, `Cumhuriyetimizin 100. yılında enerji ihtiyacımız bugünkü ihtiyacın 3-4 misline çıkacak. Şimdiden önlemimizi almalıyız` diye konuştu. Dünya üzerindeki savaşların büyük çoğunlukla enerjinin paylaşımı üzerine çıktığına vurgu yaparak, kolay erişilen ve bol olan hidrojen enerjisinin kullanılması ile savaşların da son bulacağını söyledi.
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Alnıak ise, ilki iki yıl önce yapılan II. Uluslararası Hidrojen Enerjisi Kongresi ve Fuarı`na bu yıl 700`e yakın yerli ve yabancı uzmanın katılacağını belirterek, kongre boyunca hidrojen enerjisinin yaygın kullanımına ilişkin çözüm önerilerinin masaya yatırılacağını ifade etti.
23rd April 2013, Yusuf Yaman tarafından yayınlandı
Milletlerarası Hidrojen Enerjisi Konseyi Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, 2020 yılından itibaren fosil yakıtların (kömür, petrol ve doğalgaz) ihtiyaca cevap veremeyeceğini belirterek, hidrojen enerjisine geçişin kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Veziroğlu, fosil yakıtların Türkiye`ye yıllık zararının 45 milyar dolar olduğunu savundu. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi`nde (ESOGÜ) `Hidrojen Enerji Sistemi ve Türkiye`ninAnahtar Rolü` konulu seminerde konuşan Prof. Dr. Veziroğlu, dünyada enerji ihtiyacının karşılanmasında sürekli değişiklikler yaşandığını ifade etti. 1800`lü yıllarda enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlanan kömürün yerini petrole, petrolün de günümüzde doğalgaza bırakmaya başladığını belirten Veziroğlu, dünyanın yakıt ihtiyacının büyük bir çoğunu karşılayan fosil yakıtların hızla tükenmeye başladığını söyledi. Veziroğlu, faydaları kadar zararları da bulunan fosil yakıtlarının yerini artık hidrojen enerjisinin alması gerektiğini aktardı. Fosil yakıtlar nedeniyle iklim değişiklikleri, çevre ve sağlık problemleri, sera etkisi, ozon tabakasının delinmesi gibi ciddi sorunların yaşanmaya ve giderek artmaya başladığına işaret eden Veziroğlu, hidrojenin ise çok etkili ve temiz bir yakıt olduğunu kaydetti. Veziroğlu, `Fosil yakıtlar her 50 yılda yerini başkasına bıraktığı için yakıtların elde edilmesinde ve enerjiye çevrilmesinde gerekli altıyapının da değiştirilme zorunluluğu doğmaktadır. Ayrıca yapılan araştırmalarda bu yakıtların faydalarıyla birlikte dünyaya yıllık zararı beş trilyon dolar olarak belirlendi. Türkiye`de bu zarar ise 45 milyar dolar. Hidrojenenerji sistemi ile fosil yakıt enerji sistemini; üretim maliyetleri, kullanma verimlilikleri, çevreye ve hayata zararlarına göre yapılan karşılaştırmada hidrojen enersi sistemi sağlıklı bir gelecek için gereklidir. 21. yüzyılın bitiminden önce de fosil yakıt sisteminin yerini alacaktır. Zaten 2020 yılından itibaren fosil yakıtlar ihtiyaca cevap veremeyecek. Yenilenebilir enerji kaynağı olduğu için de hidrojen enerjisi kalıcı bir enerji sistemi olacaktır` diye konuştu.
ICHET Kurucu Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, petrol ve türevi yakıtların yakın zamanda biteceğini ve Türkiye`nin 30-40 yıl içinde petrol ithal eder konumdan, hidrojen ihraç eder konuma geçeceğini öne sürdü.
Milletlerarası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi(ICHET) Kurucu Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, petrol kaynaklarının hızla tükendiğini belirterek, hidrojen enerji sistemine geçilmesiyle birlikte Türkiye`nin 30-40 yıl gibi bir sürede, petrol ithal eden ülke konumundan hidrojen enerjisi ihraç eden bir ülke konumuna geleceğini söyledi. Makine Mühendisleri Odası Mersin Şubesi tarafından Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu`nda, `Hidrojen Enerji Sistemi ve Türkiye`nin Anahtar Rolü` konulu bir konferans düzenlendi. Vali Yardımcısı Reşat Özdemir, sivil toplum örgütleri ve iş adamlarının ilgi gösterdiği konferansa konuşmacı olarak ICHET Kurucu Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu katıldı. ICHET Kurucu Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, ICHET`in, Birleşmiş Milletler Sanayi Kalkınma Teşkilatı`na (UNIDO) sunduğu hidrojen enerjisine geçilmesinin kaçınılmaz olduğu yönündeki önerisi doğrultusunda kurulmasına karar verildiğini ve 2003 yılında hükümetle UNIDO arasında imzalanan antlaşmayla merkezi İstanbul`da olmak üzere kurularak, 2004 yılında faaliyete başladığını belirtti. ICHET`in merkezinin İstanbul olarak seçilmesinin temel nedeninin Türkiye`nin köprü konumundaki yapısından kaynaklandığını belirten Veziroğlu, ICHET`te hızla tükenen petrol gibi fosil yakıtların yerini alabilecek hidrojen enerji sistemleri üzerine çalışılmaya başlandığını ifade etti.
UCUZ VE ÇEVRE DOSTU HİDROJEN Prof. Dr. Veziroğlu, hidrojen enerji sistemlerine geçilmesinin kaçınılmaz bir gerçek olduğunu ifade ederek, hidrojen enerjisinin, petrol ve türevleri gibi fosil yakıtlara göre çok daha ucuz ve temiz bir enerji kaynağı olduğunu ve doğada yüzde 90 oranında bulunduğunu kaydetti. Veziroğlu, `Hidrojen enerjisi pek çok farklı şekilde üretilebiliyor. Dünyada pek çok ülkede kurulacak pilot bölgelerle enerjisini hidrojenden alan bölgeler kurulacak. Türkiye`de, Bozcaada`da kurulacak pilot bölgede, rüzgardan hidrojen enerjisi elde edeceğiz. Burada tüm enerji hidrojen enerjisinden sağlanacak. Projelerin maliyetlerinin 20 milyon dolarla 200 milyon dolar arasında değişeceğini tahmin ediyoruz. Proje maliyetlerinin bir kısmı Birleşmiş Milletler finans organizasyonları tarafından, kalkınmakta olan ülkelere hibeyle, kalkınmış ülkelere ise krediyle verilecek. Türkiye`de daha küçük çapta demostrasyon projelerine başladık, 4 şirketin katıldığı, `Rüzgar Hidrojen Projesi`ni yürütüyoruz. Rüzgardan hidrojen üreterekHidrojeni Unilever Şirketi`ne satacağız. Unilever hidrojeni yağ üretiminde kullanılıyor.İstanbul Atatürk Havaalanı`nda hidrojen enerjisiyle çalışan otobüsler kullanılacak. Aynı şekilde Mersin de bu otobüslerden satın alabilir` dedi. Hidrojen enerjisine geçilmesiyle birlikte Türkiye`nin doğalgaz, petrol gibi enerji kaynaklarını ithal eden konumdan çıkacağını belirten Veziroğlu, `30-40 sene içinde Türkiye, doğalgaz, petrol ithal edip avuç dolusu döviz veren bir ülke olmak yerine, hem kendi ihtiyacını hidrojen üreterek sağlayacak, hem de fazlasını ihraç edecek` diye konuştu. 2075 yılında dünyanın tamamen hidrojen enerjisine geçeceğini ifade eden Veziroğlu, bununda ucuz petrol, ucuz doğalgaz üretiminin sonu demek olduğunu belirtti. Prof. Dr. Veziroğlu, hidrojen enerjisine oranla pahalı ve tehlikeli olan petrol ve türevi enerji kaynaklarının çevre kirliliği, sera etkisi, asit yağmurları, petrol savaşları gibi pek çok yan etkisinin bulunduğunu, buna karşılık hidrojen üretiminin ucuz olmasının yanında kullanımı sonucu hiçbir çevre kirliliğine neden olacak atığın oluşmadığını sözlerine ekledi.
23rd April 2013, Yusuf Yaman tarafından yayınlandı
Dünya Hidrojen Birliği Başkanı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, Türkiye`nin petrol, doğalgaz, kömür kullanımının yılda yaklaşık 50 milyar dolarlık maliyeti olduğunu belirtti.
Dünya Hidrojen Birliği Başkanı ve Miami Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. NejatVeziroğlu, Türkiye`nin petrol, doğalgaz, kömür kullanımının yılda yaklaşık 50 milyar dolarlık maliyeti olduğunu belirterek, `Türkiye çevreye duyarlı ve ucuz hidrojen enerjisi sistemine geçmek zorundadır. Aksi takdirde uygar dünya ile Türkiye arasındaki makas gün geçtikçe daha da açılacak` dedi.
Prof. Dr. Veziroğlu, Türkiye`nin enerji ihtiyacının yalnızca dörtte birini kendi kaynaklarından kullandığını ve petrol, doğalgaz, kömür kullanımının yılda yaklaşık 50 milyar dolarlık zarara neden olduğunu söyledi.
Dünyada kişi bsaşına düşen petrol ve doğalgaz üretiminin 2025 yılında zirveye çıkacağını, ardından düşüşe geçeceğini ifade eden Veziroğlu, dünya üzerindeki fosil yakıt kaynaklarının 50 yıl içinde tükeneceği uyarısında bulundu.
Fosil yakıtların Türkiye`ye maliyeti 50 milyar dolar
Bugün itibariyle dünyada tüketilen enerjinin yüzde 80`inin petrol, kömür ve doğalgazdan elde edildiğini hatırlatan Veziroğlu, `2003 yılı rakamlarına göre fosil yakıtların çevreye zararı yılda 5 trilyon dolar. Türkiye`ye maliyeti ise yaklaşık 50 milyar dolar. Dünyanın ucuz ve çevreye duyarlı, yeni bir enerji sistemine ihtiyacı var` dedi.
Alternatif enerji kaynaklarına örnek olarak nükleer, güneş, rüzgar, su ve jeotermik enerjinin gösterilebileceğini dile getiren Veziroğlu, bu enerji kaynaklarının kesintili olmaları, yakıt olarak kullanılamamaları veya nükleer enerji hariç depolanamamaları gibi nedenlerle `kusurlu` bulunduğuna dikkat çekti. Veziroğlu, hidrojen enerjisinin bu kusurları ortadan kaldıran bir çözüm sunduğunu vurgulayarak, şekerpancarından suya kadar birçok maddede bulunan hidrojenin fosil yakıtlardan yüzde 60 daha verimli olduğuna dikkat çekti.
Veziroğlu, ayrıca hidrojenin kullanılması sonucunda doğaya zehir değil, su buharı salındığını belirtti. (Anka)
`15 yıl sonra enerji ihtiyacımız 3-4 kat artacak`
Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şenay Yalçın da Türkiye`nin geçen yıl enerji ithalatına 29 milyar dolar harcadığını hatırlatarak, enerji ihtiyacı için alternatif ve yerli kaynakların kullanılması halinde bu rakamın 3 milyar dolara ineceğini savundu. Vatandaşların hidrojenin önemi konusunda eğitilmesi gerektiğinin önemine dikkat çeken Yalçın, bu amaçla üniversitelerde hidrojen enerji sistemlerine ilişkin bölümlerin açılmasının, liselerde hidrojen enerjisinin faydalarını anlatan dersler okutulmasının şart olduğunu dile getirdi.
Yalçın, Türkiye`nin şu anda 40 bin megawatt enerji üretebilecek kurulu gücü olduğuna, ihtiyacının ise 140 bin megawatt civarında olduğuna dikkat çekerek, `Cumhuriyetimizin 100. yılında enerji ihtiyacımız bugünkü ihtiyacın 3-4 misline çıkacak. Şimdiden önlemimizi almalıyız` diye konuştu.
Türkiye, 2008`deki Dünya Hidrojen Zirvesi`ne ev sahipliği yapmak için kolları sıvadı. Dünyaca ünlü hidrojen bilimcisi Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, hükümetin 18 milyon Euroayırması halinde zirvenin Türkiye`de yapılacağını açıkladı. 3 Temmuz`da Başbakan Tayyip Erdoğan`a gönderdiği mektuba verilecek cevabı bekleyen Veziroğlu, Birleşmiş Milletleradına zirveyi toplayacak UNIDO Başkanı Kandeh K.Yumkella`nın zirve için Viyana ve New York şehirlerini önerdiğini kaydetti. Kendisinin ise İstanbul`da yapılması konusunda heyeti razı ettiğini aktardı. Zirvede fosil yakıtlarının tükenmesi, iklim değişikliği, ozon tabakasının delinmesi, güney ve kuzey ülkeleri arasındaki gelir uçurumu gibi konular ele alınacak.Toplantılara çok sayıda devlet başkanının yanı sıra ekonomi, çevre ve enerji bakanları katılıyor. Veziroğlu, bu denli büyük bir zirvenin siyasal ve ekonomik açıdan sağlayacağı prestijin yanı sıra tanıtıma da katkıda bulunacağını söyledi. 70 doların üzerinde seyreden petrol fiyatları alternatif yakıtları da popüler hale getirdi. 40 yıl sonra petrol rezervlerinin biteceğini belirten Prof. Dr. Veziroğlu`na göre yeni dönemde hidrojen enerjisi kullanılacak. Halen dünya enerjisinin yüzde 80`i petrol, doğalgaz ve kömürden elde ediliyor. Türkiye ise yüzde 25`ini barajlardan sağladığı enerji üretiminde doğalgaza bağımlı. Hidrojen enerjisi kullanılması halinde her yıl 30 milyar dolarlık kaynağın ülke içinde kalacağını ifade eden Veziroğlu, şu anda 70 dolarlarda seyreden petrol fiyatlarının ise gelecek yılsonuna kadar 100 doların üzerine çıkacağını öne sürüyor: `Petrol fiyatlarının yükselmesi gelişmekte olan ülke ekonomilerini zorluyor. Hidrojeni her ülke kendisi üretebilir. Jeotermal, güneş, su ve şekerpancarından hidrojen üretmek mümkün. Bu enerji benzinden ve mazottan daha ucuz olacak.` Veziroğlu, ekonominin ihtiyaç duyduğu enerjinin hidrojenle karşılanabileceğini dile getirerek, `Bu enerji fabrikalarda ve elektrik üretim tesislerinde, otomobil, otobüs ve konut gibi alanlarda kullanılabilir. Dışarıdan hiç yakıt almamıza gerek kalmayacak. Ayrıca fazla hidrojeni satarak ihracata ve döviz girdisine katkı sağlayabiliriz.` ifadelerini kullandı. Türkiye`de hidrojen projelerine sanayicilerin ilgi gösterdiğini aktaran Veziroğlu, oluşturdukları konsorsiyumlarla şirketleri bir araya getirdiklerini ve 10`dan fazla projeyi uygulamaya başladıklarını kaydetti. Buna göre otobüs üreticisi Temsa, İzmit Belediyesi veTPAO bir araya gelerek hidrojenle çalışan otobüs üretecek. 2 yıl içinde İzmit şehir içi ulaşımında benzinden daha ucuza çalışan 10 otobüs yolcu taşımaya başlayacak. Benzer bir projeyle THY`nin havaalanı ve dışarısındaki yolcuları taşınacak. Başka bir projede ise gıda firması Unilever rüzgardan elde edilen hidrojenle margarin üretimi yapacak. Veziroğlu, `Şu anda hidrojen dolum istasyonu kurma ve şehirlerde hidrojenli otobüs işletmek yasak. Bununla ilgili kanun çıkması lazım.` dedi. Ekonomi Servisi
23rd April 2013, Yusuf Yaman tarafından yayınlandı
Hidrojenci Hoca' Veziroğlu'nun sesi Urfa'dan duyuldu
İbrahim Ekinci (Milliyet Gazetesi)
Birleşmiş Milletler'e (BM) bağlı Dünya Hidrojen Enerjisi Konseyi'nin Başkanı Prof. Dr. Nejat Veziroğlu'nun, Enerji Bakanlığı bürokratları ile ilgili eleştirileri ve şikâyetleri Urfa'da yankılandı.
Hidrojen enerjisinde dünya çapında otorite kabul edilen 20 uluslararası ödüle sahip olan Prof. Veziroğlu'nun, Türkiye'yi hidrojen enerjisinde dünyanın merkezi haline getirmeyi amaçlayan projesine, "Enerji Bakanlığı bürokratlarının çıkardığı engeller"e yönelik sert açıklamaları Milliyet'te yayımlanmıştı.
Veziroğlu'nun sesini Enerji Bakanlığı duymadı ama açıklamalarına Urfa'dan destek geldi. Urfa - Gaziantep yolunda kontrol mühendislik işinde çalışan beş mühendis, Milliyet'teki haberi üzerine
Cumhurbaşkanı Sezer'e mektup gönderdi. Bakanlık bürokratlarının engellerini dile getiren mühendisler, Veziroğlu'na destek verilmesini istediler. Cumhurbaşkanı'nın mektup üzerine açıklama istediği Enerji Bakanlığı ise 'topu yine taca attı.' Ortak mektuplarında, 'enerji bürokratlarının rüzgâr enerjisine de karşı olduklarını, bürokratlardan destek beklemenin bu işi unutmak anlamına geldiğini' belirten beş mühendis, Prof. Veziroğlu'nun, ABD'de çalıştığı üniversiteyi ve BM nezdindeki işlerini bırakarak Türkiye'ye geldiğini, Türkiye'nin hidrojen enerjisinde dünyanın merkezi olması için BM'den destek sağladığını ve projesini kabul ettirdiğine dikkat çekiyor. Mühendisler mektupta şöyle diyorlar:
"Hocamızın BM'ye karşı mahcubiyetini gidermek ve severek geldiği Türkiye'den küskün göndermemek için (...) destek bekliyoruz. Bu proje
Türkiye'nin borçsuz yaşama projesidir." Mektubun altındaki beş imza şöyle: Yusuf Yaman, Asaf Pişkin, Cahit Doğan, Eyüp Zor ve Satılmış Sipahi. Tarih,
13 Temmuz 2006.
Bakanlığın garip tutumu Bakanlığın niye topu taca attığına gelince...
Beş mühendis aynı mektubu Başbakan Erdoğan, Meclis Enerji Komisyonu ve
Enerji Bakanı Hilmi Güler'e de gönderdi. Başbakanlık ve bakanlıktan
mühendislere yanıt verilmedi. Ancak Cumhurbaşkanı Sezer, mektubu
değerlendirdi ve Enerji Bakanlığı'na göndererek yanıt verilmesini istedi.
Veziroğlu'nun 'desteklenmek yerine kösteklendiği' gerekçesi ile çok
sert eleştiriler yönelttiği bakanlık, yanıtı vermek yerine, 'yanıt verilsin' diye mektubu Veziroğlu'na havale etti. Yani Sezer'in, Veziroğlu olayı ile ilgili olarak yanıt istediği bakanlık, yanıtı da Veziroğlu'nun kendisinden istedi.
'Okursanız, görürsünüz..'
Veziroğlu, bu isteği, "Sn. Cumhurbaşkanımıza gönderilen yazıya atıfta
bulunarak ekindeki yazıyı cevaplandırmamızı istiyorsunuz. Yazıyı
okursanız, göreceksiniz ki gerekli işlemin Sn. Bakanımız tarafından yapılması istenmektedir" notu ile geri çevirdi.
Cumhurbaşkanı dışında, mühendislerin mektubu ile ilgilenen ikinci
mercii Meclis Enerji Komisyonu oldu. Ancak, bu ilgi bir başka gariplik
yaşanmasına sahne oldu. Komisyon yetkilileri, mektup sahibi
mühendislerden Yusuf Yaman'ı arayarak Prof. Veziroğlu'nun telefonunu istedi.
Oysaki Veziroğlu, Enerji Bakanlığı bünyesinde kurulan ve hidrojen
araştırmaları yapan UNIDO - ICHET'in başkanlığını yürütüyor. Merkezi
İstanbul'da olan teşkilatın numarası veya irtibat adresi komisyonda
yok... Urfa'dan isteniyor!.. Fakat, mühendis Yusuf Yaman, yine de
memnun: "Numarayı verdik, belki bir şeyler olur" diyor.
1992'den beri peşinde Veziroğlu, 30 yıldır hidrojen konusunda çalışıyor. Hoca, bu konudaki çalışmaları sırasında kazandığı etkiyi, ilerleyen yaşına rağmen büyük bir çalışkanlıkla Türkiye'ye taşımak istedi. ABD'deki işlerini,
üniversitedeki konumunu bıraktı, geldi. DYP - SHP hükümeti döneminde
SHP Genel Başkanı Prof. Dr. Erdal İnönü'nün desteği ile hükümetten 40
milyon dolarlık yatırım sözü alarak (1992) BM'nin desteği ile kurulması planlanan merkezi Türkiye'ye kazandırdı. İşler ağır ilerlese de sonunda merkezin (BM Hidrojen Enerjisi Teknoloji Merkezi/ICHET) ofisini kurdu. 11 ülkeden 13 proje aldı.
Türkiye'de 14 proje başlattı. 16 ülkede teşkilatlandı. Sarıyer'de araştırmanın merkezi için arazi sağlandı. Ancak hükümetin taahhüt ettiği 40 milyon doların projeye akıtılmasında sorunlar çıkmaya başladı.
Hoca, BM nezdinde güç durumda kaldı. Oturup Enerji Bakanı Hilmi
Güler'e mektup yazarak durumu anlattı.
Milliyet'e yaptığı ve Urfa'da yankılanan açıklamalarında da şunları söylemişti:
"Bakan Güler iyi insan, fakat fosil yakıt lobisinin elinde esir.
Enerji bürokratları merkeze karşı. Kösteklemek için çalışıyorlar.
Fosil yakıt lobisi gibiler. Doğalgazda, petrolde avanta var, hidrojende yok. Bunları sayın Bakan'a bir mektupla bildiriyorum."
Aşağıdaki yazı Hidrojenin önemini arz etmektedir.
Bu yazı 12 Temmuz 2006 tarihinde Milliyet gazetesi ekonomi sayfasında
yayınlanan Sn İbrahim Ekincinin Sn Prof Dr Nejat Veziroğlu ile
yaptığı söyleşide, Hidrojen Projesine desteğin aksadığı ve hocamızın
Birleşmiş Milletlere karşı zor durumda kaldığını belirten yazısı
üzerine kaleme alınmıştır..
Geleceği şekillendirecek olan yenilenebilir enerji Kaynaklarından;
Hidrojen Enerjisi ve Hidrojen Yakıtlı Pil Üretimi konusunda Araştırma
Merkezinin Türkiye de kurulmasına önderlik eden değerli bilim adamımız
Sn Prof. Dr Nejat Veziroğlu hocamıza
Destek verelim
Hidrojen yaşadığımız dünyamızın ilk yapı taşlarındandır Hidrojen
dünyamızın ilk tek proton .ve bunun çevresinde dönen tek elektrondan
oluşan bir atomdur...Dünyamızda en çok bulunan ancak serbest halde
bulunmayan diğer elementlerle bileşik halde bulunan bir
elementtir..Hayatın başlangıcı olan suyun iki atomu hidrojen ve bir
atomu oksijendir ( Su = H2 O )
Hidrojen dünyada en çok bulunan bir elementtir, temizdir ve
tükenmezdir. Hidrojenin enerjiye dönüştürülmesi ile dünyadaki enerji
savaşlarının da sonu olacaktır. çünkü dünyanın her yerinde mevcuttur.
Diğer taraftan fosil türü enerji kaynakları olan kömür petrol ve gaz
rezervleri de en çok 50 sene daha yetebilir ve azaldıkça da fiyatları
artacaktır. O halde gelişmiş ülkelerde olduğu gibi hızla hidrojen
enerjisine geçip çağı yakalamak ve borçlu yaşamaktan kurtulmalıyız.
Hidrojen enerjisini kullanmaya başladığımızda
a) Çevre kirlenmesi olmayacaktır.
b) Asit yağmurları oluşmayacaktır
c) Küresel ısınma sebebiyle fırtınalar kasırgalar ve seller oluşmayacak
d) İnsan sağlığı tehlikeye girmeyecek
e) Kömür ocaklarında grizu patlamalarından insanlar ölmeyecek
f) Araçların egzozundan çıkan gazlar çevreyi kirletmeyecek
g) Dışarıdan borç para alıp petrol ve doğal gaz ithalatına gerek kalmayacak
h) Borç para nedeniyle dışarıya olan bağımlılık son bulacak ve
Hidrojenle Bağımsızlık, Barış ve Refah Çağı Başlayacaktır.
Hidrojenin insanların hizmetine girişi uzay çalışmaları ile başlamıştı, uzay araçlarında yakıt olarak hidrojen yakıtlı piller kullanılıyordu ancak 1970 yılındaki petrol krizi hidrojenin petrol yerine kullanımı gerektiği düşüncesi hidrojeni öne çıkardı ve (Sn Prof Dr Nejat Veziroğlu nun başında bulunduğu Miyami Hidrojen Enstitüsü bu işin öncülüğünü yaptı) gelişmiş ülkelerin yaptığı çalışmalar sonunda hidrojen yakıtlı piller keşfedildi ve 1970 yılında araştırmaları yapılan piller 1984 yılından itibaren sanayide ve konutlarda
kullanılarak test edilmesi büyük hız kazandı. Bugün bir çok ülkede bu
hidrojen yakıtlı piller imalatı yapılmakta ve hizmete sunulmaktadır.
Hidrojen yakıtlı piller çok çeşitli alanlarda hizmet vermeye başlamıştır. Örneğin araçlarda kullanılmaya başlanmıştır Elektronik sanayiinde şarj edilen piller yerine, hidrojen yakıtlı piller kullanılmaya başlanmıştır. Sanayi tesislerinde, binalarda, kısaca elektriğin gerektiği her yerde kullanılmaya başlanmıştır.
Hidrojen Araştırma Merkezinin Türkiye de kurulması ve proje
uygulamalarına başlaması ile; Türkiye'nin Enerji darboğazından kurtulması ve dışa bağımlılığının sonu olacaktır. Ancak öyle görülüyor ki siyasiler ve bürokratlar bunun farkında değil veya lobilerin hâkimiyeti altındalar.
Bugün büyük bir gelir kaynağı olarak bakılan petrol ve doğal gaz boru
hatları projesinin kendini geri ödemesi uzak ihtimaldir. Çünkü petrol
ve doğal gaz rezervleri belki 40 yıl daha yetebilir. Her yıl fiyatı
artmak suretiyle kullanılabilecektir. Ancak Yurt içindeki bu doğal gaz
ve petrol borulardan yakın bir gelecekte Hidrojen nakli, yapılmak
suretiyle borulardaki kazancıda artıracaktır.
Hidrojenin doğal gaza katılması suretiyle verimi % 35 ler den % 85-90
lara çıkarılmak suretiyle bugün kullanılan doğal gazın yarısı ile aynı
sonuç alınabilecektir. Buda ilk etapta gaz ve petrol alımını
azaltacaktır. Doğal gaz ve petrolün bitmesi halinde de borular
hidrojen nakli için kullanılabilecektir.
Hidrojenin Türkiye'de üretimi konusunda enerji bakanlığı yetkili
bürokratlarının bu projeye neden destek olmadıklarını bilmiyoruz
Ancak rüzgâr enerjisi konusunda olumsuz rapor verdiklerini duymuştuk o
nedenle enerji bakanlığı bürokratlardan destek beklemek o işin
olmasını unutmak gibidir. Enerji bakanlığı bürokratları dikkatli
olarak ülke ve toplum menfaatini düşünerek ülke geleceğinin Enerji
planlamasını yapsalardı Türkiye enerji üretimi konusunda yaptığı
borcun % 55 ni petrole vermezdi. Türkiye'nin İç kaynaklarının
değerlendirilmesi konusunda isteksiz davranmazlardı Enerji bakanlığı
bürokratları Rüzgâr ve Güneş enerjisi konusunda da istekli olmadıkları
görüntüsünü vermektedirler.
Çünkü Hidrojen; rüzgâr ve güneş enerjisinin kesintili olan durumunu
ortadan kaldırarak, bu enerjilerin kesintisiz kullanımını sağlayacaktır.
Bugün, Sayın Prof. Dr Nejat Veziroğlu'nun Türkiye de kuruluşuna önder
olduğu Hidrojen Araştırma merkezinin kuruluşu konusunda sayın Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Hilmi Gülerin desteği ile başlayan bu
projenin tamamlanması ve projelerinin uygulamaya konması için başta
enerji Bakanımız Sn Hilmi Güler olmak üzere herkesin destek olmasını
diliyoruz.
Türkiye güneşi bol suyu bol bir ülkedir. O halde
Türkiye Güneşli Hidrojen Çağını Başlatmalıdır.
Bunun için yapılacak şey,
Değerli bilim adamımız
Prof. Dr. NejatVeziroğlu hocamızı
Birleşmiş Milletlere karşı
mahcubiyetini gidermek
ve severek geldiği
Türkiye den
küskün olarak göndermeyelim.
Enerji Bakanımızdan
Üniversitelerimizden
Meslek Odalarından ve
halkımızdan
Hidrojen projesine
destek verilmesini bekliyoruz..
Çünkü bu Proje
Türkiye'nin
Bağımsız ve Borçsuz yaşama
geçiş projesiolacaktır.
Bugün petrol akan borulardan
yakın bir gelecekte
kendi
malımız hidrojenimiz akacaktır.
Yusuf YAMAN
(Elektrik Mühendisi)
08.02.2009
Yukarıdaki yazı
6 sivil toplum örgütüne
gönderilmiş
ancak hiç birinden
destek
gelmemiştir.
Diğer yandan bağamsızlık sözünü kimse ağzından eksik etmiyor.
Bilmiyorlarki uygulamaya geçmeyen hiç bir sözün önemi yoktur.
Yusuf YAMAN
23rd April 2013, Yusuf Yaman tarafından yayınlandı
Bugün 71583 ziyaretçi (128338 klik) kişi burdaydı!
Sayfa hakkında
* 2008 * ABD ye Dönen Veziroğlu, -- Hükümete mesajı geçen yıl verdim,
ama cevap gelmedi.
- Amerika'da Clinton'a yazıyordum,
bir hafta içerisinde cevap geliyordu.
Türk Hükümeti'nin 4 yıldır kendilerine arsa tahsis edememesinden dolayı üzüntülü olduğunu söyleyen Veziroğlu, *** Ülkenin Ekonomik Bağımsızlığı*** Ancak Hidrojen Enerjisi ile sağlanabilir ***